Medine döneminde inmiştir. 18 âyettir. Sûre, adını dördüncü âyette geçen “Hucurât” kelimesinden almıştır. Hucurât odalar demektir. Burada Hz. Peygamber’in aile efradıyla birlikte ikamet ettiği odalar kastedilmektedir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿١﴾

49/HUCURÂT SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyillâhi ve resûlihî vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe semîun alîm(alîmun).

Ey İman edenler! Allah ve O'nun elçisinin önüne geçmeyin (Emrettiği ve koyduğu kurallara karşı alternatif hükümler getirmeyin). Allah dan korunun. Şüphesiz ki Allah işiten ve bilendir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ ﴿٢﴾

49/HUCURÂT SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ya eyyuhâllezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevka savtin nebiyyi ve lâ techerû lehu bil kavli ke cehri ba’dıkum li ba’dın en tahbeta a’mâlukum ve entum lâ teş’urûn(teş’urûne).

Ey İman edenler! Peygamberle konuşurken, peygamberin konuştuğu ses tonundan daha yüksek bir sesle konuşmayın. Peygambere bir söz söylediğinizde, bir kısmınızın diğer insanlara konuştuğu gibi, bağıra çağıra konuşmayın ki, haberiniz olmadan yaptığınız iyi ve güzel şeyler boşa gitmesin.

إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿٣﴾

49/HUCURÂT SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne yeguddûne asvâtehum inde resûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu kulûbehum lit takvâ lehum magfiratun ve ecrun azîm(azîmun).

Allah'ın elçisinin yanında seslerini kısarak, yumuşak bir tonda konuşanlar, Allah'ın peygamberle konuşanlara koyduğu kurallara uyarak korunmalarından dolayı, onların kalplerini denemiştir. Onlar için bağışlanma ve büyük karşılıklar vardır.

إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِن وَرَاء الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ ﴿٤﴾

49/HUCURÂT SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne yunâdûneke min verâil hucurâti ekseruhum lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Şurası muhakkak ki, Allah'ın elçisi evinde iken, odalarının arkasından elçiye bağırarak seslenenlerin çoğu, Allah'ın ikazlarını akledemeyen kimselerdir.

وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّى تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٥﴾

49/HUCURÂT SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev ennehum saberû hattâ tahruce ileyhim le kâne hayran lehum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

Eğer o bağırıp çağıranlar, Allah'ın elçisi yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, onlar için daha hayırlı olurdu. Elbette ki Allah, bağışlayan ve merhametli olandır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن جَاءكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَيَّنُوا أَن تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ ﴿٦﴾

49/HUCURÂT SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû in câekum fâsikun bi nebein fe tebeyyenû en tusîbû kavmen bi cehâletin fe tusbihû alâ mâ fealtum nâdimîn(nâdimîne).

Ey iman edenler! Yoldan çıkmış (günahkâr) birisi, size bir haber getirdiği zaman, bilmeyerek bir topluma bir zarar vermeden önce, o haberin doğruluğunu araştırın. Sonra yaptıklarınıza pişman olanlardan olursunuz.

وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِّنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُوْلَئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ ﴿٧﴾

49/HUCURÂT SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrahe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne).

Şunu iyi bilin ki! İçinizde Allah'ın elçisi var. Eğer o, pek çok işlerde sizin önerilerinizi kabul etmiş olsaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat! Allah size iman etmeyi sevdirdi ve kalplerinizde iman etmenin güzelliklerini yerleştirdi. Sonra Allah size, kendisine karşı gelmenin (inkâr etmenin), günah işleyip yoldan çıkmanın ve isyan etmenin çirkinliklerini öğretti. İman etmeyi seven kimseler olgunluğa erişmiş kimselerdir.

فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٨﴾

49/HUCURÂT SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fadlen minallâhi ve ni’meten, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Onlar için Allah dan bir lütuf ve bol nimetler var. Allah en iyi bilen ve en güzel hüküm verendir.

وَإِن طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِن بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ فَإِن فَاءتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ ﴿٩﴾

49/HUCURÂT SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in tâifetâni minel mu’minînektetelû fe aslihû beyne humâ, fe in begat ihdâhumâ alâl uhrâ fe kâtilûlletî tebgî hattâ tefîe ilâ emrillâhi, fe in fâet fe aslihû beynehumâ bil adli ve aksitû, innallâhe yuhıbbul muksitîn(muksitîne).

