40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 109 âyettir.


وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلاَّ أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُواْ وَلَوْلاَ كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿١٩﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

ve mâ kâne en nâsu illâ ummeten vâhideten fahtelefû (fe ihtelefû) ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le kudiye beyne-hum fî-mâ fî-hi yahtelifûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
ve mâ kâne en nâsu ve insanlar olmadı
illâ ...den başka
ummeten bir ümmet(ten)
vâhideten tek, bir
fahtelefû (fe ihtelefû) bundan sonra ihtilâfa, (anlaşmazlığa) düştüler
ve lev ve eğer
lâ kelimetun bir kelime, söz olmasaydı
sebekat geçti, geçmiş
min rabbike senin Rabbinden
le kudiye mutlaka vuku bulurdu, olurdu, hüküm verilirdi
beyne-hum onların aralarında
fî-mâ o şeyde
fî-hi onun hakkında
yahtelifûne ihtilâfa düşüyorlar

Ve insanlar, tek bir ümmetten başka olmadı (tek bir ümmetti). Sonradan ihtilâfa (ayrılığa) düştüler. Rabbinden bir söz (kelime) geçmiş (verilmiş) olmasaydı, onların aralarında ihtilâfa düştükleri şey hakkında mutlaka hüküm verilirdi.

YÛNUS SURESİ 19. Ayeti Muhammed Esed Meali

Ve (bil ki,) bütün insanlık sadece bir tek topluluk halindeydi, ama sonradan ayrı görüşleri benimsemeye başladılar. Şayet (bu konuda) Rabbinin katında önceden belirlenmiş bir karar olmasaydı düştükleri bütün bu ayrılıklar (daha başlangıçta) çözümlenmiş olurdu.

Muhammed Esed