Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden almıştır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَوْفُواْ بِالْعُقُودِ أُحِلَّتْ لَكُم بَهِيمَةُ الأَنْعَامِ إِلاَّ مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَأَنتُمْ حُرُمٌ إِنَّ اللّهَ يَحْكُمُ مَا يُرِيدُ ﴿١﴾

5/MÂİDE SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû evfû bil ukûd(ukûdi) uhıllet lekum behîmetul en’âmi illâ mâ yutlâ aleykum gayra muhillîs saydi ve entum hurum(hurumun) innallâhe yahkumu mâ yurîd(yurîdu).

Ey iman edenler, akitlerinizi yerine getirin. Haram kılındığı size bildirilenlerin dışındaki hayvanların etleri-ihramda iken avlanmayı helâl saymamak şartıyla-size helâl kılındı. Şüphesiz, Allah dilediği gibi hükmeder.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحِلُّواْ شَعَآئِرَ اللّهِ وَلاَ الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلاَ الْهَدْيَ وَلاَ الْقَلآئِدَ وَلا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِّن رَّبِّهِمْ وَرِضْوَانًا وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواْ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَن صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَن تَعْتَدُواْ وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tuhıllû şeâirallâhi ve lâş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve lâ âmmînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ haleltum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû alâl birri vet takva ve lâ teâvenû alâl ismi vel udvâni vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi).

Ey iman edenler! Allah'ın nişanlarına, Haram Aylara, hac kurbanlarına, kurban olarak işaretlenmiş hayvanlara, Rablerinin lütfunu ve rızasını arayarak Kâbe'ye gelenlere tecavüz etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman ise avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haramın ziyaretinden alıkoydukları için bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. İyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın cezası pek çetindir.

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالْدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلاَّ مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَن تَسْتَقْسِمُواْ بِالأَزْلاَمِ ذَلِكُمْ فِسْقٌ الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن دِينِكُمْ فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينًا فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِّإِثْمٍ فَإِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hurrimet aleykumul meytetu ved demu ve lahmul hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî vel munhanikatu vel mevkûzetu vel mutereddiyetu ven natîhatu ve mâ ekeles sebuu illâ mâ zekkeytum ve mâ zubiha alân nusubi ve en testaksimû bil ezlâm(ezlâmi), zâlikum fisk(fiskun), el yevme yeisellezîne keferû min dînikum fe lâ tahşevhum vahşevni, el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînâ(dînen) fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li ismin fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Size şunlar haram kılındı: leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adına kesilen hayvanlar; ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere boğulmuş, bir darbe ile öldürülmüş, bir yerden düşüp ölmüş, başka bir hayvanla boğuşarak ölmüş yahut bir canavar tarafından parçalanmış hayvanlar; müşriklerin sunaklarında kesilen etler; bir de zarlarla kısmet aramak. Bütün bunlar Allah'a itaatten çıkmak demektir. İnkâr edenler, bugün sizin dininizden ümitlerini kesmiş durumdadır; siz onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmı seçtim. Günaha meyletmeden, sırf çaresiz kaldığı için bu etlerden yiyen kimseye gelince, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَمَا عَلَّمْتُم مِّنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّهُ فَكُلُواْ مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُواْ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ ﴿٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yes’elûneke mâzâ uhılle lehum kul uhılle lekumut tayyibâtu ve mâ allemtum minel cevârihi mukellibîne tuallimûnehunne mimmâ allemekumullâhu fe kulû mimmâ emsekne aleykum vezkurûsmallâhi aleyhi vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe serîul hısâb(hısâbi).

Senden, kendilerine neyin helâl edildiğini soruyorlar. De ki: İyi ve temiz olan şeyler size helâldir. Allah'ın size nasip ettiği bilgi ile eğittiğiniz av hayvanlarının size tutup getirdiklerini de, üzerlerine Allah'ın adını anarak yiyin. Allah'tan sakının; çünkü Allah pek çabuk hesap görücüdür.

الْيَوْمَ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَطَعَامُ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ حِلٌّ لَّكُمْ وَطَعَامُكُمْ حِلُّ لَّهُمْ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ وَلاَ مُتَّخِذِي أَخْدَانٍ وَمَن يَكْفُرْ بِالإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ ﴿٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): El yevme uhılle lekumut tayyibât(tayyibâtu) ve taâmullezîne ûtûl kitâbe hıllun lekum ve taâmukum hıllun lehum vel muhsanâtu minel mu’minâti vel muhsanâtu min ellezîne utûl kitâbe min kablikum izâ âteytumûhunne ucûrehunne muhsınîne gayra musâfihîne ve lâ muttehızî ehdân(ehdânin) ve men yekfur bil îmâni fe kad habita ameluhu ve huve fîl âhırati minel hâsirîn(hâsirîne).

Bugün, temiz ve iyi şeyler size helâl kılınmıştır. Kitap Ehlinin yiyecekleri size helâldir; sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü'minlerden hür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan hür ve iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz, iffetlerinizi korumak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak şartıyla, size helâl kılındı. İmanı reddeden kimsenin ise bütün yaptıkları boşa çıkmıştır; âhirette o hüsrana düşenlerdendir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum ilâs salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilâl merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minhu, mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirakum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Ey iman edenler! Namaz için kalktığınızda, yüzünüzü, dirseklere kadar ellerinizi, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın ve başınızı meshedin. Cünüp iseniz tamamen yıkanın. Hasta olduğunuz zaman, seferde iken veya tuvaletten gelip yahut kadınlarla temasta bulunup da su bulamadığınız zaman, temiz bir toprakla teyemmüm ederek onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor; lâkin şükredesiniz diye üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُم بِهِ إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).

Allah'ın size olan nimetini ve 'İşittik ve itaat ettik' diyerek Ona verdiğiniz sözü hatırlayın. Allah'tan sakının. Çünkü Allah gönüllerde saklı olanı bilir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû kavvâmîne lillâhi şuhedâe bil kıstı ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin alâ ellâ ta’dilû. I’dilû, huve akrabu lit takva vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne).

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Âdil olun; bu takvâya daha yakındır. Allah'tan sakının. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

وَعَدَ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vaadellâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiratun ve ecrun azîm(azîmun).

İman eden ve güzel işler yapanlara, Allah bağışlanma ve büyük bir ödül vaad etmiştir.

وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ﴿١٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbul cehîm(cehîmî).

İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise Cehennem ehlidir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ هَمَّ قَوْمٌ أَن يَبْسُطُواْ إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ أَيْدِيَهُمْ عَنكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١١﴾

5/MÂİDE SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurû ni’metallâhi aleykum iz hemme kavmun en yebsutû ileykum eydiyehum fe keffe eydiyehum ankum, vettekûllâh(vettekûllâhe) ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).

Ey iman edenler! Hatırlayın Allah'ın size olan nimetini ki, bir topluluk size sataşmaya niyetlenmişti de Allah onların elini sizden çekmişti. Allah'tan sakının. Mü'minler de ancak Allah'a tevekkül etsinler.

وَلَقَدْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ وَبَعَثْنَا مِنهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللّهُ إِنِّي مَعَكُمْ لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلاَةَ وَآتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَآمَنتُم بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ اللّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَّأُكَفِّرَنَّ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَلأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ فَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ ﴿١٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum le in ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhâl enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).

Biz İsrailoğullarından da ahit almış ve onlardan on iki temsilci seçmiştik. Allah 'Ben sizinle beraberim,' buyurdu. 'Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime iman edip onları destekler ve Allah'a güzel bir borç verirseniz, Ben de sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere yerleştiririm. Bundan sonra hanginiz nankörlük edecek olursa, dosdoğru bir yoldan sapmış olur.'

فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ لَعنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ وَلاَ تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىَ خَآئِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمُ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ ﴿١٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe bimâ nakdihim mîsâkahum leannâhum ve cealnâ kulûbehum kâsiyet(kâsiyeten), yuharrifûnel kelime an mevâdııhî ve nesû hazzan mimmâ zukkirû bihî, ve lâ tezâlu tettaliu alâ hâınetin minhum illâ kalîlen minhum fa’fu anhum vasfah innallâhe yuhıbbul muhsinîn(muhsinîne).

Onları, sözlerinden dönmeleri yüzünden lânetledik ve kalplerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden saptırırlar; kendilerine verilen öğütten paylarını da unutmuşlardır. Pek azı müstesna, onlardan hep hainlik görürsün. Yine de sen onları bağışla ve aldırış etme. Muhakkak ki Allah iyilik yapanları sever.

وَمِنَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّا نَصَارَى أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّهُ بِمَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ ﴿١٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minellezîne kâlû innâ nasârâ ehaznâ mîsâkahum fe nesû hazzan mimmâ zukkirû bihî fe agraynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) ve sevfe yunebbiuhumullâhu bimâ kânû yasnaûn(yasnaûne).

'Biz Hıristiyanız' diyenlerden de ahit almıştık; onlar da kendilerine verilen öğütten nasiplerini unuttular. Biz de onların aralarına kıyamet gününe kadar sürecek bir kin ve düşmanlık saldık. Neler işleyip durduklarını Allah onlara bildirecektir.

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِّمَّا كُنتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ قَدْ جَاءكُم مِّنَ اللّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun).

Ey Kitap Ehli! Size Bizim elçimiz geldi ki, kitaptan gizlediğiniz pek çok şeyi size açıklar, birçoğunu da yüzünüze vurmaz. Gerçekten size Allah'tan bir nur ile hakkı açıklayan bir kitap gelmiştir.

يَهْدِي بِهِ اللّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنِ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿١٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilân nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Onunla Allah, kendi rızasını izleyenleri selâmet yollarına iletir, onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir.

لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَآلُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ مِنَ اللّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَن يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ وَمَن فِي الأَرْضِ جَمِيعًا وَلِلّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad keferellezîne kâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) kul fe men yemliku minallâhi şey’en in erâde en yuhlikel mesîhabne meryeme ve ummehu ve men fîl ardı cemîa(cemîan) ve lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ. Yahluku mâ yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

'Allah Meryem oğlu Mesih'tir' diyenler kâfir olmuşlardır. De ki: Eğer Allah Meryem oğlu Mesih ile annesini ve yeryüzündekilerin hepsini birden helâk etmeyi dilerse, Ona engel olacak kim var? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin egemenliği Allah'a aittir. O dilediğini yaratır; zira Allah'ın gücü herşeye yeter.

وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى نَحْنُ أَبْنَاء اللّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُم بِذُنُوبِكُم بَلْ أَنتُم بَشَرٌ مِّمَّنْ خَلَقَ يَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَلِلّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ ﴿١٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâletil yahûdu ven nasârâ nahnu ebnâullâhi ve ehıbbâuhu kul fe lime yuazzibukum bi zunûbikul bel entum beşerun mimmen halak(halaka) yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu ve lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve ileyhil masîr(masîru).

Yahudiler ve Hıristiyanlar 'Biz Allah'ın sevgili oğullarıyız' dediler. De ki: Eğer öyle ise, Allah size niçin günahlarınız yüzünden azap ediyor? Siz de Onun yarattıklarından birer beşersiniz. O dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin egemenliği Allah'ındır. Dönülecek yer de Onun huzurudur.

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَى فَتْرَةٍ مِّنَ الرُّسُلِ أَن تَقُولُواْ مَا جَاءنَا مِن بَشِيرٍ وَلاَ نَذِيرٍ فَقَدْ جَاءكُم بَشِيرٌ وَنَذِيرٌ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Ey Kitap Ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir fetret döneminde size hakkı açıklayan elçimiz geldi-tâ ki 'Bize ne müjdeleyen, ne de uyaran birisi gelmedi' demeyesiniz. İşte size müjdeleyen de, uyaran da gelmiştir. Allah'ın ise herşeye gücü yeter.

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ اذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَعَلَ فِيكُمْ أَنبِيَاء وَجَعَلَكُم مُّلُوكًا وَآتَاكُم مَّا لَمْ يُؤْتِ أَحَدًا مِّن الْعَالَمِينَ ﴿٢٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmizkurû ni’metallâhi aleykum iz ceale fîkum enbiyâe ve cealekum mulûk(mulûken), ve âtâkum mâ lem yu’ti ehaden minel âlemîn(âlemîne).

Hani, Musa kavmine, 'Ey kavmim,' demişti. 'Aranızdan peygamberler göndermekle, sizi hükümran kılmakla ve dünyada kimseye vermediğini size vermekle Allah'ın size lütfettiği nimeti hatırlayın.

يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الأَرْضَ المُقَدَّسَةَ الَّتِي كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ تَرْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِكُمْ فَتَنقَلِبُوا خَاسِرِينَ ﴿٢١﴾

5/MÂİDE SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ kavmidhulûl ardal mukaddesetelletî keteballâhu lekum ve lâ terteddû alâ edbârikum fe tenkalibû hâsirîn(hâsirîne).

'Ey kavmim! Allah'ın size yazdığı kutsal topraklara girin. Sakın dönüp kaçmayın; sonra hüsrana düşersiniz.'

قَالُوا يَا مُوسَى إِنَّ فِيهَا قَوْمًا جَبَّارِينَ وَإِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا حَتَّىَ يَخْرُجُواْ مِنْهَا فَإِن يَخْرُجُواْ مِنْهَا فَإِنَّا دَاخِلُونَ ﴿٢٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû yâ mûsâ inne fîhâ kavmen cebbârîn(cebbârîne), ve innâ len nedhulehâ hattâ yahrucû minhâ, fe in yahrucû minhâ fe innâ dâhılûn(dâhılûne).

'Ey Musa,' dediler. 'Orada zorba bir topluluk var. Onlar çıkmadan biz oraya girmeyiz. Ne zaman çıkarlarsa biz de o zaman gireriz.'

قَالَ رَجُلاَنِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُواْ عَلَيْهِمُ الْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللّهِ فَتَوَكَّلُواْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٢٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle raculâni minellezîne yehâfûne en’amallâhu aleyhim edhulû aleyhimul bâb(bâbe), fe izâ dehaltumûhu fe innekum gâlibûne ve alâllâhi fe tevekkelû in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Allah'tan korkanlardan, Onun nimetine ermiş iki adam dedi ki: 'Onların üzerine kapıdan girin. Siz oraya girdiniz mi onları yenmişsiniz demektir. Mü'min iseniz yalnız Allah'a tevekkül edin.'

قَالُواْ يَا مُوسَى إِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا أَبَدًا مَّا دَامُواْ فِيهَا فَاذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ ﴿٢٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû yâ mûsâ innâ len nedhulehâ ebeden mâ dâmû fîhâ fezheb ente ve rabbuke fe kâtilâ innâ hâhunâ kâıdûn(kâıdûne).

Onlar yine 'Ey Musa,' dediler. 'Onlar orada olduğu müddetçe biz asla oraya girmeyiz. Sen ve Rabbin gidip onlarla savaşın; biz burada oturacağız.'

قَالَ رَبِّ إِنِّي لا أَمْلِكُ إِلاَّ نَفْسِي وَأَخِي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ ﴿٢٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve ahî fefruk beynenâ ve beynel kavmil fâsikîn(fâsikîne).

Musa dedi ki: 'Yâ Rabbi, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Bizimle fasıklar topluluğu arasında Sen hükmünü ver.'

قَالَ فَإِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ أَرْبَعِينَ سَنَةً يَتِيهُونَ فِي الأَرْضِ فَلاَ تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ ﴿٢٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fe innehâ muharrametun aleyhim erbaîne senet(seneten), yetîhûne fîl ardı fe lâ te’se alâl kavmil fâsikîn(fâsikîne).

Allah buyurdu ki: 'Kutsal topraklar onlara kırk sene haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşsınlar; sen o fasıklar topluluğu için tasalanma.'

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِن أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ ﴿٢٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vetlu aleyhim nebeebney âdeme bil hakkı iz karrabâ kurbânen fe tukubbile min ehadihimâ ve lem yutekabbel minel âhar(âhari) kâle le aktulenneke, kâle innemâ yetekabbelullâhu minel muttekîn(muttekîne).

Onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını dosdoğru oku. Onlar birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki edilmemişti. Kurbanı makbul olmayan, diğerine 'Seni öldüreceğim' dedi. O ise 'Allah ancak takvâ sahiplerinin ibadetini kabul eder,' cevabını verdi.

لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لَأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ ﴿٢٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lein besadte ileyye yedeke li taktulenî mâ ene bi bâsitın yediye ileyke li aktuleke, innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne).

'Sen beni öldürmek için bana el kaldırsan da, ben seni öldürmek için el kaldırmayacağım. Çünkü ben Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.

