40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 109 âyettir.


وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللّهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿١٨﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve ya'budûne min dûni allâhi mâ lâ yedurru-hum ve lâ yenfeu-hum ve yekûlûne hâulâi şufeâu-nâ inde allâhi kul e tunebbiûne âllâhe bi mâ lâ ya'lemu fî es semâvâti ve lâ fî el ardı subhâne-hu ve teâlâ ammâ (an mâ) yuşrikûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve ya'budûne ve kulluk ediyorlar, ibadet ediyorlar
min dûni allâhi Allah'tan başka
mâ lâ yedurru-hum onlara zarar vermeyen şey
ve lâ yenfeu-hum ve onlara yarar, fayda, menfaat vermiyor
ve yekûlûne ve derler
hâulâi bunlar
şufeâu-nâ bizim şefaatçilerimiz
inde allâhi Allah'ın katında, yanında
kul de
e tunebbiûne âllâhe Allah'a haber mi veriyorsunuz
bi mâ şey(ler)i
lâ ya'lemu bilmiyor
fî es semâvâti göklerde, semalarda bulunan
ve lâ ve olmayan
fî el ardı yerde, yeryüzünde
subhâne-hu o sübhandır, o münezzehtir
ve teâlâ ve yücedir
ammâ (an mâ) şeylerden
yuşrikûne şirk koşuyorlar

Ve onlara fayda ve zarar vermeyen Allah’tan başka şeylere (putlara) kulluk (ibadet) ediyorlar. Ve “Bunlar, Allah’ın yanında bizim şefaatçilerimiz.” diyorlar. De ki: “Yeryüzünde ve semalarda bilmediği bir şeyi Allah’a haber mi veriyorsunuz?” O, Sübhan’dır (münezzehtir), onların ortak koştuğu şeylerden yücedir.

YÛNUS SURESİ 18. Ayeti Diyanet İşleri (eski) Meali

Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: 'Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır' derler. De ki: 'Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?' Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.

Diyanet İşleri (eski)