40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 109 âyettir.


لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿٢٦﴾


Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali

li ellezîne ahsenû el husnâ ve zîyâdetun ve lâ yerheku vucûhe-hum katerun ve lâ zilletun ulâike ashâbu el cenneti hum fî-hâ hâlidûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
li ellezîne o kimseler için (vardır)
ahsenû ahsen olanlar, daha güzel olanlar
el husnâ güzellik
ve zîyâdetun ve onun ziyadesi, daha fazlası
ve lâ yerheku ve kaplamaz, bürümez
vucûhe-hum onların yüzleri
katerun ne bir karartı, korku, keder, sıkıntı
ve lâ zilletun ve ne de bir zillet, hakirlik, küçük düşme (yoktur)
ulâike işte onlar
ashâbu el cenneti cennet halkıdır
hum onlar
fî-hâ orada
hâlidûne devamlı kalanlardır

Onlar için Ahsenül hüsna (Allah'ın Zat'ına ulaşmak) ve ziyadesi (daha fazlası, Allah'ın cemalini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.

YÛNUS SURESİ 26. Ayeti Diyanet Vakfi Meali

Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.

Diyanet Vakfi