إِنِّي أُرِيدُ أَن تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ وَذَلِكَ جَزَاء الظَّالِمِينَ ﴿٢٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî urîdu en tebûe bi ismî ve ismike fe tekûne min ashâbin nâr(nâri), ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).

'İstiyorum ki benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş ehlinden olasın. Zalimlerin cezası işte budur.'

فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ ﴿٣٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tavveat lehu nefsuhu katle ahîhi fe katelehu fe asbaha minel hâsirîn(hâsirîne).

Böylece, nefsi ona kardeşini öldürmeyi hoş gösterdi; o da onu öldürüp hüsrana düştü.

فَبَعَثَ اللّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءةَ أَخِيهِ قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْءةَ أَخِي فَأَصْبَحَ مِنَ النَّادِمِينَ ﴿٣١﴾

5/MÂİDE SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe beasallâhu gurâben yebhasu fîl ardı li yuriyehu keyfe yuvârî sev’ete ahîhi kâle yâ veyletâ e aceztu en ekûne misle hâzel gurâbi fe uvâriye sev’ete ahî, fe asbaha minen nâdimîn(nâdimîne).

Sonra Allah, kardeşinin cesedini nasıl örteceğini ona göstermek için, yeri eşeleyen bir karga gönderdiğinde, o 'Yazıklar olsun bana!' dedi. 'Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim!' Böylece, ettiğine pişmanlık duyanlardan oldu.

مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاء تْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ ﴿٣٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne).

İşte bu yüzden Biz İsrailoğullarına buyurduk ki, kim bir cana kıymamış yahut yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir kimsenin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibidir. And olsun, elçilerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; lâkin bundan sonra bile onların birçoğu hâlâ aşırılığa devam ediyor.

إِنَّمَا جَزَاء الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَادًا أَن يُقَتَّلُواْ أَوْ يُصَلَّبُواْ أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلافٍ أَوْ يُنفَوْاْ مِنَ الأَرْضِ ذَلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٣٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fîl ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun).

Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya uğraşanların cezası, öldürülmek veya asılmak, yahut el ve ayaklarının çaprazlamasına kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmektir. Dünyada onların cezası böyle bir rezilliktir; âhirette ise onlar için büyük bir azap vardır.

إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ مِن قَبْلِ أَن تَقْدِرُواْ عَلَيْهِمْ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâllezîne tâbû min kabli en takdirû aleyhim, fa’lemû ennallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Ancak siz onları ele geçirmeden önce tevbe edenler müstesnadır. Şunu bilin ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٣٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey iman edenler! Allah'tan sakının, Onun rızasına erişmek için vesile arayın ve Onun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُواْ بِهِ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٣٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû lev enne lehum mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu li yeftedû bihî min azâbi yevmil kıyâmeti mâ tukubbile minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun).

İnkâr edenlere gelince: Eğer yeryüzündeki herşey, hattâ bir o kadarı daha onların olsa da bütün bunları kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar, bu onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır.

يُرِيدُونَ أَن يَخْرُجُواْ مِنَ النَّارِ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنْهَا وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ ﴿٣٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yurîdûne en yahrucû minen nâri ve mâ hum bi hâricîne minhâ, ve lehum azâbun mukîm(mukîmun).

Onlar ateşten çıkmak isterler, fakat çıkamazlar. Onlar için kalıcı bir azap vardır.

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُواْ أَيْدِيَهُمَا جَزَاء بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٣٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves sâriku ves sârikatu faktaû eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen minallâh(minallâhi) vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).

Hırsız erkeğin ve hırsız kadının, işlediklerine Allah tarafından ibret verici bir ceza olmak üzere, ellerini kesin. Allah herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir.

فَمَن تَابَ مِن بَعْدِ ظُلْمِهِ وَأَصْلَحَ فَإِنَّ اللّهَ يَتُوبُ عَلَيْهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe men tâbe min ba’di zulmihî ve aslaha fe innallâhe yetûbu aleyh(aleyhi) innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Fakat kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse, Allah onun tevbesini kabul eder. Gerçekten de Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٤٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem ta’lem ennallâhe lehu mulkus semâvâti vel ardı yuazzibu men yeşâu ve yagfiru limen yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Bilmiyor musun ki göklerin ve yerin egemenliği Allah'ındır; O dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Çünkü Allah'ın gücü herşeye yeter.

يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذِينَ قَالُواْ آمَنَّا بِأَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِن قُلُوبُهُمْ وَمِنَ الَّذِينَ هِادُواْ سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِن بَعْدِ مَوَاضِعِهِ يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَذَا فَخُذُوهُ وَإِن لَّمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواْ وَمَن يُرِدِ اللّهُ فِتْنَتَهُ فَلَن تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّهِ شَيْئًا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَمْ يُرِدِ اللّهُ أَن يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٤١﴾

5/MÂİDE SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâr resûlu lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil kezibi semmâûne li kavmin âharîne lem ye’tuke yuharrifûnel kelime min ba’di mevâdııhî, yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhira kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhirati azâbun azîm(azîmun).

Ey Peygamber! Kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla 'İnandık' diyenlerden inkâra koşuşanlar da, Yahudilerden yalanı can kulağıyla dinleyen ve sana gelmemiş bir topluluk hesabına casusluk edenler de seni üzmesin. Onlar kitaptaki kelimelerin yerlerini ve anlamlarını değiştirirler; 'Size şu hüküm verilirse alın, o verilmezse kaçının' derler. Allah birisini fitneye düşürmek isterse, artık sen onu Allah'ın elinden kurtaramazsın. Allah onların kalplerini temizlemek istememiştir. Dünyada onlar için bir rezillik, âhirette ise büyük bir azap vardır.

سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ فَإِن جَآؤُوكَ فَاحْكُم بَيْنَهُم أَوْ أَعْرِضْ عَنْهُمْ وَإِن تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَن يَضُرُّوكَ شَيْئًا وَإِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُم بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ ﴿٤٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Semmâûne lil kezibi ekkâlûne lis suht(suhti) fe in câuke fahkum beynehum ev a’rıd anhum, ve in tu’rıd anhum fe len yedurrûke şey’â(şey’en) ve in hakemte fahkum beynehum bil kıst(kıstı) innallâhe yuhıbbul muksıtîn(muksıtîne).

Onlar yalan dinleyici, haram yiyicidirler. Sana gelecek olurlarsa, ister aralarında hükmünü ver, istersen onlardan yüz çevir. Yüz çevirdiğin takdirde sana hiçbir zarar veremezler. Ama hüküm verecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah âdil olanları sever.

وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِندَهُمُ التَّوْرَاةُ فِيهَا حُكْمُ اللّهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِن بَعْدِ ذَلِكَ وَمَا أُوْلَئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ ﴿٤٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve keyfe yuhakkimûneke ve indehumut tevrâtu fîhâ hukmullâhi summe yetevellevne min ba’di zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne).

Ellerinde Tevrat, Tevrat'ta da Allah'ın hükmü varken, nasıl oluyor da onlar senin hakemliğine başvuruyor, sonra senin hükmünden de dönüveriyorlar? Aslında onlar hiçbir şeye inanmış değillerdir.

إِنَّا أَنزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُواْ لِلَّذِينَ هَادُواْ وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُواْ مِن كِتَابِ اللّهِ وَكَانُواْ عَلَيْهِ شُهَدَاء فَلاَ تَخْشَوُاْ النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلاً وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ ﴿٤٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ enzelnât tevrâte fîhâ huden ve nûr(nûrun), yahkumu bihân nebiyyûnellezîne eslemû lillezîne hâdû ver rabbâniyyûne vel ahbâru bimâstuhfizû min kitâbillâhi ve kânû aleyhi şuhedâe, fe lâ tahşevûn nâse vahşevni ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlâ(kalîlen) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul kâfirûn(kâfirûne).

İçinde hidayet ve nur olan Tevrat'ı da Biz indirdik. Hakka teslim olmuş peygamberler, Yahudiler hakkında onunla hükmederlerdi. Allah erleri ile âlimler de onunla hükmederlerdi; çünkü onlar da Allah'ın kitabını korumakla görevliydiler ve onun hak kitap olduğuna şahit idiler. Siz de insanlardan korkmayın, Benden korkun; üç beş kuruş için Benim âyetlerimi satıvermeyin. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir.

وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالأَنفَ بِالأَنفِ وَالأُذُنَ بِالأُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ فَمَن تَصَدَّقَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَّهُ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿٤٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ketebnâ aleyhim fîhâ ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel uzune bil uzuni ves sinne bis sinni vel curûha kısâs(kısâsun) fe men tesaddeka bihî fe huve keffâratun lehu ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).

Tevrat'ta Biz onlara 'Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş-yaralar böylece kısas olunur' diye yazdık. Fakat kim kendi hakkını bağışlarsa, bu onun için bir kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin tâ kendileridir.

وَقَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِم بِعَيسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَآتَيْنَاهُ الإِنجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ ﴿٤٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kaffeynâ alâ âsârihim bi îsâbni meryeme musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve âteynâhul incîle fîhi huden ve nûrun ve musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve huden ve mev’ızeten muttekîn(muttekîne).

Sonra o peygamberlerin izleri üzerinde Meryem oğlu İsa'yı, kendisinden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona da, içinde hidayet ve nur olan İncil'i, kendisinden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve takvâ sahipleri için bir hidayet rehberi ve öğüt olarak verdik.

وَلْيَحْكُمْ أَهْلُ الإِنجِيلِ بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فِيهِ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿٤٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Velyahkum ehlul incîli bimâ enzelallâhu fîhi ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul fâsıkûn(fâsıkûne).

İncil ehli de Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsin. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar yoldan çıkmış fasıkların tâ kendileridir.

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا وَلَوْ شَاء اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَكِن لِّيَبْلُوَكُمْ فِي مَآ آتَاكُم فَاسْتَبِقُوا الخَيْرَاتِ إِلَى الله مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٤٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı musaddıkan limâ beyne yedeyhi minel kitâbi ve muheyminen aleyhi fahkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum ammâ câeke minel hakk(hakkı) li kullin cealnâ minkum şir’aten ve minhâcâ(minhâcen) ve lev şâallâhu le cealekum ummeten vâhıdeten ve lâkin li yebluvekum fî mâ âtâkum festebikûl hayrât(hayrâti) ilâllâhi merciukum cemîan fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).

Sana da, ondan önceki kitapları tasdik edici ve onları gözetici olarak kitabı hak ile indirdik. Onun için, sen de Allah'ın indirdiğiyle hükmet; sana gelmiş olan haktan sonra artık onların heveslerine uyma. Herbiriniz için Biz bir şeriat ve bir yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak verdikleriyle sizi sınamak için ümmetlere ayırmıştır; siz de hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır; anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri O size bildirecektir.

وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللّهُ أَن يُصِيبَهُم بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ ﴿٤٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enıhkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum vahzerhum en yeftinûke an ba’dı mâ enzelallâhu ileyke fe in tevellev fa’lem ennemâ yurîdullâhu en yusîbehum bi ba’dı zunûbihim ve inne kesîran minen nâsi le fâsıkûn(fâsıkûne).

Sana şunu da bildirdik: Onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların heveslerine uyma. Dikkat et, seni şaşırtıp da Allah'ın indirdiklerinin bir kısmından caydırmasınlar. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belâya uğratmak istiyordur. Gerçekten de insanlardan birçoğu Allah'a itaatten çıkmış kimselerdir.

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ ﴿٥٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe hukmel câhiliyyeti yebgûn(yebgûne) ve men ahsenu minallâhi hukmen li kavmin yûkınûn(yûkınûne).

Yoksa onlar cahiliyet devrinin hükmünü mü arıyorlar? Fakat kesin bir bilgi ve inançla iman edenler için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim var?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ ﴿٥١﴾

5/MÂİDE SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).

Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirinin velisidir. Sizden onları veli edinen, onlardan olur. Allah ise zalimler güruhuna yol göstermez.

فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَن تُصِيبَنَا دَآئِرَةٌ فَعَسَى اللّهُ أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُواْ عَلَى مَا أَسَرُّواْ فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ ﴿٥٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe terâllezîne fî kulûbihim maradun yusâriûne fîhim yekûlûne nahşâ en tusîbenâ dâireh(dâiretun) fe asâllâhu en ye’tiye bil fethi ev emrin min indihî fe yusbihû alâ mâ eserrû fî enfusihim nâdimîn(nâdimîne).

Kalplerinde hastalık bulunanların, 'Başımıza bir felâket gelmesinden korkuyoruz' diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Fakat bakarsın, Allah size bir fetih nasip eder veya kendi katından bir iş ortaya çıkarır da onlar gönüllerinde sakladıkları şey için pişman oluverirler.

وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُواْ أَهَؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمُواْ بِاللّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ إِنَّهُمْ لَمَعَكُمْ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَأَصْبَحُواْ خَاسِرِينَ ﴿٥٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlullezîne âmenû e hâulâillezîne aksemû billâhi cehde eymânihim innehum le meakum, habitat a’mâluhum fe asbahû hâsirîn(hâsirîne).

O zaman mü'minler de 'Şunlar değil miydi bizimle beraber olduklarına dair var güçleriyle yemin edenler?' derler. Onların bütün işledikleri boşa çıkmış, böylece hüsrana düşmüşlerdir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ ﴿٥٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâu vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar Allah'ı sever. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetlidirler; Allah yolunda cihad ederler; dil uzatanın kınamasından da korkmazlar. Bu Allah'ın lütfudur ki, dilediğine verir. Allah ise lütuf ve keremi pek geniş olan ve herşeyi hakkıyla bilendir.

إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ ﴿٥٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ veliyyukumullâhu ve resûluhu vellezîne âmenûllezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum râkıûn(râkıûne).

Sizin veliniz ancak Allah'tır, Resulüdür, bir de namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, Allah huzurunda eğilen mü'minlerdir.

وَمَن يَتَوَلَّ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ فَإِنَّ حِزْبَ اللّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ ﴿٥٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yetevellallâhe ve resûlehu vellezîne âmenû fe inne hızbellâhi humul gâlibûn(gâlibûne).

Kim Allah'ı, Resulünü ve iman edenleri veli edinirse, hiç kuşkusuz üstün gelecek olan, Allah'ın taraftarlarıdır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَكُمْ هُزُوًا وَلَعِبًا مِّنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ أَوْلِيَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٥٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûllezînettehazû dînekum huzuven ve leiben min ellezîne ûtûl kitâbe min kablikum vel kuffâra evliyâe, vettekûllâhe in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan sizin dininizi oyun ve eğlence edinenler ile kâfirleri kendinize veli tutmayın. Eğer mü'min iseniz Allah'tan korkun.

وَإِذَا نَادَيْتُمْ إِلَى الصَّلاَةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْقِلُونَ ﴿٥٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ nâdeytum ilâs salâtittehazûhâ huzuven ve leibâ(leiben) zâlike bi ennehum kavmun lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Siz namaz için ezan okuduğunuzda, onlar bunu eğlence ve oyun edinirler; çünkü onlar akılları ermeyen bir güruhtur.

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنقِمُونَ مِنَّا إِلاَّ أَنْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلُ وَأَنَّ أَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ ﴿٥٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yâ ehlel kitâbi hel tenkımûne minnâ illâ en âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile min kablu ve enne ekserekum fâsıkûn(fâsıkûne).

De ki: Ey Kitap Ehli! Bizden hoşlanmayışınızın şundan başka bir sebebi mi var: Biz Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inanıyoruz; siz ise çoğunlukla yoldan çıkmış kimselersiniz.

قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَلِكَ مَثُوبَةً عِندَ اللّهِ مَن لَّعَنَهُ اللّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ أُوْلَئِكَ شَرٌّ مَّكَاناً وَأَضَلُّ عَن سَوَاء السَّبِيلِ ﴿٦٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul hel unebbiukum bi şerrin min zâlike mesûbeten indallâh(indallâhi) men leanehullâhu ve gadıbe aleyhi ve ceale min humul kıradete vel hanâzîre ve abedet tâgût(tâgûte) ulâike şerrun mekânen ve edallu an sevâis sebîl(sebîli).

'Allah'tan bir ceza olarak bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi?' de. 'Allah'ın lânet ettiği, gazabına uğrattığı, kimini de maymuna ve hınzıra çevirdiği, tâğuta kulluk edenler en kötü bir mevkidedirler; onlar dosdoğru yoldan sapmışlardır.'

