Mekke döneminde inmiştir. 163-170. âyetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen âlimler de vardır. 206 âyettir. Sûre, adını 46. ve 48. âyetlerde geçen “el-A’râf” kelimesinden almıştır.

المص ﴿١﴾

7/A'RÂF SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Elif, lâm, mîm, sâd

Elif, Lam, Mim, Sad.

كِتَابٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ فَلاَ يَكُن فِي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِّنْهُ لِتُنذِرَ بِهِ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ ﴿٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kitâbun unzile ileyke fe lâ yekun fî sadrike haracun minhu li tunzire bihî ve zikrâ lil mu’minîn(mu’minîne).

Sana bir Kitap indirildi. Onunla insanlari uyarman ve inananlara ogut vermen icin kalbine bir darlik gelmesin.

اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ ﴿٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ittebiû mâ unzile ileykum min rabbikum ve lâ tettebiû min dûnihî evliyâe, kalîlen mâ tezekkerûn(tezekkerûne).

Rabbinizden size indirilen Kitap'a uyun, O'ndan baska dostlar edinerek onlara uymayin. Pek az ogut dinliyorsunuz.

وَكَم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا فَجَاءهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا أَوْ هُمْ قَآئِلُونَ ﴿٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kem min karyetin ehleknâhâ fe câehâ be’sunâ beyâten ev hum kâilûn(kâilûne).

Biz nice kasabalari yok etmisizdir; geceleyin veya gunduz uykularinda iken baskinimiza ugramislardir.

فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءهُمْ بَأْسُنَا إِلاَّ أَن قَالُواْ إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ ﴿٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâ kâne da’vâhum iz câehum be’sunâ illâ en kâlû innâ kunnâ zâlimîn(zâlimîne).

Baskinimiza ugradiklarinda, sozleri, «Gercekten biz haksizdik» demekten ibaret kalmistir.

فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ ﴿٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe le nes’elennellezîne ursile ileyhim ve le nes’elennel murselîn(murselîne).

And olsun ki, kendilerine peygamber gonderilenlere soracagiz, peygamberlere de soracagiz.

فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ ﴿٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe le nekussanne aleyhim bi ilmin ve mâ kunnâ gâibîn(gâibîne).

And olsun ki, yaptiklarini kendilerine bir bir anlatacagiz zira onlardan uzak degildik.

وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel veznu yevme izinil hakk(hakku), fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

Gercek tarti kiyamet gunundedir. Tartilari agir gelenler, iste onlar kurtulanlardir.

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُم بِمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يِظْلِمُونَ ﴿٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum bimâ kânû bi âyâtinâ yazlimûn(yazlimûne).

Tartilari hafif gelenler, ayetlerimize yaptiklari haksizliklardan oturu kendilerini mahvetmis olanlardir.

وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ قَلِيلاً مَّا تَشْكُرُونَ ﴿١٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad mekkennâkum fîl ardı ve cealnâ lekum fîhâ maâyiş (maâyişe), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Sizi yeryuzunde yerlestirdik ve orada size gecimlikler yarattik. Oyleyken pek az sukrediyorsunuz. *

وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إِلاَّ إِبْلِيسَ لَمْ يَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ ﴿١١﴾

7/A'RÂF SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), lem yekun mines sâcidîn(sâcidîne).

And olsun ki, sizi yarattik, sonra sekil verdik, sonra meleklere, «Adem'e secde edin» dedik; Iblis'ten baska hepsi secde etti, o secde edenlerden olmadi.

قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ ﴿١٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuke, kâle ene hayrun minhu, halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).

Allah, «Sana emrettigim halde, seni secdeden alikoyan nedir?» dedi, «Beni atesten onu camurdan yarattin, ben ondan ustunum» cevabini verdi.

قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَن تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَاخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرِينَ ﴿١٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fehbit minhâ fe mâ yekûnu leke en tetekebbere fîhâ fahruc inneke mines sâgirîn(sâgirîne).

Ona, «Insanlarin tekrar dirilecekleri gune kadar beni ertele» dedi.

قَالَ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿١٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle enzırnî ilâ yevmi yub'asûn(yub'asûne).

N/A

قَالَ إِنَّكَ مِنَ المُنظَرِينَ ﴿١٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle inneke minel munzarîn(munzarîne).

Allah; «Sen erteye birakilanlardansin» dedi.

قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ ﴿١٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme).

(16-17) «eni azdirdigin icin, and olsun ki, Senin dogru yolun uzerinde onlara karsi duracagim; sonra onlerinden, ardlarindan, sag ve sollarindan onlara sokulacagim; cogunu Sana sukreder bulamiyacaksin» dedi.

ثُمَّ لآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ ﴿١٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).

(16-17) «eni azdirdigin icin, and olsun ki, Senin dogru yolun uzerinde onlara karsi duracagim; sonra onlerinden, ardlarindan, sag ve sollarindan onlara sokulacagim; cogunu Sana sukreder bulamiyacaksin» dedi.

قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْؤُومًا مَّدْحُورًا لَّمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ لأَمْلأنَّ جَهَنَّمَ مِنكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿١٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlehruc minhâ mez'ûmen medhûrâ(medhûren), le men tebiake minhum le emleenne cehenneme minkum ecmaîn(ecmaîne).

Allah, «Yerilmis ve kovulmussun, oradan defol; and olsun ki insanlardan sana kim uyarsa, onlari ve sizi, hepinizi cehenneme dolduragim» dedi.

وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلاَ مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ ﴿١٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete fe kulâ min haysu şi'tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn(zâlimîne).

«Ey Adem! Sen ve esin cennette kalin ve istediginiz yerden yiyin, yalniz su agaca yaklasmayin yoksa zalimlerden olursunuz.»

فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِن سَوْءَاتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ إِلاَّ أَن تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ ﴿٢٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe vesvese lehumuş şeytânu li yubdiye lehumâ mâ vuriye anhumâ min sev'âtihimâ ve kâle mâ nehâkumâ rabbukumâ an hâzihiş şecereti illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ minel hâlidîn(hâlidîne).

seytan, ayip yerlerini kendilerine gostermek icin onlara fisildadi: «Rabbinizin sizi bu agactan menetmesi melek olmaniz veya burada temelli kalmanizi onlemek icindir.»

وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ ﴿٢١﴾

7/A'RÂF SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâsemehumâ innî lekumâ le minen nâsıhîn(nâsıhîne).

«Dogrusu ben size ogut verenlerdenim» diye ikisine yemin etti.

فَدَلاَّهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَآنَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٢٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe dellâhumâ bi gurûr(gurûrin), fe lemmâ zâkâş şecerete bedet lehumâ sev'âtuhumâ ve tafikâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneh(cenneti), ve nâdâhumâ rabbuhumâ e lem enhekumâ an tilkumeş şecereti ve ekul lekumâ inneş şeytâne lekumâ aduvvun mubîn(mubînun).

Boylece onlarin yanilmalarini sagladi. Agactan meyve tattiklarinda kendilerine ayip yerleri gorundu, cennet yapraklarindan oralarina ortmege koyuldular. Rableri onlara, «Ben sizi o agactan menetmemis miydim? seytanin size apacik bir dusman oldugunu soylememis miydim? diye seslendi.

قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ ﴿٢٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

Her ikisi, «Rabbimiz! Kendimize yazik ettik; bizi bagislamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz» dediler.

قَالَ اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ ﴿٢٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlehbitû ba'dukum li ba'dın aduvv(aduvvun), ve lekum fîl'ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).

«irbirinize dusman olarak inin, siz yeryuzunde bir muddet icin yerlesip gecineksiniz.»

قَالَ فِيهَا تَحْيَوْنَ وَفِيهَا تَمُوتُونَ وَمِنْهَا تُخْرَجُونَ ﴿٢٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fîhâ tahyevne ve fîhâ temûtûne ve minhâ tuhracûn(tuhracûne).

"Orada yasar, orada olur ve oradan dirilip cikarilirsiniz» dedi.*

يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ ﴿٢٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî sev’âtikum ve rîşâ(rîşâen) ve libâsut takvâ zâlike hayr(hayrun), zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).

Ey Insanogullari! Ayip yerlerinizi ortecek giyimlikle sizi susleyecek elbiseler gonderdik. Takva ortusu ise bunlardan daha hayirlidir. Allah'in bu ayetleri ogut almaniz icindir.

يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).

Ey Insanogullari! seytan, ayip yerlerini kendilerine gostermek icin elbiselerini soyarak ananizi babanizi cennetten cikardigi gibi sizi de sasirtmasin. Sizin onlari gormediginiz yerlerden o ve taraftarlari sizi gorurler. Biz seytanlari, inanmayanlara dost kilariz.

وَإِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً قَالُواْ وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءنَا وَاللّهُ أَمَرَنَا بِهَا قُلْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء أَتَقُولُونَ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٢٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ faalû fâhişeten kâlû vecednâ aleyhâ âbâenâ vallâhu emerenâ bihâ, kul innallâhe lâ ye’muru bil fahşâi, e tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

Onlar bir fenalik yaptiklari zaman, «Babalarimizi bu yolda bulduk, Allah da bize bunu emretti» derler. De ki: «Allah fenaligi emretmez. Bilmediginiz seyi Allah'a karsi mi soyluyorsunuz?»

قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ وَأَقِيمُواْ وُجُوهَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ ﴿٢٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul emere rabbî bil kıst(kısti) ve ekîmû vucûhekum inde kulli mescidin ved’ûhu muhlisîne lehud dîn(dîne), kemâ bedeekum teûdûn(teûdûne).

De ki: «Rabbim adaleti emretti ; her secde yerinde yuzunuzu O'na dogrultun; dinde samimi olarak O'na yalvarin. Sizi yarattigi gibi yine O'na doneceksiniz.»

فَرِيقًا هَدَى وَفَرِيقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلاَلَةُ إِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ اللّهِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ ﴿٣٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu, innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).

Allah insanlardan bir takimini dogru yola eristirdi, fakat bir takimi da sapikligi haketti, cunku bunlar Allah'i birakip seytanlari dost edinmis ve kendilerini dogru yolda sanmislardi.

يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ ﴿٣١﴾

7/A'RÂF SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ benî âdeme huzû zînetekum inde kulli mescidin ve kulû veşrebû ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhıbbul musrifîn(musrifîne).

Ey Ademogullari! Her mescide guzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin icin fakat israf etmeyin, cunku Allah musrifleri sevmez.*

قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّهِ الَّتِيَ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالْطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِي لِلَّذِينَ آمَنُواْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿٣٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul men harrame zînetallâhilletî ahrace li ibâdihî vet tayyibâti miner rızk(rızkı), kul hiye lillezîne âmenû fîl hayâtid dunyâ hâlisaten yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), kezâlike nufassılul âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).

«Allah'in kullari icin yarattigi ziynet ve temiz riziklari haram kilan kimdir?» «Bunlar, dunya hayatinda inananlarindir, kiyamet gununde de yalniz onlar icindir» de. Bilen kimseler icin ayetlerimizi boylece uzun uzun acikliyoruz.

قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَأَن تُشْرِكُواْ بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٣٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul innemâ harrame rabbiyel fevâhişe mâ zahere minhâ ve mâ batane vel isme vel bagye bi gayril hakkı ve en tuşrikû billâhi mâ lem yunezzil bihî sultânen ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

De ki: «Rabbim sadece, acik ve gizli fenaliklari, gunahi, haksiz yere tecavuzu, hakkinda hicbir delil indirmedigi seyi Allah'a ortak kosmanizi, Allah'a karsi bilmediginiz seyleri soylemenizi haram kilmistir.»

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ ﴿٣٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve li kulli ummetin ecel(ecelun), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn(yestakdimûne).

Her ummet icin belirli bir sure vardir; vakitleri dolunca ne bir saat gecikebilir ne de one gecebilirler.

يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي فَمَنِ اتَّقَى وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٣٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ benî âdeme immâ ye’tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

Ey Insan ogullari! Size aranizdan ayetlerimizi okuyan peygamberler geldiginde, kimler onlarin bildirdiklerine karsi gelmekten sakinir ve gidisini duzeltirse, iste onlara korku yoktur ve onlar uzulmeyeceklerdir.

وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا أُوْلََئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿٣٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Ayetlerimizi yalanlayip onlara karsi buyukluk taslayanlar, iste onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardir.

فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ أُوْلَئِكَ يَنَالُهُمْ نَصِيبُهُم مِّنَ الْكِتَابِ حَتَّى إِذَا جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُواْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ قَالُواْ ضَلُّواْ عَنَّا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ ﴿٣٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtihi, ulâike yenâluhum nasîbuhum minel kitâb(kitâbi), hattâ izâ câethum rusulunâ yeteveffevnehum kâlû eyne mâ kuntum ted'ûne min dûnillâh(dûnillâhi) kâlû dallû annâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn(kâfirîne).

Allah'a karsi yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Kitap'daki paylari kendilerine erisecek olanlar onlardir. Elcilerimiz canlarini almak uzere geldiklerinde onlara, «Allah'tan baska taptiklariniz nerede?» deyince, «Bizi koyup kactilar» derler, boylece inkarci olduklarina kendi aleyhlerine sahidlik ederler.

قَالَ ادْخُلُواْ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّن الْجِنِّ وَالإِنسِ فِي النَّارِ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّى إِذَا ادَّارَكُواْ فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لأُولاَهُمْ رَبَّنَا هَؤُلاء أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِّنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَكِن لاَّ تَعْلَمُونَ ﴿٣٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâledhulû fî umemin kad halet min kablikum minel cinni vel insi fîn nâr(nâri), kullemâ dehalet ummetun leanet uhtehâ, hattâ izâddârakû fîhâ cemîân kâlet uhrâhum li ûlâhum rabbenâ hâulâi edallûnâ fe âtihim azâben di'fen minen nâr(nâri) kâle li kullin di'fun ve lâkin lâ ta'lemûn(ta'lemûne).

Allah, «Sizden once gecmis cin ve insan ummetleriye beraber atese girin» der. Her ummet girdikce kendi yoldasina lanet eder. Hepsi birbiri ardindan cehennemde toplaninca, sonrakiler oncekiler icin, «Rabbimiz! Bizi sapitanlar iste bunlardir, onlara ates azabini kat kat ver derler, Allah, «Hepsinin kat kattir, ama bilmezsiniz» der.

وَقَالَتْ أُولاَهُمْ لأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ ﴿٣٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlet ûlâhum li uhrâhum fe mâ kâne lekum aleynâ min fadlin fe zûkûl azâbe bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).

Oncekiler sonrakilere, «Sizin bizden bir ustunlugunuz yoktu, kazandiginiza karsilik azabi tadin» derler. *

إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ ﴿٤٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbus semâi ve lâ yedhulûnel cennete hattâ yelicel cemelu fî semmil hiyât(hiyâti) ve kezâlike neczîl mucrimîn(mucrimîne).

Dogrusu ayetlerimizi yalan sayip, onlara karsi buyukluk taslayanlara, gogun kapilari acilmaz; deve ignenin deliginden gecmedikce cennete de giremezler. Suclulari boyle cezalandiririz.

لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ ﴿٤١﴾

7/A'RÂF SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lehum min cehenneme mihâdun ve min fevkıhim gavaş(gavaşın) ve kezâlike neczîz zâlimîn(zâlimîne).

Onlar icin cehennemden bir yatak ve ustlerine de ortuler vardir. Zalimleri boyle cezalandiririz.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿٤٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lâ nukellifu nefsen illâ vus'ahâ ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Inanan ve yararli is isleyenler ki kisiye ancak gucunun yetecegi kadar yukleriz iste cennetlikler onlardir, orada temelli kalacaklardir.

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٤٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin, tecrî min tahtihimul enhâr(enhâru), ve kâlûl hamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye lev lâ en hedânallâh(hedânallâhu), lekad câet rusulu rabbinâ bil hakk(hakkı), ve nûdû en tilkumul cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn(ta'melûne).

Cennette altlarindan irmaklar akarken gonullerinden kini cikarip atariz. «Bizi buraya eristiren Allah'a hamdolsun. Eger Allah bizi dogru yola iletmeseydi, biz dogru yolu bulamazdik. And olsun ki Rabbimizin peygamberleri bize gercegi getirmistir» derler. Onlara, «Islediginize karsilik iste mirascisi oldugunuz cennet diye seslenilir.

وَنَادَى أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُواْ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ ﴿٤٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nâdâ ashâbul cenneti ashâben nâri en kad vecednâ mâ vâadenâ rabbunâ hakkâ(hakkan) fe hel vecedtum mâ vaade rabbukum hakkâ(hakkan) kâlû neam, fe ezzene muezzinun beynehum en lâ'netullâhi alâz zâlimîn(zâlimîne).

(44-45) Cennetlikler, cehennemlikleri: «Biz Rabbimizin bize vadettigini gercek bulduk, Rabbinizin size de vadettigini gercek buldunuz mu?» diye seslenirler, «Evet» derler. Aralarinda bir munadi, «Allah'in laneti Allah yolundan alikoyan, o yolun egriligini isteyen ve ahireti inkar eden zalimleredir» diye seslenir.

الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَ ﴿٤٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâ(ivecen) ve hum bil âhirati kâfirûn(kâfirûne).

(44-45) Cennetlikler, cehennemlikleri: «Biz Rabbimizin bize vadettigini gercek bulduk, Rabbinizin size de vadettigini gercek buldunuz mu?» diye seslenirler, «Evet» derler. Aralarinda bir munadi, «Allah'in laneti Allah yolundan alikoyan, o yolun egriligini isteyen ve ahireti inkar eden zalimleredir» diye seslenir.

وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْاْ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَن سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ ﴿٤٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve beynehumâ hicâb(hicâbun) ve alâl a'râfi ricâlun ya'rifûne kullen bi sîmâhum ve nâdev ashâbel cenneti en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn(yatmeûne).

Iki taraf arasinda bir perde ve burclar uzerinde her iki tarafi da simalarindan taniyan adamlar vardir; cennetliklere, «Size selam olsun» derler. Bunlar henuz girmeyen fakat cenneti uman kimselerdir.

وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاء أَصْحَابِ النَّارِ قَالُواْ رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ ﴿٤٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ surifet ebsâruhum tilkâe ashâbin nâri kâlû rabbenâ lâ tec'alnâ meal kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

Gozleri cehennemlikler yonune cevrilince: «Rabbimiz! Bizi zalimlerle beraber bulundurma» derler. *

وَنَادَى أَصْحَابُ الأَعْرَافِ رِجَالاً يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ قَالُواْ مَا أَغْنَى عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ ﴿٤٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nâdâ ashâbul a'râfi ricâlen ya'rifunehum bi sîmâhum kâlû mâ agnâ ankum cem'ukum ve mâ kuntum testekbirûn(testekbirûne).

(48-49) Burclarda olanlar, simalarindan tanidiklari adamlara «Toplulugunuz, topladiginiz mal ve buyukluk taslamalariniz size fayda vermedi Allah'in rahmetine erdirmeyecegine yemin ettikleriniz bunlar miydi? Oysa Allah onlara soyle der: «Cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksiniz.»

أَهَؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لاَ يَنَالُهُمُ اللّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ ﴿٤٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): E hâulâillezîne aksemtum lâ yenâluhumullâhu bi rahmeh(rahmetin) udhulûl cennete lâ havfun aleykum ve lâ entum tahzenûn(tahzenûne).

(48-49) Burclarda olanlar, simalarindan tanidiklari adamlara «Toplulugunuz, topladiginiz mal ve buyukluk taslamalariniz size fayda vermedi Allah'in rahmetine erdirmeyecegine yemin ettikleriniz bunlar miydi? Oysa Allah onlara soyle der: «Cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksiniz.»

وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُواْ عَلَيْنَا مِنَ الْمَاء أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ ﴿٥٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbel cenneti en efîdû aleynâ minel mâi ev mimmâ razakakumullâh (razakakumullâhu), kâlû innâllâhe harramehumâ alâl kâfirîn(kâfirîne).

(50-51) Cehennemlikler cennetliklere, «Bize biraz su veya Allah'in size verdigi riziktan gonderin» diye sesenirler, onlar da, «Dogrusu Allah dinlerini alay ve eglenceye alan, dunya hayatina aldanan inkarcilara ikisini de haram etmistir» derler. Bugunle karsilacaklarini unuttuklari, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onlari unutuyoruz.

الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُواْ لِقَاء يَوْمِهِمْ هَذَا وَمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿٥١﴾

7/A'RÂF SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezînettehazû dînehum lehven ve leiben ve garrathumul hayâtud dunyâ, fel yevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).

(50-51) Cehennemlikler cennetliklere, «Bize biraz su veya Allah'in size verdigi riziktan gonderin» diye sesenirler, onlar da, «Dogrusu Allah dinlerini alay ve eglenceye alan, dunya hayatina aldanan inkarcilara ikisini de haram etmistir» derler. Bugunle karsilacaklarini unuttuklari, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onlari unutuyoruz.

وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad ci'nâhum bi kitâbin fassalnâhu alâ ilmin huden ve rahmeten li kavmin yu'minûn(yu'minûne).

And olsun ki Biz onlara bir Kitap getirdik, inanan bir millet icin yol gosterici ve rahmet olarak onu bilgiyle uzun uzun acikladik.

هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُواْ لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ ﴿٥٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hel yanzurûne illâ te'vîlehu, yevme ye'tî te'vîluhu yekûlullezîne nesûhu min kablu kad câet rusulu rabbinâ bil hakk(hakkı), fe hel lenâ min şufeâe fe yeşfeû lenâ ev nureddu fe na'mele gayrallezî kunnâ na'mel(na'melu), kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne).

Kitap'in haber verdigi sonuctan baska bir sey mi bekliyorlar? Sonuc gelip cattigi gun, onceleri onu unutmus olanlar, «Rabbimizin peygamberleri suphesiz bize gercegi getirmisti, simdi bize sefaat etsin, yahut geriye cevrilsek de islediklerimizin baska turlusunu islesek» derler. Dogrusu kendilerini mahvetmislerdir, uydurduklari seyler onlari koyup kacmislardir.*

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ ﴿٥٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrihi, e lâ lehul halku vel emr(emru), tebârakallâhu rabbulâlemîn(âlemîne).

Rabbiniz, gokleri ve yeri alti gunde yaratan ve sonra arsa hukmeden, gunduzu durmadan kovalayan gece ile buruyen; gunesi, ayi, yildizlari, hepsini buyruguna bas egdirerek var eden Allah'tir. Bilin ki yaratma da emir de O'nun hakkidir. Alemlerin Rabbi olan Allah Yuce'dir.

ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ ﴿٥٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ud'û rabbekum tedarruan ve hufyeh(hufyeten), innehu lâ yuhıbbul mu'tedîn(mu'tedîne).

Rabbinize gonulden ve gizlice yalvarin. Dogrusu O asiri gidenleri sevmez.

وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَ اللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ ﴿٥٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tufsidû fîl ardı ba'de ıslâhıhâ ved'ûhu havfen ve tamaâ(tamaan) inne rahmetallâhi karîbun minel muhsinîn(muhsinîne).

Duzeltilmisken, yeryuzunde bozgunculuk yapmayin. Allah'a korkarak ve umutla yalvarin. Dogrusu Allah'in rahmeti iyi davrananlara yakindir.

وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ حَتَّى إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالاً سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَنزَلْنَا بِهِ الْمَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ كَذَلِكَ نُخْرِجُ الْموْتَى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿٥٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî yursilur riyâha buşran beyne yedey rahmetihi, hattâ izâ ekallet sehâben sikâle suknâhu li beledin meyyitin fe enzelnâ bihil mâe fe ahracnâ bihî min kullis semerât(semerâti), kezâlike nuhricul mevtâ leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

Rahmetinin onunde, mujdeci olarak ruzgarlari gonderen Allah'tir. Ruzgarlar, yagmur yuklu bulutlari tasidiginda, onu olu bir memlekete gonderir, su indirir ve onunla her turlu urunu yetistiririz; oluleri de bunun gibi diriltip, ciraririz; belki bundan ibret alirsiniz.

وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ وَالَّذِي خَبُثَ لاَ يَخْرُجُ إِلاَّ نَكِدًا كَذَلِكَ نُصَرِّفُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ ﴿٥٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel beledut tayyibu yahrucu nebâtuhu bi izni rabbihi, vellezî habuse lâ yahrucu illâ nekidâ(nekiden), kezâlike nusarriful âyâti li kavmin yeşkurûn(yeşkurûne).

Iyi toprak Rabbinin izniyle bitki verir, corak toprak kavruk bitki cikarir. sukredecek millet icin boylece ayetleri yerli yerince aciklariz. *

لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ إِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿٥٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fe kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu,, innî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm(azîmin).

And olsun ki Nuh'u milletine gonderdik. «Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan baska tanriniz yoktur; dogrusu sizin icin buyuk gunun azabindan korkuyorum» dedi.

قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ ﴿٦٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlel meleu min kavmihî innâ le nerâke fî dalâlin mubîn(mubînin).

Milletinin ileri gelenleri: «Biz senin apacik sapiklikta oldugunu goruyoruz» dediler.

قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلاَلَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٦١﴾

7/A'RÂF SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle yâ kavmi leyse bî dalâletun ve lâkinnî resûlun min rabbil âlemîn(âlemîne).

(61-63) «Ey milletim! Bende bir sapiklik yoktur, ancak ben alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sozlerini size bildiriyor, ogut veriyorum. Sizin bilmediginizi Allah katindan ben biliyorum. Sakinmanizi ve boylece merhamete ugramanizi saglamak uzere sizi uyramak icin aranizdan biri vasitasiyla Rabbinizden size haber gelmesine mi sasiyorsunuz?» dedi.

أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاَتِ رَبِّي وَأَنصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٦٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ubelligukum risâlâti rabbî ve ensahu lekum ve a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

(61-63) «Ey milletim! Bende bir sapiklik yoktur, ancak ben alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sozlerini size bildiriyor, ogut veriyorum. Sizin bilmediginizi Allah katindan ben biliyorum. Sakinmanizi ve boylece merhamete ugramanizi saglamak uzere sizi uyramak icin aranizdan biri vasitasiyla Rabbinizden size haber gelmesine mi sasiyorsunuz?» dedi.

أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُواْ وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿٦٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve acibtum en câekum zikrun min rabbikum alâ raculin minkum li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn(turhamûne).

(61-63) «Ey milletim! Bende bir sapiklik yoktur, ancak ben alemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sozlerini size bildiriyor, ogut veriyorum. Sizin bilmediginizi Allah katindan ben biliyorum. Sakinmanizi ve boylece merhamete ugramanizi saglamak uzere sizi uyramak icin aranizdan biri vasitasiyla Rabbinizden size haber gelmesine mi sasiyorsunuz?» dedi.

فَكَذَّبُوهُ فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا إِنَّهُمْ كَانُواْ قَوْماً عَمِينَ ﴿٦٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kezzebûhu fe enceynâhu vellezîne meahu fil fulki ve agraknâllezîne kezzebû bi âyâtinâ, innehum kânû kavmen amîn(amîne).

Onu yalanladilar; biz de onu ve gemide beraberinde olanlari kurtardik, ayetlerimizi yalan sayanlari suda bogduk, cunku onlar kor bir milletti.*

وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُوداً قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلاَ تَتَّقُونَ ﴿٦٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ilâ âdin ehâhum hûdâ(hûden), kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, e fe lâ tettekûn(tettekûne).

Ad milletine de, kardesleri Hud'u gonderdik «Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan baska tanriniz yoktur karsi gelmekten sakinmaz misiniz?» dedi.

قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ ﴿٦٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlel meleullezîne keferû min kavmihî innâ le nerâke fî sefâhetin ve innâ le nezunnuke minel kâzibîn(kâzibîne).

Milletinin inkarci ileri gelenleri, «Biz senin beyinsiz oldugunu goruyor ve seni yalancilardan saniyoruz» dediler.

قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٦٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle yâ kavmi leyse bî sefâhetun ve lâkinnî resûlun min rabbil âlemîn(âlemîne).

«Ey milletim! Ben beyinsiz degil, alemlerin Rabbinin peygamberiyim.

أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنَاْ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ ﴿٦٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ubelligukum risâlâti rabbî ve ene lekum nâsıhun emîn(emînun).

(68-69) Size Rabbimin sozlerini bildiriyorum. Ben sizin icin guvenilir bir ogutcuyum; sizi uyarmak uzere, aranizdan bir adam vasitasiyle Rabbinizden size bir haber gelmesine mi sasiyorsunuz? Allah'in sizi Nuh'un milleti yerine getirdigini ve vucutca da onlardan ustun kildigini hatirlayin, basariya erisebilmeniz icin Allah'in nimetlerini anin» dedi.

أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٦٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve acibtum en câekum zikrun min rabbikum alâ raculin minkum li yunzirekum, vezkurû iz cealekum hulefâe min ba'di kavmi nûhın ve zâdekum fil halkı bastaten, fezkurû âlâallâhi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

(68-69) Size Rabbimin sozlerini bildiriyorum. Ben sizin icin guvenilir bir ogutcuyum; sizi uyarmak uzere, aranizdan bir adam vasitasiyle Rabbinizden size bir haber gelmesine mi sasiyorsunuz? Allah'in sizi Nuh'un milleti yerine getirdigini ve vucutca da onlardan ustun kildigini hatirlayin, basariya erisebilmeniz icin Allah'in nimetlerini anin» dedi.

قَالُواْ أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٧٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû e ci’tenâ li na’budallâhe vahdehu ve nezere mâ kâne ya’budu âbâunâ, fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mines sâdıkîn(sâdıkîne).

«ize yalniz Allah'a kulluk etmemizi, babalarimizin taptiklarini birakmamizi soylemek icin mi geldin? Dogru sozlulerden isen haydi bizi tehdit ettigin azaba ugrat» dediler.

قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤكُم مَّا نَزَّلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ ﴿٧١﴾

7/A'RÂF SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle kad vakaa aleykum min rabbikum ricsun ve gadabun, e tucâdilûnenî fî esmâin semmeytumûhâ entum ve âbâukum, mâ nezzelallâhu bihâ min sultânin, fentezırû innî meakum minel muntezırîn(muntezırîne).

«ic suphesiz artik Rabbinizin azap ve ofkesini hakettiniz. Allah'in hicbir delil indirmedigi, isimlerini de siz ve babalarinizin koydugu putlar hakkinda mi benimle tartisiyorsunuz? Bekleyin, dogrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim» dedi.

فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَمَا كَانُواْ مُؤْمِنِينَ ﴿٧٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe enceynâhu vellezîne meahu bi rahmetin minnâ ve kata'nâ dâbirallezîne kezzebû bi âyâtinâ ve mâ kânû mu'minîn(mu'minîne).

Biz, rahmetimizle, Hud'u ve beraberinde bulunanlari kurtardik, ayetlerimizi yalan sayarak inanmayanlarin kokunu kestik. *

وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ هَذِهِ نَاقَةُ اللّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللّهِ وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوَءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٧٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ilâ semûde ehâhum sâlihan kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, kad câetkum beyyinetun min rabbikum hâzihî nâkatullâhi lekum âyeten fe zerûha te’kul fî ardıllâhi ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbun elîm(elîmun).

Semud milletine de kardesleri Salih'i gonderdik. «Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan baska tanriniz yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi: Allah'in bu disi devesi size bir delildir, onu birakin, Allah'in topraginda otlasin; ona kutuluk etmeyin, yoksa can yakici azaba ugrarsiniz.

وَاذْكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ ﴿٧٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkurû iz cealekum hulefâe min ba'di âdin ve bevveekum fîl ardı tettehızûne min suhûlihâ kusûren ve tenhitûnel cibâle buyûten fezkurû âlâallâhi ve lâ ta'sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).

Allah'in sizi Ad milleti yerine getirdigini, ovalarinda koskler kurup daglarinda kayadan evler yonttugunuz yeryuzunde yerlestirdigini hatirlayin; Allah'in nimetlerini anin, yeryuzunde bozgunculuk yaparak karisiklik cikarmayin» dedi.

قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُواْ لِمَنْ آمَنَ مِنْهُمْ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَالِحًا مُّرْسَلٌ مِّن رَّبِّهِ قَالُواْ إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَ ﴿٧٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlel meleullezînestekberû min kavmihî lillezînestud'ıfû li men âmene minhum e ta'lemûne enne sâlihan murselun min rabbihi, kâlû innâ bimâ ursile bihî mu'minûn(mu'minûne).

Milletinin buyukluk taslayan ileri gelenleri, aralarindan iman eden ve bu sebeple hor gordukleri kimselere, «Salih'in Rabbi tarafindan gonderildigini sahiden biliyor musunuz?» dediler, onlar da, «Dogrusu biz onunla gonderilene inaniyoruz» dediler.

قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ إِنَّا بِالَّذِيَ آمَنتُمْ بِهِ كَافِرُونَ ﴿٧٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlellezînestekberû innâ billezî âmentum bihî kâfirûn(kâfirûne).

(76-77) Buyukluk taslayanlar, «Sizin inandiginizi biz inkar ediyoruz» dediler ve disi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruguna bas kaldirdilar, «Ey Salih, eger sen peygambersen bizi tehdit ettigin azaba ugrat bakalim» dediler.

فَعَقَرُواْ النَّاقَةَ وَعَتَوْاْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُواْ يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ ﴿٧٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe akarûn nâkate ve atev an emri rabbihim ve kâlû yâ sâlihu'tinâ bimâ teidunâ in kunte minel murselîn(murselîne).

(76-77) Buyukluk taslayanlar, «Sizin inandiginizi biz inkar ediyoruz» dediler ve disi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruguna bas kaldirdilar, «Ey Salih, eger sen peygambersen bizi tehdit ettigin azaba ugrat bakalim» dediler.

فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ ﴿٧٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehazethumur recfetu fe asbahû fî dârihim câsimîn(câsimîne).

Bu yuzden onlari bir sarsinti tuttu ve olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.

فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَكِن لاَّ تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ ﴿٧٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tevellâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlete rabbî ve nesahtu lekum ve lâkin lâ tuhıbbûnen nâsıhîn(nâsıhîne).

Salih de onlardan yuz cevirdi ve «Ey milletim! And olsun ki ben size Rabbimin sozunu bildirmis ve ogut vermistim; fakat siz ogut verenleri sevmiyorsunuz» dedi.

وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ ﴿٨٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lûtan iz kâle li kavmihî e te'tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemîn(âlemîne).

(80-81) Lut'u da gonderdik, milletine «Dunyalarda hic kimsenin sizden once yapmadigi bir hayasizligi mi yapiyorsunuz? Siz kadinlari birakip erkeklere yaklasiyorsunuz, dogrusu cok asiri giden bir milletsiniz» dedi.

إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ ﴿٨١﴾

7/A'RÂF SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnekum le te'tûner ricâle şehveten min dûnin nisâi, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne).

(80-81) Lut'u da gonderdik, milletine «Dunyalarda hic kimsenin sizden once yapmadigi bir hayasizligi mi yapiyorsunuz? Siz kadinlari birakip erkeklere yaklasiyorsunuz, dogrusu cok asiri giden bir milletsiniz» dedi.

وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ ﴿٨٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû ahricûhum min karyetikum, innehum unâsun yetetahherûn(yetetahherûne).

Milletinin cevabi sadece, 'Onlari kasabanizdan cikarin, guya onlar temiz kalmaya ugrasan insanlarmis» demek oldu.

فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٨٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe enceynâhu ve ehlehû illâmreetehu kânet minel gâbirîn(gâbirîne).

Bunun uzerine Lut'u ve taraftarlarini kurtadik; yalniz karisi, geride kalip helake ugrayanlardan oldu.

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ ﴿٨٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-84. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur keyfe kâne âkıbetul mucrimîn(mucrimîne).

