FÂTIR SURESİ İlyas Yorulmaz Meali
Mekke döneminde inmiştir. 45 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “Fâtır” kelimesinden almıştır. Fâtır, yaratan, yoktan var eden demektir. Yine ilk âyette geçen “el-Melâike” kelimesinden dolayı “Melâike sûresi” diye de anılır.
الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١﴾
35/FÂTIR SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): El hamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câilil melâiketi rusulen ulî ecnihatin mesnâ ve sulâse ve rubâa, yezîdu fîl halkı mâ yeşâu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Bütün övgü, gökleri ve yeri yaratan, ikişer üçer ve dörder kanatlı olan melekleri elçiler yapan ve yarattığı varlıklarda dilediği şeyleri artıran Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.
مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٢﴾
35/FÂTIR SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ yeftehillâhu lin nâsi min rahmetin fe lâ mumsike lehâ, ve mâ yumsik fe lâ mursile lehu min ba’dihî, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Allah, insanlar için rahmetinden ne kadarını açarsa, O'nun rahmetini engelleyecek kimse yoktur. Eğer rahmetini tutmayı dilerse, rahmetini kendisinden başka insanlara ulaştıracak da yoktur. O çok güçlü olan ve her şeyin hükmünü verendir.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاء وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ ﴿٣﴾
35/FÂTIR SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsuzkurû ni’metallâhi aleykum, hel min hâlikın gayrullâhi yerzukukum mines semâi vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve fe ennâ tu’fekûn(tu’fekûne).
Ey İnsanlar! Allah'ın üzerinizdeki nimetlerini hatırlayın. Allah dan başka göklerden ve yerden sizi rızıklandıracak yaratıcı mı var? O'ndan başka ilah yok. Nasılda uydurmalara kanıyorsunuz?
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ ﴿٤﴾
35/FÂTIR SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yukezzibûke fe kad kuzzibet rusulun min kablike, ve ilâllâhi turceul umûr(umûru).
Eğer seni yalanlarlarsa, senden önceki elçilerde yalanlanmıştı. Bütün işler Allah'a döndürülür.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ ﴿٥﴾
35/FÂTIR SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrannekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrannekum billâhil garûr(garûru).
Ey İnsanlar! Allah'ın vaat ettiği söz mutlaka gerçekleşecektir. Dünya hayatı sizi aldatmasın ve kendi nefsiniz sizi Allah'a karşı gururlandırmasın.
إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ ﴿٦﴾
35/FÂTIR SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnneş şeytâne lekum aduvvun fettehızûhu aduvvâ(aduvven), innemâ yed’û hızbehu li yekûnû min ashâbis saîr(saîri).
Aldatıcı güç şeytan sizin düşmanınızdır. Şeytanı düşmanınız ilan edin. Şeytan kendi taraftarlarını, ateşli azaba girmeleri için çağırır.
الَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ ﴿٧﴾
35/FÂTIR SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne keferû lehum azâbun şedîdun, vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiratun ve ecrun kebîr(kebîrun).
Doğruları reddedip inkâr edenler için çok şiddetli bir azap var. Ancak iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar içinde, bağışlanma ve büyük mükafaatlar var.
أَفَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ ﴿٨﴾
35/FÂTIR SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe raâhu hasenâ(hasenen), fe innallâhe yudıllu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, fe lâ tezheb nefsuke aleyhim haserâtin, innallâhe alîmun bimâ yesneûn(yesneûne).
Yaptığı kötülükleri kendisine süslü gösterilen, sonrada yaptığı çirkinlikleri güzel gören kimse (şeytanın yolunda değil midir)? Elbetteki Allah dileyen kimseyi sapıklıkta bırakır ve dileyen kimseyi de doğru yola iletir. Sen kendi nefsini onlar için üzüntüye sokma. Elbetteki Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir.
وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَى بَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا كَذَلِكَ النُّشُورُ ﴿٩﴾
35/FÂTIR SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vallâhullezî, erseler rîyâha fe tusîru sehâben fe suknâhu ilâ beledin meyyitin fe ahyeynâ bihil arda ba’de mevtihâ, kezâliken nuşûr(nuşûru).
Allah rüzgârları gönderip sonrada bulutları yeryüzüne yayandır. Sonra o ölü beldeyi, bulutlarla sularız ve ölümünden sonra yeryüzüne o suyla hayat veririz. İşte (kıyamet günündeki) dirilişte böyle olacaktır.
مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُوْلَئِكَ هُوَ يَبُورُ ﴿١٠﴾
35/FÂTIR SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men kâne yurîdul izzete fe lillâhil izzetu cemîâ(cemîan), ileyhi yes’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuhu, vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîdun, ve mekru ulâike huve yebûr(yebûru).
Kim güç ve şeref istiyorsa, (bilsin ki) bütün güç ve şerefin tamamı Allah'a aittir. Güzel, iyi sözler ve yararlı, doğru işler Allah'a ulaşır, Allah da onları yüceltir. Kötülükleri tuzak olarak hazırlayanlar için çok şiddetli bir azap ve tuzak var. Yaptıkları yok olup gider.
وَاللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ ﴿١١﴾
35/FÂTIR SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vallâhu halakakum min turâbin summe min nutfetin summe cealekum ezvâcâ(ezvâcen), ve mâ tahmilu min unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmihî, ve mâ yuammeru min muammerin ve lâ yunkasu min umurihî illâ fî kitâbin, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).
Allah sizi topraktan, sonra atılmış bir damla sudan yaratmış, sonra sizi çiftler haline (erkek-dişi) getirmiştir. Dişi olan taşıdığı yükünü, O'nun izni olmadan bırakamaz (doğuramaz). Kendisine yaşayacağı ömür biçilen kimsenin ömründen kısaltılma olmaz, ancak onun ömrü, kitapta belirlenen kadardır. Bunları belirlemek, Allah için çok kolaydır.
وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِن كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٢﴾
35/FÂTIR SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ yestevîl bahrâni hâzâ azbun furâtun sâigun şerâbuhu ve hâzâ milhun ucâcun, ve min kullin te’kulûne lahmen tariyyen ve testahricûne hilyeten telbesûnehâ, ve terâl fulke fîhi mevâhira li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Biri tatlı, lezzetli ve içimi çok kolay, diğeri tuzlu ve acı olan, iki ayrı deniz eşit değildir. Siz her ikisinden de taze et yer ve takı eşyası olarak da süsler çıkarırsınız. Üzerinde Allah'ın lütfundan aramak için gemilerin o suların üzerinde yüzerek gittiklerini görürsün. Umulur ki Allah'ın bu nimetlerine şükredersiniz.
يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُّسَمًّى ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ ﴿١٣﴾
35/FÂTIR SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli ve sahharaş şemse vel kamere kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), zâlikumullâhu rabbukum lehul mulku, vellezîne ted’ûne min dûnihî mâ yemlikûne min kıtmîr(kıtmîrin).
Geceyi gündüzün içine, gündüzü de gecenin içine sokan ve güneşi ve ayı belli bir vakte kadar yörüngesinde değişmeden hareket etmesini sağlayan O dur. İşte Rabbiniz Allah bunları yapar ve var olanların tümü O'na aittir. O'ndan başka kulluk etmek için dua ettikleriniz ise, en ufak bir şeye dahi sahip değillerdir.
إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ ﴿١٤﴾
35/FÂTIR SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn ted’ûhum lâ yesmeû duâekum, ve lev semiû mâstecâbû lekum, ve yevmel kıyâmeti yekfurûne bi şirkikum, ve lâ yunebbiuke mislu habîr(habîrin).
Ne zaman onları çağırsanız sizi duymazlar, duysalar bile size cevap veremezler ve kıyamet gününde de sizin kendilerini Allah'a ortak koşmanızı kabullenmeyip, reddederler. Sana, gelecekte olacak bu haberlerin bir benzerini, hiç kimse haber veremez.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاء إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ ﴿١٥﴾
35/FÂTIR SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu entumul fukarâu ilâllâhi, vallâhu huvel ganiyyul hamîd(hamîdu).
Ey İnsanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, zengin ve övülmeye layık olandır.
إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ ﴿١٦﴾
35/FÂTIR SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn yeşe’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîd(cedîdin).
Eğer dilerse, sizin hepinizi yok eder ve sizin yerinize yeniden yaratılmış birilerini getirir.
وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ ﴿١٧﴾
35/FÂTIR SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ zâlike alâllâhi bi azîz(azîzin).
Allah için bunu yapmak zor değildir.
وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى إِنَّمَا تُنذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَن تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ ﴿١٨﴾
35/FÂTIR SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tezirû vâziratun vizra uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salât(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsihî, ve ilâllâhil masîr(masîru).