وَإِذَا جَآؤُوكُمْ قَالُوَاْ آمَنَّا وَقَد دَّخَلُواْ بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُواْ بِهِ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُواْ يَكْتُمُونَ ﴿٦١﴾

5/MÂİDE SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ câukum kâlû âmennâ ve kad dehalû bil kufri ve hum kad haracû bihî, vallâhu a’lemu bimâ kânû yektumûn(yektumûne).

Sana geldikleri zaman 'İnandık' derler; oysa yanına kâfir girmiş, oradan kâfir çıkmışlardır. Allah ise onların saklamakta olduklarını pek iyi bilir.

وَتَرَى كَثِيرًا مِّنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٦٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve terâ kesîran minhum yusâriûne fîl ismi vel udvâni ve eklihimus suht(suhti) lebi’se mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Onlardan birçoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yemekte yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kadar da kötü birşeydir!

لَوْلاَ يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ الإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ ﴿٦٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lev lâ yenhâhumur rabbaniyyûne vel ahbâru an kavlihimul isme ve eklihimus suht(suhti) lebi’se mâ kânû yasneûn(yasneûne).

Mürşid ve âlimlerinin, onları günah sözden ve haram yemekten alıkoymaları gerekmez miydi? İşleyip durdukları ne kötü birşeydir!

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُواْ بِمَا قَالُواْ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاء وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ كُلَّمَا أَوْقَدُواْ نَارًا لِّلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللّهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَادًا وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ ﴿٦٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûleh(maglûletun) gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâû ve le yezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrâ(kufren) ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehâllâhu ve yes’avne fîl ardı fesâda(fesâden) vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn(mufsidîne).

Yahudiler bir de 'Allah'ın eli sıkıdır' dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Allah'ın iki eli de açıktır; nasıl dilerse öylece bağışlar. Rabbinden sana indirilenler, onların azgınlığını ve inkârını daha pek çok arttıracaktır. Biz ise onların arasına, kıyamete kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve kin bıraktık. Onlar ne zaman bir savaş ateşi körüklemek istedilerse, Allah onu söndürdü. Onlar dünyada hep fesat çıkarmaya uğraşırlar. Fakat Allah fesatçıları hiç sevmez.

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ آمَنُواْ وَاتَّقَوْاْ لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلأدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ ﴿٦٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev enne ehlel kitâbi âmenû vettekav le keffernâ anhum seyyiâtihim ve le edhalnâhum cennâtin naîm(naîmi).

Eğer Kitap Ehli de iman etmiş ve sakınmış olsa idi, Biz onların günahlarını örter ve kendilerini nimetlerle dolu Cennetlere yerleştirirdik.

وَلَوْ أَنَّهُمْ أَقَامُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيهِم مِّن رَّبِّهِمْ لأكَلُواْ مِن فَوْقِهِمْ وَمِن تَحْتِ أَرْجُلِهِم مِّنْهُمْ أُمَّةٌ مُّقْتَصِدَةٌ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ سَاء مَا يَعْمَلُونَ ﴿٦٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev ennehum ekâmût tevrâte vel incîle ve mâ unzile ileyhim min rabbihim le ekelû min fevkıhim ve min tahti erculihim. Minhum ummetun muktesıdeh(muktesıdetun) ve kesîrun minhum sâe mâ ya’melûn(ya’melûne).

Eğer onlar Tevrat'ın, İncil'in ve Rablerinden onlara indirilmiş olan şeylerin hakkını verselerdi, başlarının üzerinden ve ayaklarının altından nimetlerle besleneceklerdi. Gerçi onlardan orta yolda olanlar da vardır; birçoğunun yapmakta olduğu ise pek kötü birşeydir.

يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ ﴿٦٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâr resûlu bellıg mâ unzile ileyke min rabbike ve in lem tef’al fe mâ bellagte risâletehu vallâhu ya’sımuke minen nâs(nâsi) innallâhe lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).

Ey Peygamber, sana Rabbinden indirileni tebliğ et. Bunu yapmazsan, elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz ki Allah kâfirler güruhuna yol göstermez.

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّىَ تُقِيمُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا فَلاَ تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ ﴿٦٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrâ(kufrân), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne).

De ki: Ey Kitap Ehli! Siz Tevrat'ın, İncil'in ve Rabbinizden size indirilenin hakkını vermedikçe hiçbir esasa dayanmış olmazsınız. Rabbinden sana indirilen, onların pek çoğunun azgınlık ve inkârını daha pek çok arttıracaktır. Artık o kâfirler güruhu için tasalanma.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالصَّابِؤُونَ وَالنَّصَارَى مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وعَمِلَ صَالِحًا فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٦٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ves sâbiûne ven nasâra men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

İman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder ve güzel işler yaparsa, onların Rableri katında ödülleri vardır. Artık ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar.

لَقَدْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَأَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ رُسُلاً كُلَّمَا جَاءهُمْ رَسُولٌ بِمَا لاَ تَهْوَى أَنْفُسُهُمْ فَرِيقًا كَذَّبُواْ وَفَرِيقًا يَقْتُلُونَ ﴿٧٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad ehaznâ mîsâka benî isrâîle ve erselnâ ileyhim rusulâ(rusulen) kullemâ câehum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusuhum ferîkan kezzebû ve ferîkan yaktulûn(yaktulûne).

And olsun, Biz İsrailoğullarından ahit aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Fakat ne zaman onlara bir peygamber hoşlanmadıkları birşey getirecek olsa, bir kısmını yalanlıyor, bir kısmını da öldürüyorlardı.

وَحَسِبُواْ أَلاَّ تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُواْ وَصَمُّواْ ثُمَّ تَابَ اللّهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُواْ وَصَمُّواْ كَثِيرٌ مِّنْهُمْ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ ﴿٧١﴾

5/MÂİDE SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hasibû ellâ tekûne fitnetun fe amû ve sammû summe tâballâhu aleyhim summe amû ve sammû kesîrun minhum vallâhu basîrun bimâ ya’melûn(ya’melûne).

Onlar başlarına bir belâ gelmeyecek sandılar da körleşip sağırlaştılar. Sonra Allah onların tevbelerini kabul etti. Sonra da birçokları yine körleşip sağırlaştı. Allah ise onların yapmakta olduklarını görüyor.

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُواْ اللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ إِنَّهُ مَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّهُ عَلَيهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ ﴿٧٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad keferellezîne kâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) ve kâlel mesîhu yâ benî isrâîla’budûllâhe rabbî ve rabbekum innehu men yuşrik billâhi fe kad harramallâhu aleyhil cennete ve me’vâhun nâr(nâru) ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin).

'Allah Meryem oğlu Mesih'in kendisidir' diyenler kâfir oldular. Halbuki Mesih onlara, 'Ey İsrailoğulları,' demişti. 'Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa Allah ona Cenneti haram kılar; onun varacağı yer ateştir. Zalimlerin ise hiçbir yardımcısı olmaz.'

لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ ثَالِثُ ثَلاَثَةٍ وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلاَّ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَإِن لَّمْ يَنتَهُواْ عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٧٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad keferellezîne kâlû innallâhe sâlisu selâsetin ve mâ min ilâhin illâ ilâhun vâhid(vâhidun) ve in lem yentehû ammâ yekûlûne le yemessennellezîne keferû minhum azâbun elîm(elîmun).

'Allah üçün üçüncüsüdür' diyenler kâfir oldular. Oysa tek bir Tanrıdan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer bu söylediklerinden vazgeçmezlerse, onların kâfir olanlarına acı bir azap dokunacaktır.

أَفَلاَ يَتُوبُونَ إِلَى اللّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٧٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe lâ yetûbûne ilâllâhi ve yestagfirûnehu vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

Hâlâ Allah'a dönüp de bağışlanmalarını istemeyecekler mi? Oysa Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

مَّا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ وَأُمُّهُ صِدِّيقَةٌ كَانَا يَأْكُلاَنِ الطَّعَامَ انظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الآيَاتِ ثُمَّ انظُرْ أَنَّى يُؤْفَكُونَ ﴿٧٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâl mesîhubnu meryeme illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nubeyyinu lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne).

Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmişti. Onun annesi ise dosdoğru ve iffetli bir hanımdı. İkisi de yiyip içerdi. Bir onlara âyetleri nasıl açıkladığımıza bak, bir de onların nasıl yüz çevirdiklerine!

قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا وَاللّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٧٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul e ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yemliku lekum darran ve lâ nef’â(nef’an) vallâhu huves semîul alîm(alîmu).

