Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا ﴿١﴾

4/NİSÂ SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisââ(nisâen), vettekûllâhellezî tesâelûne bihî vel erhâm(erhâme). İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ(rakîben).

Ey Insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan esini var eden ve ikisinden pek cok erkek ve kadin meydana getiren Rabb'inize hurmetsizlikten sakinin. Kendisi adina birbirinizden dilekte bulundugunuz Allah'in ve akrabanin haklarina riayetsizlikten de sakinin. Allah suphesiz hepinizi gorup gozetmektedir.

وَآتُواْ الْيَتَامَى أَمْوَالَهُمْ وَلاَ تَتَبَدَّلُواْ الْخَبِيثَ بِالطَّيِّبِ وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَهُمْ إِلَى أَمْوَالِكُمْ إِنَّهُ كَانَ حُوبًا كَبِيرًا ﴿٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âtûl yetâmâ emvâlehum ve lâ tetebeddelûl habîse bit tayyîb(tayyîbi), ve lâ te’kulû emvâlehum ilâ emvâlikum. İnnehu kâne hûben kebîrâ(kebîran).

Yetimlere mallarini verin. Temizi murdara degismeyin, onlarin mallariyle kendi mallarinizi karistirarak yemeyin, cunku bu buyuk bir suctur.

وَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ تُقْسِطُواْ فِي الْيَتَامَى فَانكِحُواْ مَا طَابَ لَكُم مِّنَ النِّسَاء مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ تَعْدِلُواْ فَوَاحِدَةً أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ ذَلِكَ أَدْنَى أَلاَّ تَعُولُواْ ﴿٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in hıftum ellâ tuksitû fîl yetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum minen nisâi mesnâ ve sulâse ve rubâa, fe in hıftum ellâ ta’dilû fe vâhideten ev mâ meleket eymânukum. Zâlike ednâ ellâ teûlû.

Eger, velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekle onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz onlarla degil, hosunuza giden baska kadinlarla iki, uc ve dorde kadar evlenebilirsiniz; sayet, aralarinda adaletsizlik yapmaktan korkarsaniz bir tane almalisiniz veya sahip oldugunuz ile yetinmelisiniz. Dogru yoldan sapmamaniz icin en uygunu budur.

وَآتُواْ النَّسَاء صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً فَإِن طِبْنَ لَكُمْ عَن شَيْءٍ مِّنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَّرِيئًا ﴿٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âtûn nisâe sadukâtihinne nıhleh(nıhleten). Fe in tıbne lekum an şey’in minhu nefsen fe kulûhu henîen merîâ(merîan).

Kadinlara mehirlerini comertce verin, eger ondan gonul hoslugu ile size bir sey bagislarlarsa onu afiyetle yiyin.

وَلاَ تُؤْتُواْ السُّفَهَاء أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللّهُ لَكُمْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ فِيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُواْ لَهُمْ قَوْلاً مَّعْرُوفًا ﴿٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tu’tûs sufehâe emvâlekumulletî cealallâhu lekum kıyâmen verzukûhum fîhâ veksûhum ve kûlû lehum kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen).

Allah'in sizi koruyucu kilmis oldugu mallarinizi, beyinsizlere vermeyin, kendilerini bunlarin geliriyle riziklandirip giydirin ve onlara guzel soz soyleyin.

وَابْتَلُواْ الْيَتَامَى حَتَّىَ إِذَا بَلَغُواْ النِّكَاحَ فَإِنْ آنَسْتُم مِّنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُواْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ وَلاَ تَأْكُلُوهَا إِسْرَافًا وَبِدَارًا أَن يَكْبَرُواْ وَمَن كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْ وَمَن كَانَ فَقِيرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِ فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُواْ عَلَيْهِمْ وَكَفَى بِاللّهِ حَسِيبًا ﴿٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vebtelûl yetâmâ hattâ izâ belagûn nikâh(nikâha), fe in ânestum minhum ruşden fedfeû ileyhim emvâlehum, ve lâ te’kulûhâ isrâfen ve bidâren en yekberû. Ve men kâne ganiyyen felyesta’fif, ve men kâne fakîran felye’kul bil ma’rûf(ma’rûfi). Fe izâ defa’tum ileyhim emvâlehum fe eşhidû aleyhim. Ve kefâ billâhi hasîbâ(hasîben).

Yetimleri, evlenme cagina gelene kadar deneyin; onlarda olgunlasma gorurseniz mallarini kendilerine verin; buyuyecekler de geri alacaklar diye onlari israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan, iffetli olmaga calissin, yoksul olan uygun bir sekilde yesin. Mallarini kendilerine verdiginiz zaman, yanlarinda sahid bulundurun. Hesap sormak icin Allah yeter.

لِّلرِّجَالِ نَصيِبٌ مِّمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالأَقْرَبُونَ وَلِلنِّسَاء نَصِيبٌ مِّمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالأَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ أَوْ كَثُرَ نَصِيبًا مَّفْرُوضًا ﴿٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lir ricâli nasîbun mimmâ terakel vâlidâni vel akrabûne, ve lin nisâi nasîbun mimmâ terakel vâlidâni vel akrabûne mimmâ kalle minhu ev kesur(kesura). Nasîben mefrûdâ(mefrûdan).

Ana babanin ve yakinlarin biraktiklarindan, erkeklere hisse vardir. Ana babanin ve yakinlarin biraktiklarindan kadinlara da hisse vardir. Bunlar, az veya cok, belirli bir hissedir.

وَإِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ أُوْلُواْ الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينُ فَارْزُقُوهُم مِّنْهُ وَقُولُواْ لَهُمْ قَوْلاً مَّعْرُوفًا ﴿٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ hadaral kısmete ulûl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkînu ferzukûhum minhu ve kûlû lehum kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen).

Taksimde, yakinlar, yetimler ve duskunler bulunursa, ondan onlara da verin, guzel sozler soyleyin.

وَلْيَخْشَ الَّذِينَ لَوْ تَرَكُواْ مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافًا خَافُواْ عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّقُوا اللّهَ وَلْيَقُولُواْ قَوْلاً سَدِيدًا ﴿٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Velyahşellezîne lev terakû min halfihim zurriyeten dıâfen hâfû aleyhim, felyettekûllâhe velyekûlû kavlen sedîdâ(sedîdan).

Arkalarinda ciliz cocuklar biraktiklari takdirde, bundan endise edecek olanlar, haksizlik yapmaktan korksunlar; durust soz soylesinler.

إِنَّ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَالَ الْيَتَامَى ظُلْمًا إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ نَارًا وَسَيَصْلَوْنَ سَعِيرًا ﴿١٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne ye’kulûne emvâlel yetâmâ zulmen innemâ ye’kulûne fî butûnihim nârâ(nâran). Ve se yaslevne seîrâ(seîran).

Yetimlerin mallarini haksiz yere yiyenler, karinlarina ancak ates tikinmis olurlar, zaten onlar cilgin aleve atilacaklardir. *

يُوصِيكُمُ اللّهُ فِي أَوْلاَدِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الأُنثَيَيْنِ فَإِن كُنَّ نِسَاء فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَإِن كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلأُمِّهِ الثُّلُثُ فَإِن كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلأُمِّهِ السُّدُسُ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ آبَآؤُكُمْ وَأَبناؤُكُمْ لاَ تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاً فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيما حَكِيمًا ﴿١١﴾

4/NİSÂ SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef’â(nef’en), farîdaten minallâh(minallâhi). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen).

Allah cocuklariniz hakkinda, erkege iki disinin hissesi kadar tavsiye eder. Eger kadinlar ikinin ustunde ise, birakilanin ucte ikisi onlarindir; sayet bir ise yarisi onundur. Ana babadan her birine, olenin cocugu varsa yaptigi vasiyetten veya borcundan arta kalanin altida biri, cocugu yoksa, anasi babasi ona varis olur, anasina ucte bir duser. Kardesleri varsa, altida biri annesinindir; babalariniz ve ogullarinizdan menfaatce hangisinin size daha yakin oldugunu siz bilmezsiniz. Bunlar Allah tarafindan tesbit edilmistir. Dogrusu Allah bilendir, Hakim olandir.

وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَاجُكُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّهُنَّ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّكُمْ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُم مِّن بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَإِن كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلاَلَةً أَو امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ فَإِن كَانُوَاْ أَكْثَرَ مِن ذَلِكَ فَهُمْ شُرَكَاء فِي الثُّلُثِ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَى بِهَآ أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَآرٍّ وَصِيَّةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ ﴿١٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekum nısfu mâ terake ezvâcukum in lem yekun lehunne veled(veledun), fe in kâne lehunne veledun fe lekumur rubuu mimmâ terakne min ba’di vasıyyetin yûsîne bihâ ev deyn(deynin). Ve lehunner rubuu mimmâ teraktum in lem yekun lekum veled(veledun), fe in kâne lekum veledun fe lehunnes sumunu mimmâ teraktum min ba’di vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyn(deynin). Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun ve lehû ahun ev uhtun fe li kulli vâhidin min humâs sudus(sudusu), fe in kânû eksera min zâlike fe hum şurakâu fîs sulusi min ba’di vasiyyetin yûsâ bihâ ev deynin gayra mudârr(mudârrin), vasıyyeten minallâh(minallâhi). Vallâhu alîmun halîm(halîmun).