Geriye kalanlarin uzerine oyle bir yagmur yagdirdik ki! Suclularin sonunun nasil olduguna bir bak! *

وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٨٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-85. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu kad câetkum beyyinetun min rabbikum fe evfûl keyle vel mîzâne ve lâ tebhasûn nâse eşyâehum ve lâ tufsidû fîl ardı ba’de ıslahıhâ zâlikum hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Medyen halkina da kardesleri suayb'i gonderdik, Onlara soyle dedi: «Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan baska tanriniz yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Olcu ve tartiyi tam yapin, insanlarin esyasini kesik vermeyin, duzelttikten sonra yeryuzunde bozgunculuk etmeyin; inaniyorsaniz bilin ki, bunlar sizin icin hayirlidir.»

وَلاَ تَقْعُدُواْ بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاذْكُرُواْ إِذْ كُنتُمْ قَلِيلاً فَكَثَّرَكُمْ وَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ ﴿٨٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-86. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tak’udû bikulli sırâtın tû’ıdûne ve tasuddûne an sebîlillâhi men âmene bihî ve tebgûnehâ ivecen vezkurû iz kuntum kalîlen fe kesserekum vanzurû keyfe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne).

«Allah'a inananlari yolundan alikoyup ve o yolun egriligini dileyerek tehdit edip her yolda pusu kurup oturmayin. Azken, Allah'in sizi cogalttigini hatirlayin; bozguncularin sonunun nasil olduguna bir bakin.»

وَإِن كَانَ طَآئِفَةٌ مِّنكُمْ آمَنُواْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ وَطَآئِفَةٌ لَّمْ يْؤْمِنُواْ فَاصْبِرُواْ حَتَّى يَحْكُمَ اللّهُ بَيْنَنَا وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ ﴿٨٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-87. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in kâne tâifetun minkum âmenû billezî ursiltu bihî ve tâifetun lem yu’minû fasbirû hattâ yahkumallâhu beynenâ, ve huve hayrul hâkimîn(hâkimîne).

"Icinizde mademki benimle gonderilene inanan bir topluluk ve inanmayan bir topluluk var, o halde Allah'in aramizda hukmunu bildirmesine kadar sabredin. Allah hukmedenlerin en iyisidir.

قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ ﴿٨٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-88. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlel meleullezînestekberû min kavmihî le nuhricenneke yâ şuaybu vellezîne âmenû meake min karyetinâ ev le teûdunne fî milletinâ, kâle e ve lev kunnâ kârihîn(kârihîne).

(88-89) Milletinin buyukluk taslayan ileri gelenleri, «Ey suayb! Ya dinimize donersiniz ya da, and olsun ki seni ve inananlari seninle beraber kasabamizdan cikaririz» dediler. suayb, onlara: «Istemezsek de mi? Allah bizi dininizden kurtardiktan sonra ona donecek olursak, dogrusu Allah'a karsi yalan uydurmus oluruz. Rabbimizin dilemesi bir yana, dininize donmek bize yakismaz. Rabbimizin ilmi her seyi kusatmistir. Biz yalniz Allah'a guvendik. Rabbimiz! Bizimle milletimiz arasinda hak ile Sen hukum ver, Sen hukmedenlerin en hayirlisisin» dedi.

قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللّهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا أَن نَّعُودَ فِيهَا إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ ﴿٨٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-89. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kadiftereynâ alâllâhi keziben in udnâ fî milletikum ba’de iz necceynâllâhu minhâ, ve mâ yekûnu lenâ en neûde fîhâ illâ en yeşâallahu rabbunâ, vesia rabbunâ kulle şey’in ilmen, alâllâhi tevekkelnâ, rabbenâftah beynenâ ve beyne kavminâ bil hakkı ve ente hayrul fâtihîn(fâtihîne).

(88-89) Milletinin buyukluk taslayan ileri gelenleri, «Ey suayb! Ya dinimize donersiniz ya da, and olsun ki seni ve inananlari seninle beraber kasabamizdan cikaririz» dediler. suayb, onlara: «Istemezsek de mi? Allah bizi dininizden kurtardiktan sonra ona donecek olursak, dogrusu Allah'a karsi yalan uydurmus oluruz. Rabbimizin dilemesi bir yana, dininize donmek bize yakismaz. Rabbimizin ilmi her seyi kusatmistir. Biz yalniz Allah'a guvendik. Rabbimiz! Bizimle milletimiz arasinda hak ile Sen hukum ver, Sen hukmedenlerin en hayirlisisin» dedi.

وَقَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْباً إِنَّكُمْ إِذاً لَّخَاسِرُونَ ﴿٩٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-90. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlel meleullezîne keferû min kavmihî le initteba’tum şuayben innekum izen le hâsirûn(hâsirûne).

Milletinin inkar eden ileri gelenleri, «suayb'i uyarsaniz, and olsun ki siz kaybedersiniz» dediler.

فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ ﴿٩١﴾

7/A'RÂF SURESİ-91. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehazethumur recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn(câsimîne).

Bu yuzden onlari bir sarsinti tuttu ve olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.

الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَأَن لَّمْ يَغْنَوْاْ فِيهَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَانُواْ هُمُ الْخَاسِرِينَ ﴿٩٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-92. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne kezzebû şuayben ke en lem yagnev fîhâ, ellezîne kezzebû şuayben kânû humul hâsirîn(hâsirîne).

suayb'i yalanlayanlar, yurtlarinda sanki hic yasamamislar gibi oldular, izleri bile kalmadi. Mahvolanlar,suayb'i yalanlayanlar oldu.

فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالاَتِ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ فَكَيْفَ آسَى عَلَى قَوْمٍ كَافِرِينَ ﴿٩٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-93. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tevellâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlâti rabbî ve nesahtu lekum, fe keyfe âsâ alâ kavmin kâfirîn(kâfirîne).

suayb onlardan dondu de, «Ey milletim! And olsun ki, Rabbimin sozlerini size bildirdim, ogut verdim; inkarci millet icin nicin uzuleyim?» dedi. *

وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّبِيٍّ إِلاَّ أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ ﴿٩٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-94. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ erselnâ fî karyetin min nebiyyin illâ ehaznâ ehlehâ bil be’sâi ved darrâi leallehum yaddarraûn(yaddarraûne).

Biz hangi kasabaya bir peygamber gonderdikse, ora halkini, yalvarip yakarsinlar diye, darlik ve sikintiya ugratmisizdir.

ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّى عَفَواْ وَّقَالُواْ قَدْ مَسَّ آبَاءنَا الضَّرَّاء وَالسَّرَّاء فَأَخَذْنَاهُم بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَ ﴿٩٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-95. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe beddelnâ mekânes seyyietil hasenete hattâ afev ve kâlû kad messe âbâenâd darrâu ves serrâu fe ehaznâhum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Sonra kotulugun yerine iyiligi koyduk, oyle ki, cogalip, «Babalarimiz da darliga ugramis, bolluga kavusmuslardi» dediler. Bu yuzden onlari haberleri olmadan, ansizin yakalayiverdik.

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿٩٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-96. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev enne ehlel kurâ âmenû vettekav le fetahnâ aleyhim berekâtin mines semâi vel ardı ve lâkin kezzebû fe ehaznâhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

Eger kasabalarin halki inanmis ve Bize karsi gelmekten sakinmis olsalardi, onlara gogun ve yerin bolluklarini verirdik. Ama yalanladilar; bu yuzden onlari, yaptiklarina karsilik yakalayiverdik.

أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَآئِمُونَ ﴿٩٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-97. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe emine ehlul kurâ en ye’tiyehum be’sunâ beyâten ve hum nâimûn(nâimûne).

Kasabalarin halki, geceleyin uyurlarken azabimizin kendilerine gelmesinden guvende miydiler?

أَوَ أَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ ﴿٩٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-98. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve emine ehlul kurâ en ye’tiyehum be’sunâ duhan ve hum yel’abûn (yel’abûne).

Yahut kasabalarin halki, kusluk vakti eglenirlerken azabimizin kendilerine gelmesinden guvende miydiler?

أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ ﴿٩٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-99. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe eminû mekrallâhi, fe lâ ye’menu mekrallâhi illâl kavmul hâsirûn(hâsirûne).

Onlar Allah'in duzeninden guvende miydiler?Allah'in duzeninden ancak mahvolacak millet guvende olur. Sahiplerinden sonra yeryuzune mirasci olan kimselere hala su acikca anlasilmadi mi ki Biz dileseydik onlari da suclarinin cezasina ugratirdik.*

أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الأَرْضَ مِن بَعْدِ أَهْلِهَا أَن لَّوْ نَشَاء أَصَبْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَ ﴿١٠٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-100. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yehdi lillezîne yerisûnel arda min ba’di ehlihâ en lev neşâu esabnâhum bi zunûbihim, ve natbeu alâ kulûbihim fe hum lâ yesme’ûn(yesme’ûne).

Kalblerini kapatip muhurleriz de birsey duymazlar.

تِلْكَ الْقُرَى نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَآئِهَا وَلَقَدْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُواْ لِيُؤْمِنُواْ بِمَا كَذَّبُواْ مِن قَبْلُ كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللّهُ عَلَىَ قُلُوبِ الْكَافِرِينَ ﴿١٠١﴾

7/A'RÂF SURESİ-101. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tilkel kurâ nakussu aleyke min enbâihâ ve lekad câethum rusuluhum bil beyyinâti fe mâ kânû li yu’minû bi mâ kezzebû min kablu, kezâlike yatbaullâhu alâ kulûbil kâfirîn (kâfirîne).

Iste kasabalilarin haberlerini sana anlatiyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; onceleri yalanladiklarindan oturu inanamadilar. Allah kafirlerin kalblerini boylece kapatip muhurler.

وَمَا وَجَدْنَا لأَكْثَرِهِم مِّنْ عَهْدٍ وَإِن وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَ ﴿١٠٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-102. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ vecednâ li ekserihim min ahdin, ve in vecednâ ekserehum le fâsikîn(fâsikîne).

Onlarin cogunda ahde baglilik gormedik, cogunu fasik kimseler olarak bulduk.

ثُمَّ بَعَثْنَا مِن بَعْدِهِم مُّوسَى بِآيَاتِنَا إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَظَلَمُواْ بِهَا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ ﴿١٠٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-103. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe beasnâ min ba’dihim mûsâ bi âyâtinâ ilâ fir’avne ve melâihi fe zalemû bihâ, fanzur keyfe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne).

Sonra peygamberlerin ardindan Musa'yi ayetlerimizle Firavun ve erkanina gonderdik. Ayetlerimize karsi haksizlik ettiler. Bozguncularin sonunun nasil olduguna bir bak.

وَقَالَ مُوسَى يَا فِرْعَوْنُ إِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٠٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-104. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâle mûsâ yâ fir’avnu innî resûlun min rabbil âlemîn(âlemîne).

Musa, «Ey Firavun! Ben alemlerin Rabbinin peygamberiyim.

حَقِيقٌ عَلَى أَن لاَّ أَقُولَ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِيَ بَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿١٠٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-105. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hakîkun alâ en lâ ekûle alâllâhi illâl hakk(hakka), kad ci’tukum bi beyyinetin min rabbikum fe ersil maiye benî isrâîl(isrâîle).

Bana Allah'a karsi ancak gercegi soylemek yarasir. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, Israilogullarini benimle beraber koyver» dedi.

قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِآيَةٍ فَأْتِ بِهَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿١٠٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-106. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle in kunte ci’te bi âyetin fe’ti bihâ in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).

Firavun: «Bir mucize getirdiysen ortaya koy bakalim, dogru sozlulerden isen bunu yaparsin» dedi.

فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ ﴿١٠٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-107. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe elkâ asâhu fe izâ hiye su’bânun mubîn(mubînun).

(107-10) 8 Musa, asasini yere atar atmaz apacik bir yilan oluverdi; elini cikardi, bakanlar bembeyaz oldugunu gorduler. *

وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَ ﴿١٠٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-108. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve neze’a yedehu fe izâ hiye beydâu lin nâzırîn(nâzırîne).

(107-10) 8 Musa, asasini yere atar atmaz apacik bir yilan oluverdi; elini cikardi, bakanlar bembeyaz oldugunu gorduler. *

قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ ﴿١٠٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-109. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlel meleu min kavmi fir’avne inne hâzâ le sâhırun alîm(alîmun).

