Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir zamanda inmiştir. 129 âyettir. Sûre, adını Allah’ın kullarının tövbesini kabul edeceğini bildirdiği 104. âyetten almıştır. İlk âyette geçen “berâet” kelimesinden dolayı sûreye Berâe sûresi adı da verilmiştir. Başında besmele olmayan tek sûredir.


يَحْلِفُونَ بِاللّهِ مَا قَالُواْ وَلَقَدْ قَالُواْ كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُواْ بَعْدَ إِسْلاَمِهِمْ وَهَمُّواْ بِمَا لَمْ يَنَالُواْ وَمَا نَقَمُواْ إِلاَّ أَنْ أَغْنَاهُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ مِن فَضْلِهِ فَإِن يَتُوبُواْ يَكُ خَيْرًا لَّهُمْ وَإِن يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللّهُ عَذَابًا أَلِيمًا فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمَا لَهُمْ فِي الأَرْضِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ ﴿٧٤﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

yahlifûne bi allâhi mâ kâlû ve lekad kâlû kelimete el kufri ve keferû ba'de islâmi-him ve hemmû bi mâ lem yenâlû ve mâ nekamû illâ en agnâ-hum allâhu
(gâni)
ve resûlu-hu min fadli-hi fe in yetûbû yeku hayran lehum ve in yetevellev yuazzib-hum allâhu azâben elîmen fî ed dunyâ ve el âhirati ve mâ lehum fî el ardı min veliyyin ve lâ nasîrin
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
yahlifûne yemin ediyorlar
bi allâhi Allah'a
mâ kâlû söylemediler
ve lekad ve andolsun ki
kâlû söylediler
kelimete el kufri küfür kelimesini (sözünü)
ve keferû ve inkâr ettiler, kâfir oldular
ba'de islâmi-him İslâmlıklarından, İslâm olmalarından sonra
ve hemmû ve yapmak istediler, kalkıştılar, hamle yaptılar
bi mâ şeye
lem yenâlû muvaffak olamadılar, nail olamadılar
ve mâ nekamû ve çekemedikleri şey, intikam almak istedikleri şey
illâ ancak, sadece
en agnâ-hum allâhu
(gâni)
Allah'ın onları zenginleştirmesi
: (zengin)
ve resûlu-hu ve onun resûlü
min fadli-hi fazlından
fe in o zaman, artık eğer
yetûbû tövbe ederlerse
yeku hayran hayırlı olur
lehum onlar için
ve in ve eğer
yetevellev dönerler
yuazzib-hum allâhu Allah onları azaplandırır
azâben elîmen elîm (acı) azap
fî ed dunyâ dünyada
ve el âhirati ve ahiret
ve mâ lehum onların yoktur
fî el ardı yeryüzünde
min veliyyin bir dost (dostlardan bir dost)
ve lâ nasîrin ve bir yardımcı yoktur

Andolsun ki; “küfür” kelimesini söyledikleri halde, Allah’a söylemediklerine yemin ederler. Ve İslâmlıklarından sonra inkâr ettiler. Nail olamayacakları (yapamayacakları) ve intikam almak istedikleri şey sadece Allah’ın ve Resûl’ünün onları, fazlından zenginleştirmiş olması. Artık tövbe ederlerse onlar için hayırlı olur. Ve şâyet dönerlerse (îmândan geri), Allah onları elîm azapla dünyada ve ahirette azaplandırır. Ve onların, yeryüzünde bir dostu ve yardımcısı yoktur.

TEVBE SURESİ 74. Ayeti Abdullah Parlıyan Meali

Münafıklar, senin hakkında kötü birşey söylemedikleri konusunda, Allah'a yemin ediyorlar. Andolsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslâm olduktan sonra, gerçekleri örtbas ederek kâfir olmuş oldular ve başaramadıkları bir şeye, yani peygamberi öldürmeye de yeltendiler. Halbuki peygambere ve mü'minlere karşı, kin besleyip intikam almaya yeltenmeleri için, Allah ile peygamberinin kendilerini zenginleştirmiş olmasından başka, meydanda bir sebep de yoktu. Bundan sonra eğer pişman olup tevbe ederlerse, bu onların kendi iyiliklerine olacaktır. Ama yüz çevirirlerse, Allah onları hem bu dünyada, hem de öte dünyada, pek çetin bir azaba uğratacak ve onlar bu dünyada kendilerine ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulacaklardır.

Abdullah Parlıyan