Kadinlarinizin cocuklari yoksa biraktiklarinin yarisi sizindir, cocuklari varsa, biraktiklarinin ettikleri vasiyetten veya borctan artakalanin dortte biri sizindir. Sizin cocugunuz yoksa ettiginiz vasiyet veya borc ciktiktan sonra biraktiklarinizin dortte biri karilarinizindir; cocugunuz varsa, biraktiklarinizin sekizde biri onlarindir. Eger bir erkek veya kadina kelale yollu (cocugu ve babasi olmadigi halde) varis olunuyor ve bunlarin ana-bir erkek veya bir kiz kardesi bulunuyorsa, her birine edilen vasiyetten veya borctan artakalanin altida biri duser; ikiden coksalar, ucte birine, zarara ugratilmaksizin ortak olurlar. Bunlar Allah tarafindan tavsiye edilmistir. Allah bilendir. Halim'dir.

تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿١٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tilke hudûdullâh(hudûdullâhi). Ve men yutııllâhe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ. Ve zâlikel fevzul azîm(azîmu).

Bunlar Allah'in yasalaridir. Allah'a ve Peygamberine kim itaat ederse onu iclerinden irmaklar akan cennetlere koyacaktir, orada temellidirler, buyuk kurtulus budur.

وَمَن يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿١٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâran hâliden fîhâ.Ve lehu azâbun muhîn(muhînun).

Kim Allah'a ve Peygamberine bas kaldirir ve yasalarini asarsa, onu, temelli kalacagi cehenneme sokar. Alcaltici azap onadir. *

وَاللاَّتِي يَأْتِينَ الْفَاحِشَةَ مِن نِّسَآئِكُمْ فَاسْتَشْهِدُواْ عَلَيْهِنَّ أَرْبَعةً مِّنكُمْ فَإِن شَهِدُواْ فَأَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتَّىَ يَتَوَفَّاهُنَّ الْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ اللّهُ لَهُنَّ سَبِيلاً ﴿١٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellâtî ye’tînel fâhişete min nisâikum festeşhidû aleyhinne erbaaten minkum, fe in şehidû fe emsikûhunne fîl buyûti hattâ yeteveffâhunnel mevtu ev yec’alallâhu lehunne sebîlâ(sebîlen).

Kadinlarinizdan zina edenlere, bunu isbat edecek aranizdan dort sahid getirin, sehadet ederlerse, olunceye veya Allah onlara bir yol acana kadar evlerde tutun.

وَاللَّذَانَ يَأْتِيَانِهَا مِنكُمْ فَآذُوهُمَا فَإِن تَابَا وَأَصْلَحَا فَأَعْرِضُواْ عَنْهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ تَوَّابًا رَّحِيمًا ﴿١٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezâni ye’tiyânihâ minkum fe âzûhumâ, fe in tâbâ ve aslehâ fe a’rıdû anhumâ. İnnallâhe kâne tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Icinizden zina eden iki kimseye eziyet edin, tevbe edip duzeltirlerse onlari birakin, Dogrusu Allah tevbeleri daima kabul ve merhamet eder.

إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوَءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَئِكَ يَتُوبُ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماً ﴿١٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemât tevbetu alâllâhi lillezîne ya’melûnes sûe bi cehâletin summe yetûbûne min karîbin fe ulâike yetûbullâhu aleyhim. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).

Allah kotulugu bilmeyerek yapip da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi uzerine almistir. Allah iste onlarin tevbesini kabul eder. Allah Bilen'dir, Hakim olandir.

وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ حَتَّى إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الآنَ وَلاَ الَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌ أُوْلَئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve leysetit tevbetu lillezîne ya’melûnes seyyiât(seyyiâti), hattâ izâ hadara ehadehumul mevtu kâle innî tubtul âne ve lâllezîne yemûtûne ve hum kuffâr(kuffârun). Ulâike a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen).

Kotulukleri isleyip dururken, olum kendisine geldigi zaman; «simdi tevbe ettim» diyenler ile kafir olarak olenlerin tevbesi makbul degildir. Iste onlara elem verici azab hazirlamisizdir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ النِّسَاء كَرْهًا وَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلاَّ أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا ﴿١٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ yahıllu lekum en terisûn nisâe kerhâ(kerhen). Ve lâ ta’dulûhunne li tezhebû bi ba’dı mâ âteytumûhunne illâ en ye’tîne bi fâhışetin mubeyyineh(mubeyyinetin), ve âşirûhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), fe in kerihtumûhunne fe asâ en tekrahû şey’en ve yec’alallâhu fîhi hayran kesîrâ(kesîran).

Ey Inananlar! Kadinlara zorla mirasci olmaya kalkamaniz size helal degildir. Apacik hayasizlik etmedikce onlara verdiginizin bir kismini alip goturmeniz icin onlari sikistirmayin. Onlarla guzellikle gecinin. Eger onlardan hoslanmiyorsaniz, sabredin, hoslanmadiginiz bir seyi Allah cok hayirli kilmis olabilir.

وَإِنْ أَرَدتُّمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنطَارًا فَلاَ تَأْخُذُواْ مِنْهُ شَيْئًا أَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً ﴿٢٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in eradtumustibdâle zevcin mekâne zevcin, ve âteytum ihdâhunne kıntâren fe lâ te’huzû minhu şey’â(şey’en). E te’huzûnehu buhtânen ve ismen mubînâ(mubînen).

Bir esin yerine baska bir esi almak isterseniz, birincisine bir yuk altin vermis olsaniz bile ondan bir sey almayin. Iftira ederek ve apacik gunaha girerek ona verdiginizi geri alir misiniz?

وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ أَفْضَى بَعْضُكُمْ إِلَى بَعْضٍ وَأَخَذْنَ مِنكُم مِّيثَاقًا غَلِيظًا ﴿٢١﴾

4/NİSÂ SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve keyfe te’huzûnehu ve kad efdâ ba’dukum ilâ ba’dın ve ehazne minkum mîsâkan galîzâ(galîzan).

Nasil alirsiniz ki siz birbirinize katilmistiniz ve onlar sizden saglam teminat almislardi.

وَلاَ تَنكِحُواْ مَا نَكَحَ آبَاؤُكُم مِّنَ النِّسَاء إِلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًا وَسَاء سَبِيلاً ﴿٢٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tenkihû mâ nekaha âbâukum minen nisâi, illâ mâ kad selef(selefe). İnnehu kâne fâhışeten ve maktâ(maktan). Ve sâe sebîlâ(sebîlen).

Babalarinizin evlendikleri kadinlarla evlenmeyin, gecmiste olanlar artik gecmistir cunku bu bir fuhus ve igrenc bir seydi, ne kotu yoldu! *

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالاَتُكُمْ وَبَنَاتُ الأَخِ وَبَنَاتُ الأُخْتِ وَأُمَّهَاتُكُمُ اللاَّتِي أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَاتُكُم مِّنَ الرَّضَاعَةِ وَأُمَّهَاتُ نِسَآئِكُمْ وَرَبَائِبُكُمُ اللاَّتِي فِي حُجُورِكُم مِّن نِّسَآئِكُمُ اللاَّتِي دَخَلْتُم بِهِنَّ فَإِن لَّمْ تَكُونُواْ دَخَلْتُم بِهِنَّ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ وَحَلاَئِلُ أَبْنَائِكُمُ الَّذِينَ مِنْ أَصْلاَبِكُمْ وَأَن تَجْمَعُواْ بَيْنَ الأُخْتَيْنِ إَلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّ اللّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٢٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hurrimet aleykum ummehâtukum ve benâtukum ve ehavâtukum ve ammâtukum ve halâtukum ve benâtul ahi ve benâtul uhti ve ummehâtukumullâtî erdâ’nekum ve ehavâtukum miner radâati ve ummehâtu nisâikum ve rabâibukumullâtî fî hucûrikum min nisâikumullâtî dehaltum bihinn(bihinne), fe in lem tekûnû dehaltum bihinne fe lâ cunâha aleykum, ve halâilu ebnâikumullezîne min aslâbikum, ve en tecmeû beynel uhteyni illâ mâ kad selef(selefe). İnnallâhe kâne gafûran rahîmâ(rahîmen).

Sizlere, analariniz; kizlariniz, kizkardesleriniz, halalariniz, teyzeleriniz, kardeslerinizin kizlari, kizkardeslerinizin kizlari, sizi emziren sut anneleriniz, sut kardesleriniz, karilarinizin anneleri, kendileriyle gerdege girdiginiz kadinlarinizin yaninizda kalan uvey kizlariniz ki onlarla gerdege girmemisseniz size bir engel yoktur, oz ogullarinizin esleri ve iki kiz kardesi bir arada almak suretiyle evlenmek, gecmiste olanlar artik gecmistir size haram kilindi. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder.

وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاء إِلاَّ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَاء ذَلِكُمْ أَن تَبْتَغُواْ بِأَمْوَالِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ فَمَا اسْتَمْتَعْتُم بِهِ مِنْهُنَّ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَاضَيْتُم بِهِ مِن بَعْدِ الْفَرِيضَةِ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٢٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum, kitâballâhi aleykum, ve uhille lekum mâ varâe zâlikum en tebtegû bi emvâlikum muhsinîne gayra musâfihîn(musâfihîne). Fe mâstemta’tum bihî minhunne fe âtûhunne ucûrehunne farîdah(farîdaten). Ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî min ba’dil farîdah(farîdati). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen).

