TEVBE SURESİ 34. Ayeti Ali Ünal Meali
Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir zamanda inmiştir. 129 âyettir. Sûre, adını Allah’ın kullarının tövbesini kabul edeceğini bildirdiği 104. âyetten almıştır. İlk âyette geçen “berâet” kelimesinden dolayı sûreye Berâe sûresi adı da verilmiştir. Başında besmele olmayan tek sûredir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّ كَثِيرًا مِّنَ الأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللّهِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٣٤﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
yâ eyyuhâ | ey |
ellezîne âmenû | âmenû olanlar |
inne | muhakkak ki |
kesîran | çoğu |
min el ahbâri | yahudi âlimlerden, hahamlardan |
ve er ruhbâni | ve hrıstiyan rahipler |
le ye'kulûne | yerler |
emvâle en nâsi | insanların malları |
bi el bâtıli | bâtıl ile boş yere, haksız olarak |
ve yasuddûne | ve engellerler, alıkoyarlar, mani olurlar |
an sebîli allâhi | Allah'ın yolundan |
ve ellezîne yeknizûne | ve biriktiren, toplayan kimseler |
ez zehebe | altın |
ve el fıddate | ve gümüş |
ve lâ yunfikûne-hâ | ve onu infâk etmezler |
fî sebîli allâhi | Allah yolunda |
fe | artık |
beşşir-hum | onları müjdele, haber ver |
bi azâbin elîmin | elîm, acı azap ile |
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Muhakkak ki; ahbarlardan (yahudi âlimlerden) ve ruhbanlardan (rahiplerden) çoğu, mutlaka insanların mallarını bâtılla (boş yere, haksız olarak) yerler ve Allah’ın yolundan engellerler (mani olurlar). Ve altın ve gümüşü biriktiren ve onu Allah yolunda infâk etmeyen kimseler; artık onlara elîm azabı haber ver.
TEVBE SURESİ 34. Ayeti Ali Ünal Meali
Ey iman edenler! Yahudi din bilginleri ve Hıristiyan rahiplerden pek çoğu, (menfaat karşılığı Kitab’ın hükümlerini değiştirmek, rüşvet almak, dini kazanç vasıtası yapmak gibi) haksız ve gayrı meşrû yollarla hiç şüphesiz halkın mallarını yemekte ve insanları Allah’ın yolundan alıkoymaktadırlar. Altını ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda, (O’nun dinini yüceltmek ve muhtaçlara infak etmek suretiyle) harcamayanlar var ya: (ey Rasûlüm!) işte onları pek acı bir azapla müjdele.
Ali Ünal