De ki: Allah'ı bırakıp da size ne zararı, ne de faydası dokunmayan şeylere mi kulluk ediyorsunuz? Oysa Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir.

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لاَ تَغْلُواْ فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلاَ تَتَّبِعُواْ أَهْوَاء قَوْمٍ قَدْ ضَلُّواْ مِن قَبْلُ وَأَضَلُّواْ كَثِيرًا وَضَلُّواْ عَن سَوَاء السَّبِيلِ ﴿٧٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yâ ehlel kitâbi, lâ taglû fî dînikum gayral hakkı ve lâ tettebiû ehvâe kavmin kad dallû min kablu ve edallû kesîren ve dallû an sevâis sebîl(sebîli).

De ki: Ey Kitap Ehli! Dininizde haktan uzaklaşıp da aşırılığa kaçmayın. Daha önce sapmış, pek çoklarını saptırmış ve yolun doğrusundan ayrılmış bir topluluğun heveslerine uymayın.

لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ذَلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ ﴿٧٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Luinellezîne keferû min benî isrâîle alâ lisâni dâvude ve îsâbni meryem(meryeme) zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne).

İsrailoğullarından kâfir olanlar, hem Davud'un, hem de Meryem oğlu İsa'nın diliyle lânetlendiler. Bunun sebebi de onların isyan etmiş olmaları ve hadlerini aşıp durmalarıydı.

كَانُواْ لاَ يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ ﴿٧٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kânû lâ yetenâhevne an munkerin fealûhu lebi’se mâ kânû yef’alûn(yef’alûne).

Onlar kötülük işlediklerinde birbirlerini bundan alıkoymazlardı. Ne kötü birşeydi işleyip durdukları!

تَرَى كَثِيرًا مِّنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنفُسُهُمْ أَن سَخِطَ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ ﴿٨٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Terâ kesîran minhum yetevellevnellezîne keferû le bi’se mâ kaddemet lehum enfusuhum en sehıtallâhu aleyhim ve fîl azâbi hum hâlidûn(hâlidûne).

Onlardan birçoğunun kâfirleri veli edindiklerini görürsün. Kendi elleriyle Allah'ın gazabını davet etmeleri ne kötü birşeydir! Onlar azapta sürekli kalacaklardır.

وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِالله والنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاء وَلَكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ ﴿٨١﴾

5/MÂİDE SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev kânû yu’minûne billâhi ven nebiyyi ve mâ unzile ileyhi mâttehazûhum evliyâe ve lâkinne kesîren minhum fâsikûn(fâsikûne).

Eğer onlar Allah'a, Peygambere ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, kâfirleri veli edinmezlerdi; lâkin onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَّوَدَّةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ قَالُوَاْ إِنَّا نَصَارَى ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ ﴿٨٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): Le tecidenne eşedden nâsi adâveten lillezîne âmenûl yehûde vellezîne eşrakû, ve le tecidenne akrabehum meveddeten lillezîne âmenûllezîne kâlû innâ nasârâ zâlike bi enne minhum kıssîsîne ve ruhbânen ve ennehum lâ yestekbirûn(yestekbirûne).

İman edenlere düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve Allah'a ortak koşanları bulacaksın. İman edenlere sevgide insanların en yakını olarak da 'Biz Hıristiyanız' diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır ki, bunlar büyüklük taslamazlar.

وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ ﴿٨٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ semiû mâ unzile ilâr resûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arafû minel hakk(hakkı), yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne).

Peygambere indirileni işittiklerinde, âşinâ oldukları haktan dolayı gözlerinin yaşla dolduğunu görürsün. 'Ey Rabbimiz, iman ettik,' derler. 'Sen de bizi hakka şahitlik edenlerle beraber yaz.

وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبَّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ ﴿٨٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-84. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ lenâ lâ nu’minu billâhi ve mâ câenâ minel hakkı ve natmeu en yudhılenâ rabbunâ meal kavmis sâlihîn(sâlihîne).

'Rabbimizin bizi iyi ve hayırlı kullar arasına katması için can atarken, Allah'a ve haktan bize gelene niçin iman etmeyelim?'

فَأَثَابَهُمُ اللّهُ بِمَا قَالُواْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ جَزَاء الْمُحْسِنِينَ ﴿٨٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-85. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe esâbehumullâhu bimâ kâlû cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlike cezâûl muhsinîn(muhsinîne).

Bu söylediklerine karşılık, Allah da onları, içinde ebediyen kalacakları, altlarından ırmaklar akan Cennetlerle ödüllendirdi. İyilik yapan ve iyi kulluk edenlerin karşılığı işte budur.

وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ﴿٨٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-86. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbul cahîm(cahîmi).

İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise Cehennem ehlidir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحَرِّمُواْ طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ ﴿٨٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-87. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tuharrimû tayyibâti mâ ehallallâhu lekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhibbul mu’tedîn(mu’tedîne).

Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri kendinize haram ederek haddi aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.

وَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ حَلاَلاً طَيِّبًا وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِيَ أَنتُم بِهِ مُؤْمِنُونَ ﴿٨٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-88. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kulû mimmâ razakakumullâhu halâlen tayyiben vettekûllâhellezî entum bihî mu’minûn(mu’minûne).

Allah'ın sizi rızıklandırdığı helâl ve temiz nimetlerden yiyin. Bir de, kendisine iman ettiğiniz Allah'a karşı gelmekten sakının.

لاَ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُواْ أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٨٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-89. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâratuhu it’âmu aşerati mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâratu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Allah sizi yeminlerinizdeki yanılmadan sorumlu tutmaz; fakat bilerek edip de sorumluluğu altına girdiğiniz yeminlerin hesabını sizden sorar. Böyle bir yemini bozmanın kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. İşte bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinize sahip çıkın. Şükretmeniz için Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٩٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-90. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû innemâl hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey iman edenler! İçki, kumar, sunaklar ve zarlar şeytan işi birer pislikten başka birşey değildir; bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.

إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ ﴿٩١﴾

5/MÂİDE SURESİ-91. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ yurîduş şeytânu en yûkia beynekumul adâvete vel bagdâe fîl hamri vel meysiri ve yasuddekum an zikrillâhi ve anis salâti, fe hel entum muntehûn(muntehûne).

Hiç kuşku yok ki, şeytan içki ve kumarla aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bundan vazgeçersiniz, değil mi?

وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَاحْذَرُواْ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُواْ أَنَّمَا عَلَى رَسُولِنَا الْبَلاَغُ الْمُبِينُ ﴿٩٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-92. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve atîûlllâhe ve atîûr resûle vahzerû, fe in tevelleytum fa’lemû ennemâ alâ resûlinâl belâgul mubîn(mubînu).

Allah'a da itaat edin, Peygambere de itaat edin; onlara karşı gelmekten kaçının. Eğer yüz çevirecek olursanız şunu bilin ki, Peygambere düşen, açıkça bildirmekten ibarettir.

لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُواْ إِذَا مَا اتَّقَواْ وَّآمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَواْ وَّآمَنُواْ ثُمَّ اتَّقَواْ وَّأَحْسَنُواْ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ ﴿٩٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-93. AYET (Meâlleri Kıyasla): Leyse alâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cunâhun fîmâ taimû izâ mâttekav ve âmenû ve amilûs sâlihâti summettekav ve âmenû summettekav ve ahsenû vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne).

İman edip güzel işler yapanlar, bundan böyle haramdan sakınıp iman ederek güzel işler yaptıkları, sonra takvâlarında ve imanlarında sebat ettikleri, sonra da takvâlarını daha da güzelleştirerek iyilik yaptıkları takdirde, daha önce tatmış oldukları şeylerden dolayı onlara bir günah yoktur. Çünkü Allah iyilik yapan ve iyi kulluk edenleri sever.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّهُ بِشَيْءٍ مِّنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّهُ مَن يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ فَمَنِ اعْتَدَى بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٩٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-94. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû le yebluvennekumullâhu bi şey’in mines saydı tenâluhu eydîkum ve rimâhukum li ya’lemallâhu men yahâfuhu bil gayb(gaybi), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun).