Evli kadinlarla evlenmeniz de haram kilindi. Maliki bulundugunuz cariyeler mustesna, bunlar, Allah'in uzerine farz kildigi hukumlerdir. Bunlardan baskasini, zinadan kacinip, iffetli olarak, mallarinizla istemeniz size helal kilindi. Onlardan faydalandiginza mukabil, kararlastirilmis olan mehirlerini verin; kararlastirilandan baska, karsilikli hosnud oldugunuz hususda size bir sorumluluk yoktur. Allah Bilen'dir, Hakim'dir.

وَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ مِنكُمْ طَوْلاً أَن يَنكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِن مِّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُم مِّن فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِكُمْ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ فَانكِحُوهُنَّ بِإِذْنِ أَهْلِهِنَّ وَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلاَ مُتَّخِذَاتِ أَخْدَانٍ فَإِذَا أُحْصِنَّ فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْ وَأَن تَصْبِرُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٢٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât(mu’minâti). Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d(ba’dın), fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân(ahdânin), fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb(azâbi). Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

Sizden, hur mumin kadinlarla evlenmeye guc yetiremiyen kimse, ellerinizdeki mumin cariyelerinizden alsin. Allah sizin imaninizi cok iyi bilir. Birbirinizdensiniz, ayni soydansiniz. Onlarla, zinadan kacinmalari, iffetli olmalari ve gizli dost tutmamis olmalari halinde, velilerinin izniyle evlenin ve orfe uygun bir sekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hur kadinlara edilen azabin yarisi edilir. Cariye ile evlenmedeki bu izin icinizden, gunaha girme korkusu olanlaradir. Sabretmeniz sizin icin daha hayirlidir. Allah bagislar ve merhamet eder. *

يُرِيدُ اللّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٢٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yurîdullâhu li yubeyyine lekum ve yehdîyekum sunenellezîne min kablikum ve yetûbe aleykum. Vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Allah size aciklamak ve sizden oncekilerin yollarini gostermek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah Bilen'dir, Hakim'dir.

وَاللّهُ يُرِيدُ أَن يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَن تَمِيلُواْ مَيْلاً عَظِيمًا ﴿٢٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vallâhu yurîdu en yetûbe aleykum ve yurîdullezîne yettebiûneş şehevâti en temîlû meylen azîmâ(azîmen).

Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister, sehvetlerine uyanlar ise sizin buyuk bir sapikliga girmenizi isterler.

يُرِيدُ اللّهُ أَن يُخَفِّفَ عَنكُمْ وَخُلِقَ الإِنسَانُ ضَعِيفًا ﴿٢٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yurîdullâhu en yuhaffife ankum, ve hulikal insânu daîfâ(daîfen).

Insan zayif yaratilmis oldugundan Allah sizden yuku hafifletmek ister.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا ﴿٢٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı, illâ en tekûne ticâraten an terâdın minkum, ve lâ taktulû enfusekum. İnnallâhe kâne bikum rahîmâ(rahîmen).

Ey Inananlar! Mallarinizi aranizda haksizlikla degil, karsilikli riza ile yapilan ticaretle yeyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah suphesiz ki size merhamet eder.

وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ عُدْوَانًا وَظُلْمًا فَسَوْفَ نُصْلِيهِ نَارًا وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللّهِ يَسِيرًا ﴿٣٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yef’al zâlike udvânen ve zulmen fe sevfe nuslîhi nârâ(nâran). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran).

Bunu kim asiri giderek haksizlikla yaparsa, onu atese sokacagiz. Bu, Allah'a kolaydir.

إِن تَجْتَنِبُواْ كَبَآئِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُم مُّدْخَلاً كَرِيمًا ﴿٣١﴾

4/NİSÂ SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn tectenibû kebâira mâ tunhevne anhu nukeffir ankum seyyiâtikum ve nudhılkum mudhalen kerîmâ(kerîmen).

Size yasak edilen buyuk gunahlardan kacinirsaniz, kusurlarinizi orter ve sizi serefli bir yere yerlestiririz.

وَلاَ تَتَمَنَّوْاْ مَا فَضَّلَ اللّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ لِّلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبُواْ وَلِلنِّسَاء نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبْنَ وَاسْأَلُواْ اللّهَ مِن فَضْلِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا ﴿٣٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tetemennev mâ faddalallâhû bihî ba’dakum alâ ba’d(ba’dın). Lir ricâli nasîbun mimmâktesebû ve lin nisâi nasîbun mimmâktesebn(mimmektesebne. Ves’elûllâhe min fadlihî. İnnallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).

Allah'in sizi birbirinizden ustun kildigi seyleri ozlemeyin. Erkeklere, kazandiklarindan bir pay, kadinlara da kazandiklarindan bir pay vardir. Allah'tan bol nimet isteyin. Dogrusu Allah her seyi bilir.

وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالأَقْرَبُونَ وَالَّذِينَ عَقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ فَآتُوهُمْ نَصِيبَهُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا ﴿٣٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve li kullin cealnâ mevâliye mimmâ terakel vâlidâni vel akrabûn(akrabûne). Vellezîne akadet eymânukum fe âtûhum nasîbehum. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in şehîdâ(şehîden).

Ana babanin ve yakinlarin biraktiklarindan her birine varisler kildik. Kendileriyle yeminlestiginiz kimselere hisselerini veriniz. Dogrusu Allah her seye sahiddir. *

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا ﴿٣٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh(hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ(sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîran).

Allah'in kimini kimine ustun kilmasindan oturu ve erkeklerin, mallarindan sarfetmelerinden dolayi erkekler kadinlar uzerine hakimdirler. Iyi kadinlar, gonulden boyun egenler ve Allah'in korunmasini emrettigini, kocasinin bulunmadigi zaman da koruyanlardir. Serkeslik etmelerinden endiselendiginiz kadinlara ogut verin, yataklarinda onlari yalniz birakin, nihayet dovun. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayin. Dogrusu Allah Yuce'dir, Buyuk'tur.

وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُواْ حَكَمًا مِّنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِّنْ أَهْلِهَا إِن يُرِيدَا إِصْلاَحًا يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا ﴿٣٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in hıftum şıkâka beynihimâ feb’asû hakemen min ehlihî ve hakemen min ehlihâ, in yurîdâ ıslâhan yuveffikıllâhu beynehumâ. İnnallâhe kâne alîmen habîrâ(habîren).

Kari kocanin arasinin acilmasindan endiselenirseniz, erkegin ailesinden bir hakem ve kadinin ailesinden bir hakem gonderin; bunlar duzeltmek isterlerse, Allah onlarin aralarini buldurur. Dogrusu Allah her seyi Bilen ve haberdar olandir.

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا ﴿٣٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Va’budûllâhe ve lâ tuşrikû bihî şeyen ve bil vâlideyni ihsânen ve bizil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vel câri zil kurbâ vel câril cunubi ves sâhıbi bil cenbi vebnis sebîli, ve mâ meleket eymânukum. İnnallâhe lâ yuhıbbu men kâne muhtâlen fehûrâ(fehûran).

Allah'a kulluk edin, O'na bir seyi ortak kosmayin. Ana babaya, yakinlara, yetimlere, duskunlere, yakin komsuya, uzak komsuya, yaninizdaki arkadasa, yolcuya ve elinizin altinda bulunan kimselere iyilik edin. Allah, kendini begenip ogunenleri eblette sevmez.

الَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا ﴿٣٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yebhalûne ve ye’murûnen nâse bil buhli ve yektumûne mâ âtâhumullâhu min fadlıhî. Ve a’tednâ lil kâfirîne azâben muhînâ(muhînen).

Onlar cimrilik ederler, insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunurlar, Allah'in bol nimetinden kendilerine verdigini gizlerler. Kafirlere asagilik bir azab hazirlamisizdir.

وَالَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلاَ بِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَن يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَرِينًا فَسَاء قِرِينًا ﴿٣٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne yunfıkûne emvâlehum riâen nâsi ve lâ yu’minûne billâhi ve lâ bil yevmil âhir(âhiri). Ve men yekuniş şeytânu lehu karînen fe sâe karînâ(karînen).

Mallarini insanlara gosteris icin sarfedip, Allah'a ve ahiret gunune inanmayanlari da allah sevmez. seytanin arkadas oldugu kimsenin ne fena arkadasi vardir!

وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ آمَنُواْ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّهُ وَكَانَ اللّهُ بِهِم عَلِيمًا ﴿٣٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâzâ aleyhim lev âmenû billâhi vel yevmil âhıri ve enfekû mimmâ razakahumullâh(razakahumullâhu). Ve kânallâhu bihim alîmâ(alîmen).

Bunlar Allah'a, ahiret gunune inanmis, Allah'in verdigi riziklardan sarfetmis olsalardi ne zarari olurdu? Oysa Allah onlari bilir.

إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ وَإِن تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِن لَّدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿٤٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe lâ yazlimu miskâle zerreh(zerretin), ve in teku haseneten yudâıfhâ ve yu’ti min ledunhu ecran azîmâ(azîmen).

