40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 109 âyettir.


هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ حَتَّى إِذَا كُنتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِم بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُواْ بِهَا جَاءتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءهُمُ الْمَوْجُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّواْ أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ دَعَوُاْ اللّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ لَئِنْ أَنجَيْتَنَا مِنْ هَذِهِ لَنَكُونَنِّ مِنَ الشَّاكِرِينَ ﴿٢٢﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

huve ellezî yuseyyiru-kum fî el berri ve el bahri hattâ izâ kuntum fî el fulki ve cereyne bi-him bi rîhin tayyibetin ve ferihû bi-hâ câet-hâ rîhun âsifun ve câe-hum el mevcu min kulli mekânin ve zannû enne-hum uhîta bi-him deavû allâhe muhlisîne lehu ed dîne le in enceyte-nâ min hâzihi le nekûnenne min eş şâkirîne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
huve ellezî odur
yuseyyiru-kum sizi gezdirir
fî el berri karada
ve el bahri ve denizde
hattâ a kadar, hatta
izâ kuntum siz olduğunuz zaman, siz idiniz
fî el fulki gemide, gemilerde
ve cereyne ve aktılar, gittiler (yüzdüler)
bi-him onlarla
bi rîhin bir rüzgâr ile
tayyibetin temiz, hoş, güzel
ve ferihû ve ferahladılar (sevinçliydiler)
bi-hâ onunla
câet-hâ ona geldi
rîhun bir rüzgâr
âsifun fırtına
ve câe-hum el mevcu ve onlara dalga geldi
min kulli mekânin her taraftan, her mekândan
ve zannû ve zannettiler
enne-hum onların ... olduğunu
uhîta kuşatıldı
bi-him onlarla
deavû allâhe Allah'a dua ettiler
muhlisîne muhlisler olarak, halis kılarak
lehu ed dîne dîni ona
le in eğer olursa mutlaka
enceyte-nâ bizi kurtar
min hâzihi bundan
le nekûnenne biz mutlaka oluruz
min eş şâkirîne şükredenlerden

Karada ve denizde sizi seyrettiren (gezdiren) O’dur. Hatta siz gemi(ler)de idiniz ve güzel, hoş bir rüzgâr ile onlarla (içindekilerle) (denizde gemiler) seyrediyorlardı (yüzüyorlardı). Ve onunla ferahladılar (sevinçliydiler). Ona fırtınalı bir rüzgâr geldi ve onları her taraftan dalgalar sardı. Onlarla ihata edildiklerini (kuşatılıp çevrildiklerini) zannettiler. Dîni, ona mahsus (has) kılarak ihlâsla Allah’a dua ettiler: “Eğer bizi bundan kurtarırsan, biz mutlaka şükredenlerden oluruz.”

YÛNUS SURESİ 22. Ayeti Adem Uğur Meali

Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.

Adem Uğur