Ey iman edenler! Görmediği halde Allah'tan korkanları ayırt etmek için, Allah sizi, elinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla sınayacak. Bundan sonra kim bu hükümleri çiğnerse, onun için acı bir azap vardır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْتُلُواْ الصَّيْدَ وَأَنتُمْ حُرُمٌ وَمَن قَتَلَهُ مِنكُم مُّتَعَمِّدًا فَجَزَاء مِّثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَو عَدْلُ ذَلِكَ صِيَامًا لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ عَفَا اللّهُ عَمَّا سَلَف وَمَنْ عَادَ فَيَنتَقِمُ اللّهُ مِنْهُ وَاللّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ ﴿٩٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-95. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ taktulûs sayde ve entum hurum(hurumun) ve men katelehu minkum muteammiden fe cezâun mislu mâ katele minen neami yahkumu bihî zevâ adlin minkum hedyen bâligal ka’beti ev keffâratun taâmu mesâkîne ev adlu zâlike siyâmen li yezûka vebâle emrihî afâllâhu amma selef(selefe) ve men âde fe yentakimullâhu minhu vallâhu azîzun zûntikâm(zûntikâmin).

Ey iman edenler! İhramda iken avlanmayın. İçinizden kim ihramlı iken bilerek av hayvanı öldürürse, onun cezası, Kâbe'ye gönderilerek orada kurban edilmek üzere, öldürdüğünün misli bir davardır ki, bu da sizden iki âdil kişi tarafından hükme bağlanır; veya yoksulları doyurmak şeklinde bir kefaret yahut ona denk gelecek şekilde oruç tutmaktır-tâ ki, yaptığı işin vebalini tatsın. Geçmişte kalanı ise Allah affetmiştir. Fakat kim tekrar eskiye dönerse, Allah bunun öcünü ondan alır. Çünkü Allah'ın kudreti herşeye üstündür; O kötülükleri cezasız bırakmaz.

أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِيَ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٩٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-96. AYET (Meâlleri Kıyasla): Uhille lekum saydul bahri ve taâmuhu metâan lekum ve lis seyyârah(seyyârati), ve hurrime aleykum saydul berri mâ dumtum hurumâ(hurumen) vettekullâhellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

Deniz avı ve yiyeceği, hem sizin, hem de yolcuların yararlanması için, size helâl kılındı. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz sürece size haram kılınmıştır. Huzurunda toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten sakının.

جَعَلَ اللّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلاَئِدَ ذَلِكَ لِتَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَأَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿٩٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-97. AYET (Meâlleri Kıyasla): Cealallâhul ka’betel beytel harâme kıyâmen lin nâsi veş şehral harâme vel hedye vel kalâid(kalâide) zâlike li ta’lemû ennellâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve ma fîl ardı ve ennellâhe bikulli şey’in alîm(alîmun).

Hürmetli Beyt olan Kâbe'yi, haccın yapıldığı haram ayı, gerdanlıklı ve gerdanlıksız kurbanları, Allah insanların din ve dünyalarına bir dayanak yaptı. Böylece siz de bilmiş olursunuz ki, Allah gökte olanı da bilir, yerde olanı da; çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilendir.

اعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ وَأَنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٩٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-98. AYET (Meâlleri Kıyasla): I’lemû ennellâhe şedîdul ikâbi ve ennellâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Bilin ki Allah'ın cezası pek şiddetlidir; Allah, aynı zamanda çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

مَّا عَلَى الرَّسُولِ إِلاَّ الْبَلاَغُ وَاللّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ ﴿٩٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-99. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ alâr resûli illâl belâgu vallâhu ya’lemu mâ tubdûne ve mâ tektumûn(tektumûne).

Peygambere düşen, ancak bildirmekten ibarettir. Allah ise sizin açığa vurduğunuzu da bilir, gizlediğinizi de.

قُل لاَّ يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُواْ اللّهَ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٠٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-100. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul lâ yestevîl habîsu vet tayyibu ve lev a’cebeke kesretul habîs(habîsi), fettekullâhe yâ ulîl elbâbi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

De ki: Pis olan ile temiz olan bir olmaz-pis olan şeyin çokluğu sizin hoşunuza gitse bile. Onun için, Allah'tan sakının, ey selim akıl sahipleri, tâ ki kurtuluşa eresiniz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَسْأَلُواْ عَنْ أَشْيَاء إِن تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِن تَسْأَلُواْ عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللّهُ عَنْهَا وَاللّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ ﴿١٠١﴾

5/MÂİDE SURESİ-101. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tes’elû an eşyâe in tubde lekum tesu’kum, ve in tes’elû anhâ hîne yunezzelul kur’ânu tubde lekum afâllâhu anhâ vallâhu gafûrun hâlîm(hâlîmun).

Ey iman edenler! Açıklandığı takdirde sizi üzecek şeyleri sormayın. Kur'ân'ın indiği sırada soracak olursanız, o da size açıklanıverir; oysa Allah onu sizden affetmiştir. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, kullarına müsamahası pek geniştir.

قَدْ سَأَلَهَا قَوْمٌ مِّن قَبْلِكُمْ ثُمَّ أَصْبَحُواْ بِهَا كَافِرِينَ ﴿١٠٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-102. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kad seelehâ kavmun min kablikum summe asbahû bihâ kâfirîn(kâfirîne).

Sizden önce bir topluluk böyle şeyleri sormuş, sonra da sordukları şeyler yüzünden kâfir olmuştu.

مَا جَعَلَ اللّهُ مِن بَحِيرَةٍ وَلاَ سَآئِبَةٍ وَلاَ وَصِيلَةٍ وَلاَ حَامٍ وَلَكِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ وَأَكْثَرُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ ﴿١٠٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-103. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ cealallâhu min bahîratin ve lâ sâibetin ve lâ vasîletin ve lâ hâmin ve lâkinnellezîne keferû yefterûne alâllâhi kezib(kezibe) ve ekseruhum lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Bahîre, sâibe, vasîle ve hâm'ı Allah size bildirmiş değildir; kâfirler Allah adına yalan uyduruyorlar. Zaten onların çoğunun aklı ermez.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُواْ حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ شَيْئًا وَلاَ يَهْتَدُونَ ﴿١٠٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-104. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve ilâr resûlî kâlû hasbunâ mâ vecednâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’lemûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).

Onlara 'Allah'ın indirdiğine ve Peygambere gelin' dendiğinde, 'Atalarımızdan gördüğümüz şey bize yeter' derler. Ya onların ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler ise?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ عَلَيْكُمْ أَنفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٠٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-105. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izâhtedeytum, ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe, sapıtanlar size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır; yapmakta olduklarınızı O size haber verir.

يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ حِينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ أَوْ آخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ إِنْ أَنتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الأَرْضِ فَأَصَابَتْكُم مُّصِيبَةُ الْمَوْتِ تَحْبِسُونَهُمَا مِن بَعْدِ الصَّلاَةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّهِ إِنِ ارْتَبْتُمْ لاَ نَشْتَرِي بِهِ ثَمَنًا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى وَلاَ نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّهِ إِنَّا إِذًا لَّمِنَ الآثِمِينَ ﴿١٠٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-106. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû şehâdetu beynikum izâ hadara ehadekumul mevtu hînel vasiyyetisnâni zevâ adlin minkum ev âharâni min gayrikum in entum darabtum fîl ardı fe esâbetkum musîbetul mevt(mevti) tahbisûnehumâ min ba’dis salâti fe yuksîmâni billâhi in irtebtum lâ neşterî bihî semenen ve lev kâne zâ kurbâ ve lâ nektumu şehâdetallâhi innâ izen le minel âsimîn(âsimîne).

Ey iman edenler! Sizden birine ölüm gelip çattığında, vasiyet ederken, aranızdaki şahitliği, sizden adalet sahibi iki kişi ile yerine getirin. Yahut yolculuğa çıktığınızda ölüm musibeti başınıza gelirse, sizden olmayanlardan iki şahit bulursunuz. Onlardan kuşkulanırsanız, namazdan sonra onları alıkoyun ve 'Akrabamız bile söz konusu olsa, yeminimizi hiçbir menfaat karşılığında değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın emaneti olan şahitliği gizlemeyeceğiz; bunu yaparsak günahkârlardan oluruz' diye Allah adına yemin ettirin.

فَإِنْ عُثِرَ عَلَى أَنَّهُمَا اسْتَحَقَّا إِثْمًا فَآخَرَانِ يِقُومَانُ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذِينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الأَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّهِ لَشَهَادَتُنَا أَحَقُّ مِن شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَا إِنَّا إِذًا لَّمِنَ الظَّالِمِينَ ﴿١٠٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-107. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe in usire alâ ennehumâstehakkâ ismen fe âharâni yekûmâni makâmehumâ minellezînestehakka aleyhimul evleyâni fe yuksîmâni billâhi le şehâdetunâ ehakku min şehâdetihimâ ve mâ’tedeynâ, innâ izen le minez zâlimîn(zâlimîne).

