Mekke döneminde inmiştir. 182 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “es-Sâffât” kelimesinden almıştır. Sâffât, sıra sıra dizilenler, saf saf duranlar demektir.


فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ ﴿١٦١﴾


SÂFFÂT SURESİ 161. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali

fe inne-kum ve mâ ta'budûne
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
fe o zaman, bundan sonra
inne-kum muhakkak ki siz
ve mâ ve şeyler
ta'budûne siz tapıyorsunuz

Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.

SÂFFÂT SURESİ 161. Ayeti Karşılaştırmalı Mealleri

(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.

Diyanet İşleri

Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz.

Abdulbaki Gölpınarlı

Sizler ve taptığınız şeyler!

Adem Uğur

Muhakkak ki siz ve tapındıklarınız,

Ahmed Hulusi

Siz ve taptıklarınız, hâlis kulları inançlarından ve düşüncelerinden ayıramazsınız.

Ahmet Tekin

Artık ne siz ne de taptıklarınız;

Ahmet Varol

Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.

Ali Bulaç

(Ey Mekke’liler), siz ve Allah’dan başka taptıklarınız,

Ali Fikri Yavuz

(161-16) 3 Sizler ve taptiginiz seyler, cehenneme girecek kimseden baskasini Allah'a karsi azdirici degilsiniz.

Bekir Sadak

(161-162-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, Cehennem'e girecek olanlar dışında, Allah'a karşı kimseyi azdıracak, baştan çıkartacak değilsiniz.

Celal Yıldırım

(161-163) Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.

Diyanet İşleri (eski)

(161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.

Diyanet Vakfi

Siz ve tapmakta olduklarınız,

Edip Yüksel

Çünkü siz ve taptıklarınız

Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü siz ve taptıklarınız,

Elmalılı (sadeleştirilmiş)

(161-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)

Ey inkârcılar! Ne siz ne de taptıklarınız.

Seyyid Kutub

Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.

Gültekin Onan

Ne siz, ne de tapmakda olduklarınız,

Hasan Basri Çantay

(161-162) Artık gerçekten siz ve tapmakta olduklarınız, siz (hiç kimseyi) O’na (Allah’a)karşı fitneye düşürecek kimseler değilsiniz!

Hayrat Neşriyat

Muhakkak ki sizler ve taptıklarınız,

İbni Kesir

çünkü ne siz (Allah'a iftirada bulunan)lar, ne de sizin taptıklarınız,

Muhammed Esed

(161-162) Artık şüphe yok ki, siz ve ibadet ettiğiniz şeyler O'na karşı (kimseyi) fitneye düşürücüler değilsinizdir.

Ömer Nasuhi Bilmen

Şüphesiz ki siz de taptıklarınız da,

Ömer Öngüt

Siz ve kulluk ettikleriniz.

Şaban Piriş

(161-163) "Ey müşrikler! Ne siz, ne de sizin Allah’tan başka ibadet ettikleriniz, -ille de cehenneme girmek isteyen kimseler hariç- Allah’a yönelmek isteyen herhangi bir kulu yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz."

Suat Yıldırım

(Ey inkârcılar) Ne siz, ne de taptıklarınız,

Süleyman Ateş

Artık siz de, tapmakta olduklarınız da,

Tefhim-ul Kuran

Siz de, taptıklarınız da,

Ümit Şimşek

Siz ve kulluk ettiğiniz şeyler,

Yaşar Nuri Öztürk

Ey inkârcılar! Ne siz, ne de taptıklarınız

Abdullah Parlıyan

(161-163) Sizler ve taptıklarınız, cehenneme girecek olandan başkasını kandırıp Allah'ın yolundan çıkaramazsınız.

Bayraktar Bayraklı

(161-163) (Ey inkârcılar!) Artık siz de, tapmakta olduklarınız da kimseyi Allah'a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız. Siz ancak cehenneme girecek kişiyi (azdırabilirsiniz).

Cemal Külünkoğlu

Artık siz de tapmakta olduklarınız da.

Kadri Çelik

Size gelince (ey müşrikler), siz ve sizin taptıklarınız,

Ali Ünal

Sizler ve taptığınız şeyler!

Harun Yıldırım

çünkü ne siz, ne de taptıklarınız;

Mustafa İslamoğlu

Artık siz de kulluk ettiğiniz/taptığınız şeyler de;

Sadık Türkmen

Siz ve kulluk ettikleriniz.

İlyas Yorulmaz

Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.

İmam İskender Ali Mihr