Mekke döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen “el-Ankebût” kelimesinden almıştır. Ankebût, dişi örümcek demektir.

مَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٥﴾

29/ANKEBÛT SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi le âtin, ve huves semîul alîm(alîmu).

Her kim Allah'a kavuşmayı arzu ederse, bilsin ki Allah'ın tâyin ettiği ecel, mutlaka gelecektir. Hakkıyle işiten, hakkıyle bilen O'dur.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَلِقَائِهِ أُوْلَئِكَ يَئِسُوا مِن رَّحْمَتِي وَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٢٣﴾

29/ANKEBÛT SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû bi âyâtillâhi ve likâihî ulâike yeisû min rahmetî ve ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).

Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler yok mu? İşte onlar Benim rahmetimden ümidlerini kesmiş olanlardır ve işte onlar için acıklı bir azap vardır.

فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَى رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٢٦﴾

29/ANKEBÛT SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe âmene lehu lût (lûtun) ve kâle innî muhâcirun ilâ rabbî, innehu huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Bunun üzerine ona (kardeşi Hârân'ın oğlu) Lut îmân etti. İbrahim: “Ben Rabbime hicret ediyorum. Muhakkak güçlü ve hikmetli olan o dur dedi.” (ve Irak'tan Şam'a gitti)

وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ ﴿٦٩﴾

29/ANKEBÛT SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne câhedû fînâ le nehdiyennehum subulenâ ve innallâhe le meal muhsinîn(muhsinîne).

Bizim uğrumuzda mücâhede edenlere gelince; elbette biz onlara yollarımızı gösteririz ve şüphesiz ki Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.