(109-11) 0 Firavun milletinin ileri gelenleri, «Dogrusu bu bilgin bir sihirbazdir, sizi memleketinizden cikarmak istiyor, dediler. Firavun: ne buyurursunuz?» dedi.

يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ ﴿١١٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-110. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yurîdu en yuhricekum min ardıkum, fe mâzâ te’murûn(te’murûne).

(109-11) 0 Firavun milletinin ileri gelenleri, «Dogrusu bu bilgin bir sihirbazdir, sizi memleketinizden cikarmak istiyor, dediler. Firavun: ne buyurursunuz?» dedi.

قَالُواْ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَآئِنِ حَاشِرِينَ ﴿١١١﴾

7/A'RÂF SURESİ-111. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû ercih ve ehâhu ve ersil fîl medâini hâşirîn(hâşirîne).

(111-11) 2 «Onu ve kardesini egle; sehirlere toplayicilar gonder, butun bilgin sihirbazlari sana getirsinler» dediler.

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ ﴿١١٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-112. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ye’tûke bi kulli sâhırin alîm(alîmin).

(111-11) 2 «Onu ve kardesini egle; sehirlere toplayicilar gonder, butun bilgin sihirbazlari sana getirsinler» dediler.

وَجَاء السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالْواْ إِنَّ لَنَا لأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ ﴿١١٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-113. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve câes seharatu fir’avne kâlû inne lenâ le ecren in kunnâ nahnul gâlibîn(gâlibîne).

Sihirbazlar Firavun'a geldi, «Yenecek olursak bize suphesiz bir mukafat var degil mi?» dediler.

قَالَ نَعَمْ وَإَنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ ﴿١١٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-114. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle ne’am ve innekum le minel mukarrebîn(mukarrebîne).

Firavun, «Evet, yenerseniz gozdelerden olacaksiniz» dedi.

قَالُواْ يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ ﴿١١٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-115. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû yâ mûsâ immâ en tulkiye ve immâ en nekûne nahnul mulkîn(mulkîne).

Sihirbazlar: «Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz koyalim» dediler.

قَالَ أَلْقُوْاْ فَلَمَّا أَلْقَوْاْ سَحَرُواْ أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ ﴿١١٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-116. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle elkû fe lemmâ elkav seharû a’yunen nâsi vesterhebûhum ve câû bi sihrin azîm(azîmin).

Musa: «Siz koyun» dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca insanlarin gozlerini sihirlediler ve onlari urkuttuler, buyuk bir sihir yaptilar.

وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ ﴿١١٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-117. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve evhaynâ ilâ mûsâ en elkı asâke, fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûn(ye’fikûne).

Biz de Musa'ya, 'Asani koyuver» dedik, o da koydu; hemen onlarin uydurduklarini yutmaya basladi.

فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١١٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-118. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe vakaal hakku ve batale mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Hak tahakkuk etti, onlarin yaptiklari bosa gitti.

فَغُلِبُواْ هُنَالِكَ وَانقَلَبُواْ صَاغِرِينَ ﴿١١٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-119. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe gulibû hunâlike venkalebû sâgırîn(sâgırîne).

Iste orada yenildiler, kucuk dustuler.

وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ ﴿١٢٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-120. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ulkıyes seharatu sâcidîn(sâcidîne).

(120-12) 2 Sihirbazlar secdeye kapanip, «Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandik» dediler.

قَالُواْ آمَنَّا بِرِبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٢١﴾

7/A'RÂF SURESİ-121. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû âmennâ bi rabbil âlemîn(âlemîne).

(120-12) 2 Sihirbazlar secdeye kapanip, «Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandik» dediler.

رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ ﴿١٢٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-122. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbi mûsâ ve hârûn(hârûne).

(120-12) 2 Sihirbazlar secdeye kapanip, «Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandik» dediler.

قَالَ فِرْعَوْنُ آمَنتُم بِهِ قَبْلَ أَن آذَنَ لَكُمْ إِنَّ هَذَا لَمَكْرٌ مَّكَرْتُمُوهُ فِي الْمَدِينَةِ لِتُخْرِجُواْ مِنْهَا أَهْلَهَا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿١٢٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-123. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fir’avnu âmentum bihî kable en âzene lekum, inne hâzâ le mekrun mekertumûhu fîl medîneti li tuhricû minhâ ehlehâ, fe sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).

(123-12) 4 Firavun: «Ben size izin vermeden mi O'na inandiniz? Dogrusu bu, halki sehirden cikarmak icin duzdugunuz bir hiledir, fakat siz goreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarinizi caprazlama kesecegim, sonra da hepinizi asacagim» dedi.

لأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلاَفٍ ثُمَّ لأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿١٢٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-124. AYET (Meâlleri Kıyasla): Le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hilâfin summe le usallibennekum ecmaîn(ecmaîne).

(123-12) 4 Firavun: «Ben size izin vermeden mi O'na inandiniz? Dogrusu bu, halki sehirden cikarmak icin duzdugunuz bir hiledir, fakat siz goreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarinizi caprazlama kesecegim, sonra da hepinizi asacagim» dedi.

قَالُواْ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ ﴿١٢٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-125. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innâ ilâ rabbinâ munkalibûn(munkalibûne).

(125-12) 6 Onlar da: «Dogrusu biz ancak Rabbimize doneriz. Rabbimizin ayetleri gelince, onlara inanmamizdan oturu bizden oc aliyorsun. Rabbimiz! Bize sabir ver ve canimizi muslim olarak al» dediler. *

وَمَا تَنقِمُ مِنَّا إِلاَّ أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءتْنَا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ ﴿١٢٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-126. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ tenkımu minnâ illâ en âmennâ bi âyâti rabbinâ lemmâ câetnâ, rabbenâ efrıg aleynâ sabran ve teveffenâ muslimîn(muslimîne).

(125-12) 6 Onlar da: «Dogrusu biz ancak Rabbimize doneriz. Rabbimizin ayetleri gelince, onlara inanmamizdan oturu bizden oc aliyorsun. Rabbimiz! Bize sabir ver ve canimizi muslim olarak al» dediler. *

وَقَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَونَ أَتَذَرُ مُوسَى وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ وَيَذَرَكَ وَآلِهَتَكَ قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَاءهُمْ وَنَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ وَإِنَّا فَوْقَهُمْ قَاهِرُونَ ﴿١٢٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-127. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlel meleu min kavmi fir’avne e tezeru mûsâ ve kavmehu li yufsidû fìl ardı ve yezereke ve âliheteke, kâle se nukattilu ebnâehum ve nestahyî nisâehum ve innâ fevkahum kâhirûn(kâhirûne).

Firavun milletinin ileri gelenleri: «Musa'yi ve milletini yeryuzunde bozgunculuk yapsinlar, seni ve tanrilarini biraksinlar diye mi koyveriyorsun?» dediler. Firavun: «Onlarin ogullarini oldurecegiz, kadinlarini sag birakacagiz. Elbette biz onlari ezecek ustunlukteyiz» dedi.

قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ ﴿١٢٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-128. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle mûsâ li kavmihisteînû billâhi vasbirû, innel arda lillâhi yûrisuhâ men yeşâu min ibâdihî, vel âkıbetu lil muttekîn(muttekîne).

Musa milletine: «Allah'tan yardim dileyin ve sabredin; yeryuzu suphesiz Allah'indir, kullarindan diledigini ona mirasci kilar; sonuc Allah'a karsi gelmekten sakinanlarindir» dedi.

قَالُواْ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِينَا وَمِن بَعْدِ مَا جِئْتَنَا قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ ﴿١٢٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-129. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû ûzînâ min kabli en te’tiyenâ ve min ba’di mâ ci’tenâ, kâle asâ rabbukum en yuhlike aduvvekum ve yestahlifekum fîl ardı fe yanzure keyfe ta’melûn(ta’melûne).

Milleti: «Sen bize gelmeden once de, geldikten sonra da eziyet cektik» dediler. Musa da: «Rabbinizin dusmanlarinizi yok etmesi ve yeryuzunde sizi onlarin yerine gecirmesi umulur. O zaman nasil davranacaginiza bakar» dedi. *

وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَونَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِّن الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ ﴿١٣٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-130. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad ehaznâ âle fir’avne bis sinîne ve naksın mines semerâti leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).

And olsun ki, Biz de Firavun ailesini, ders alsinlar diye, yillarca kurakliga ve urun kitligina ugrattik.

فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿١٣١﴾

7/A'RÂF SURESİ-131. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ câethumul hasenetu kâlû lenâ hâzihî, ve in tusibhum seyyietun yettayyerû bi mûsâ ve men meahu, e lâ innemâ tâiruhum indallâhi ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Onlara bir iyilik geldigi zaman; «Bu bizden oturudur» derler, bir fenaliga ugrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanlarin ugursuzluguna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin ugradigi ugursuzluk Allah katindandir, fakat cogu bunu bilmezler.

وَقَالُواْ مَهْمَا تَأْتِنَا بِهِ مِن آيَةٍ لِّتَسْحَرَنَا بِهَا فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ ﴿١٣٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-132. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlû mehmâ te’tinâ bihî min âyetin li tesharenâ bihâ fe mâ nahnu leke bi mu’minîn(mu’minîne).

Firavun ailesi: «Bizi sihirlemek icin ne mucize gosterirsen goster, sana inanmayacagiz» dediler.

فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُّفَصَّلاَتٍ فَاسْتَكْبَرُواْ وَكَانُواْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ ﴿١٣٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-133. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe erselnâ aleyhimut tûfâne vel cerâde vel kummele ved dafâdia ved deme âyâtin mufassalâtin festekberû ve kânû kavmen mucrimîn(mucrimîne).

Bunun uzerine su baskinini, cekirgeyi, haserati, kurbagalari ve kani birbirinden ayri mucizeler olarak onlara musallat kildik; yine de buyukluk taslayip suclu bir millet oldular.

وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُواْ يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ لَئِن كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ ﴿١٣٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-134. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lemmâ vakaa aleyhimur riczu kâlû yâ mûsed’u lenâ rabbeke bi mâ ahide indeke, le in keşefte annâr ricze le nu’minenne leke ve le nursilenne meake benî isrâîl(isrâîle).

Azap baslarina cokunce, «Ey Musa! Rabbine, sana verdigi ahde gore bizim icin yalvar. Bizden azabi kaldirirsan sana, and olsun ki, inanacagiz ve Israilogullarini seninle beraber gonderecegiz"dediler.

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَى أَجَلٍ هُم بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ ﴿١٣٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-135. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ keşefnâ anhumur ricze ilâ ecelin hum bâligûhu izâ hum yenkusûn(yenkusûne).

Azabi nasil olsa sonuna gelecekleri bir muddet icin uzerlerinden kaldirinca, hemen sozlerinden cayiyorlardi.

فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَ ﴿١٣٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-136. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fentekamnâ minhum fe agraknâhum fîl yemmi biennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).

Bu sebeple onlardan oc aldik, ayetlerimizi yalan sayip umursamadiklari icin onlari denizde bogduk.

وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُواْ يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنَى عَلَى بَنِي إِسْرَآئِيلَ بِمَا صَبَرُواْ وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهُ وَمَا كَانُواْ يَعْرِشُونَ ﴿١٣٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-137. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve evresnâl kavmellezîne kânû yustad’afûne meşârikal ardı ve megâribehâlletî bâraknâ fîhâ, ve temmet kelimetu rabbikel husnâ alâ benî isrâîle bi mâ saberû, ve demmernâ mâ kâne yasnau fir’avnu ve kavmuhu ve mâ kânû ya’rişûn(ya’rişûne).

Hor gorulen yahudileri, bereketlendirdigimiz yerin dogularina ve batilarina mirasci kildik. Rabbinin Israilogullarina verdigi guzel soz, sabirlarina karsilik yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptigini ve yukselttiklerini yiktik.

وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَآئِيلَ الْبَحْرَ فَأَتَوْاْ عَلَى قَوْمٍ يَعْكُفُونَ عَلَى أَصْنَامٍ لَّهُمْ قَالُواْ يَا مُوسَى اجْعَل لَّنَا إِلَهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ ﴿١٣٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-138. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve câveznâ bi benî israîlel bahra fe etev alâ kavmin ya’kufûne alâ asnâmin lehum, kâlû yâ mûsâc’al lenâ ilâhen ke mâ lehum âlihetun, kâle innekum kavmun techelûn(techelûne).

(138-13) 9 Israilogullarinin denizden gecmelerini sagladik. Puta gonulden tapan bir millete rastladilar. «Ey Musa! Onlarin tanrilari gibi bize de bir tanri yap» dediler, Musa: «Dogrusu siz bilgisiz bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve isledikleri bosa gidecektir» dedi.

إِنَّ هَؤُلاء مُتَبَّرٌ مَّا هُمْ فِيهِ وَبَاطِلٌ مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٣٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-139. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne hâulâi mutebberun mâ hum fîhi ve bâtılun mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

(138-13) 9 Israilogullarinin denizden gecmelerini sagladik. Puta gonulden tapan bir millete rastladilar. «Ey Musa! Onlarin tanrilari gibi bize de bir tanri yap» dediler, Musa: «Dogrusu siz bilgisiz bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve isledikleri bosa gidecektir» dedi.

قَالَ أَغَيْرَ اللّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ ﴿١٤٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-140. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle e gayrallâhi ebgîkum ilâhen ve huve faddalekum alâl âlemîn(âlemîne).

"Sizi alemlere ustun kilmis olan Allah'tan baska bir tanri mi arayacagim?» dedi.

وَإِذْ أَنجَيْنَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَونَ يَسُومُونَكُمْ سُوَءَ الْعَذَابِ يُقَتِّلُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ ﴿١٤١﴾

7/A'RÂF SURESİ-141. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz enceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâb(azâbi), yukattilûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun).

Sizi kotu azaba sokan, kadinlarinizi sag birakip ogullarinizi olduren FIravun ailesinden kurtarmistik. Bu, Rabbinizin size musallat kildigi buyuk bir bela idi.*

وَوَاعَدْنَا مُوسَى ثَلاَثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً وَقَالَ مُوسَى لأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلاَ تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ ﴿١٤٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-142. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve vâadnâ mûsâ selâsîne leyleten ve etmemnâhâ bi aşrin fe temme mîkâtu rabbihî erbaîne leyleh(leyleten), ve kâle mûsâ li ahîhi hârûnahlufnî fî kavmî ve aslıh ve lâ tettebi’ sebîlel mufsidîn(mufsidîne).

Musa'ya otuz gece vade verip sonra buna on gece daha kattik; boylece Rabbinin tayin ettigi muddet kirk geceye tamamlandi. Musa, kardesi Harun'a, «Milletim icinde benim yerime gec, onlari islah et, bozguncularin yoluna gitme» dedi.

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٤٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-143. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyke, kâle len terânî ve lakininzur ilâl cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn (mu’minîne).

Musa, tayin ettigimiz vakitte gelip Rabbi onunla konusunca, Musa: «Rabbim! Bana Kendini goster, Sana bakayim» dedi. Allah: «Sen Beni goremeyeceksin ama daga bak, eger o yerinde kalirsa sen de Beni goreceksin» buyurdu. Rabbi daga tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa da baygin dustu; ayilinca: «Yarabbi, munezzehsin, Sana tevbe ettim, ben inananlarin ilkiyim» dedi.

قَالَ يَا مُوسَى إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالاَتِي وَبِكَلاَمِي فَخُذْ مَا آتَيْتُكَ وَكُن مِّنَ الشَّاكِرِينَ ﴿١٤٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-144. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle yâ mûsâ innîstafeytuke alân nâsi bi risâlâtî ve bi kelâmî fe huz mâ âteytuke ve kun mineş şâkirîn(şâkirîne).

«Ey Musa! Verdiklerimle ve seninle konusmamla seni insanlar arasindan sectim; sana verdigimi al ve sukret» dedi.

وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الأَلْوَاحِ مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْعِظَةً وَتَفْصِيلاً لِّكُلِّ شَيْءٍ فَخُذْهَا بِقُوَّةٍ وَأْمُرْ قَوْمَكَ يَأْخُذُواْ بِأَحْسَنِهَا سَأُرِيكُمْ دَارَ الْفَاسِقِينَ ﴿١٤٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-145. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ketebnâ lehu fîl elvâhı min kulli şey’in mev’ızaten ve tafsîlen li kulli şey’in fe huzhâ bi kuvvetin ve’mur kavmeke ye’huzû bi ahsenihâ se urîkum dârel fâsikîn(fâsikîne).

Ona levhalarda her seyden bir ogut yazdik ve her seyi uzun uzadiya acikladik; onlara sikica saril, milletine de emret en guzel sekilde tutsunlar. Size Allah'a karsi gelenlerin yurdunu gosterecegim.

سَأَصْرِفُ عَنْ آيَاتِيَ الَّذِينَ يَتَكَبَّرُونَ فِي الأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَإِن يَرَوْاْ كُلَّ آيَةٍ لاَّ يُؤْمِنُواْ بِهَا وَإِن يَرَوْاْ سَبِيلَ الرُّشْدِ لاَ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً وَإِن يَرَوْاْ سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَ ﴿١٤٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-146. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîlâ(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).

Yeryuzunde haksiz yere buyukluk taslayanlari, ayetlerimden yuz cevirtecegim. Onlar butun ayetleri gorseler yine de inanmazlar; dogru yolu gorseler, yol olarak benimsemezler; azginlik yolunu gorseler, hemen onu yol edinirler. Bu, onlarin mucizelerimizi yalan saymalari ve onlardan habersiz gorunmelerinden ileri gelir.

وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الآخِرَةِ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلاَّ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٤٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-147. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhirati habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Ayetlerimizi ve ahirete kavusmayi yalan sayan kimselerin isleri bosa gitmistir. Onlar islediklerinin karsiligindan baska bir seyle mi cezalanirlar? *

وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَى مِن بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلاً جَسَدًا لَّهُ خُوَارٌ أَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّهُ لاَ يُكَلِّمُهُمْ وَلاَ يَهْدِيهِمْ سَبِيلاً اتَّخَذُوهُ وَكَانُواْ ظَالِمِينَ ﴿١٤٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-148. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettehaze kavmu mûsâ min ba’dihî min huliyyihim iclen ceseden lehu huvâr(huvârun), e lem yerev ennehu lâ yukellimuhum ve lâ yehdîhim sebîlen ittehazûhu ve kânû zâlimîn(zâlimîne).

Musa'nin ardindan milleti, ziynet takimlarindan, canliymis gibi boguren bir buzagi heykeli yaparak onu tanri edindiler. O buzaginin kendileriyle konusmadigini ve yol da gostermedigini gormediler mi? Onu tanri olarak benimseyip kendilerine yazik ettiler.

وَلَمَّا سُقِطَ فَي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْاْ أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواْ قَالُواْ لَئِن لَّمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ ﴿١٤٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-149. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lemmâ sukıta fî eydîhim ve raev ennehum kad dallû, kâlû le in lem yerhamnâ rabbunâ ve yağfir lenâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

Elleri bogrunde, caresiz kalip, kendilerinin sapitmis olduklarini gorunce: «Eger Rabbimiz bize acimaz ve bizi bagislamazsa, and olsun ki mahvoluruz» dediler.

وَلَمَّا رَجَعَ مُوسَى إِلَى قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِي مِن بَعْدِيَ أَعَجِلْتُمْ أَمْرَ رَبِّكُمْ وَأَلْقَى الألْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ قَالَ ابْنَ أُمَّ إِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُونِي وَكَادُواْ يَقْتُلُونَنِي فَلاَ تُشْمِتْ بِيَ الأعْدَاء وَلاَ تَجْعَلْنِي مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ ﴿١٥٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-150. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lemmâ recea mûsâ ilâ kavmihî gadbâne esifen kâle bi’se mâ haleftumûnî min ba’dî, e aciltum emre rabbikum, ve elkal elvâha ve ehaze bi re’si ahîhi yecurruhû ileyhi, kâlebne umme innel kavmestad’afûnî ve kâdû yaktulûnenî fe lâ tuşmit biyel a’dâe ve lâ tec’alnî meal kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

Musa, milletine, kizgin ve uzgun olarak donunce «Benim arkamdan ne kotu olmussunuz! Rabbinizin emrinin cabucak gelmesini mi istiyorsunuz?» dedi, levhalari atti ve kardesinin basindan tutup kendine dogru cekti. Harun: «Ey annem oglu! Bu millet beni kucumsedi; az kalsin olduruyorlardi. Bana, dusmanlari sevindirecek sekilde davranma beni bu zalim milletle bir sayma» dedi.

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ ﴿١٥١﴾

7/A'RÂF SURESİ-151. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbıgfirlî ve li ahî ve edhilnâ fî rahmetike ve ente erhamur râhımîn(râhımîne).

Musa «Rabbim! Beni ve kardesimi bagisla, bize aci, Sen merhametlilerin merhametlisisin» dedi. *

إِنَّ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ الْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَذِلَّةٌ فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُفْتَرِينَ ﴿١٥٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-152. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezînettehazûl ıcle se yenâluhum gadabun min rabbihim ve zilletun fîl hayâtid dunyâ, ve kezâlike neczîl mufterîn(mufterîne).

Buzagiyi tanri olarak benimseyenler Rablerinin ofkesine ve dunya hayatinda alcakliga ugrayacaklardir; iftira edenleri boylece cazalandiririz.

وَالَّذِينَ عَمِلُواْ السَّيِّئَاتِ ثُمَّ تَابُواْ مِن بَعْدِهَا وَآمَنُواْ إِنَّ رَبَّكَ مِن بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٥٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-153. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne amilûs seyyiâti summe tâbû min ba’dihâ ve âmenû, inne rabbeke min ba’dihâ le gafûrun rahîm(rahîmun).

Kotuluk isleyip ardindan tevbe edenler ve inananlar bilsinler ki Rabbin, bu hareketlerinin ardindan onlari suphesiz bagislar ve merhamet eder.

وَلَمَّا سَكَتَ عَن مُّوسَى الْغَضَبُ أَخَذَ الأَلْوَاحَ وَفِي نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ ﴿١٥٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-154. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lemmâ sekete an mûsâl gadabu ehazel elvâh(elvâha), ve fî nushatihâ huden ve rahmetun lillezîne hum li rabbihim yerhebûn(yerhebûne).

Musa, ofkesi yatisinca, bir nushasinda Rablerinden korkanlar icin dogru yol ve rahmet yazili olan levhalari aldi.

وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ ﴿١٥٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-155. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vahtâra mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu kâle rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuke, tudıllu bihâ men teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyunâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrul gâfirîn(gâfirîne).

Musa, tayin ettigimiz muddette milletinden yetmis kisi secti; onlari sarsinti tutunca dedi ki: «Rabbim! Dileseydin daha once beni ve onlari yok ederdin, aramizdaki beyinsizlerin yaptiklarindan oturu bizi yok eder misin? Bu, Senin imtihanindan baska birsey degildir, bununla diledigini saptirir, diledigini dogru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bagisla, bize merhamet et. Sen bagislayanlarin en iyisisin.»

وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ ﴿١٥٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-156. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhırati innâ hudnâ ileyke, kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’in, fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn(yu’minûne).

(156-15) 7 «Bu dunyada ve ahirette bizim icin guzel olani yaz; biz Sana yoneldik» dedi. Allah : «Azabima diledigim kimseyi ugratirim, rahmetim herseyi kaplamistir; bunu Allah'a karsi gelmekten sakinanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanip, yanlarindaki Tevrat ve Incil'de yazili bulduklari, okuyup yazmasi olmayan peygambere uyanlara yazacagiz. O peygamber, onlara, uygun olani emreder ve fenaliktan meneder, temiz seyleri helal, murdar seyleri haram kilar, onlarin agir yuklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hurmet eden, yardim eden, onunla gonderilen nura uyanlar yok mu? Iste onlar saadete erenlerdir» dedi. *

الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٥٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-157. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu, ulâike humul muflihûn(muflihûne).

