Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. İçinde Hz. İbrahim'den ve ailesinden söz edildiği için bu adı almıştır.

الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ ﴿١﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Elif lâm râ kitâbun enzelnâhu ileyke li tuhricen nâse minez zulûmâti ilân nûri bi izni rabbihim ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi).

(1-2) Elif, Lam, Ra; Bu, Allah'in izniyle, insanlari karanliklardan aydinliga, guclu ve ovulmege layik, goklerde ve yerde olanlarin sahibi Allah'in yoluna cikarman icin, sana indirdigimiz Kitaptir. Ugrayacaklari cetin azabdan dolayi vay kafirlerin haline!

اللّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَوَيْلٌ لِّلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ ﴿٢﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhillezî lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve veylun lil kâfirîne min azâbin şedîd(şedîdin).

(1-2) Elif, Lam, Ra; Bu, Allah'in izniyle, insanlari karanliklardan aydinliga, guclu ve ovulmege layik, goklerde ve yerde olanlarin sahibi Allah'in yoluna cikarman icin, sana indirdigimiz Kitaptir. Ugrayacaklari cetin azabdan dolayi vay kafirlerin haline!

الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُوْلَئِكَ فِي ضَلاَلٍ بَعِيدٍ ﴿٣﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yestehıbbûnel hayâted dunyâ alâl âhırati ve yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâ(ivecen), ulâike fî dalâlin baîd(baîdin).

Onlar dunya hayatini ahirete tercih ederler, Allah'in yolundan alikoyup onun egriligini isterler. Iste onlar uzak bir sapiklik icindedirler.

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٤﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Kendilerine apacik anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gonderdik. Allah diledigini saptirir ve diledigini de dogru yola eristirir; guclu olan, Hakim olan O'dur.

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللّهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ ﴿٥﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad erselnâ mûsâ bi âyâtinâ en ahric kavmeke minez zulumâti ilân nûri, ve zekkirhum bi eyyâmillâh(eyyâmillâhi), inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûr(şekûrin).

And olsun ki Musa'yi ayetlerimizle, «Milletini karanliklardan aydinliga cikar ve Allah'in gunlerini onlara hatirlat» diye gondermistik. Bunlarda, cokca sabreden ve sukreden herkes icin dersler vardir.

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنجَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ ﴿٦﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâle mûsâ li kavmihizkurû ni’metallâhi aleykum iz encâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi ve yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum, ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun).

Musa, milletine dedi ki: «Allah'in size olan nimetlerini anin; size iskence eden, kadinlarinizi sag birakip ogullarinizi bogazlayan Firavun ailesinden sizi kurtardi; butun bunlarda Rabbinizden size buyuk bir imtihan vardir. *

وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ ﴿٧﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz teezzene rabbukum le in şekertum le ezîdennekum ve le in kefertum inne azâbî le şedîd(şedîdun).

Rabbiniz: «sukrederseniz and olsun ki, size karsiligini artiracagim; nankorluk ederseniz bilin ki azabim pek cetindir» diye bildirmisti.

وَقَالَ مُوسَى إِن تَكْفُرُواْ أَنتُمْ وَمَن فِي الأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ ﴿٨﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâle mûsâ in tekfurû entum ve men fîl ardı cemîan fe innallâhe le ganiyyun hamîd(hamîdun).

Musa: «Siz ve yeryuzunde olanlar, hepiniz nankorluk etseniz, Allah yine de mustagni ve ovulmege layik olandir» demisti.

أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ لاَ يَعْلَمُهُمْ إِلاَّ اللّهُ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّواْ أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُواْ إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ وَإِنَّا لَفِي شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَنَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ ﴿٩﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem ye’tikum nebeullezîne min kablikum kavmi nûhın ve âdin ve semûd(semûde), vellezîne min ba’dihim, lâ ya’lemuhum illâllâh(illâllâhu), câethum rusuluhum bil beyyinâti fe reddû eydiyehum fî efvâhihim ve kâlû innâ kefernâ bi mâ ursiltum bihî ve innâ le fî şekkin mimmâ ted’ûnenâ ileyhi murîb(murîbin).

