YÛNUS SURESİ 4. Ayeti Ahmet Tekin Meali
40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 109 âyettir.
إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا وَعْدَ اللّهِ حَقًّا إِنَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ بِالْقِسْطِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُواْ يَكْفُرُونَ ﴿٤﴾
Ayet Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ileyhi | ona |
merciu-kum | sizin dönüşünüz (dönüş yeriniz) |
cemîan | hepsi, topluca, toptan |
va'dallâhi (va'de allâhi) | Allah'ın vaadi |
hakkan | haktır, gerçektir |
innehu | muhakkak ki o |
yebdeu el halka | ilk olarak (örneksiz) yaratmaya başlar |
summe | sonra |
yuîdu-hu | ona döndürülür, iade olunur |
li yecziye | ödemek için, mükâfatını vermek için |
ellezîne âmenû | âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler |
ve amilû es sâlihâti | ve nefsi tezkiye edici ameller, salih ameller yapanlar |
bi el kıstı | adalet ile |
ve ellezîne keferû | ve inkâr eden kimseler |
lehum | onlar için |
şerâbun | bir içki, içecek bir şey |
min hamîmin | kaynar sudan |
ve azâbun elîmun | ve elim azab, acı azap |
bimâ | şey sebebiyle, dolayısıyla |
kânû yekfurûne | inkâr etmiş oldular, küfretmiş oldular |
Hepinizin dönüşü O’nadır (dönüş yeriniz O’dur). Allah’ın vaadi haktır (gerçektir). Muhakkak ki O, ilk olarak (örneksiz) yaratmaya başlar. Ve sonra âmenû olanlar ve salih (nefs tezkiye edici) amel yapanlar, adaletle mükâfatını vermek için O’na iade olunur (döndürülür). Ve kâfir olanlar için inkâr etmiş olduklarından dolayı hamîmden (kaynar sudan) bir içecek ve elîm azap vardır.
YÛNUS SURESİ 4. Ayeti Ahmet Tekin Meali
Hepiniz hesap vermek üzere O’nun huzuruna götürüleceksiniz. Bu Allah’ın kesinlikle gerçekleştireceği bir va’didir. O mahlûkâtı ilk önce yoktan var ediyor, yaratmaya aralıksız devam ediyor.
Ahmet Tekin
Sonra, iman edenleri, sosyal adâleti, sosyal güvenliği temin etmek, refah payını artırarak toplumda dengeyi sağlamak maksadıyla, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri âdil bir şekilde mükâfatlandırmak için yeniden diriltiyor.
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, kâfirlere, inkâr etmekte oldukları şeyler sebebiyle kaynar sudan bir içecek ve can yakıp inleten müthiş bir azap vardır.