(156-15) 7 «Bu dunyada ve ahirette bizim icin guzel olani yaz; biz Sana yoneldik» dedi. Allah : «Azabima diledigim kimseyi ugratirim, rahmetim herseyi kaplamistir; bunu Allah'a karsi gelmekten sakinanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanip, yanlarindaki Tevrat ve Incil'de yazili bulduklari, okuyup yazmasi olmayan peygambere uyanlara yazacagiz. O peygamber, onlara, uygun olani emreder ve fenaliktan meneder, temiz seyleri helal, murdar seyleri haram kilar, onlarin agir yuklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hurmet eden, yardim eden, onunla gonderilen nura uyanlar yok mu? Iste onlar saadete erenlerdir» dedi. *

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ ﴿١٥٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-158. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yâ eyyuhân nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne).

De ki: «Ey insanlar! Dogrusu ben, goklerin ve yerin hukumrani, O'ndan baska tanri bulunmayan, dirilten ve olduren Allah'in, hepiniz icin gonderdigi peygamberiyim. Allah'a ve okuyup yazmasi olmayan, haber getiren peygamberine (ki o da Allah'a ve sozlerine inanmistir) inanin; ona uyun ki dogru yolu bulasiniz.»

وَمِن قَوْمِ مُوسَى أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ ﴿١٥٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-159. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).

Musa'nin milletinden bir topluluk hakki gosterirler ve onunla hukmederlerdi.

وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿١٦٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-160. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve katta’nâhumusnetey aşrate esbâtan umemâ(umemen), ve evhaynâ ilâ mûsâ izisteskâhu kavmuhu enıdrıb bi asâkel hacer(hacere), fenbeceset minhusnetâ aşrate aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrabehum, ve zallelnâ aleyhimul gamame ve enzelnâ aleyhimul menne ves selvâ, kulû min tayyibâti mâ razaknâkum, ve mâ zâlemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).

Biz Israilogullarini oymaklar halinde on iki topluluga ayirdik. Milleti Musa'dan su isteyince ona: «Asanla tasa vur» diye bildirdik; ondan on iki pinar fiskirdi. Herkes icecegi yeri ogrendi. Bulutla uzerlerine golge yaptik onlara kudret helvasi ve bildircin indirdik, «Size verdigimiz riziklarin temiz olanlarindan yiyin» dedik. Onlar, karsi gelmekle, Bize degil kendilerine zulmediyorlardi.

وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُواْ هَذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُواْ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُواْ حِطَّةٌ وَادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّدًا نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطِيئَاتِكُمْ سَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ ﴿١٦١﴾

7/A'RÂF SURESİ-161. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kîle lehumuskunû hâzihil karyete ve kulû minhâ haysu şi’tum ve kûlû hıttatun vedhulûl bâbe succeden nagfir lekum hatîâtikum se nezîdul muhsinîn(muhsinîne).

Onlara: «su sehirde oturun, diledigniz gibi yiyip icin, «affet!» deyin ve secde ederek kapisindan girin; Biz de yanilmalarinizi bagislariz. Iyi davrananlara daha da artiracagiz» denmisti.

فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَظْلِمُونَ ﴿١٦٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-162. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe beddelellezîne zalemû minhum kavlen gayrallezî kîle lehum fe erselnâ aleyhim riczen mines semâi bi mâ kânû yazlimûn(yazlimûne).

Onlarin zulmedenleri, kendilerine soylenen sozu baskasiyle degistirdiler. Biz de, o zalimlere, zulumlerinden oturu gokten azap indirdik. *

واَسْأَلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِ إِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ إِذْ تَأْتِيهِمْ حِيتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعاً وَيَوْمَ لاَ يَسْبِتُونَ لاَ تَأْتِيهِمْ كَذَلِكَ نَبْلُوهُم بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ ﴿١٦٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-163. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves’elhum anil karyetilletî kânet hâdıratel bahri iz ya’dûne fîs sebti iz te’tîhim hîtânuhum yevme sebtihim şurraan ve yevme lâ yesbitune lâ te’tîhim, kezâlike neblûhum bi mâ kânû yefsukûn(yefsukûne).

Onlara, deniz kiyisindaki kasabanin durumunu sor. Cumartesi yasaklarina tecavuz ediyorlardi. Cumartesileri baliklar suruyle geliyor, baska gunler gelmiyorlardi. Biz onlari, yoldan cikmalari sebebiyle boylece deniyorduk.

وَإِذَ قَالَتْ أُمَّةٌ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا قَالُواْ مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ ﴿١٦٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-164. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâlet ummetun minhum lime teizûne kavmenillâhu muhlikuhum ev muazzibuhum azâben şedîdâ(şedîden), kâlû ma’ziraten ilâ rabbikum ve leallehum yettekûn(yettekûne).

Aralarindan bir topluluk: «Allah'in yok edecegi veya siddetli azaba ugratacagi bir millete nicin ogut veriyorsunuz?» dediler. Ogut verenler: «Rabbinize, hic degilse bir ozur beyan edebilmemiz icindir, belki Allah'a karsi gelmekten sakinirlar» dediler.

فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ أَنجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ وَأَخَذْنَا الَّذِينَ ظَلَمُواْ بِعَذَابٍ بَئِيسٍ بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ ﴿١٦٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-165. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ nesû mâ zukkirû bihî enceynâllezîne yenhevne anis sûi ve ahaznâllezîne zalemû bi azâbin beîsin bi mâ kânû yefsukûn(yefsukûne).

Kendilerine yapilan ogutleri unutunca, Biz fenaliktan menedenleri kurtardik ve zalimleri, Allah' a karsi gelmelerinden oturu siddetli azaba ugrattik.

فَلَمَّا عَتَوْاْ عَن مَّا نُهُواْ عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ ﴿١٦٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-166. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ atev an mâ nuhû anhu kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn(hâsiîne).

Kendilerine edilen yasaklari asinca, onlara: «Asagilik birer maymun olun» dedik.

وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٦٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-167. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz teezzene rabbuke le yeb’asenne aleyhim ilâ yevmil kıyâmeti men yesûmuhum sûel azâb(azâbi), inne rabbeke le serîul ıkâbi ve innehu le gafûrun rahîm(rahîmun).

Rabbin, kiyamet gunune kadar, onlari, kotu azaba ugratacak kimseleri uzerlerine gonderecegini bildirmisti. Dogrusu Rabbin, cezayi cabuk verir. Dogrusu O bagislar ve merhamet eder.

وَقَطَّعْنَاهُمْ فِي الأَرْضِ أُمَمًا مِّنْهُمُ الصَّالِحُونَ وَمِنْهُمْ دُونَ ذَلِكَ وَبَلَوْنَاهُمْ بِالْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّئَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿١٦٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-168. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve katta’nâhum fîl ardı umemâ(umemen), minhumus sâlihûne ve minhum dûne zâlike ve belevnâhum bil hasenâti ves seyyiâti leallehum yerciûn(yerciûne).

Biz onlari yeryuzunde iyiler ve asagiliklar olarak boluk boluk ayirdik; iyilige donerler diye onlari guzellikler ve kotuluklerle sinadik.

فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُواْ الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَذَا الأدْنَى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مُّثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَاقُ الْكِتَابِ أَن لاَّ يِقُولُواْ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ وَدَرَسُواْ مَا فِيهِ وَالدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ ﴿١٦٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-169. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe halefe min ba’dihim halfun verisûl kitâbe ye’huzûne arada hâzel ednâ ve yekûlûne se yugferu lenâ ve in ye’tihim aradun misluhu ye’huzûhu, e lem yu’haz aleyhim mîsâkul kitâbi en lâ yekûlû alâllâhi illâl hakka ve deresû mâ fîhî, ved dârul âhıratu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).

(169-17) 0 Ardlarindan yerlerine gelen bir takim kotuler, Kitap'a mirasci oldular. «Biz nasil olsa affedilecegiz» diyerek Kitap'in hukumlerini degistirme karsiligi bu degersiz dunyanin mallarini alirlar; Yine ona benzer gecici bir sey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karsi ancak gercegi soyleyeceklerine dair Kitap uzerine soz alinmamis miydi? Kitap'da olanlari okumamislar miydi? Allah'a karsi gelmekten sakinanlar icin, ahiret yurdu vardir, dusunmuyor musunuz? Biz, iyilige calisanlarin ecrini elbette zayi etmeyiz.

وَالَّذِينَ يُمَسَّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ ﴿١٧٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-170. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne yumessikûne bil kitâbi ve ekâmûs salâte innâ lâ nudîu ecrel muslihîn(muslihîne).

(169-17) 0 Ardlarindan yerlerine gelen bir takim kotuler, Kitap'a mirasci oldular. «Biz nasil olsa affedilecegiz» diyerek Kitap'in hukumlerini degistirme karsiligi bu degersiz dunyanin mallarini alirlar; Yine ona benzer gecici bir sey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karsi ancak gercegi soyleyeceklerine dair Kitap uzerine soz alinmamis miydi? Kitap'da olanlari okumamislar miydi? Allah'a karsi gelmekten sakinanlar icin, ahiret yurdu vardir, dusunmuyor musunuz? Biz, iyilige calisanlarin ecrini elbette zayi etmeyiz.

وَإِذ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّواْ أَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُواْ مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ﴿١٧١﴾

7/A'RÂF SURESİ-171. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz netaknâl cebele fevkahum keennehu zulletun ve zannû ennehu vâkıun bihim, huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûn(tettekûne).

Tur dagini, golgelik gibi onlarin uzerlerine yukseltmistik, onlar tepelerine dusecegini sanmislardi. Onlara: «Size verdigimiz Kitap'a sikica sarilin, icinde olani dusunun ki sakinanlardan olasiniz» demistik. *

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ ﴿١٧٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-172. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).

(172-17) 3 Rabbin, insanoglunun sulbunden soyunu alip devam ettirmis, onlara: «Ben sizin Rabbiniz degil miyim» demis ve buna kendilerini sahit tutmustu. Onlar da: «Evet sahidiz» demislerdi. Bu, kiyamet gunu, «Bizim bundan haberimiz yoktu» dersiniz veya «Daha once babalarimiz Allah'a ortak kosmuslardi, biz de onlardan sonra gelen bir soyuz, bizi, bosa calisanlarin yaptiklarindan oturu yok eder misin?» dersiniz diyedir.

أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ ﴿١٧٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-173. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ev tekûlû innemâ eşreke âbâunâ min kablu ve kunnâ zurriyyeten min ba’dihim, e fe tuhlikunâ bimâ fealel mubtilûn(mubtilûne).

(172-17) 3 Rabbin, insanoglunun sulbunden soyunu alip devam ettirmis, onlara: «Ben sizin Rabbiniz degil miyim» demis ve buna kendilerini sahit tutmustu. Onlar da: «Evet sahidiz» demislerdi. Bu, kiyamet gunu, «Bizim bundan haberimiz yoktu» dersiniz veya «Daha once babalarimiz Allah'a ortak kosmuslardi, biz de onlardan sonra gelen bir soyuz, bizi, bosa calisanlarin yaptiklarindan oturu yok eder misin?» dersiniz diyedir.

وَكَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿١٧٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-174. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kezâlike nufassılul âyâti ve leallehum yerci’ûn(yerci’ûne).

Belki dogru yola donerler diye ayetleri boylece uzun uzadiya acikliyoruz.

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ الَّذِيَ آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَانسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوِينَ ﴿١٧٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-175. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vetlu aleyhim nebeellezî âteynâhu âyâtinâ fenseleha minhâ fe etbeahuş şeytânu fe kâne minel gâvîn(gâvîne).

Onlara, seytanin pesine takdigi ve kendisine verdigimiz ayetlerden siyrilarak azginliklardan olan kisinin olayini anlat.

وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلَكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى الأَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِ إِن تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ أَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَث ذَّلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ ﴿١٧٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-176. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev şi’nâ le rafa’nâhu bihâ ve lâkinnehû ahlede ilâl ardı vettebea hevâhu, fe meseluhu ke meselil kelb(kelbi), in tahmil aleyhi yelhes ev tetrukhu yelhes, zâlike meselul kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, faksusil kasasa leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne).