Allah suphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artirir ve yapana buyuk ecir verir.

فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاء شَهِيدًا ﴿٤١﴾

4/NİSÂ SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe keyfe izâ ci’nâ min kulli ummetin bi şehîdin ve ci’nâ bike alâ hâulâi şehîdâ(şehîden).

Her ummete bir sahid getirdigimiz ve seni de bunlara sahid getirdigimiz vakit durumlari nasil olacak?

يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَعَصَوُاْ الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّى بِهِمُ الأَرْضُ وَلاَ يَكْتُمُونَ اللّهَ حَدِيثًا ﴿٤٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme izin yeveddullezîne keferû ve asavur resûle lev tusevvâ bihimul ard(ardu). Ve lâ yektumûnallâhe hadîsâ(hadîsen).

O gun, inkar edip peygambere bas kaldirmis olanlar, yerle bir olmayi ne kadar isterler ve Allah'tan bir soz gizleyemezler. *

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْرَبُواْ الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُواْ مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا ﴿٤٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ takrabûs salâte ve entum sukârâ hattâ ta’lemû mâ tekûlûne ve lâ cunuben illâ âbirî sebîlin hattâ tagtesilû. Ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâiti ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum. İnnallâhe kâne afuvven gafûrâ(gafûran).

Ey Inananlar! Sarhosken, ne dediginizi bilene kadar, cunubken, yolcu olan mustesna gusledene kadar namaza yaklasmayin. Eger hasta veya yolculukta iseniz yahut biriniz ayak yolundan gelmisseniz veya kadinlara yaklasmissaniz ve bu durumlarda su bulamamissaniz tertemiz bir topraga teyemmum edin, yuzlerinize ve ellerinize surun. Allah affeder ve bagislar.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُواْ نَصِيبًا مِّنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلاَلَةَ وَيُرِيدُونَ أَن تَضِلُّواْ السَّبِيلَ ﴿٤٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne ûtû nasîben minel kitâbi yeşterûned dalâlete ve yurîdûne en tedıllus sebîl(sebîle).

Kendilerine Kitab'dan bir pay verilenlerin sapikligi satin aldiklarini ve sizin yolu sapitmanizi istediklerini gormuyor musun?

وَاللّهُ أَعْلَمُ بِأَعْدَائِكُمْ وَكَفَى بِاللّهِ وَلِيًّا وَكَفَى بِاللّهِ نَصِيرًا ﴿٤٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vallâhu a’lemu bi a’dâikum. Ve kefâ billâhi veliyyen, ve kefâ billâhi nasîrâ(nasîran).

Allah, dusmanlarinizi cok iyi bilir. Allah size dost olarak da yeter, yardimci olarak da yeter.

مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدِّينِ وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَأَقْوَمَ وَلَكِن لَّعَنَهُمُ اللّهُ بِكُفْرِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿٤٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Minellezîne hâdû yuharrifûnel kelime an mevâdııhî ve yekûlûne semi’nâ ve asaynâ vesma’ gayra musmeın ve râınâ leyyen bi elsinetihim ve ta’nan fîd dîn(dîni). Ve lev ennehum kâlû semi’nâ ve ata’nâ vesma’ venzurnâ le kâne hayran lehum ve akvem(akveme), ve lâkin leanehumullâhu bi kufrihim fe lâ yu’minûne illâ kalîlâ(kalîlen).

Yahudilerden, sozleri yerlerinden degistirip: «Isittik ve karsi geldik, kulak vermeyerek dinle» ve dillerini egip bukerek ve dini yererek: «Bizi de dinle» diyenler vardir. sayet: «Isittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gozet» demis olsalardi, onlar icin daha iyi daha dogru olurdu. ste Allah inkarlari yuzunden onlara lanet etmistir. Onlarin ancak pek azi inanir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ آمِنُواْ بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِّمَا مَعَكُم مِّن قَبْلِ أَن نَّطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلَى أَدْبَارِهَا أَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ وَكَانَ أَمْرُ اللّهِ مَفْعُولاً ﴿٤٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne ûtûl kitâbe âminû bi mâ nezzelnâ musaddikan li mâ meakum min kabli en natmise vucûhen fe neruddehâ alâ edbârihâ ev nel’anehum kemâ leannâ ashâbes sebt(sebti). Ve kâne emrullâhi mef’ûlâ(mef’ûlen).

Ey Kitab verilenler! Yuzleri silip arkaya cevirerek enseler gibi dumduz yapmadan, yahut cumartesi gunculeri lanetledigimiz gibi lanetlemeden once, elinizdeki Kitab'i tasdik ederek indirdigimiz Kuran'a inanin; Allah'in emri daima yapilagelmistir.

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْمًا عَظِيمًا ﴿٤٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kadifterâ ismen azîmâ(azîmen).

Allah kendisine ortak kosmayi elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan kimse, suphesiz buyuk bir gunahla iftira etmis olur.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُزَكُّونَ أَنفُسَهُمْ بَلِ اللّهُ يُزَكِّي مَن يَشَاء وَلاَ يُظْلَمُونَ فَتِيلاً ﴿٤٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne yuzekkûne enfusehum. Belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).

Kendilerini temize cikaranlari gormedin mi? Allah diledigini temize cikarir ve kendilerine kil kadar haksizlik yapmaz.

انظُرْ كَيفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الكَذِبَ وَكَفَى بِهِ إِثْمًا مُّبِينًا ﴿٥٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Unzur keyfe yefterûne alâllâhil kezib(kezibe). Ve kefâ bihî ismen mubînâ(mubînen).

Allah'a nasil yalan yere iftira ettiklerine bir bak. Bu, apacik bir gunah olarak yeter. *

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُواْ نَصِيبًا مِّنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ هَؤُلاء أَهْدَى مِنَ الَّذِينَ آمَنُواْ سَبِيلاً ﴿٥١﴾

4/NİSÂ SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne ûtû nasîben minel kitâbi yu’minûne bil cibti vet tâgûti ve yekûlûne lillezîne keferû hâulâi ehdâ minellezîne âmenû sebîlâ(sebîlen).

Kendilerine kitap verilmis olanlarin, puta ve seytana kanip, inkar edenlere: «Bunlar, inananlardan daha dogru yoldadirlar» dediklerini gormedin mi?

أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللّهُ وَمَن يَلْعَنِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ نَصِيرًا ﴿٥٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâikellezîne leanehumullâh(leanehumullâhu). Ve men yel’anillâhu fe len tecide lehu nasîrâ(nasîran).

Iste, Allah'in lanetledikleri onlardir. Allah'in lanetledigi kisiye asla yardimci bulamayacaksin.

أَمْ لَهُمْ نَصِيبٌ مِّنَ الْمُلْكِ فَإِذًا لاَّ يُؤْتُونَ النَّاسَ نَقِيرًا ﴿٥٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em lehum nasîbun minel mulki fe izen lâ yu’tûnen nâse nakîrâ(nakîran).

Yoksa onlarin hukumranliktan bir payi mi var? O zaman insanlara bir cekirdek parcasi bile vermezler.

أَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ فَقَدْ آتَيْنَآ آلَ إِبْرَاهِيمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَآتَيْنَاهُم مُّلْكًا عَظِيمًا ﴿٥٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yahsudûnen nâse alâ mâ âtâhumullâhu min fadlıhî, fe kad âteynâ âle ibrâhîmel kitâbe vel hikmete ve âteynâhum mulken azîmâ(azîmen).

Yoksa Allah'in bol nimetinden verdigi kimseleri mi cekemiyorlar? Oysa Ibrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, onlara buyuk hukumranlik bahsettik.

فَمِنْهُم مَّنْ آمَنَ بِهِ وَمِنْهُم مَّن صَدَّ عَنْهُ وَكَفَى بِجَهَنَّمَ سَعِيرًا ﴿٥٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe minhum men âmene bihî ve minhum men sadde anhu. Ve kefâ bi cehenneme saîrâ(saîran).

(55-56) Onlardan ona inananlar ve yuz cevirenler vardi. Cilgin bir alev olarak cehennem yeter. Dogrusu, ayetlerimizi inkar edenleri atese sokacagiz; derilerinin her yanisinda, azabi tatmalari icin onlari baska derilerle degistirecegiz. Allah gucludur, Hakim'dir.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُواْ الْعَذَابَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا ﴿٥٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû bi âyâtinâ sevfe nuslîhim nârâ(nâran). Kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden gayrahâ li yezûkûl azâb(azâbe). İnnallâhe kâne azîzen hakîmâ(hakîmen).

(55-56) Onlardan ona inananlar ve yuz cevirenler vardi. Cilgin bir alev olarak cehennem yeter. Dogrusu, ayetlerimizi inkar edenleri atese sokacagiz; derilerinin her yanisinda, azabi tatmalari icin onlari baska derilerle degistirecegiz. Allah gucludur, Hakim'dir.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَّهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاًّ ظَلِيلاً ﴿٥٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti se nudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun, ve nudhıluhum zıllen zalîlâ(zalîlen).

Inanip yararli is isleyenleri icinde temelli ve ebedi kalacaklari, iclerinden irmaklar akan cennetlere koyacagiz. Onlara orada tertemiz esler vardir. Onlari en koyu golgeliklere yerlestirecegiz.

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا ﴿٥٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli). İnnallâhe niımmâ yeızukum bihî. İnnallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).

