Medine döneminde inmiştir. 18 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen “et-Teğâbun” kelimesinden almıştır. Teğâbun, aldanma demektir. İnanmayanların aldanışları, Kıyamet gününde açıkça ortaya çıkacağı için bugüne “Yevmü’t-Teğâbun (aldanma günü)” denmiştir.

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ı tesbih eder, (zerresinden küresine, ne varsa hep O’nun kudret ve azametine şahidlik eder). Mülk O’nun, hamd da O’nun: O her şeye kadîrdir.

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ فَمِنكُمْ كَافِرٌ وَمِنكُم مُّؤْمِنٌ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٢﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huvellezî halakakum fe minkum kâfiru ve minkum mu'min(mu'minun), vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun).

Sizi yaratan O’dur; öyle iken içinizden kimi kâfir oluyor, kimi mümin...Allah bütün yaptıklarınızı görendir.

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ ﴿٣﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Halakas semâvâti vel arda bil hakkı ve savverakum fe ahsene suverakum ve ileyhil masîr(masîru).

Gökleri ve yeri üstün bir hikmetle yarattı. Size şekil verdi de, şekillerinizi güzel yaptı. Nihayet dönüş de O’nadır.

يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٤﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ tusirrûne ve mâ tu’linûn(tu’linûne), vallâhu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).

Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Sizin bütün gizlediklerinizi ve aşikâre yaptıklarınızı da bilir. Allah, bütün kalplerde olanı bilendir.

أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَبْلُ فَذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٥﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem ye’tikum nebeullezîne keferû min kablu fe zâkû ve bâle emrihim ve lehum azâbun elîm(elîmun).

(Ey Kâfirler)! Bundan önce, kâfir olanların (helâk) haberi gelmedi mi size? Öyle ki, yaptıklarının cezasını (dünyada azab çekmekle) taddılar. Daha da onlara (ahirette) acıklı bir azab var.

ذَلِكَ بِأَنَّهُ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوا وَّاسْتَغْنَى اللَّهُ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيدٌ ﴿٦﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennehu kânet te'tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe kâlû e beşerun yehdûnenâ fe keferû ve tevellev vestagnallâhu, vallâhu ganiyyun hamîd(hamîdun).

Çünkü, onlara peygamberleri mucizelerle geliyordu da onlar: “-Bizi bir insan mı yola getirecek? deyib inkâr etmişler ve yüz çevirmişlerdi. Allah da (değil onların imanına), hiç bir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah hiç bir şeye muhtaç değildir, hamd edilmeğe lâyıktır.

زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَن لَّن يُبْعَثُوا قُلْ بَلَى وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ وَذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ ﴿٧﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zeamellezîne keferû en len yub’asû, kul belâ ve rabbî le tub’asunne summe le tunebbeunne bimâ amiltum, ve zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).

Kâfir olanlar, asla öldükten sonra diriltilmiyeceklerini zannedib iddia ettiler. (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- Hayır, (zannettiğiniz gibi değil) Rabbim hakkı için muhakkak diriltileceksiniz. Sonra da (hesaba çekilerek) muhakkak yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu ise, Allah’a göre kolaydır.

فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنزَلْنَا وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿٨﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe âminû billâhi ve resûlihî ven nûrillezî enzelnâ, vallâhu bimâ ta’melûne habîr(habîrun).

Onun için, siz, Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz Kur’an’a iman ediniz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿٩﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yecmeukum li yevmil cem’i zâlike yevmut tegâbuni, ve men yu’min billâhi ve ya’mel sâlihan yukeffir anhu seyyiâtihî ve yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).

Sizi, o toplanma günü (hesab) için bir araya getireceği günü (kıyameti) hatırla. İşte bu, (kâfirler için) aldanma günüdür. Kim Allah’a iman eder ve salih amel işlerse, Allah onun günahlarını örter ve onu, (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar; ebedî olarak oralarda kalıcılar oldukları halde... İşte bu, çok büyük kurtuluştur.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ خَالِدِينَ فِيهَا وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿١٠﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr(masîru).

(Allah’ın vahdaniyyetini) inkâr edenler, bir de ayetlerimizi (Peygamberi ve Kur’an’ı) yalanlıyanlar ise, cehennemliktirler; orada devamlı kalacaklardır. O, ne fena varılacak yerdir!...

مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿١١﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâhi, ve men yu'min billâhi yehdi kalbehu, vallâhu bikulli şey'in alîm(alîmun).

Allah’ın izni olmayınca, hiç bir musibet başa gelmez. Kim de Allah’a iman ederse, Allah onun kalbine hidayet verir. Allah her şeyi (noksansız) bilendir.

وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ ﴿١٢﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve etîûllâhe ve etîûr resûl(resûle), fe in tevelleytum fe innemâ alâ resûlinâl belâgul mubîn(mubînu).

(İmandan sonra) Allah’a itaat edin; Peygambere itaat edin. Eğer (itaat etmekten) yüz çevirirseniz, Peygamberimize düşen sadece açık bir tebliğdir. (Görevi bundan ibarettir, onu da yapmıştır.)

اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٣﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhu lâ ilâhe illâ huve, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).

Allah var, O’ndan başka hiç bir ilâh yok; onun için Allah’a tevekkül etsin müminler...

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ وَأَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَّكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ وَإِن تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٤﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyhuhâllezîne âmenû inne min ezvâcikum ve evlâdikum aduvven lekum fahzerûhum, ve in ta’fû ve tasfehû ve tagfirû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Ey iman edenler! Haberiniz olsun ki, zevcelerinizle evlâdlarınızdan bir kısmı, (sizi ibadetten alıkoymak, emirlerinize uymamak suretiyle) size bir nevi düşmandır. O halde onlardan sakının; (kötülüklerinden emin olmayınız). Bununla beraber afv eder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örterseniz, şübhe yok ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayandır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.

إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿١٥﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitnetun, vallâhu indehû ecrun azîm(azîmun).

Her halde mallarınız ve çocuklarınız (sizin için) bir belâ ve imtihandır; (çünkü sizi birtakım günahlara sokabilirler). Allah ise, büyük sevab O’nun katındadır.

فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنفِقُوا خَيْرًا لِّأَنفُسِكُمْ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٦﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekûllâhe mâsteta’tum vesmeû ve etîû ve enfikû hayran li enfusikum, ve men yûka şuhha nefsihî fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

Onun için, gücünüz yettiği kadar Allah’dan korkun, (takva sahibi olun. Emirlerine uyun, yasaklarından kaçının). Öğüdlerini dinleyin, emirlerine itaat edin. (Hayır yollarına) harcayın; nefisleriniz için hayır yapın, Kim nefsinin cimriliğinden kurtarılırsa, işte bunlar (azabdan) kurtulanlardır.

إِن تُقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ ﴿١٧﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn tukridûllâhe kardan hasenen yudâıfhu lekum ve yagfir lekum, vallâhu şekûrun halîm(halîmun).

Eğer Allah’ın emrine uygun olarak ihlâs ile harcarsanız, Allah onu size, kat kat (mükâfatı ile) artırıb verir. Hem de günahlarınızı bağışlar. Allah Şekûr’dur= azıcık bir iyiliğe çok sevab verir, Halîm’dir= azabı vermekte acele etmez.

عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿١٨﴾

64/TEGÂBUN SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Âlimul gaybi veş şehâdetil azîzul hakîm(hakîmu).

Gizliyi de, aşikârı da bilen Azîz Hakîm’dir; (her şeye galibdir, hikmet sahibidir.)