Hiçbir günahkâr diğer bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günahlarından dolayı yükü kendisine ağır gelen birisi, bir başkasının yükünü almasını istese, yükünü almak isteyen yakın akrabası dahi olsa, ondan hiçbir şey eksiltilmez. Sen ancak Rablerini görmedikleri halde, O'ndan korkanları ve namazını kılanları uyarabilirsin. Kim günahlardan kendini arındırırsa, yalnızca kendisini arındırmış olur. Dönüş Allah'a dır.
وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ ﴿١٩﴾
35/FÂTIR SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ yestevîl a’mâ vel basîr(basîru).
Kör olanla gören bir değildir.
وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُ ﴿٢٠﴾
35/FÂTIR SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâz zulumâtu ve lân nûr(nûru).
Karanlıklarla aydınlık da bir değildir.
وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُ ﴿٢١﴾
35/FÂTIR SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâz zıllu ve lâl harûr(harûru).
Gölge ile sıcaklık da bir değildir.
وَمَا يَسْتَوِي الْأَحْيَاء وَلَا الْأَمْوَاتُ إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَاء وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ ﴿٢٢﴾
35/FÂTIR SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ yestevîl ahyâu ve lâl emvât(emvâtu), innallâhe yusmiu men yeşâu, ve mâ ente bi musmiin men fîl kubûr(kubûri).
Yaşayanlar ile ölüler de bir değildir. Allah dilediği kimseye işittirir, ama sen mezarlarda ki ölülere işittiremezsin.
إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ ﴿٢٣﴾
35/FÂTIR SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn ente illâ nezîr(nezîrun).
Sen ancak bir uyarıcısın.
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ ﴿٢٤﴾
35/FÂTIR SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ erselnâke bil hakkı beşîran ve nezîrâ(nezîran), ve in min ummetin illâ halâ fîhâ nezîr(nezîrun).
Gelip geçmiş her toplumun mutlaka bir uyarıcısı olduğu gibi, Biz, seni de Kur'an (kendi toplumuna Hak) ile müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُنِيرِ ﴿٢٥﴾
35/FÂTIR SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yukezzibûke fe kad kezzebellezîne min kablihim, câethum rusuluhum bil beyyinâti ve biz zuburi ve bil kitâbil munîr(munîri).
Eğer seni yalanlarlarsa, onlardan öncekilerde, kendilerine açıklayıcı delilleri, sahifeleri ve onların önlerini aydınlatan kitapları getiren elçileri yalanlamışlardı.
ثُمَّ أَخَذْتُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ﴿٢٦﴾
35/FÂTIR SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe ehaztullezîne keferû fe keyfe kâne nekîr(nekîri).
Sonra, elçilerin getirdiklerini inkâr edenleri yakaladım. (Bakın bakalım) İnkâr etmek nasılmış?
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهَا وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ ﴿٢٧﴾
35/FÂTIR SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen, fe ahracnâ bihî semerâtin muhtelifen elvânuhâ, ve minel cibâli cudedun bîdun ve humrun muhtelifun elvânuhâ ve garâbîbu sûd(sûdun).
Görmedin mi? Allah gökten su indirmiş ve o suyla renkleri farklı farklı meyveleri çıkarmış, dağlarda beyaz ve kırmızı farklı renklerde ve simsiyah yollar meydana getirmiştir.
وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَلِكَ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ ﴿٢٨﴾
35/FÂTIR SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi ved devâbbi vel en’âmi muhtelifun elvânuhu kezâlike, innemâ yahşâllâhe min ibâdihil ulemâu, innallâhe azîzun gafûr(gafûrun).
İnsanlardan, canlılardan ve hayvanlardan çok çeşitli renkte olanlar var. İşte böylece Allah dan (en çok bunları) bilenler korkar. Allah çok güçlü ve bağışlayıcı olandır.
إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ ﴿٢٩﴾
35/FÂTIR SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne yetlûne kitâballâhi ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ razaknâhum sirran ve alâniyeten yercûne ticâraten len tebûr(tebûre).
Allah'ın kitabını okuyanlar, namaz kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli veya açıkça, ihtiyaç sahiplerine verenler (Allah dan) hiç tükenmeyecek bir kazanç bekleyebilirler.
لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ ﴿٣٠﴾
35/FÂTIR SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yuveffîyehum ucûrahum ve yezîdehum min fadlihi, innehu gafûrun şekûr(şekûrun).