Hic suphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasinda hukmettiginiz zaman adaletle hukmetmenizi emreder. Allah size ne guzel ogut veriyor. suphesiz Allah isitir ve gorur.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً ﴿٥٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû atîûllâhe ve atîûr resûle ve ulil emri minkum, fe in tenâza’tum fî şey’in fe ruddûhu ilâllâhi ver resûli in kuntum tu’minûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri). Zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâ(te’vîlen).

Ey Inananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eger bir seyde cekisirseniz, Allah'a ve ahiret gunune inanmissaniz onun halini Allah'a ve peygambere birakin. Bu, hayirli ve netice itibariyle en guzeldir. *

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا ﴿٦٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne yez’umûne ennehum âmenû bimâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablike yurîdûne en yetehâkemû ilât tâgûti ve kad umirû en yekfurû bihî. Ve yurîduş şeytânu en yudıllehum dalâlen baîdâ(baîden).

Sana indirilen Kuran'a ve senden once indirilenlere inandiklarini iddia edenleri gormuyor musun? Putlarinin onunde muhakeme olunmalarini isterler. Oysa, onlari tanimakla emr olunmuslardi. seytan onlari derin bir sapikliga saptirmak ister.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُودًا ﴿٦١﴾

4/NİSÂ SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve ilâr resûli raeytel munâfıkîne yesuddûne anke sudûdâ(sudûden).

Onlara: «Allah'in indirdigine ve Peygambere gelin» dendigi zaman, munafiklarin senden busbutun uzaklastiklarini gorursun.

فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ثُمَّ جَآؤُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا ﴿٦٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve keyfe izâ esâbethum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim summe câûke yahlıfûne billâhi in eradnâ illâ ihsânen ve tevfîkâ(tevfîkan).

Baslarina kendi islediklerinden oturu bir musibet cattiginda sana gelip: Biz, «Iyilik etmek ve uzlastirmaktan baska bir sey istemedik» diye de nasil Allah'a yemin ederler?

أُولَئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُل لَّهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلاً بَلِيغًا ﴿٦٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâikellezîne ya’lemullâhu mâ fî kulûbihim fe a’rıd anhum vaızhum ve kul lehum fî enfusihim kavlen belîgâ(belîgan).

Iste bunlarin kalblerinde olani Allah bilir. Onlardan yuz cevir, onlara ogut ver, kendilerine tesirli sozler soyle.

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللّهِ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذ ظَّلَمُواْ أَنفُسَهُمْ جَآؤُوكَ فَاسْتَغْفَرُواْ اللّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُواْ اللّهَ تَوَّابًا رَّحِيمًا ﴿٦٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Biz her peygamberi ancak, Allah'in izniyle, itaat olunmasi icin gonderdik. Onlar, kendilerine yazik ettiklerinde, sana gelip Allah'tan magfiret dileseler ve Peygamber de onlara magfiret dileseydi, Allah'in tevbeleri daima kabul ve merhamet eden oldugunu gorurlerdi.

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا ﴿٦٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ ve rabbike lâ yu’minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecera beynehum, summe lâ yecidû fî enfusihim haracen mimmâ kadayte ve yusellimû teslîmâ(teslîmen).

Hayir; Rabb'ine and olsun ki, aralarinda cekistikleri seylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdigin hukmu iclerinde bir sikinti duymadan tamamen kabul etmedikce inanmis olmazlar.

وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُواْ مِن دِيَارِكُم مَّا فَعَلُوهُ إِلاَّ قَلِيلٌ مِّنْهُمْ وَلَوْ أَنَّهُمْ فَعَلُواْ مَا يُوعَظُونَ بِهِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَأَشَدَّ تَثْبِيتًا ﴿٦٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev ennâ ketebnâ aleyhim enıktulû enfusekum evihrucû min diyârikum mâ fealûhu illâ kalîlun minhum. Ve lev ennehum fealû mâ yûazûne bihî le kâne hayran lehum ve eşedde tesbîtâ(tesbîten).

sayet onlara «Kendinizi oldurun» yahut «Memleketinizden cikin» diye emretmis olsaydik, pek azindan baskalari bunu yapmazlardi. Kendilerine verilen ogudu yerine getirmis olsalardi onlar icin daha iyi ve daha saglam olurdu.

وَإِذاً لَّآتَيْنَاهُم مِّن لَّدُنَّا أَجْراً عَظِيمًا ﴿٦٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izen le âteynâhum min ledunnâ ecran azîmâ(azîmen).

(67-68) O zaman onlara kendi katimizdan buyuk bir ecir verir ve onlari dogru yola eristirirdik.

وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا ﴿٦٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le hedeynâhum sırâtan mustekîmâ(mustekîmen).

(67-68) O zaman onlara kendi katimizdan buyuk bir ecir verir ve onlari dogru yola eristirirdik.

وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا ﴿٦٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yutiıllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike rafîkâ(rafîkan).

Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, iste onlar Allah'in nimetine eristirdigi peygamberlerle, dosdogru olanlar, sehidler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadastirlar!

ذَلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّهِ وَكَفَى بِاللّهِ عَلِيمًا ﴿٧٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlikel fadlu minallâh(minallâhi). Ve kefâ billâhi alîmâ(alîmen).

Bu nimet, Allah'tandir. Bilen olarak Allah yeter. *

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ خُذُواْ حِذْرَكُمْ فَانفِرُواْ ثُبَاتٍ أَوِ انفِرُواْ جَمِيعًا ﴿٧١﴾

4/NİSÂ SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû huzû hızrakum fenfirû subâtin evinfirû cemîâ(cemîan).

Ey Inananlar! Ihtiyatli davranin, boluk boluk veya hep birden savasa gidin.

وَإِنَّ مِنكُمْ لَمَن لَّيُبَطِّئَنَّ فَإِنْ أَصَابَتْكُم مُّصِيبَةٌ قَالَ قَدْ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيَّ إِذْ لَمْ أَكُن مَّعَهُمْ شَهِيدًا ﴿٧٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne minkum le men le yubattienn(yubattienne), fe in esâbetkum musîbetun kâle kad en’amallâhu aleyye iz lem ekun meahum şehîdâ(şehîden).

suphesiz aranizda pek agir davarananlar vardir; size bir musibet gelirse: «Allah bana iyilikte bulundu, cunku onlarla beraber bulunmadim» der.

وَلَئِنْ أَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِّنَ الله لَيَقُولَنَّ كَأَن لَّمْ تَكُن بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيتَنِي كُنتُ مَعَهُمْ فَأَفُوزَ فَوْزًا عَظِيمًا ﴿٧٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le in esâbekum fadlun minallâhi le yekûlenne ke en lem tekun beynekum ve beynehu meveddetun yâ leytenî kuntu meahum fe efûze fevzen azîmâ(azîmen).

Allah'tan size bir nimet erisse, and olsun ki, sizinle kendi arasinda bir dostluk yokmus gibi: «Keski onlarla beraber olsaydim da ben de buyuk bir basari kazansaydim» der.

فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيُقْتَلْ أَو يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿٧٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Felyukâtil fî sebîlillâhillezîne yeşrûnel hayâted dunyâ bil âhirah(âhirati). Ve men yukâtil fî sebîlillâhi fe yuktel ev yaglib fe sevfe nu’tîhi ecran azîmâ(azîmen).

O halde, dunya hayati yerine ahireti alanlar, Allah yolunda savassinlar . Kim Allah yolunda savasir, oldurulur veya galib gelirse, Biz ona buyuk bir ecir verecegiz.

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا ﴿٧٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ lekum lâ tukâtilûne fî sebîlillâhi vel mustad’afîne miner ricâli ven nisâi vel vildânillezîne yekûlûne rabbenâ ahricnâ min hâzihil karyetiz zâlimi ehluhâ, vec’al lenâ min ledunke veliyyâ(veliyyen), vec’al lenâ min ledunke nasîrâ(nasîran).

Size ne oluyor da: «Rabbimiz! Bizi halki zalim olan bu sehirden cikar, katindan bize bir sahip cikan gonder katindan bize bir yardimci lutfet» diyen zavalli cocuklar, erkekler ve kadinlar ugrunda ve Allah yolunda savasmiyorsunuz?

الَّذِينَ آمَنُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُواْ أَوْلِيَاء الشَّيْطَانِ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفًا ﴿٧٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne âmenû yukâtilûne fî sebîlillâh(sebîlillâhi), vellezîne keferû yukâtilûne fî sebîlit tâgûti fe kâtilû evliyâeş şeytân(şeytâni), inne keydeş şeytâni kâne daîfâ(daîfen).

Inananlar Allah yolunda savasirlar, inkar edenler ise seytan yolunda harbederler. seytanin dostlariyla savasin, esasen seytanin hilesi zayiftir. *

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ قِيلَ لَهُمْ كُفُّواْ أَيْدِيَكُمْ وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً وَقَالُواْ رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلا أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدَّنْيَا قَلِيلٌ وَالآخِرَةُ خَيْرٌ لِّمَنِ اتَّقَى وَلاَ تُظْلَمُونَ فَتِيلاً ﴿٧٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ilâllezîne kîle lehum kuffû eydiyekum, ve ekîmus salâte ve âtûz zekât(zekâte), fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu izâ ferîkun minhum yahşevnen nâse ke haşyetillâhi ev eşedde haşyeh(haşyeten), ve kâlû rabbenâ lime ketebte aleynâl kıtâl(kıtâle), lev lâ ahhartenâ ilâ ecelin karîb(karîbin). Kul metâud dunyâ kalîl(kalîlun), vel âhıratu hayrun li menittekâ ve lâ tuzlemûne fetîlâ(fetîlen).