Eğer inananlardan iki gurup birbirleriyle savaşıyorlarsa, her iki gurubun arasını düzeltin. Eğer iki guruptan birisi haksızlık yapmakta devam ederse, haddi aşıp haksızlık yapanla, Allah'ın emrine uyuncaya kadar, sizde onlarla savaşın. Eğer savaşmaktan vazgeçerlerse, her iki gurubun arasını adil bir şekilde düzeltin ve adaletle hükme bağlayın. Şüphe yok ki Allah, adaletle hüküm verenleri sever.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿١٠﴾

49/HUCURÂT SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâl mu’minûne ihvetun fe aslihû beyne ehaveykum vettekûllâhe leallekum turhamûn(turhamûne).

İnananlar ancak birbirinin kardeşidirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah dan korunun ki, merhamet olunasınız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْرًا مِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿١١﴾

49/HUCURÂT SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ yeshar kavmun min kavmin asâ en yekûnû hayran minhum ve lâ nisâun min nisâin asâ en yekunne hayran minhunne, ve lâ telmizû enfusekum ve lâ tenâbezû bil elkâb(elkâbi), bi’sel ismul fusûku ba’del îmân(îmâni), ve men lem yetub, fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).

Ey İman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki o alay ettikleri topluluk, onlardan daha hayırlı olabilir. Kadınlarda, başka kadınlarla alay etmesinler. Belki o alay ettiği kadınlar, alay edenlerden daha hayırlı olabilir. Kendi içinizde kendinizi çekiştirip karalamayın ve birbirinizi çirkin takma isimlerle çağırmayın. İmanınızdan sonra çirkin isimlerle çağırmak ne kadar kötü. Kim bundan sonra tövbe etmez ise, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ ﴿١٢﴾

49/HUCURÂT SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun.

Ey İman edenler! Zannın pek çoğundan kaçının. Zira bazı zanlar vardır ki günahtır. Birbirinizin ayıplarını aramayın ve yokluğunda birbirinizi çekiştirmeyin. İçinizden birisi ölü kardeşinizin etini yemeyi sever mi? Bunu yapmayı sevmediniz değil mi? O halde Allah dan korunun, Allah tövbeleri en çok kabul eden ve merhametli olandır.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ ﴿١٣﴾

49/HUCURÂT SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârafû, inne ekramekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr(habîrun).

Ey İnsanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve sizi kabile kabile ayırdık ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Sizin içinizden Allah katında en değerliniz, Allah dan en çok korunanınızdır. Elbette ki Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.

قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٤﴾

49/HUCURÂT SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Arap bedeviler “İman ettik” dediler. Onlara deki “Hayır, siz iman etmediniz. Yalnızca teslim olduk deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize yerleşmemiş. Eğer Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederseniz, daha önceden yaptığınız güzel şeylerden hiç biri boşa gitmeyecektir. Muhakkak ki Allah bağışlayan ve merhametli olandır.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ ﴿١٥﴾

49/HUCURÂT SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâl mu’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî summe lem yertâbû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh(sebîlillâhi), ulâike humus sâdikûn(sâdikûne).

Gerçekten inananlar, Allah'a ve O'nun elçisine iman eden, sonra asla şüphe etmeyen, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolun mücadele eden kimselerdir. İşte onlar, doğruluklarını ispat etmiş olanlardır.

قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿١٦﴾

49/HUCURÂT SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul e tuallimûnallâhe bi dînikum vallâhu ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).

Onlara deki “Allah göklerde ve yerde olanların hepsini bildiği halde, siz şimdi, Allah'a dininizi mi öğretmeye kalkıyorsunuz? Allah her şeyi bilendir.

يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا قُل لَّا تَمُنُّوا عَلَيَّ إِسْلَامَكُم بَلِ اللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَاكُمْ لِلْإِيمَانِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿١٧﴾

49/HUCURÂT SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yemunnûne aleyke en eslemû kul lâ temunnû aleyye islâmekum, belillâhu yemunnu aleykum en hedâkum lil îmâni in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

Onlar müslüman olmalarından dolayı, seni minnet altında bırakıyorlar. Böylelerine deki “Müslüman olmanızdan dolayı beni minnet altında bırakmayın. Tam aksine, eğer doğru düşünenlerdenseniz, bilin ki! Allah size iman etmenin doğru yollarını göstermesinden dolayı, sizi minnet altında O bırakıyor.

إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨﴾

49/HUCURÂT SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe ya’lemu gaybes semâvâti vel ard(ardı), vallâhu basîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne).

Şurası muhakkak ki Allah, göklerin ve yeryüzünün bilinmeyenlerini (gaybını) biliyor. Allah yaptıklarınızı en iyi görendir.