Allah da onların yaptıklarının karşılığını ödesin ve onların derecelerini artırsın. Muhakkak ki O, bağışlayan ve yalnızca kendisine şükredilecek olandır.
وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ ﴿٣١﴾
35/FÂTIR SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezî evhaynâ ileyke minel kitâbi huvel hakku musaddikan limâ beyne yedeyhi, innallâhe bi ibâdihî le habîrun basîr(basîrun).
Kitaptan sana vahyettiğimiz, kendinden önceki kitapları doğrulayan bir gerçektir. Elbetteki Allah kullarından haberdar olan ve onları görendir.
ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ ﴿٣٢﴾
35/FÂTIR SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe evresnâl kitâbellezînastafeynâ min ibâdinâ, fe minhum zâlimun li nefsihî, ve minhum muktesidun, ve minhum sâbikun bil hayrâti bi iznillâhi, zâlike huvel fadlul kebîr(kebîru).
Biz kitabı kullarımızdan seçtiklerimize mirasçı yaptık. Onların içinde kendilerine zulmedenler olduğu gibi, yalnızca orta yolu takip edenler (Allah'ın koyduğu sınırları aşmayan ve geride kalmayanlar) var. Birde Allah'ın izniyle hayırlarda yarışanlar var. Bu, Allah'ın en büyük lütfu dur.
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ ﴿٣٣﴾
35/FÂTIR SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Cennâtu adnin yedhulûnehâ yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve lu’luen, ve libâsuhum fîhâ harîr(harîrun).
Onlar kıyamet günü adn cennetlerine girerler ve orada, altından yapılmış süsler ve inciler takarlar. Giysileri de ipektendir.
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌ ﴿٣٤﴾
35/FÂTIR SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlûl hamdu lillâhillezî ezhebe annâl hazen(hazene), inne rabbenâ le gafûrun şekûr(şekûrun).
Onlar “Bütün övgü, üzüntüye sebep olacak şeyleri bizden gideren, Allah'a aittir. Muhakkak ki Rabbimiz çok bağışlayıcı ve şükrün karşılığını verendir. ”
الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ ﴿٣٥﴾
35/FÂTIR SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî ehallenâ dârel mukâmeti min fadlihî, lâ yemessunâ fîhâ nasabun ve lâ yemessunâ fîhâ lugûb(lugûbun).
“Bize lütfundan, hiçbir sıkıntının dokunmayacağı ve gereksiz boş şeylerinde uğramayacağı kalınacak yurtları veren (Allah yüceler yücesidir)” derler.
وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا كَذَلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ ﴿٣٦﴾
35/FÂTIR SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû lehum nâru cehennem(cehenneme), lâ yukdâ aleyhim fe yemûtû ve lâ yuhaffefu anhum min azâbihâ, kezâlike neczî kulle kefûr(kefûrin).
Doğruları inkâr edenlere gelince, onlar için cehennem ateşi var. Onların orada ölüp yok olmaları ve cehennem azabının onlardan hafifletilmesi için asla bir karar çıkartılmaz. Bütün inkar edenlerin cezası işte budur.
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ ﴿٣٧﴾
35/FÂTIR SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrallezî kunnâ na’mel(na’melu), e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere ve câekumun nezîr(nezîru), fe zûkû fe mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin).
Onlar ateşin içinde “Rabbimiz bizi buradan çıkar, daha önce yapmış olduklarımızın dışında, iyi ve doğru ameller yapalım” diye bağırarak yardım isterler. Sizi uyaran ve öğüt verenin gelmesinden sonra, düşünüp öğüt alacak kadar ömür verilmedi mi? Azabı tadın. Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur.
إِنَّ اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٣٨﴾
35/FÂTIR SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe âlimu gaybis semâvâti vel ard(ardı), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
Göklerin ve yerin bütün bilinmeyenlerini Allah bilir. Allah göğüslerde olanları bilendir.
هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًا ﴿٣٩﴾
35/FÂTIR SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Huvellezî cealekum halâife fîl ardı, fe men kefere fe aleyhi kufruhu, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum inde rabbihim illâ maktâ(makten), ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum illâ hasârâ(hasâran).
Sizi yeryüzünün sahipleri (halife) yapan O dur. Kim doğruları inkâr ederse, inkar etmesi kendi aleyhinedir. Onların inkârları yalnızca Rablerinin onlar üzerindeki öfkesini artırır. Yine onların inkârı, yalnızca kendi başlarına gelecek azap karşısındaki pişmanlıklarını artırır.
قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ بَلْ إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا ﴿٤٠﴾
35/FÂTIR SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul e raeytum şurakâekumullezîne ted’ûne min dûnillâhi, erûnî mâzâ halakû minel ardı em lehum şirkun fîs semâvât(semâvâti), em âteynâhum kitâben fe hum alâ beyyinetin minhu, bel in yaıduz zâlimûne ba’duhum ba’dan illâ gurûrâ(gurûran).
Onlara deki “Allah dan başka kulluk edip yalvardıklarınızı görüyor musunuz? Yeryüzünde neyi yarattılar? Bana gösterin. Yoksa onların göklerde ortakları mı var? Veyahut onlara yazılı bir belge verdik de, onlar ondaki açıklamalara mı dayanıyorlar? Hayır! Zalimler, yalnızca kendileri gibi haksızlık yapan bazılarını aldatıyorlar.
إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَن تَزُولَا وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِّن بَعْدِهِ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا ﴿٤١﴾
35/FÂTIR SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yumsikus semâvâti vel arda en tezûlâ, ve le in zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba’dihî, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûran).
Göklerin ve yerin düzeninin bozulmaması için ikisini kontrolü altında tutan Allah dır. Eğer göklerin ve yerin düzeni bozulursa, ikisinin düzenini Allah dan başka kim sağlayabilir ki? O kullarına çok şefkatli ve bağışlayıcı olandır.
وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِن جَاءهُمْ نَذِيرٌ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَى مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ فَلَمَّا جَاءهُمْ نَذِيرٌ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا ﴿٤٢﴾
35/FÂTIR SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câehum nezîrun le yekûnunne ehdâ min ihdâl umemi, fe lemmâ câehum nezîrun mâ zâdehum illâ nufûrâ(nufûran).
Bütün güçleriyle Allah'a yemin ederek “Eğer bize bir uyarıcı gelirse, diğer iman eden toplumlardan daha doğru yolda oluruz” diyorlar. Hâlbuki uyarıcılar onlara geldiği zaman, yalnızca onların nefretleri artıyordu.
اسْتِكْبَارًا فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا ﴿٤٣﴾
35/FÂTIR SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): İstikbâran fîl ardı ve mekres seyyii, ve lâ yahîkul mekrus seyyiu illâ bi ehlihî, fe hel yanzurûne illâ sunnetel evvelîn(evvelîne), fe len tecide li sunnetillâhi tebdîlâ(tebdîlen), ve len tecide li sunnetillâhi tahvîlâ(tahvîlen).
Onlar yeryüzünde büyüklendiler ve sadece kötülükleri planladılar. Ancak yaptıkları kötülük planları, onu yapanların başlarına geldi. Onlar, daha önce kendileri gibi yanlış davrananların başına gelenlere bakmıyorlar mı? Allah'ın koyduğu kurallarda (sünnetinde) asla bir değişiklik bulamazsın ve yine Allah'ın koyduğu kurallarda asla bir çelişki bulamazsın.
أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِن شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا ﴿٤٤﴾
35/FÂTIR SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim ve kânû eşedde minhum kuvveten, ve mâ kânallâhu lî yu’cizehu min şey’in fîs semâvâti ve lâ fîl ardı, innehu kâne alîmen kadîrâ( kadîran).
Onlar yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden daha önce yaşamış, güçlü ve onlardan daha kuvvetli olanların sonları nasıl olmuş, bakmıyorlar mı? Göklerde ve yerde Allah'ı zor durumda bırakabilecek hiçbir şey yoktur. Çünkü O, her şeyi bilen ve her şeyin planını kendisine ait ölçülere göre yapandır.
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا ﴿٤٥﴾
35/FÂTIR SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev yuâhızullâhun nâse bimâ kesebû mâ terake alâ zahrihâ min dâbbetin, ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), fe izâ câe eceluhum fe innallâhe kâne bi ibâdihî basîrâ(basîran).
Eğer Allah insanların yaptıklarından dolayı hemen yakalasaydı, yeryüzünde canlılardan hiçbir şey kalmazdı. Ancak onları belirlenmiş bir vakte kadar erteler. Sonra onların vakitleri dolduğu zaman (hemen yakalar). Allah kullarını (her yaptığını) görendir.