KALEM SURESİ 10. Ayeti
Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Kalem” kelimesinden almıştır. “Nûn” sûresi diye de anılır.
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ ﴿١٠﴾
KALEM SURESİ 10. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve lâ tutı' | ve itaat etme |
kulle (lâ ... kulle) | her, hepsi (hiçbiri) |
hallâfin | çok yemin edenler |
mehînin | bayağı, basit, lüzumsuz, adi |
Lüzumsuz yere çok yemin edenlerin hiçbirine itaat etme.
KALEM SURESİ 10. Ayeti Karşılaştırmalı Mealleri
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
Diyanet İşleri
Ve itâat etme çok yemin edenlerin, reyinde isâbet bulunmayanların hiçbirine.
Abdulbaki Gölpınarlı
Şunların hiçbirine itâat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Adem Uğur
UYMA! Çokça yemin eden (Allâh'tan ve Sünnetullâh'tan kozalı olduğu için) basit, düşüncesiz her kişiye;
Ahmed Hulusi
Durmadan, olur olmaz yeminler eden, düşünme ve temyiz kabiliyetleri kıt aşağılıklara boyun eğme.
Ahmet Tekin
Sürekli yemin edip duran, aşağılık hiçbir kimseye itaat etme.
Ahmet Varol
Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Ali Bulaç
Bir de tanıma (haklı haksız) her çok yemin edeni, değersizi;
Ali Fikri Yavuz
(10-14) Diliyle igneleyen, kovuculuk eden, iyiligi daima onleyen, asiri giden, suc isleyen, cok yemin eden alcak zorbaya, butun bunlar disinda bir de soysuzlukla damgalanmis kimseye, mal ve ogullari vardir diye aldiris etmeyesin.
Bekir Sadak
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme.
Celal Yıldırım
(10-14) Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.
Diyanet İşleri (eski)
(10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
Diyanet Vakfi
Şunların hiçbirine uyma: yemin edip duran, aşağılık,
Edip Yüksel
Ve tanıma şunların hiç birini: çok yemin edici, değersiz
Elmalılı Hamdi Yazır
Tanıma şunların hiç birini; çok yemin eden o aşağılık,
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran aşağılık.
Seyyid Kutub
Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Gültekin Onan
(10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men'eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)!
Hasan Basri Çantay
(10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni' olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!
Hayrat Neşriyat
Sen; yemin edip duran, izzet-i nefsi bulunmayana uyma.
İbni Kesir
Ayrıca, yemin edip duran alçağa uyma,
Muhammed Esed
(10-12) Ve itaat gösterme her çok yemîn edene, âdî fikirli olana. Daima kusur arayana. Lâf götürüp getirene. Hayırdan men'e çalışıp durana, haddi tecavüz edene, çok günahkâr olana.
Ömer Nasuhi Bilmen
Resulüm! Sakın itaat (ve iltifat) etme, alabildiğine yemin eden aşağılığa.
Ömer Öngüt
Yemin edip duran alçağa itaat etme!
Şaban Piriş
(10-16) Sakın uyma: Servet ve hanedan sahibi diye, o bol bol yemin eden, değersiz adama! O gammaz, söz gezdiren, hayrın önünü kesene, o saldırgana, günaha dadanmışa! Şerefsiz, kaba, hem de soysuz olana! Kendisine âyetlerimiz okunduğunda "Bu eski insanların masalları!" diyene, yakında onun burnunu dağlayıp damga basarız.
Suat Yıldırım
Şunların hiçbirine itâ'at etme: Yemin edip duran aşağılık,
Süleyman Ateş
Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Tefhim-ul Kuran
Uyma sen çok yemin edene, aşağılık kimseye,
Ümit Şimşek
Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı/alçak,
Yaşar Nuri Öztürk
O halde itaat edip uyma, çok yemin edip duran alçaklara,
Abdullah Parlıyan
Yemin edip duran alçağa uyma!
Bayraktar Bayraklı
Şunların hiçbirine boyun eğip yakınlık gösterme: (Olur olmaz) yemin edip duran aşağılıklara,
Cemal Külünkoğlu
İtaat etme yemin edip duran aşağılık kimseye.
Kadri Çelik
Uyma, (gerçeğe saygısızlık içinde) sürekli yemin edip duran her değersiz kişiye,
Ali Ünal
Sakın boyun eğme; çokça yemin eden hiçbir alçağa,
Harun Yıldırım
Ve sen, (çiğneyeceğini bile bile) ağız dolusu söz veren hiçbir alçağa da boyun eğme!
Mustafa İslamoğlu
Şunlarin hiçbirine uyma: Yemini alışkanlık haline getirmiş alçağa,
Sadık Türkmen
Sürekli yemin edip duran o aşağılıklara itaat etme.
İlyas Yorulmaz
Lüzumsuz yere çok yemin edenlerin hiçbirine itaat etme.
İmam İskender Ali Mihr