Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir.


فَرَجَعُوا إِلَى أَنفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنتُمُ الظَّالِمُونَ ﴿٦٤﴾


ENBİYÂ SURESİ 64. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe raceû ilâ enfusi-him fe kâlû inne-kum entum ez zâlimûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe raceû o zaman, bunun üzerine döndüler
ilâ enfusi-him onlar kendilerine
fe kâlû böylece dediler
inne-kum muhakkak ki siz
entum siz
ez zâlimûne zalimlersiniz

Bunun üzerine kendilerine geldiler, sonra da (kendileri için); “Muhakkak ki siz; siz zalimlersiniz.” dediler.

ENBİYÂ SURESİ 64. Ayeti Karşılaştırmalı Mealleri

Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler.

Diyanet İşleri

Birbirlerine dönüp de gerçekten de zâlimsiniz siz dediler.

Abdulbaki Gölpınarlı

Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler.

Adem Uğur

Şöyle bir düşündükten sonra: "Muhakkak ki siz, evet siz zâlimlersiniz" dediler (birbirlerine).

Ahmed Hulusi

Bunun üzerine akılları başlarına gelerek mantıklı düşündüler. Birbirlerine dönüp:
'Siz, evet siz bu cansız putlara kulluk ve ibadet etmekle kendilerine haksızlık eden zâlimlersiniz' dediler.

Ahmet Tekin

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurarak: 'Şüphesiz sizsiniz asıl zalimler, siz' dediler.

Ahmet Varol

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.

Ali Bulaç

Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de: “- Doğrusu siz haksızsınız.” dediler.

Ali Fikri Yavuz

(64-65) Kendi kendilerine: «Dogrusu siz haksizsiniz", sonra kafalarinda olan eski inanclarina donerek: «Ey Ibrahim! Bunlarin konusmayacagini, and olsun ki, bilirsin» dediler.

Bekir Sadak

Bunun üzerine kendi vicdanlarına dönüp: «Şüphesiz ki siz haksızlarsınız» dediler.

Celal Yıldırım

(64-65) Kendi kendilerine: 'Doğrusu siz haksızsınız', sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: 'Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin' dediler.

Diyanet İşleri (eski)

Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) «Zalimler sizlersiniz, sizler!» dediler.

Diyanet Vakfi

Kendi vicdanlarına dönüp, kendi kendilerine şunu söylediler: 'Gerçekten sizler haksızsınız.'

Edip Yüksel

Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de dediler: doğrusu siz haksızsınız

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de: «Doğrusu siz haksızsınız!» dediler.

Elmalılı (sadeleştirilmiş)

Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: «Doğrusu siz haksızsınız.»

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)

Bunun üzerine vicdanlarına başvurarak birbirlerine «asıl zalimler sizlersiniz» dediler.

Seyyid Kutub

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.

Gültekin Onan

Bunun üzerine vicdanlarına dönüb (birbirlerine) dediler ki: «Hiç şübhesiz (asıl) zaalimler sizsiniz, siz»!

Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine (orada bulunanlar) kendi vicdanlarına döndüler de (kendi kendilerine): 'Gerçekten zâlim olanlar, ancak sizlersiniz' dediler.

Hayrat Neşriyat

Bunun üzerine kendilerine dönüp dediler ki: Hiç şüphesiz zalimler sizsiniz siz.

İbni Kesir

Bunun üzerine birbirlerine dönüp: "Doğrusu, asıl zalim olan sizlermişsiniz!" dediler.

Muhammed Esed

Bunun üzerine kendi nefislerine döndüler de dediler ki: «Siz şüphe yok ki, zalimlersiniz.»

Ömer Nasuhi Bilmen

Kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine): “Hakikaten sizler zâlimlersiniz!” dediler.

Ömer Öngüt

Bunun üzerine kendilerine gelip: -Siz, gerçekten haksızsınız dediler.

Şaban Piriş

Bunun üzerine vicdanlarına dönüp içlerinden: "Asıl zalim İbrâhim değil, bu âciz putlara ibadet edip bel bağlayan sizler, biz müşriklermişiz!" dediler.

Suat Yıldırım

Kendi vicdanlarına başvurup (içlerinden): "Hakikaten sizler haksızsınız!" dediler.

Süleyman Ateş

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da: «Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz» dediler.

Tefhim-ul Kuran

Vicdanlarının sesini dinlediklerinde, 'Gerçekten zalim olan biziz' dediler.

Ümit Şimşek

Bunun üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: "Siz, zalimlerin ta kendilerisiniz."

Yaşar Nuri Öztürk

Bunun üzerine birbirlerine veya vicdanlarına dönüp: “Doğrusu asıl zalim olan, yani yaratılış gayesi dışında yaşamak suretiyle yoldan çıkan biziz!” diyerek kendilerini suçlamış oldular.

Abdullah Parlıyan

(64-65) Kendi kendilerine dönüp birbirlerine, “Doğrusu siz zâlimlerdensiniz” dedikten sonra, gönüllerindeki eski inançları depreşerek, “Ey İbrâhim! Sen bunların konuşmayacağını bilirsin” dediler.

Bayraktar Bayraklı

Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (içlerinden kendi kendilerine): “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler.

Cemal Külünkoğlu

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da (kendi kendilerine), “Şüphesiz zalim olanlar sizlersiniz” deyiverdiler.

Kadri Çelik

Bunun üzerine, gerçeğe uyanan vicdanlarına yöneldiler ve (kendi içlerinde itirafta bulunup) dediler: “Biziz, evet (en büyük yanlışı ve haksızlığı yapan) asıl zalim biziz!”

Ali Ünal

Kendi vicdanlarına dönerek dediler ki: “Muhakkak asıl zalimler sizlersiniz.”

Harun Yıldırım

Bunun üzerine kendi iç dünyalarına döndüler ve (kendi kendilerine) "Siz var ya, siz" dediler, "işte asıl haddini bilmezin ta kendisisiniz!"

Mustafa İslamoğlu

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da birbirlerine: “Gerçekten siz zalimlersiniz” dediler.

Sadık Türkmen

Sonlar puta tapanlar kendi aralarında konuşmak için döndüler ve “Gerçekten siz (bu putlara kulluk etmekle) kendi kendinize haksızlık yapıyorsunuz” dediler.

İlyas Yorulmaz

Bunun üzerine kendilerine geldiler, sonra da (kendileri için); “Muhakkak ki siz; siz zalimlersiniz.” dediler.

İmam İskender Ali Mihr