Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir zamanda inmiştir. 129 âyettir. Sûre, adını Allah’ın kullarının tövbesini kabul edeceğini bildirdiği 104. âyetten almıştır. İlk âyette geçen “berâet” kelimesinden dolayı sûreye Berâe sûresi adı da verilmiştir. Başında besmele olmayan tek sûredir.


مَا كَانَ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُم مِّنَ الأَعْرَابِ أَن يَتَخَلَّفُواْ عَن رَّسُولِ اللّهِ وَلاَ يَرْغَبُواْ بِأَنفُسِهِمْ عَن نَّفْسِهِ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ لاَ يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلاَ نَصَبٌ وَلاَ مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَطَؤُونَ مَوْطِئًا يَغِيظُ الْكُفَّارَ وَلاَ يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَّيْلاً إِلاَّ كُتِبَ لَهُم بِهِ عَمَلٌ صَالِحٌ إِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ ﴿١٢٠﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

mâ kâne li ehli el medîneti ve men havle-hum min el a'râbi en yetehallefû an resûli allâhi ve lâ yergabû bi enfusi-him an nefsi-hi zâlike bi enne-hum lâ yusîbu-hum zameun ve lâ nasabun ve lâ mahmesatun fî sebîli allâhi ve lâ yetaûne mevtıan yagîzu el kuffâra
(gayz)
ve lâ yenâlûne min aduvvin neylen illâ kutibe lehum bi-hi amelun sâlihun inne allâhe lâ yudîu ecre el muhsinîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
mâ kâne olmaz, olmadı
li ehli el medîneti Medine halkı için, şehir halkı için
ve men ve kimse (ler)
havle-hum onların etraflarında, çevresinde
min el a'râbi bedevî Araplar'dan
en yetehallefû geri kalmaları
an resûli allâhi Allah'ın resûlünden
ve lâ olmaz
yergabû rağbet eder, tercih eder, üstün tutar
bi enfusi-him kendi nefslerini
an nefsi-hi onun nefsinden
zâlike böylece
bi enne-hum onların olması sebebiyle, çünkü onlara
lâ yusîbu-hum onlara isabet etmesi yoktur (ki)
zameun aşırı susuzluk
ve lâ nasabun ve bir yorgunluk, bitkinlik olması yoktur (ki)
ve lâ mahmesatun ve şiddetli açlık isabet etmesi yoktur (ki)
fî sebîli allâhi Allah'ın yolunda, Allah yolunda
ve lâ yetaûne ve ayak basmaları, işgal etmeleri yoktur (ki)
mevtıan (ayak basılan) yer
yagîzu el kuffâra
(gayz)
kâfirleri öfkelendirir
: (öfke)
ve lâ yenâlûne ve zafere nail olmaları, zafer kazanmaları, yoktur (ki)
min aduvvin düşmandan, düşmana karşı
neylen bir zafer (nail olunan)
illâ ancak, ...’den başka, değil, ... olmasın
kutibe yazıldı
lehum onlara
bi-hi onunla
amelun sâlihun salih amel (sevabı), nefsi tezkiye edici amel
inne allâhe muhakkak ki Allah
lâ yudîu zayi etmez, kaybetmez, yok etmez
ecre el muhsinîne muhsinlerin ecrini, ücretini, mükâfatını

Medine (şehir) halkı ve bedevî Araplar’dan onun çevresinde olanlar için Allah’ın Resûl’ünden geri kalmaları ve kendi nefslerini, onun nefsinden üstün tutmaları (rağbet etmeleri) olmaz. Çünkü böylece onlara, Allah yolunda (aşırı) bir susuzluk, bir yorgunluk (bitkinlik) ve şiddetli açlık isabet etmesi, küffarı (kâfirleri) öfkelendirecek bir yere ayak basarak (işgal ederek), düşmana karşı bir zafere nail olmaları yoktur ki; onunla, onlara salih amel yazılmış olmasın. Muhakkak ki Allah, muhsinlerin ecrini zayi etmez.

TEVBE SURESİ 120. Ayeti Bekir Sadak Meali

Medinelilere ve cevrelerinde bulunan bedevilere, savasta Allah'in peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yarasmaz. Cunku Allah yolunda susuzluga, yorgunluga, acliga ugramak, kafirleri kizdiracak bir yeri isgal etmek ve dusmana basari kazanmak karsiliginda, onlarin yararli bir is yaptiklari mutlaka yazilir. Dogrusu Allah iyilik yapanlarin ecrini zayi etmez.

Bekir Sadak