TAHRÎM SURESİ 3. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Medine döneminde inmiştir. 12 âyettir. Sûre, adını Hz. Peygamber’in, helâl olan bir şeyi kendisine haram kıldığından söz eden ve “Tahrîm Âyeti” diye adlandırılan birinci âyetten almıştır. Tahrîm, haram kılmak demektir.
وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَكَ هَذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ ﴿٣﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve iz | ve olmuştu |
eserra | sır verdi, gizlice söyledi |
en nebiyyu | peygamber |
ilâ ba'dı | bazısına |
ezvâci-hî | onun zevceleri, eşleri |
hadîsen | söz |
fe lemmâ | ... olunca, olduğu zaman |
nebbeet | haber verdi |
bi-hî | onu |
ve azhera-hu | ve onu zahir kıldı, izhar etti, bildirdi |
allâhu | Allah |
aleyhi | ona |
arrefe | tanıttı, bildirdi, anlattı |
ba'da-hu | onun bir kısmı, bazısı |
ve a'rada | ve yüz çevirdi, vazgeçti |
an ba'din | bazısından |
fe lemmâ | ... olunca, olduğu zaman |
nebbee-hâ | onu haber verdi |
bi-hî | onu, ona |
kâlet | dedi |
men | kim |
enbee-ke | sana haber verdi |
hâzâ | bu, bunu |
kâle | dedi |
nebbeeniye (nebbee-nî) | bana haber verdi |
el alîmu | en iyi bilen |
el habîru | habîr olan, herşeyden haberdar olan |
Nebî, bazı zevcelerine sır olan bir sözü gizlice söylemişti. Fakat onu (o sırrı) başkasına haber verince Allah, ona (durumu) izhar etti (peygamberine bildirdi). (Nebî de) bazısını açıkladı ve bazısını (bildirmekten) vazgeçti. Ona (zevcesine) onu (bunu bildiğini) haber verdiği zaman, (zevcesi): “Bunu sana kim haber verdi?” dedi. (Nebî): “Bana Alîm (en iyi bilen) ve Habîr (herşeyden haberdar) olan bildirdi.” dedi.
TAHRÎM SURESİ 3. Ayeti Süleyman Ateş Meali
Peygamber, eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü (başkasına) haber verip, Allâh da peygamberi, eşinin bu davranışına muttali kılınca (Peygamber, eşine) o(söylediği)nin bir kısmını bildirmiş (şunları şunları filana söyledin demiş), bir kısmından da vazgeçmişti. (Peygamber) Bunu eşine haber verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi (Peygamber): "(Herşeyi) Bilen, haber alan (Allâh) bana söyledi" dedi.
Süleyman Ateş