Bu şahitlerin yalan günahını işledikleri ortaya çıkarsa, hakları yenen ölü yakınlarından iki kişi onların yerini alsın ve 'Bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik; edersek zalimlerden oluruz' diye Allah'a yemin ettirin.

ذَلِكَ أَدْنَى أَن يَأْتُواْ بِالشَّهَادَةِ عَلَى وَجْهِهَا أَوْ يَخَافُواْ أَن تُرَدَّ أَيْمَانٌ بَعْدَ أَيْمَانِهِمْ وَاتَّقُوا اللّهَ وَاسْمَعُواْ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ ﴿١٠٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-108. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike ednâ en ye’tû biş şehâdeti alâ vechihâ ev yehâfû en turadde eymânun ba’de eymânihim vettekûllâhe vesmeû vallâhu lâ yehdil kavmel fâsikîn(fâsikîne).

Bu usul, onların şahitliği hakkıyla yapmaları veya kendi yeminlerinden sonra başkalarının yeminlerine başvurulacağından korkmaları için daha uygundur. Allah'tan korkun ve kulak verin. Çünkü Allah fasıklar güruhuna yol göstermez.

يَوْمَ يَجْمَعُ اللّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ قَالُواْ لاَ عِلْمَ لَنَا إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ ﴿١٠٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-109. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yecmeullâhur rusule fe yekûlu mâzâ ucibtum kâlû lâ ilme lenâ inneke ente allâmul guyûb(guyûbi).

Peygamberleri huzurunda topladığı gün, Allah onlara 'Ne cevap aldınız?' diye sorar. Onlar 'Biz bilmiyoruz,' derler. 'Görünmeyenleri ve gizlilikleri bilen ancak Sensin.'

إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِئُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿١١٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-110. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâlellâhu yâ îsâbne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehlâ(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil beyyinâti fe kâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).

O zaman Allah, Meryem oğlu İsa'ya 'Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla,' buyurur. 'Hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim. Sen beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşurdun. Hani Ben sana okuma yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani Benim iznimle çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerdin de, Benim iznimle o bir kuş oluverirdi. Yine Benim iznimle anadan doğma körlerin gözlerini açar, abraşı iyileştirirdin. Yine Benim iznimle ölüleri diriltirdin. Hani, sen İsrailoğullarına deliller getirdiğin ve onların kâfir olanları 'Bu düpedüz büyü' dedikleri zaman onların elinden seni kurtarmıştım.

وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُواْ بِي وَبِرَسُولِي قَالُوَاْ آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ ﴿١١١﴾

5/MÂİDE SURESİ-111. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz evhaytu ilâl havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).

Hani, Havarilere de 'Bana ve elçime iman edin' diye ilham etmiştim; onlar da 'İman ettik, şahit ol ki biz hakka teslim olmuş Müslümanlarız' demişlerdi.

إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَن يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء قَالَ اتَّقُواْ اللّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١١٢﴾

5/MÂİDE SURESİ-112. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâlel havâriyyûne yâ îsâbne meryeme hel yestetîu rabbuke en yunezzile aleynâ mâideten mines semâi kâlettekullâhe in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Hani Havariler 'Ey Meryem oğlu İsa,' demişlerdi. 'Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?' İsa ise 'Eğer mü'min iseniz Allah'tan korkun' demişti.

قَالُواْ نُرِيدُ أَن نَّأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ أَن قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِدِينَ ﴿١١٣﴾

5/MÂİDE SURESİ-113. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû nurîdu en ne’kule minhâ ve tetmainne kulûbunâ ve na’leme en kad sadaktenâ ve nekûne aleyhâ mineş şâhidîn(şâhidîne).

Onlar 'Biz o sofradan yemek istiyoruz,' dediler. 'Tâ ki kalplerimiz tatmin olsun, senin doğru söylediğini bilelim ve buna şahit olalım.'

قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ ﴿١١٤﴾

5/MÂİDE SURESİ-114. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle îsâbnu meryemellâhumme rabbenâ enzil aleynâ mâideten mines semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten minke, verzuknâ ve ente hayrur râzikîn(râzikîne).

Meryem oğlu İsa dedi ki: 'Ey Rabbimiz olan Allahım! Bize gökten bir sofra indir ki bizim evvel gelenlerimize ve sonra gelecek olanlarımıza bir bayram ve Senden bize bir âyet olsun. Bizi rızıklandır; çünkü Sen rızıklandıranların en hayırlısısın.'

قَالَ اللّهُ إِنِّي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْ فَمَن يَكْفُرْ بَعْدُ مِنكُمْ فَإِنِّي أُعَذِّبُهُ عَذَابًا لاَّ أُعَذِّبُهُ أَحَدًا مِّنَ الْعَالَمِينَ ﴿١١٥﴾

5/MÂİDE SURESİ-115. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlellâhu innî munezziluhâ aleykum, fe men yekfur ba’du minkum fe innî uazzibuhu azâben lâ uazzibuhû ehaden minel âlemîn(âlemîne).

Allah 'Ben onu size indireceğim,' buyurdu. 'Lâkin bundan sonra sizden nankörlük eden olursa, onu da, şimdiye kadar dünyada kimseye vermediğim bir azapla cezalandırırım.'

وَإِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنتَ قُلتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَهَيْنِ مِن دُونِ اللّهِ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ إِن كُنتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلاَ أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ ﴿١١٦﴾

5/MÂİDE SURESİ-116. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâlellâhu yâ îsâbne meryeme e ente kulte lin nâsittehizûnî ve ummiye ilâheyni min dûnillâh(dûnillâhi) kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ leyse lî bi hakk(hakkın) in kuntu kultuhu fe kad alimtehu, ta’lemû mâ fî nefsî ve lâ a’lemu mâ fî nefsike inneke ente allemul guyûb(guyûbi).

Peygamberleri huzurunda topladığı gün, Allah buyurur: 'Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara 'Beni ve annemi Allah'ın yanı sıra tanrı edinin' diyen sen misin?' İsa der ki: 'Sen her türlü noksandan ve ortaktan yücesin. Hakkım olmayan birşeyi söylemek bana yakışmaz. Ben böyle birşey demişsem, Sen zaten onu bilirsin. Sen benim gönlümde olanı bilirsin; ben ise Senin zâtında olanı bilemem. Görünmeyenleri ve gizlilikleri bilen Sensin.

مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلاَّ مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنتَ أَنتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَأَنتَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ﴿١١٧﴾

5/MÂİDE SURESİ-117. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ kultu lehum illâ mâ emertenî bihî eni’budûllâhe rabbî ve rabbekum, ve kuntu aleyhim şehîden mâ dumtu fîhim, fe lemmâ teveffeytenî kunte enter rakîbe aleyhim ve ente alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).

'Senin Bana emrettiğinden başkasını ben onlara söylemedim. 'Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin' dedim. Onlar arasında bulunduğum sürece ben onların şahidiydim. Sen beni öldürdükten sonra ise onlar üzerinde gözetleyici olan yalnız Sen idin. Çünkü Sen herşeyin şahidisin.

إِن تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبَادُكَ وَإِن تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿١١٨﴾

5/MÂİDE SURESİ-118. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn tuazzibhum fe innehum ibâduke, ve in tagfir lehum fe inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).

'Onlara azap edersen, onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz ki Sen kudreti herşeye üstün olan sonsuz hikmet sahibisin.'

قَالَ اللّهُ هَذَا يَوْمُ يَنفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿١١٩﴾

5/MÂİDE SURESİ-119. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlellâhu hâzâ yevmu yenfeus sâdikîne sıdkuhum, lehum cennâtun tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), radiyallâhu anhum ve radû anhu, zâlikel fevzul azîm(azîmu).

Allah buyurur ki: Bugün, doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür. Onlar için, ebediyen kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır. Allah onlardan razıdır, onlar Allah'tan. Bu ise pek büyük bir kazanç ve kurtuluştur.

لِلّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا فِيهِنَّ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٢٠﴾

5/MÂİDE SURESİ-120. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ fîhin(fîhinne) ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların egemenliği Allah'ındır. Onun gücü herşeye yeter.