SÂFFÂT SURESİ 167. Ayeti
Mekke döneminde inmiştir. 182 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “es-Sâffât” kelimesinden almıştır. Sâffât, sıra sıra dizilenler, saf saf duranlar demektir.
وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ ﴿١٦٧﴾
SÂFFÂT SURESİ 167. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime | Türkçe karşılığı |
---|---|
ve in | ve sadece, ancak |
kânû | oldular |
le | elbette, mutlaka |
yekûlûne | derler, diyorlar |
Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.
SÂFFÂT SURESİ 167. Ayeti Karşılaştırmalı Mealleri
(167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.”
Diyanet İşleri
Ve kâfirler, gerçekten de diyorlardı.
Abdulbaki Gölpınarlı
Putperestler şöyle diyorlardı.
Adem Uğur
Muhakkak ki (o müşrikler) şöyle de diyorlardı:
Ahmed Hulusi
Müşrikler kesinkes diyorlardı.
Ahmet Tekin
Gerçi onlar kesin bir şekilde (şöyle) diyorlardı:
Ahmet Varol
Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
Ali Bulaç
Doğrusu (Peygamberin gelmesinden önce Mekke halkı) şöyle diyorlardı:
Ali Fikri Yavuz
(167-16) 9 Putperestler: «Oncekilerde oldugu gibi bizde de bir kitap olsaydi, Allah'in O'na icten baglanan kullari olurduk» derlerdi.
Bekir Sadak
(167-168-169) Her ne kadar müşrikler, «yanımızda öncekilerden kalma bir kitap bulunsaydı, elbette bizler, Allah'ın hâlis kullarından olurduk» dlyorlardıysa da,
Celal Yıldırım
(167-169) Putperestler: 'Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk' derlerdi.
Diyanet İşleri (eski)
(167-169) Putperestler: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah'ın ihlâslı kulları olurduk! diyorlardı.
Diyanet Vakfi
Diyorlardı ki,
Edip Yüksel
Ve gerçek, evvel şöyle diyorlardır:
Elmalılı Hamdi Yazır
Ve gerçek (şu ki, daha) önce şöyle diyorlardı:
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
(167-169) (Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
Putperestler şöyle diyorlardı.
Seyyid Kutub
Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
Gültekin Onan
Hakıykat (müşrikler evvelce) şu kat'î sözü söylüyorlardı :
Hasan Basri Çantay
(167-169) Ve (o müşrikler) doğrusu diyorlardı ki: 'Eğer şübhesiz bizim yanımızda(da) öncekiler(e verilenler)den bir kitab olsaydı, (biz de) elbette Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları olurduk.'
Hayrat Neşriyat
Onlar her ne kadar şöyle diyor idiyseler de;
İbni Kesir
Gerçek şu ki, o (hakikati inkar ede)nler her zaman şöyle derler:
Muhammed Esed
(167-169) Ve elbette ki, (kâfirler, evvelce) diyorlardı ki: «Eğer bizim yanımızda evvelkilerden bir kitap bulunmuş olsa idi. Elbette ki, biz Allah'ın ihlâsa nâil olmuş kullarından olur idik.»
Ömer Nasuhi Bilmen
Onlar diyorlardı ki:
Ömer Öngüt
Onlar, şöyle diyorlardı:
Şaban Piriş
(167-169) Müşrikler önceleri: "Eğer, derlerdi, daha önceki milletlere verilen kitap gibi bir kitap bizde de olsaydı, Biz de yalnız Allah’a ibadet eden halis kullarından olurduk."
Suat Yıldırım
Gerçi o(ortak koşa)nlar şöyle diyorlardı:
Süleyman Ateş
Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
Tefhim-ul Kuran
Onlar ise şöyle deyip duruyorlardı:
Ümit Şimşek
O inkârcılar şunu da söylüyorlardı:
Yaşar Nuri Öztürk
Gerçi o inkârcı puta tapanlar şöyle diyorlardı:
Abdullah Parlıyan
(167-169) Müşrikler, “Öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah'ın ihlaslı kulları olurduk!” diyorlardı.
Bayraktar Bayraklı
(167-169) Onlar (inkârcılar) ise şöyle deyip duruyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı elbette biz Allah'ın temiz kulları olurduk.”
Cemal Külünkoğlu
Şüphesiz onlar şöyle diyorlardı.
Kadri Çelik
O müşrikler derlerdi:
Ali Ünal
"Putperestler şöyle diyorlardı".
Harun Yıldırım
Ama bir de ısrarla şöyle diyenler var:
Mustafa İslamoğlu
Gerçi onlar şöyle diyorlardı:
Sadık Türkmen
Ateşe girenler şöyle söyleyecekler.
İlyas Yorulmaz
Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.
İmam İskender Ali Mihr