Kendilerine: «Elinizi savastan cekin, namaz kilin, zekat verin» denenleri gormedin mi? Onlara savas farz kilindiginda, iclerinden bir takimi hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha cok korkarlar ve «Rabbimiz! Bize savasi nicin farz kildin, bizi yakin bir zamana kadar tehir edemez miydin? derler. De ki: «Dunya gecimligi azdir, ahiret, Allah'a karsi gelmekten sakinan icin hayirlidir, size zerre kadar zulmedilmez".

أَيْنَمَا تَكُونُواْ يُدْرِككُّمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنتُمْ فِي بُرُوجٍ مُّشَيَّدَةٍ وَإِن تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُواْ هَذِهِ مِنْ عِندِ اللّهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُواْ هَذِهِ مِنْ عِندِكَ قُلْ كُلًّ مِّنْ عِندِ اللّهِ فَمَا لِهَؤُلاء الْقَوْمِ لاَ يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا ﴿٧٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin). Ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min indike. Kul kullun min indillâh(indillâhi). Fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen).

Nerede olursaniz olun, saglam kaleler icinde bulunsaniz bile, olum size yetisecektir. Onlara bir iyilik gelirse: «Bu Allah'tandir» derler, bir kotuluge ugrarlarsa «Bu, senin tarafindandir» derler. De ki: «Hepsi Allah'tandir". Bunlara ne oluyor ki, hicbir sozu anlamaga yanasmiyorlar?

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا ﴿٧٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen). Ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden).

Sana ne iyilik gelirse Allah'tandir, sana ne kotuluk dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gonderdik, sahid olarak Allah yeter.

مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ وَمَن تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا ﴿٨٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen).

Peygamber'e itaat eden, Allah'a itaat etmis olur. Kim yuz cevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekci gondermedik.

وَيَقُولُونَ طَاعَةٌ فَإِذَا بَرَزُواْ مِنْ عِندِكَ بَيَّتَ طَآئِفَةٌ مِّنْهُمْ غَيْرَ الَّذِي تَقُولُ وَاللّهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ وَكَفَى بِاللّهِ وَكِيلاً ﴿٨١﴾

4/NİSÂ SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlûne tâatun, fe izâ berazû min indike beyyete tâifetun minhum gayrallezî tekûl(tekûlu). Vallâhu yektubu mâ yubeyyitûn(yubeyyitûne), fe a’rıd anhum ve tevekkel alâllâh(alâllâhi). Ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen).

«eki» derler, fakat senin yanindan ciktiklarinda, iclerinden bir takimi, geceleyin senin dediklerinden baska bir sey kurarlar. Allah gece tasarladiklarini yaziyor, onlara aldiris etme. Allah'a guven, vekil olarak Allah yeter.

أَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِندِ غَيْرِ اللّهِ لَوَجَدُواْ فِيهِ اخْتِلاَفًا كَثِيرًا ﴿٨٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe lâ yetedebberûnel kur’ân(kur’âne).Ve lev kâne min indi gayrillâhi le vecedû fîhihtilâfen kesîrâ(kesîran).

Kuran'i durup dusunmuyorlar mi? Eger o Allah'tan baskasindan gelseydi, onda cok aykiriliklar bulurlardi.

وَإِذَا جَاءهُمْ أَمْرٌ مِّنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُواْ بِهِ وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُوْلِي الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنبِطُونَهُ مِنْهُمْ وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لاَتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿٨٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ câehum emrun minel emni evil havfi ezâû bihî.Ve lev reddûhu ilâr resûli ve ilâ ulil emri minhum le alimehullezîne yestenbitûnehu minhum. Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu letteba’tumuş şeytâne illâ kalîlâ(kalîlen).

Kendilerine guven veya korku hususunda bir haber geldiginde onu yayarlar; halbuki o haberi Peygamber'e veya kendilerinden buyruk sahibi olanlara goturselerdi, onlardan sonuc cikarmaya kadir olanlar onu bilirdi. Allah'in size bol nimeti ve rahmeti olmasaydi, pek aziniz bir yana, seytana uyardiniz.

فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ تُكَلَّفُ إِلاَّ نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَسَى اللّهُ أَن يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَاللّهُ أَشَدُّ بَأْسًا وَأَشَدُّ تَنكِيلاً ﴿٨٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-84. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), lâ tukellefu illâ nefseke ve harrıdıl mu’minîn(mu’minîne), asallâhu en yekuffe be’sellezîne keferû. Vallâhu eşeddu be’sen ve eşeddu tenkîlâ(tenkîlen).

Allah yolunda savas; sen ancak kendinden sorumlusun, inananlari tesvik et; umulur ki Allah, inkar edenlerin baskinini onler. Allah'in kahri da, ibret alinacak cezasi da pek siddetlidir.

مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتًا ﴿٨٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-85. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ(mukîten).

Kim iyi bir iste aracilik ederse, ona onun sevabindan bir pay vardir; kim de kotu bir seyde aracilik yaparsa, ona o kotulukten bir hisse vardir. Allah, her seyin karsiligini verir.

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا ﴿٨٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-86. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ huyyîtum bi tahıyyetin fe hayyû bi ahsene minhâ ev ruddûhâ. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in hasîbâ(hasîben).

Size bir selam verildigi zaman, ondan daha iyisiyle selam verin veya ayniyle mukabele edin. Allah her seyin hesabini geregi gibi yapandir.

اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللّهِ حَدِيثًا ﴿٨٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-87. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhu lâ ilâhe illâ huve. Le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi. Ve men asdeku minallâhi hadîsâ(hadîsen).

Allah'tan baska tanri yoktur, geleceginde suphe olmayan kiyamet gunu, sizi mutlaka toplayacaktir. Allah'tan daha dogru sozlu kim olabilir? *

فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللّهُ أَرْكَسَهُم بِمَا كَسَبُواْ أَتُرِيدُونَ أَن تَهْدُواْ مَنْ أَضَلَّ اللّهُ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً ﴿٨٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-88. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâ lekum fil munâfikîne fieteyni vallâhu erkesehum bi mâ kesebû. E turîdûne en tehdû men edallallâh(edallallâhu). Ve men yudlilillâhu fe len tecide lehu sebîlâ(sebîlen).

Ey muslumanlar! Munafiklar hakkinda iki firka olmaniz da niye? Allah onlari, yaptiklarindan dolayi basasagi etmistir. Allah'in saptirdigini siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'in saptirdigi kimseye sen hic yol bulamayacaksin.

وَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُواْ فَتَكُونُونَ سَوَاء فَلاَ تَتَّخِذُواْ مِنْهُمْ أَوْلِيَاء حَتَّىَ يُهَاجِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدتَّمُوهُمْ وَلاَ تَتَّخِذُواْ مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلاَ نَصِيرًا ﴿٨٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-89. AYET (Meâlleri Kıyasla): Veddû lev tekfurûne kemâ keferû fe tekûnûne sevâen fe lâ tettehızû minhum evliyâe hattâ yuhâcirû fî sebîlillâh(sebîlillâhi). Fe in tevellev fe huzûhum vaktulûhum haysu vecedtumûhum, ve lâ tettehızû minhum veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîran).

Onlar kendileri inkar ettikleri gibi, keski siz de inkar etseniz de esit olsaniz isterler. Allah yolunda hicret etmedikce onlardan dost edinmeyin. Eger yuz cevirirlerse onlari tutun, buldugunuz yerde oldurun. Onlardan dost ve yardimci edinmeyin.

إِلاَّ الَّذِينَ يَصِلُونَ إِلَىَ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُم مِّيثَاقٌ أَوْ جَآؤُوكُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ أَن يُقَاتِلُوكُمْ أَوْ يُقَاتِلُواْ قَوْمَهُمْ وَلَوْ شَاء اللّهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْ فَإِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَأَلْقَوْاْ إِلَيْكُمُ السَّلَمَ فَمَا جَعَلَ اللّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلاً ﴿٩٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-90. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâllezîne yasılûne ilâ kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun ev câûkum hasırat sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum. Ve lev şâallâhu le selletahum aleykum fe le kâtelûkum, fe inı’tezelûkum fe lem yukâtilûkum ve elkav ileykumus seleme, fe mâ cealallâhu lekum aleyhim sebîlâ(sebîlen).

Ancak, sizinle kendileri arasinda anlasma olan bir millete siginanlar yahut sizinle savastan veya kendi milletleriyle savasmaktan bikarak size basvuranlar mustesnadir. Allah dileseydi onlari uzerinize cullandirirdi da sizinle savasirlardi. Eger sizden uzak durur, sizinle savasmaz, size baris teklif ederlerse Allah onlara dokunmaniza izin vermez.