Sizden once gecen Nuh, Ad, Semud milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri ki onlari Allah'tan baskasi bilmez size ulasmadi mi? Onlara peygamberleri belgelerle geldiler, fakat ellerini agizlarina goturup: «Biz sizinle gonderilene inanmiyoruz. Bizi cagirdiginiz seyden de suphe ve endise icindeyiz» dediler.

قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى قَالُواْ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَآؤُنَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿١٠﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlet rusuluhum e fîllâhi şekkun fâtırıs semâvâti vel ard(ardı), yed’ûkum li yagfira lekum min zunûbikum ve yuahhırakum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), kâlû in entum illâ beşerun mislunâ, turîdûne en tesuddûnâ ammâ kâne ya’budu âbâunâ fe’tûnâ bi sultânin mubîn(mubînin).

Onlarin peygamberleri: «Gokleri ve yeri yaratan, gunahlarinizi bagislamaya cagiran ve bir sureye kadar sizi erteleyen Allah'tan mi suphe ediyorsunuz?» dediler. Onlar da: «Siz de sadece bizim gibi birer insansiniz; bizi babalarimizin taptiklarindan alikoymak istiyorsunuz. yleyse bize apacik bir delil getirmelisiniz» dediler.

قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِن نَّحْنُ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَمُنُّ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَمَا كَانَ لَنَا أَن نَّأْتِيَكُم بِسُلْطَانٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَعلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١١﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlet lehum rusuluhum in nahnu illâ beşerun mislukum ve lâkinnallâhe yemunnu alâ men yeşâu min ibâdihî, ve mâ kâne lenâ en ne’tiyekum bi sultânin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).

Peygamberleri onlara soyle dedi: «Biz ancak sizin gibi birer insaniz ama, Allah, kullarindan diledigine iyilikte bulunur. Allah'in izni olmadikca biz size delil getiremeyiz. Inananlar sadece Allah'a guvensin.»

وَمَا لَنَا أَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ ﴿١٢﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ lenâ ellâ netevekkele alâllâhi ve kad hedânâ subulenâ, ve le nasbirenne alâ mâ âzeytumûnâ, ve alâllâhi felyetevekkelil mutevekkilûn (mutevekkilûne).

«ize yollarimizi gosteren Allah'a nicin guvenmeyelim? Bize ettiginiz eziyete elbette katlanacagiz. Guvenenler ancak Allah'a guvensinler."*

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّكُم مِّنْ أَرْضِنَآ أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ رَبُّهُمْ لَنُهْلِكَنَّ الظَّالِمِينَ ﴿١٣﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlellezîne keferû li rusulihim le nuhricennekum min ardınâ ev le teûdunne fî milletinâ, fe evhâ ileyhim rabbuhum le nuhlikennez zâlimîn(zâlimîne).

(13-14) Inkar edenler, peygamberlerine: «Ya bizim dinimize donersiniz ya da sizi memleketimizden cikaririz» dediler. Rableri peygamberlere: «Biz, haksizlik edenleri yok edecegiz, onlardan sonra yeryuzune sizi yerlestirecegiz. Bu, makamimdan ve tehdidimden korkanlar icindir.» diye vahyetti.

وَلَنُسْكِنَنَّكُمُ الأَرْضَ مِن بَعْدِهِمْ ذَلِكَ لِمَنْ خَافَ مَقَامِي وَخَافَ وَعِيدِ ﴿١٤﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le nuskinennekumul arda min ba’dihim, zâlike li men hâfe makâmî ve hâfe vaîdi.

(13-14) Inkar edenler, peygamberlerine: «Ya bizim dinimize donersiniz ya da sizi memleketimizden cikaririz» dediler. Rableri peygamberlere: «Biz, haksizlik edenleri yok edecegiz, onlardan sonra yeryuzune sizi yerlestirecegiz. Bu, makamimdan ve tehdidimden korkanlar icindir.» diye vahyetti.

وَاسْتَفْتَحُواْ وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ ﴿١٥﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vesteftehû ve hâbe kullu cebbârin anîd(anîdin).

Peygamberler yardim istediler ve her inatci zorba husrana ugradi.

