YÛNUS SURESİ 35. Ayeti Ali Ünal Meali
40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 109 âyettir.
قُلْ هَلْ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ قُلِ اللّهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ أَفَمَن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَن يُتَّبَعَ أَمَّن لاَّ يَهِدِّيَ إِلاَّ أَن يُهْدَى فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ ﴿٣٥﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
kul | de |
hel | var mı |
min şurakâi-kum | sizin şirk (ortak) koştuklarınızdan, sizin ortaklarınızdan |
men yehdî | hidayete erdiren kimse (ulaştıran kimse) |
ilâ el hakkı, | hakka |
kul allâhu | de ki Allah |
yehdî li el hakkı | hakka ulaştırır, hidayete erdirir |
e fe men | öyleyse ..... kimse mi |
yehdî ilâ el hakkı | hakka hidayet eder (ulaştırır) |
ehakku | daha lâyık, daha çok hak sahibi |
en yuttebea | tâbî olunmak |
em men | yoksa kim, kimse, kişi |
lâ yehiddî | kendisi hidayete eremez (ulaşamaz) (kendisini hidayete erdiremez) |
illâ | hariç, ancak, olmadıkça |
en yuhdâ | ulaştırılmak, hidayete erdirilmek |
fe mâ lekum | artık size ne oluyor |
keyfe | nasıl |
tahkumûne | hüküm veriyorsunuz |
De ki: “Sizin ortaklarınızdan Hakk’a hidayet edecek (ulaştıracak) kimse var mı?” De ki: “Allah, Hakk’a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk’a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?” Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
YÛNUS SURESİ 35. Ayeti Ali Ünal Meali
Yine de ki: “Allah’a ortak tanıdıklarınız içinde gerçeğe ulaştıran biri var mıdır?” Sen, şöyle de: “Allah, gerçeğe ulaştırır. O halde söyleyin: Gerçeğe ulaştıran mı tâbi olunmaya lâyıktır, yoksa elinden tutularak doğru yolun üzerine bırakılmadıkça kendileri yol bulamayanlar mı? Ne oluyor size? Nasıl böyle yanlış hükümlerde bulunabiliyorsunuz?”
Ali Ünal