TAHRÎM SURESİ 3. Ayeti Ali Ünal Meali
Medine döneminde inmiştir. 12 âyettir. Sûre, adını Hz. Peygamber’in, helâl olan bir şeyi kendisine haram kıldığından söz eden ve “Tahrîm Âyeti” diye adlandırılan birinci âyetten almıştır. Tahrîm, haram kılmak demektir.
وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَكَ هَذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ ﴿٣﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve iz | ve olmuştu |
eserra | sır verdi, gizlice söyledi |
en nebiyyu | peygamber |
ilâ ba'dı | bazısına |
ezvâci-hî | onun zevceleri, eşleri |
hadîsen | söz |
fe lemmâ | ... olunca, olduğu zaman |
nebbeet | haber verdi |
bi-hî | onu |
ve azhera-hu | ve onu zahir kıldı, izhar etti, bildirdi |
allâhu | Allah |
aleyhi | ona |
arrefe | tanıttı, bildirdi, anlattı |
ba'da-hu | onun bir kısmı, bazısı |
ve a'rada | ve yüz çevirdi, vazgeçti |
an ba'din | bazısından |
fe lemmâ | ... olunca, olduğu zaman |
nebbee-hâ | onu haber verdi |
bi-hî | onu, ona |
kâlet | dedi |
men | kim |
enbee-ke | sana haber verdi |
hâzâ | bu, bunu |
kâle | dedi |
nebbeeniye (nebbee-nî) | bana haber verdi |
el alîmu | en iyi bilen |
el habîru | habîr olan, herşeyden haberdar olan |
Nebî, bazı zevcelerine sır olan bir sözü gizlice söylemişti. Fakat onu (o sırrı) başkasına haber verince Allah, ona (durumu) izhar etti (peygamberine bildirdi). (Nebî de) bazısını açıkladı ve bazısını (bildirmekten) vazgeçti. Ona (zevcesine) onu (bunu bildiğini) haber verdiği zaman, (zevcesi): “Bunu sana kim haber verdi?” dedi. (Nebî): “Bana Alîm (en iyi bilen) ve Habîr (herşeyden haberdar) olan bildirdi.” dedi.
TAHRÎM SURESİ 3. Ayeti Ali Ünal Meali
Hani Peygamber, eşlerinden birine sır olarak bir söz söylemişti. Ama eşi, o sözü kumalarından birine aktarınca, Allah da durumdan Nebîsini muttali kıldı. O da yaptığının bir kısmını o eşe anlattı, bir kısmını ise, (onu daha fazla üzüp utandırmamak için) gizledi. Nebî, olup bitenden eşini bu şekilde haberdar edince eşi, “Bunu sana kim söyledi?” dedi. Nebî de, “Onu bana Alîm (her şeyi hakkıyla bilen), Habîr (her şeyden hakkıyla haberdar olan Zat) söyledi.” cevabını verdi.
Ali Ünal