مِّن وَرَآئِهِ جَهَنَّمُ وَيُسْقَى مِن مَّاء صَدِيدٍ ﴿١٦﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Min verâihî cehennemu ve yuskâ min mâin sadîd(sadîdin).

Ardinda cehennem vardir; orada kendisine irinli su icirilecektir.

يَتَجَرَّعُهُ وَلاَ يَكَادُ يُسِيغُهُ وَيَأْتِيهِ الْمَوْتُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٍ وَمِن وَرَآئِهِ عَذَابٌ غَلِيظٌ ﴿١٧﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yetecerrauhu ve lâ yekâdu yusîguhu ve ye’tîhil mevtu min kulli mekânin ve mâ huve bi meyyit(meyyitin), ve min verâihî azâbun galîz(galîzun).

Onu yudum yudum alacak fakat yutamiyacaktir. lum ona her taraftan geldigi halde, olemiyecek, arkasindan da cetin bir azap gelecektir.

مَّثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ أَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرِّيحُ فِي يَوْمٍ عَاصِفٍ لاَّ يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُواْ عَلَى شَيْءٍ ذَلِكَ هُوَ الضَّلاَلُ الْبَعِيدُ ﴿١٨﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Meselullezîne keferû bi rabbihim a’mâluhum ke ramâdinişteddet bihir rîhu fî yevmin âsıf(âsıfin), lâ yakdirûne mimmâ kesebû alâ şey’(şey’in), zâlike huved dalâlul baîd(baîdu).

Rablerini inkar edenlerin isleri, firtinali bir gunde, ruzgarin siddetle savurdugu kule benzer; yaptiklarindan hicbir sey elde edemezler. Iste bu uzak sapikliktir.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللّهَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحقِّ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ ﴿١٩﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), in yeşe’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîd(cedîdin).

Gokleri ve yeri gercekten Allah'in yarattigini bilmiyor musun? Dilerse sizi yok edip yeni bir topluluk var eder.

وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ ﴿٢٠﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ zâlike alâllâhi bi azîz(azîzin).

Bu, Allah icin guc degildir.

وَبَرَزُواْ لِلّهِ جَمِيعًا فَقَالَ الضُّعَفَاء لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللّهِ مِن شَيْءٍ قَالُواْ لَوْ هَدَانَا اللّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ سَوَاء عَلَيْنَآ أَجَزِعْنَا أَمْ صَبَرْنَا مَا لَنَا مِن مَّحِيصٍ ﴿٢١﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve berazû lillahi cemîan fe kâled duafâu lillezînestekberû innâ kunnâ lekum tebean fe hel entum mugnûne annâ min azâbillâhi min şey’(şey’in), kâlû lev hedânallâhu le hedeynâkum, sevâun aleynâ e cezi’nâ em sabernâ mâ lenâ min mahîs(mahîsın).

Insanlarin hepsi Allah'in huzuruna cikarlar; gucsuzler, buyukluk taslayanlara: «Dogrusu biz size uymustuk, Allah'in azabindan bizi koruyabilecek misiniz?» derler. Cevap olarak: «Allah bizi dogru yola eristirseydi biz de sizi eristirirdik. Artik sizlansak da sabretsek de birdir, cunku kacacak yerimiz yoktur» derler. *

وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الأَمْرُ إِنَّ اللّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدتُّكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ إِلاَّ أَن دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلاَ تَلُومُونِي وَلُومُواْ أَنفُسَكُم مَّا أَنَاْ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَآ أَشْرَكْتُمُونِ مِن قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٢٢﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe vaadekum va’del hakkı ve vaadtukum fe ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrihiyy(musrihiyye), innî kefertu bi mâ eşraktumûni min kabl(kablu), innez zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).

Is olup bitince, seytan: «Dogrusu Allah size gercegi soz vermisti. Ben de size soz verdim ama, sonra caydim; esasen sizi zorlayacak bir nufuzum yoktu; sadece cagirdim, siz de geldiniz. O halde, beni degil kendinizi kinayin. Artik ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsiniz. Beni Allah'a ortak kosmanizi daha once kabul etmemistim; dogrusu zalimlere can yakan bir azap vardir» der.

وَأُدْخِلَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ تَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ ﴿٢٣﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve udhilellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ bi izni rabbihim, tahiyyetuhum fîhâ selâm(selâmun).

Inanan ve yararli isleri yapanlar, iclerinden irmaklar akan cennetlere konulurlar, Rablerinin izniyle orada temelli kalirlar. Oradaki dirlik temennileri: «Selam!"dir.

أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء ﴿٢٤﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tere keyfe daraballâhu meselen kelimeten tayyibeten ke şeceratin tayyibetin asluhâ sâbitun ve fer’uhâ fis semâ(semâi).

(24-25) Allah'in, hos bir sozu; koku saglam, dallari goge dogru olan Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hos bir agaca benzeterek nasil misal verdigini gormuyor musun? Insanlar ibret alsin diye Allah onlara misal gosteriyor.

تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللّهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ ﴿٢٥﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tu’tî ukulehâ kulle hînin bi izni rabbihâ, ve yadrıbullâhul emsâle lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).

(24-25) Allah'in, hos bir sozu; koku saglam, dallari goge dogru olan Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hos bir agaca benzeterek nasil misal verdigini gormuyor musun? Insanlar ibret alsin diye Allah onlara misal gosteriyor.

وَمَثلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِن فَوْقِ الأَرْضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٍ ﴿٢٦﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve meselu kelimetin habîsetin ke şeceratin habîsetinictusset min fevkıl ardı mâ lehâ min karâr(karârin).

irkin bir soz de, yerden koparilmis, koku olmayan kotu bir agaca benzer.

يُثَبِّتُ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللّهُ مَا يَشَاء ﴿٢٧﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yusebbitullâhullezîne âmenû bil kavlis sâbiti fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhırati, ve yudıllullâhuz zâlimîne ve yef’alullâhu mâ yeşâu.

Allah inananlari, dunya hayatinda ve ahirette saglam bir soz uzerinde tutar; zalimleri de saptirir. Allah diledigini yapar. *

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُواْ نِعْمَةَ اللّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّواْ قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ ﴿٢٨﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne beddelû ni’metallâhi kufren ve ehallû kavmehum dâral bevâr(bevâri).

(28-29) Allah'in verdigi nimeti nankorlukle karsilayanlari ve milletlerini helak olacaklari yere, yaslanacaklari cehenneme goturenleri gormuyor musun?

جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ ﴿٢٩﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Cehennem(cehenneme), yaslevnehâ, ve bi’sel karâr(karâru).

(28-29) Allah'in verdigi nimeti nankorlukle karsilayanlari ve milletlerini helak olacaklari yere, yaslanacaklari cehenneme goturenleri gormuyor musun?

وَجَعَلُواْ لِلّهِ أَندَادًا لِّيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعُواْ فَإِنَّ مَصِيرَكُمْ إِلَى النَّارِ ﴿٣٠﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealû lillâhi endâden li yudıllû an sebîlihî, kul temetteû fe inne masîrakum ilân nâr(nâri).

Allah'in yolundan sapitmak icin O'na esler kosmuslardi. De ki: «Yasayin bakalim, hic suphesiz varacaginiz yer ates olacaktir.»

قُل لِّعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُواْ يُقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَيُنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلانِيَةً مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خِلاَلٌ ﴿٣١﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul li ibâdiyellezîne âmenû yukîmus salâte ve yunfikû mimmâ razaknâhum sirren ve alâniyeten min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hilâl(hilâlun).

Inanan kullarima soyle, namazi kilsinlar; alis veris ve dostlugun olmaycagi gunun gelmesinden once, kendilerine verdigimiz riziktan acik ve gizli sarfetsinler.

اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَأَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَّكُمْ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الأَنْهَارَ ﴿٣٢﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve enzele mines semâi mâen fe ahrace bihî mines semerâti rızkan lekum, ve sehhara lekumul fulke li tecriye fîl bahri bi emrihî, ve sehhara lekumul enhâr(enhâra).

(32-33) Gokleri ve yeri yaratan, yukardan indirdigi su ile rizik olarak urunler yetistiren, emri geregince denizde yuzmek uzere gemileri, nehirleri, belli yorungelerinde yuruyen ay ve gunesi, geceyle gunduzu sizin buyrugunuza veren Allah'tir.