سَتَجِدُونَ آخَرِينَ يُرِيدُونَ أَن يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُواْ قَوْمَهُمْ كُلَّ مَا رُدُّوَاْ إِلَى الْفِتْنِةِ أُرْكِسُواْ فِيِهَا فَإِن لَّمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُواْ إِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوَاْ أَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثِقِفْتُمُوهُمْ وَأُوْلَئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُّبِينًا ﴿٩١﴾

4/NİSÂ SURESİ-91. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se tecidûne âharîne yurîdûne en ye’menûkum ve ye’menû kavmehum. Kullemâ ruddû ilâl fitneti urkisû fîhâ, fe in lem ya’tezilûkum ve yulkû ileykumus seleme ve yekuffû eydiyehum fe huzûhum vaktulûhum haysu sekıftumûhum. Ve ulâikum cealnâ lekum aleyhim sultânen mubînâ(mubînen).

Digerlerinin de sizden ve kendi milletlerinden guvende olmayi istediklerini goreceksiniz. Ne var ki fitnecilige her cagirildiklarinda ona can atarlar; eger sizden uzak durmazlar, baris teklif etmezler ve sizden el cekmezlerse onlari yakalayin, buldugunuz yerde oldurun. ste onlarin aleyhlerine size apacik ferman verdik. *

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَن يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلاَّ خَطَئًا وَمَن قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَئًا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلاَّ أَن يَصَّدَّقُواْ فَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ عَدُوٍّ لَّكُمْ وَهُوَ مْؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِّيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةً فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِّنَ اللّهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٩٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-92. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataâ(hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû. Fe in kâne min kavmin aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin). Ve in kâne min kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin), fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh(minallâhi). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).

Bir muminin diger mumini yanlislik disinda oldurmesi asla caiz degildir. Bir mumini yanlislikla oldurenin, bir mumin koleyi azad etmesi ve oldurulenin ailesi bagislamadikca, ona diyet odemesi gerekir. Eger o mumin, size dusman bir topluluktan ise mumin bir koleyi azad etmek gerekir. µayet aranizda anlasma olan bir millettense, ailesine diyet odemek ve mumin bir koleyi azat etmek gerekir. Bulamayana, Allah tarafindan tevbesinin kabulu icin, ard arda iki ay oruc tutmak gerekir. Allah bilendir. Hakim'dir.

وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا ﴿٩٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-93. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen).

Kim bir mumini kasden oldururse cezasi, icinde temelli kalacagi cehennemdir. Allah ona gazabetmis, lanetlemis ve buyuk azab hazirlamistir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَتَبَيَّنُواْ وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ أَلْقَى إِلَيْكُمُ السَّلاَمَ لَسْتَ مُؤْمِنًا تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَعِندَ اللّهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ كَذَلِكَ كُنتُم مِّن قَبْلُ فَمَنَّ اللّهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا ﴿٩٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-94. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ darabtum fî sebîlillâhi fe tebeyyenû ve lâ tekûlû li men elkâ ileykumus selâme leste mu’minâ(mu’minen), tebtegûne aradal hayâtid dunyâ, fe indallâhi megânimu kesîrah(kesîratun). Kezâlike kuntum min kablu fe mennallâhu aleykum fe tebeyyenû. İnnallâhe kâne bimâ ta’melûne habîrâ(habîran).

Ey Inananlar! Allah yolunda yurudugunuz vakit, her seyi iyice anlayin. Size, musluman oldugunu bildirene, dunya hayatinin gecici menfaatine goz dikerek: «Sen mumin degilsin» demeyin. Allah katinda bircok ganimetler vardir. Evvelce siz de oyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu, iyice arastirip anlayin, Allah islediklerinizden suphesiz haberdardir.

لاَّ يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُوْلِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً وَكُلاًّ وَعَدَ اللّهُ الْحُسْنَى وَفَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿٩٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-95. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yestevîl kâıdûne minel mu’minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim. Faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alâl kâidîne dereceh(dereceten). Ve kullen vaadallâhul husnâ. Ve faddalallâhul mucâhidîne alâl kâıdîne ecran azîmâ(azîmen).

(95-96) Inananlardan, ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de cenneti vadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder. *

دَرَجَاتٍ مِّنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٩٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-96. AYET (Meâlleri Kıyasla): Deracâtin minhu ve magfiraten ve rahmet(rahmeten). Ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).

(95-96) Inananlardan, ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de cenneti vadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder. *

إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلآئِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ قَالُواْ فِيمَ كُنتُمْ قَالُواْ كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الأَرْضِ قَالْوَاْ أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُواْ فِيهَا فَأُوْلَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءتْ مَصِيرًا ﴿٩٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-97. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne teveffâhumul melâiketu zâlimî enfusihim kâlû fîme kuntum. Kâlû kunnâ mustad’afîne fîl ard(ardı). Kâlû e lem tekun ardullâhi vâsiaten fe tuhâcirû fîhâ. Fe ulâike me’vâhum cehennem(cehennemu) ve sâet masîrâ(masîran).

Kendilerine yazik edenlerin canlarini aldiklari zaman onlara: «Ne yaptiniz bakalim?» deyince, «Biz yeryuzunde zavalli kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'in arzi genis degil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabini verecekler. Onlarin varacaklari yer cehennemdir. Orasi ne kotu donulecek yerdir!

إِلاَّ الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلاَ يَهْتَدُونَ سَبِيلاً ﴿٩٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-98. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâl mustad’afîne miner ricâli ven nisâi vel vildâni lâ yestatîûne hîleten ve lâ yehtedûne sebîlâ(sebîlen).

Caresiz kalan, yol bulamayan zavalli erkek, kadin ve cocuklar mustesnadirlar.

فَأُوْلَئِكَ عَسَى اللّهُ أَن يَعْفُوَ عَنْهُمْ وَكَانَ اللّهُ عَفُوًّا غَفُورًا ﴿٩٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-99. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ulâike asâllâhu en ya’fuve anhum. Ve kânallâhu afuvven gafûrâ(gafûran).

Iste Allah'in bunlari affetmesi umulur. Allah Affedendir, Bagislayan'dir.

وَمَن يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللّهِ يَجِدْ فِي الأَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيرًا وَسَعَةً وَمَن يَخْرُجْ مِن بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلى اللّهِ وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١٠٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-100. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yuhâcir fî sebîlillâhi yecid fîl ardı murâgamen kesîran veseah(veseaten). Ve men yahruc min beytihî muhâciran ilâllâhi ve resûlihî summe yudrikhul mevtu fe kad vakaa ecruhu alâllâh(alâllâhi). Ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).

Alah yolunda hicret eden kisi, yeryuzunde cok bereketli yer ve genislik bulur. Evinden, Allah'a ve peygamberine hicret ederek cikan kimseye olum gelirse, onun ecrini vermek Allah'a duser. Allah bagislar ve merhamet eder. *

وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَقْصُرُواْ مِنَ الصَّلاَةِ إِنْ خِفْتُمْ أَن يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُواْ لَكُمْ عَدُوًّا مُّبِينًا ﴿١٠١﴾

4/NİSÂ SURESİ-101. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ darabtum fîl ardı fe leyse aleykum cunâhun en taksurû mines salâti, in hıftum en yeftinekumullezîne keferû. İnnel kâfirîne kânû lekum aduvven mubînâ(mubînen).

Yolculuk ettiginizde, kafirlerin size bir fenalik yapmasindan korkarsaniz, namazi kisaltmanizda size bir sorumluluk yoktur. Zira kafirler, size apacik dusmandirlar.

وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلاَةَ فَلْتَقُمْ طَآئِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُواْ فَلْيَكُونُواْ مِن وَرَآئِكُمْ وَلْتَأْتِ طَآئِفَةٌ أُخْرَى لَمْ يُصَلُّواْ فَلْيُصَلُّواْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَى أَن تَضَعُواْ أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُواْ حِذْرَكُمْ إِنَّ اللّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا ﴿١٠٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-102. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kunte fîhim fe ekamte lehumus salâte fel tekum tâifetun minhum meake vel ye’huzû eslihatehum fe izâ secedû fel yekûnû min varâikum, vel te’ti tâifetun uhrâ lem yusallû fel yusallû meake vel ye’huzû hızrahum ve eslihatehum, veddellezîne keferû lev tagfulûne an eslihatikum ve emtiatikum fe yemîlûne aleykum meyleten vâhıdeh(vâhıdeten). Ve lâ cunâha aleykum in kâne bikum ezen min matarin ev kuntum mardâ en tedaû eslihatekum, ve huzû hızrakum. İnnallâhe eadde lil kâfirîne azâben muhînâ(muhînen).

Sen iclerinde olup da namazlarini kildirdigin zaman, bir kismi seninle beraber namaza dursun ve silahlarini da yanlarina alsinlar; secdeyi yaptiktan sonra onlar arkaniza gecsinler; kilmayan obur kisim gelsin, seninle beraber kilsinlar, tedbirli olsunlar, silahlarini alsinlar. Kafirler, size ansizin bir baskin vermek icin, silah ve esyanizdan ayrilmis bulunmanizi dilerler. Yagmurdan zarar gorecekseniz veya hasta olursaniz, silahlarinizi birakmaniza engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah kafirlere suphesiz agir bir azap hazirlamistir.

فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ فَإِذَا اطْمَأْنَنتُمْ فَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَّوْقُوتًا ﴿١٠٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-103. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alâl mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).

