TEVBE SURESİ 81. Ayeti Ali Fikri Yavuz Meali
Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir zamanda inmiştir. 129 âyettir. Sûre, adını Allah’ın kullarının tövbesini kabul edeceğini bildirdiği 104. âyetten almıştır. İlk âyette geçen “berâet” kelimesinden dolayı sûreye Berâe sûresi adı da verilmiştir. Başında besmele olmayan tek sûredir.
فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلاَفَ رَسُولِ اللّهِ وَكَرِهُواْ أَن يُجَاهِدُواْ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَقَالُواْ لاَ تَنفِرُواْ فِي الْحَرِّ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا لَّوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ ﴿٨١﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
feriha | ferahladılar |
el muhallefûne | geri kalanlar |
bi mak'adi-him | kalıp oturmaları ile |
hılâfe | muhalefet ederek |
resuli allâhi | Allah'ın resûlü |
ve kerihû | ve kerih gördüler, istemediler |
en yucâhidû | cihad etmek |
bi emvâli-him | malları ile |
ve enfusi-him | ve nefsleri, canları |
fî sebîli allâhi | Allah'ın yolunda |
ve kâlû | ve dediler |
lâ tenfirû | sefere (cihada) çıkmayınız |
fî el harri | sıcakta, sıcak havada |
kul | de |
nâru cehenneme | cehennem ateşi |
eşeddu | daha şiddetli |
harran | sıcak |
lev | eğer, keşke |
kânû | oldular |
yefkahûne | idrak ederler |
Geri kalanlar (münafıklar), Allah’ın Resûl’üne muhalefet ederek (hilâfında olarak) kalıp oturmaları ile ferahladılar. Allah yolunda malları ve nefsleri (canları) ile cihad etmeyi kerih gördüler. Ve: “Sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha şiddetli sıcaktır.” Keşke idrak etmiş olsalardı.
TEVBE SURESİ 81. Ayeti Ali Fikri Yavuz Meali
Tebük savaşına iştirak etmeyip geri kalan münafıklar, Rasûlüllah’a muhalefet ederek oturup kalmalarıyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin gördüler ve; “- Bu sıcakta harbe çıkmayın” dediler. De ki: “- Cehennemin ateşi daha sıcaktır. Fakat gidecekleri yeri bilseler!...”
Ali Fikri Yavuz