وَسَخَّر لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَآئِبَينَ وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ ﴿٣٣﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve sehhara lekumuş şemse vel kamere dâibeyn(dâibeyni), ve sehhara lekumul leyle ven nehâr(nehâra).

(32-33) Gokleri ve yeri yaratan, yukardan indirdigi su ile rizik olarak urunler yetistiren, emri geregince denizde yuzmek uzere gemileri, nehirleri, belli yorungelerinde yuruyen ay ve gunesi, geceyle gunduzu sizin buyrugunuza veren Allah'tir.

وَآتَاكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ الإِنسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ ﴿٣٤﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âtâkum min kulli mâ seeltumûhu, ve in teuddû ni’metallâhi lâ tuhsûhâ,innel insâne le zalûmun keffâr(keffârun).

Kendisinden isteyebileceginiz her seyi size vermistir. Allah'in nimetini sayacak olsaniz bitiremezsiniz. Dogrusu insan pek zalim ve cok nankordur. *

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ ﴿٣٥﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâl belede âminen vecnubnî ve beniyye en na’budel asnâm(asnâme).

Ibrahim soyle demisti: «Rabbim! Bu sehri guvenli kil; beni ve ogullarimi putlara tapmaktan uzak tut.»

رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣٦﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbi innehunne adlelne kesîran minen nâs(nâsi), fe men tebianî fe innehu minnî, ve men asânî fe inneke gafûrun rahîm(rahîmun).

«ORabbim! O putlar cok insanlari saptirdi; bana uyan bendendir, bana karsi gelen kimseyi Sana birakirim; Sen bagislarsin, merhamet edersin.»

رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ ﴿٣٧﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbenâ innî eskentu min zurriyyetî bi vâdin gayri zî zer’ın inde beytilkel muharrami rabbenâ li yukîmus salâte fec’al ef’ideten minen nâsi tehvî ileyhim verzukhum mines semerâti leallehum yeşkurûn(yeşkurûne).

«ORabbimiz! Ben cocuklarimdan kimini, namaz kilabilmeleri icin Senin kutsal evinin yaninda, ziraata elverissiz bir vadiye yerlestirdim. Rabbimiz! Insanlarin gonullerini onlara meylettir, sukretmeleri icin onlari urunlerle riziklandir.»

رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء ﴿٣٨﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbenâ inneke ta’lemu mâ nuhfî ve mâ nu’linu, ve mâ yahfâ alâllâhi min şey’in fîl ardı ve lâ fîs semâi.

«ORabbimiz! Dogrusu Sen gizledigimizi de, aciga vurdugumuzu da bilirsin. Yerde ve gokte hicbir sey Allah'tan gizli kalmaz.»

الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء ﴿٣٩﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): El hamdulillâhillezî vehebe lî alâ kiberi ismâîle ve ishâk(ishâka), inne rabbî le semîud duâi.

«ocamisken, bana Ismail ve Ishak'i veren Allah'a hamdolsun. Dogrusu Rabbim dualari isitendir.»

رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء ﴿٤٠﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbic’alnî mukîmes salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâi.

«ORabbim! Beni ve cocuklarimi namaz kilanlardan eyle. Rabbimiz! Duami kabul buyur.

رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ ﴿٤١﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbenâgfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâb(hisâbu).

"Rabbimiz! Hesap gorulecek gunde, beni, anami babami ve inananlari bagisla.» *

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ ﴿٤٢﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tahsebennallâhe gâfilen ammâ ya’meluz zâlimûn(zâlimûne), innemâ yuahhıruhum li yevmin teşhasu fîhil ebsâr(ebsâru).

Sakin Allah'i, zalimlerin yaptiklarindan habersiz sanma; gozlerin disari firlayacagi bir gune kadar onlari ertelemektedir.

مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء ﴿٤٣﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Muhtıîne mukniî ruûsihim lâ yerteddu ileyhim tarfuhum, ve ef’idetuhum hevâun.

O gun baslari kalkmis, gozleri kendilerine donemeyecek sekilde sabit kalmis, gonulleri bombos halde kosup duracaklardir.

وَأَنذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ نُّجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ أَوَلَمْ تَكُونُواْ أَقْسَمْتُم مِّن قَبْلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٍ ﴿٤٤﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiir rusule, e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).

(44-45) Insanlari, kendilerine azabin gelecegi gun ile uyar. Haksizlik edenler: «Rabbimiz! Bizi yakin bir sureye kadar ertele de cagrina gelelim, peygamberlere uyalim» derler. Siz daha once, sonunuzun gelmeyecegine yemin etmemis miydiniz! stelik kendilerine yazik edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptiklarimiz da sizlere aciklanmisti. Size misaller de vermistik.

وَسَكَنتُمْ فِي مَسَاكِنِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ أَنفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الأَمْثَالَ ﴿٤٥﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve sekentum fî mesâkinillezîne zalemû enfusehum ve tebeyyene lekum keyfe fealnâ bihim ve darabnâ lekumul emsâl(emsâle).

(44-45) Insanlari, kendilerine azabin gelecegi gun ile uyar. Haksizlik edenler: «Rabbimiz! Bizi yakin bir sureye kadar ertele de cagrina gelelim, peygamberlere uyalim» derler. Siz daha once, sonunuzun gelmeyecegine yemin etmemis miydiniz! stelik kendilerine yazik edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptiklarimiz da sizlere aciklanmisti. Size misaller de vermistik.

وَقَدْ مَكَرُواْ مَكْرَهُمْ وَعِندَ اللّهِ مَكْرُهُمْ وَإِن كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ ﴿٤٦﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kad mekerû mekrehum ve indallâhi mekruhum, ve in kâne mekruhum li tezûle minhul cibâl(cibâlu).

suphesiz onlar duzenlerini kurdular; oysa daglari yerinden oynatacak olsa bile, bu duzenleri hep Allah'in elindeydi.

فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ ﴿٤٧﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ tahsebennallâhe muhlife va’dihî rusulehu, innallâhe azîzun zuntikâm(zuntikâmin).

(47-48) Yerin baska bir yerle, goklerin de baska goklerle degistirildigi, her seye ustun gelen tek Allah'in huzuruna ciktiklari gunde, sakin Allah'in peygamberlerine verdigi sozden cayacagini sanma; dogrusu Allah gucludur, oc alandir.

يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ ﴿٤٨﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme tubeddelul ardu gayral ardı ves semâvâtu ve berazû lillâhil vâhıdil kahhâr(kahhâri).

(47-48) Yerin baska bir yerle, goklerin de baska goklerle degistirildigi, her seye ustun gelen tek Allah'in huzuruna ciktiklari gunde, sakin Allah'in peygamberlerine verdigi sozden cayacagini sanma; dogrusu Allah gucludur, oc alandir.

وَتَرَى الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ مُّقَرَّنِينَ فِي الأَصْفَادِ ﴿٤٩﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve terel mucrimîne yevme izin mukarranîne fîl asfâd(asfâdi).

O gun, suclulari zincirlere vurulmus olarak gorursun.

سَرَابِيلُهُم مِّن قَطِرَانٍ وَتَغْشَى وُجُوهَهُمْ النَّارُ ﴿٥٠﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Serâbîluhum min katırânin ve tagşâ vucûhehumun nâr(nâru).

Gomlekleri katrandan olacak, yuzlerini ates buruyecektir.

لِيَجْزِي اللّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ ﴿٥١﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yecziyallâhu kulle nefsin mâ kesebet, innallâhe serîul hısâb(hısâbi).

Bu, Allah herkese yaptiginin karsiligini verecegi icin boyledir. Dogrusu Allah hesabi cabuk gorur.

هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ ﴿٥٢﴾

14/İBRÂHÎM SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâzâ belâgun lin nâsi ve li yunzerû bihî ve li ya’lemû ennemâ huve ilâhun vâhidun ve li yezzekkere ulûl elbâb(elbâbi).

Bu Kuran, onunla uyarilsinlar ve tek bir Tanri bulundugunu bilsinler ve akil sahipleri ogut alsinlar diye insanlara teblig edilmistir. *