Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “ez-zâriyât” kelimesinden almıştır. Zâriyât, esip savuran rüzgârlar demektir.


مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ ﴿٤٢﴾


ZÂRİYÂT SURESİ 42. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali

mâ tezeru min şey'in etet aleyhi illâ cealet-hu ke er ramîmi
söz öbeklerinin üzerine farenizi sürükleyerek çevirilerini görebilirsiniz. Çevirileri tablo halinde görmek için buraya tıklayın
Kelime Türkçe karşılığı
mâ tezeru bırakmıyor
min şey'in bir şey
etet geldi
aleyhi onun üzerine
illâ ancak, hariç, ...'den başka
cealet-hu onu kıldı, yaptı (... haline getirdi)
ke gibi
er ramîmi çürümüş, ufalanmış, kül gibi toz halinde

(O rüzgâr), üzerinden geçtiği (hiç)bir şeyi bırakmayarak, mutlaka kül gibi toz haline getirdi.

ZÂRİYÂT SURESİ 42. Ayeti Karşılaştırmalı Mealleri

Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.

Diyanet İşleri

Nereden geçmiş, neye dokunmuşsa orasını ve o şeyi çürümüş kemiğe döndürmüştü.

Abdulbaki Gölpınarlı

Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

Adem Uğur

Üzerine geldiği hiçbir şeyi ayakta bırakmıyor, onu un ufak kılıyordu!

Ahmed Hulusi

Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi canlı bırakmıyor, kül haline getiriyordu.

Ahmet Tekin

Üzerinden geçtiği hiçbir şey bırakmaksızın hepsini kül gibi ediyordu.

Ahmet Varol

Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

Ali Bulaç

Öyle bir rüzgâr ki, uğradığı bir şeyi bırakmıyor, mutlak onu kül gibi savuruyordu.

Ali Fikri Yavuz

(41-42) Ad milletinin basindan gecende de ibret vardir: Onlarin uzerine, ugradigi her seyi birakmayip toza ceviren kuru bir ruzgar gonderdik.

Bekir Sadak

(Kasırga) nerenin üzerine uğradıysa mutlaka orayı kül haline çeviriyordu.

Celal Yıldırım

(41-42) Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.

Diyanet İşleri (eski)

Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

Diyanet Vakfi

Rastgeldiği her şeyi toz toprağa çeviriyordu.

Edip Yüksel

Uğradığı bir şey'i bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu

Elmalılı Hamdi Yazır

(O rüzgar) uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp kül gibi ediyordu.

Elmalılı (sadeleştirilmiş)

O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)

Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

Seyyid Kutub

Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

Gültekin Onan

(Öyle bir rüzgâr ki) her uğradığı şey'i (yerinde) bırakmıyor, mutlakaa onu kül gibi savuruyordu.

Hasan Basri Çantay

(O,) üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu toz gibi ediyordu!

Hayrat Neşriyat

İsabet ettiği şeyi bırakmayıp toza çeviriyordu.

İbni Kesir

(bu kasırga) geçtiği yerde hiçbir şey bırakmadı ve (her şeyi) çürümüş kemiklere benzetti.

Muhammed Esed

(41-42) Ve Âd (kavminin kıssasında da (ibret vardır). O vakit ki, onların üzerine faidesiz, muzır rüzgarı gönderdik. Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir kül gibi kılmış oluyordu.

Ömer Nasuhi Bilmen

Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

Ömer Öngüt

Dokunduğu her şeyi çürük kemik gibi yapmıştı.

Şaban Piriş

Bu rüzgâr, uğradığı her şeyi derhal kül gibi savuruyordu.

Suat Yıldırım

Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, onu kül gibi ediyordu.

Süleyman Ateş

Üzerinden geçtiği her şeyi (olduğu gibi) bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

Tefhim-ul Kuran

Bir rüzgâr ki, dokunduğu herşeyi küle çeviriyordu.

Ümit Şimşek

Üzerinden geçtiği her şeyi kül haline getirmeden bırakmıyordu.

Yaşar Nuri Öztürk

Bu kasırga geçtiği her yerde, hiç birşey bırakmadı, herşeyi çürümüş kemiklere ve küle çevirdi.

Abdullah Parlıyan

Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

Bayraktar Bayraklı

O, Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

Cemal Külünkoğlu

(O rüzgâr) Uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka kemik gibi çürütüp kül ediyordu.

Kadri Çelik

Önüne her ne çıkarsa çıksın, âdeta bir kül halinde savuruyordu.

Ali Ünal

Üzerinden geçtiği hiç bir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

Harun Yıldırım

(Bu fırtına) geçtiği yerde hiçbir şey bırakmadı, hepsini kül edip göğe savurdu.

Mustafa İslamoğlu

Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, ancak onu kül gibi yapıp dağıtıyordu.

Sadık Türkmen

O rüzgâr, üzerine geldiği her şeyi biçilmiş ot gibi, ayakta bırakmadı.

İlyas Yorulmaz

(O rüzgâr), üzerinden geçtiği (hiç)bir şeyi bırakmayarak, mutlaka kül gibi toz haline getirdi.

İmam İskender Ali Mihr