Dileseydik, onu ayetlerimizle ustun kilardik; fakat o, dunyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, ustune varsan da, kendi haline biraksan da, dilini sarkitip soluyan kopegin durumu gibidir. Iste ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hali boyledir. Sen onlara bu kissayi anlat, belki uzerinde dusunurler.

سَاء مَثَلاً الْقَوْمُ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَأَنفُسَهُمْ كَانُواْ يَظْلِمُونَ ﴿١٧٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-177. AYET (Meâlleri Kıyasla): Sâe meselenil kavmullezîne kezzebû bi âyatinâ ve enfusehum kânû yazlimûn(yazlimûne).

Ayetlerimizi yalan sayan, kendine zulmeden millet ne kotu bir misaldir!

مَن يَهْدِ اللّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿١٧٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-178. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men yehdillâhu fe huvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Allah'in dogru yola sevkettigi kimse dogru yolda olur. Saptirdigi kimseler ise, iste onlar mahvolanlardir.

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ ﴿١٧٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-179. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi, lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).

And olsun ki, cehennem icin de bircok cin ve insan yarattik; onlarin kalbleri vardir ama anlamazlar; gozleri vardir ama gormezler; kulaklari vardir ama isitmezler. Iste bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapiktirlar. Iste bunlar gafillerdir.

وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٨٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-180. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lillâhil esmâul husnâ fed’uhu bihâ ve zerûllezîne yulhıdûne fî esmâihî, se yuczevne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

En guzel isimler Allah'indir, O'na o isimlerle dua edin, O'nun isimleri konusunda egrilige sapanlari birakin. Onlar yaptiklarinin cezasini goreceklerdir.

وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ ﴿١٨١﴾

7/A'RÂF SURESİ-181. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).

Yarattiklarimizdan bir topluluk hakki gosterirler ve onunla hukmederler. *

وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿١٨٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-182. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ se nestedricuhum min haysu lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Ayetlerimzi yalan sayanlari, bilmedikleri yonden, agir agir sonuclarina yaklastiracagiz.

وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ ﴿١٨٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-183. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve umlî lehum, inne keydî metîn(metînun)

Onlara mahsustan muhlet veririm, cunku Benim duzenim cetindir.

أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُواْ مَا بِصَاحِبِهِم مِّن جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿١٨٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-184. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yetefekkerû mâ bi sâhıbihim min cinneh(cinnetin), in huve illâ nezîrun mubîn(mubînun).

Dusunmuyorlar mi ki, arkadaslari olan peygamerde deliligin eseri yoktur. O ancak acikca uyaran bir kimsedir.

أَوَلَمْ يَنظُرُواْ فِي مَلَكُوتِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا خَلَقَ اللّهُ مِن شَيْءٍ وَأَنْ عَسَى أَن يَكُونَ قَدِ اقْتَرَبَ أَجَلُهُمْ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿١٨٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-185. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yanzurû fî melekûtis semâvâti vel ardı ve mâ halakallâhu min şey’in ve en asâ en yekûne kadıkterebe eceluhum, fe bi eyyi hadîsin ba’dehu yu’minûn(yu’minûne).

Goklerin ve yerin hukumranligini, Allah'in yarattigi her seyi ve ecellerinin yaklasmis olmasi ihtimalini dusunmuyorlar mi? Bundan sonra hangi soze inanacaklar?

مَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلاَ هَادِيَ لَهُ وَيَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿١٨٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-186. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye lehu, ve yezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).

Allah'in saptirdigini yola getirecek yoktur. O, sapanlari taskinliklari icinde bocalayip dururlarken birakir.

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿١٨٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-187. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yes’elûneke anis sâ’ati eyyâne mursâhâ, kul innemâ ilmuhâ inde rabbî, lâ yucellîhâ li vaktihâ illâ huve, sekulet fîs semâvâti vel ard(ardı), lâ te’tîkum illâ bagtete(bagteten), yes’elûneke keenneke hafiyyun anhâ, kul innemâ ilmuhâ indallâhi ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Sana, kiyamet saatinin ne zaman gelip catacagini soruyorlar, de ki: «Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini, O'ndan baska belirtecek yoktur. Goklerin ve yerin, agirligini kaldiramiyacagi o saat, sizlere ansizin gelecektir.» Sen sanki ogrenmissin gibi sana soruyorlar, de ki: «Onu bilmek ancak Allah'a muhsustur, ama insanlarin cogu bu gercegi bilmezler.»

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاَسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَاْ إِلاَّ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿١٨٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-188. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul lâ emliku li nefsî nef’an ve lâ darran illâ mâşaallâh(mâşaallâhu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve mâ messeniyes sûu, in ene illâ nezîrun ve beşîrun li kavmin yu’minûn(yu’minûne).

De ki: «Allah'in dilemesi disinda ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda degilim. Gorulmeyeni bileydim, daha cok iyilik yapardim ve bana kotuluk de gelmezdi. Ben sadece, inanan bir milleti uyaran ve mujdeleyen bir peygamberim.» *

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلاً خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَت دَّعَوَا اللّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحاً لَّنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ ﴿١٨٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-189. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huvellezî halakakum min nefsin vâhıdetin ve ceale minhâ zevcehâ li yeskune ileyhâ, fe lemmâ tegaşşâhâ hamelet hamlen hafîfen fe merret bihî, fe lemmâ eskalet deavâllâhe rabbehumâ le in âteytenâ sâlihan le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).

Sizi bir nefisten yaratan ave gonlunun huzura kavusacagi esini de ondan var eden Allah'tir. Esine yaklasinca, esi hafif bir yuk yuklendi ve bu halde bir muddet tasidi. Hamileligi agirlasinca, kari koca, Rableri olan Allah'a: «Bize kusursuz bir cocuk verirsen, and olsun ki sukredenlerden oluruz» diye yalvardilar.

فَلَمَّا آتَاهُمَا صَالِحاً جَعَلاَ لَهُ شُرَكَاء فِيمَا آتَاهُمَا فَتَعَالَى اللّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿١٩٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-190. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ âtâhumâ sâlihan cealâ lehu şurakâe fîmâ âtâhumâ, fe teâlâllâhu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).

Allah onlara kusursuz bir cocuk verince, kendilerine verdigi sey hakkinda Allah'a ortaklar kostular. Allah, onlarin ortak kostuklari seylerden yucedir.

أَيُشْرِكُونَ مَا لاَ يَخْلُقُ شَيْئاً وَهُمْ يُخْلَقُونَ ﴿١٩١﴾

7/A'RÂF SURESİ-191. AYET (Meâlleri Kıyasla): E yuşrikûne mâ lâ yahluku şey’en ve hum yuhlekûn(yuhlekûne).

Kendileri yaratilmisken, bir sey yaratamayan putlari mi ortak kosuyorlar?

وَلاَ يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلاَ أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ ﴿١٩٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-192. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ yestetîûne lehum nasran ve lâ enfusehum yansurûn(yansurûne).

Oysa putlar ne onlara yardim edebilir ve ne de kendilerine bir yardimlari olur.

وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَتَّبِعُوكُمْ سَوَاء عَلَيْكُمْ أَدَعَوْتُمُوهُمْ أَمْ أَنتُمْ صَامِتُونَ ﴿١٩٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-193. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in ted’ûhum ilâl hudâ lâ yettebiûkum, sevâun aleykum e deavtumûhum em entum sâmitûn(sâmitûne).

Onlari dogru yola cagirirsaniz, size uymazlar; cagirmaniz da, susmaniz da onlar icin birdir.

إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿١٩٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-194. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne ted’ûne min dûnillâhi ıbâdun emsâlukum fed’ûhum felyestecibû lekum in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).

Allah'tan baska taptiklariniz putlar da, sizin gibi yaratiklardir. Eger dogru sozlu iseniz, onlari cagirin da size cevap versinler bakalim.

أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا قُلِ ادْعُواْ شُرَكَاءكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلاَ تُنظِرُونِ ﴿١٩٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-195. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lehum erculun yemşûne bihâ, em lehum eydin yabtışûne bihâ, em lehum a’yunun yubsırûne bihâ, em lehum âzânun yesmeûne bihâ, kulid’û şurekâekum summe kîdûni fe lâ tunzırûn(tunzırûne).

Onlarin yuruyecek ayaklari mi var, yoksa tutacak elleri mi var, ya da gorecek gozleri mi var, veya isitecek kulaklari mi var? De ki: «Ortaklarinizi cagirin elinizden gelirse bana tuzak kurun, goz actirmayin.»

إِنَّ وَلِيِّيَ اللّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ ﴿١٩٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-196. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne veliyyiyallâhullezî nezzelel kitâbe ve huve yetevelles sâlihîn(sâlihîne).

«unku benim dostum, Kitap'i indiren Allah'tir. O, iyileri dost edinir.»

وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلآ أَنفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ ﴿١٩٧﴾

7/A'RÂF SURESİ-197. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne ted’ûne min dûnihî lâ yestetîûne nasrakum ve lâ enfusehum yensurûn(yensurûne).

«'nu birakip da taptiklariniz, kendilerine yardim edemezler ki size yardim etsinler.»

وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَسْمَعُواْ وَتَرَاهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ ﴿١٩٨﴾

7/A'RÂF SURESİ-198. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in ted’ûhum ilel ilâl hudâ lâ yesme’û, ve terâhum yenzurûne ileyke ve hum lâ yubsırûn(yubsırûne).

Onlari dogru yola cagirirsaniz duymazlar. Sana baktiklarini gorursun, oysa gormezler.

خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ ﴿١٩٩﴾

7/A'RÂF SURESİ-199. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huzil afve ve’mur bil urfi ve a’rıd anil câhilîn(câhilîne).

Sen af yolunu tut, bagisla, uygun olani emret, bilgisizlere aldiris etme.

وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٢٠٠﴾

7/A'RÂF SURESİ-200. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve immâ yenzeganneke mineş şeytâni nezgun festeiz billâh(billâhi), innehu semîun alîm(alîmun).

seytan seni durtecek olursa Allah'a sigin, dogrusu O isitir ve bilir.

إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَواْ إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِّنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُواْ فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَ ﴿٢٠١﴾

7/A'RÂF SURESİ-201. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezînettekav izâ messehum tâifun mineş şeytâni tezekkerû fe izâhum mubsırûn(mubsırûne).

Allah'a karsi gelmekten sakinanlar, seytan tarafindan bir vesveseye ugrayinca, Allah'i anarlar ve hemen gercegi gorurler.

وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لاَ يُقْصِرُونَ ﴿٢٠٢﴾

7/A'RÂF SURESİ-202. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ihvânuhum yemuddûnehum fîl gayyi summe lâ yuksirûn(yuksirûne).

seytanin kardesleri onlari azginliga suruklerler ve bundan hic geri durmazlar.

وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُواْ لَوْلاَ اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يِوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٠٣﴾

7/A'RÂF SURESİ-203. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ lem te’tihim bi âyetin kâlû lev lâctebeytehâ, kul innemâ ettebiu mâ yûhâ ileyye min rabbî hâzâ besâiru min rabbikum ve huden ve rahmetun li kavmin yu’minûn (yu’minûne).

Onlara bir ayet getirmedigin zaman, «Sen bir tane yapsaydin ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafindan bana vahyolunana uyarim. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden acik belgeler, yol gosterme ve rahmettir.»

وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿٢٠٤﴾

7/A'RÂF SURESİ-204. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kuriel kur’ânu festemiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn(turhamûne).

Kuran okundugu zaman ona kulak verin, dinleyin ki merhamet olunasiniz.

وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ ﴿٢٠٥﴾

7/A'RÂF SURESİ-205. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).

Rabbini gonulden ve korkarak icinden hafif bir sesle sabah aksam an, gafillerden olma.

إِنَّ الَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ* ﴿٢٠٦﴾

7/A'RÂF SURESİ-206. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne inde rabbike lâ yestekbirûne an ibadetihî ve yusebbihûnehu ve lehu yescudûn(yescudûne). (SECDE ÂYETİ)

SÙ Dogrusu Rabbinin katinda olanlar, O'na kulluk etmekten buyuklenmezler, O'nu tenzih ederler ve yalniz O'na secde ederler. *