Namazi kildiktan baska, Allah'i ayakta iken, otururken, yan yatarken de anin. Emniyete kavustugunuzda, namazi geregince kilin. Namaz suphesiz, inananlara belirli vakitlere farz kilinmistir.

وَلاَ تَهِنُواْ فِي ابْتِغَاء الْقَوْمِ إِن تَكُونُواْ تَأْلَمُونَ فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّهِ مَا لاَ يَرْجُونَ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿١٠٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-104. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tehinû fîbtigâil kavm(kavmi). İn tekûnû te’lemûne fe innehum ye’lemûne kemâ te’lemûn(te’lemûne), ve tercûne minallâhi mâ lâ yercûn(yercûne). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).

Dusman milleti kovalamakta gevseklik gostermeyin. Eger siz aci cekiyorsaniz, suphesiz onlar da sizin cektiginiz gibi aci cekiyorlar; oysa siz Allah'tan onlarin beklemedikleri seyleri bekliyorsunuz. Alah bilendir, Hakim olandir. *

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا ﴿١٠٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-105. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı li tahkume beynen nâsi bimâ erâkallâh(erâkallâhu). Ve lâ tekun lil hâinîne hasîmâ(hasîmen).

Dogrusu, insanlar arasinda Allah'in sana gosterdigi gibi hukmedesin diye Kitap'i sana hak olarak indirdik; hakki gozet, hainlerden taraf olma.

وَاسْتَغْفِرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١٠٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-106. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vestagfirillâh(vestagfirillâhe). İnnallâhe kâne gafûran rahîmâ(rahîmen).

Allah'tan magfiret dile. Allah bagislar ve merhamet eder.

وَلاَ تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنفُسَهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ خَوَّانًا أَثِيمًا ﴿١٠٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-107. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tucâdil anillezîne yahtânûne enfusehum innallâhe lâ yuhıbbu men kâne havvânen esîmâ(esîmen).

Kendilerine hainlik edenlerden yana ugrasmaya kalkma. Allah, hainlikte direnen sucluyu sevmez.

يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلاَ يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّهِ وَهُوَ مَعَهُمْ إِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لاَ يَرْضَى مِنَ الْقَوْلِ وَكَانَ اللّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطًا ﴿١٠٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-108. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yestahfûne minen nâsi ve lâ yestahfûne minallâhi ve huve meahum iz yubeyyitûne mâ lâ yardâ minel kavl(kavli). Ve kânallâhu bi mâ ya’melûne muhîtâ(muhîtan).

Allah'in razi olmadigi sozu gece kurarlarken, onu, insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah'dan gizlemiyorlar. Allah islediklerinin hepsini bilmektedir.

هَاأَنتُمْ هَؤُلاء جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَمَن يُجَادِلُ اللّهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَم مَّن يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَكِيلاً ﴿١٠٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-109. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâ entum hâulâi câdeltum anhum fîl hayâtid dunyâ fe men yucâdilullâhe anhum yevmel kıyâmeti em men yekûnu aleyhim vekîlâ(vekîlen).

Iste siz dunya hayatinda onlari savunuyorsunuz ama, kiyamet gunu onlari Allah'a karsi kim savunacak? Veya onlarin vekaletini kim uzerine alacaktir?

وَمَن يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّهَ يَجِدِ اللّهَ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١١٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-110. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men ya’mel sûen ev yazlim nefsehu summe yestagfirillâhe yecidillâhe gafûran rahîmâ(rahîmen).

Kim kotuluk isler veya kendine yazik eder de sonra Allah'tan bagislanma dilerse, Allah'i magfiret ve merhamet sahibi olarak bulur.

وَمَن يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَى نَفْسِهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿١١١﴾

4/NİSÂ SURESİ-111. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yeksib ismen fe innemâ yeksibuhu alâ nefsihî. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).

Kim gunah islerse bunu ancak kendi aleyhine yapmis olur. Allah bilendir, Hakim'dir.

وَمَن يَكْسِبْ خَطِيئَةً أَوْ إِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئًا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُّبِينًا ﴿١١٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-112. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yeksib hatîeten ev ismen summe yermi bihî berîen fe kadihtemele buhtânen ve ismen mubînâ(mubînen).

Kim yanilir veya suc isler de sonra onu bir sucsuzun uzerine atarsa, suphesiz iftira etmis, apacik bir gunah yuklenmis olur. *

وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّت طَّآئِفَةٌ مُّنْهُمْ أَن يُضِلُّوكَ وَمَا يُضِلُّونَ إِلاُّ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِن شَيْءٍ وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا ﴿١١٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-113. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev lâ fadlullâhi aleyke ve rahmetuhu le hemmet tâifetun minhum en yudıllûke. Ve mâ yudıllûne illâ enfusehum ve mâ yadurrûneke min şey’(şey’in). Ve enzelallâhu aleykel kitâbe vel hikmete ve allemeke mâ lem tekun ta’lem(ta’lemu). Ve kâne fadlullâhi aleyke azîmâ(azîmen).

Eger sana Allah'in bol nimeti ve rahmeti olmasaydi, onlardan bir takimi seni sapitmaga calisirdi. Halbuki onlar kendilerinden baskasini saptiramazlar, sana da bir zarar vermezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmis, sana bilmedigini ogretmistir. Allah'in sana olan nimeti ne buyuktur.

لاَّ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِّن نَّجْوَاهُمْ إِلاَّ مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ أَوْ مَعْرُوفٍ أَوْ إِصْلاَحٍ بَيْنَ النَّاسِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ ابْتَغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿١١٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-114. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ hayra fî kesîrin min necvâhum illâ men emera bi sadakatin ev ma’rûfin ev ıslâhın beynen nâs(nâsi). Ve men yef’al zâlikebtigâe mardâtillâhi fe sevfe nu’tîhi ecran azîmâ(azîmen).

Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayi ve insanlarin arasini duzeltmeyi gozeten kimseler mustesna, onlarin gizli toplantilarinin cogunda hayir yoktur. Bunlari, Allah'in rizasini kazanmak icin yapana buyuk ecir verecegiz.

وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءتْ مَصِيرًا ﴿١١٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-115. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yuşâkıkır resûle min ba’di mâ tebeyyene lehul hudâ ve yettebi’ gayra sebîlil mu’minîne nuvellıhî mâ tevellâ ve nuslihî cehennem(cehenneme). Ve sâet masîrâ(masîran).

Dogru yol kendisine apacik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dondugu yone dondurur ve onu cehenneme sokariz. Orasi ne kotu bir donus yeridir! *

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا ﴿١١٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-116. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ(baîdan).

Allah, kendisine ortak kosulmasini elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan kimse derin bir sapikliga sapmis olur.

إِن يَدْعُونَ مِن دُونِهِ إِلاَّ إِنَاثًا وَإِن يَدْعُونَ إِلاَّ شَيْطَانًا مَّرِيدًا ﴿١١٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-117. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn yed’ûne min dûnihî illâ inâsâ(inâsen), ve in yed’ûne illâ şeytânen merîdâ(merîden).

(117-11) 9 Onlar Allah'i birakip tanricalara taparlar ve: «Elbette senin kullarindan belli bir takimi alip onlari saptiracagim, onlara kuruntu kurduracagim, develerin kulaklarini yarmalarini emredecegim, Allah'in yarattigini degistirmelerini emredecegim» diyen, Allah'in lanet ettigi azgin seytana taparlar. Allah'i birakip seytani dost edinen suphesiz aciktan aciga kayba ugramistir.

لَّعَنَهُ اللّهُ وَقَالَ لَأَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَصِيبًا مَّفْرُوضًا ﴿١١٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-118. AYET (Meâlleri Kıyasla): Leanehullâh(leanehullâhu), ve kâle le ettehizenne min ibâdike nasîben mefrûdâ(mefrûdan).

(117-11) 9 Onlar Allah'i birakip tanricalara taparlar ve: «Elbette senin kullarindan belli bir takimi alip onlari saptiracagim, onlara kuruntu kurduracagim, develerin kulaklarini yarmalarini emredecegim, Allah'in yarattigini degistirmelerini emredecegim» diyen, Allah'in lanet ettigi azgin seytana taparlar. Allah'i birakip seytani dost edinen suphesiz aciktan aciga kayba ugramistir.

وَلأُضِلَّنَّهُمْ وَلأُمَنِّيَنَّهُمْ وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ الأَنْعَامِ وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّهِ وَمَن يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِّن دُونِ اللّهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُّبِينًا ﴿١١٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-119. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le âmurannehum fe le yubettikunne âzânel en’âmi, ve le âmurannehum fe le yugayyirunne halkallâh(halkallâhi. Ve men yettehıziş şeytâne veliyyen min dûnillâhi fe kad hasira husrânen mubînâ(mubînen).

(117-11) 9 Onlar Allah'i birakip tanricalara taparlar ve: «Elbette senin kullarindan belli bir takimi alip onlari saptiracagim, onlara kuruntu kurduracagim, develerin kulaklarini yarmalarini emredecegim, Allah'in yarattigini degistirmelerini emredecegim» diyen, Allah'in lanet ettigi azgin seytana taparlar. Allah'i birakip seytani dost edinen suphesiz aciktan aciga kayba ugramistir.

يَعِدُهُمْ وَيُمَنِّيهِمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا ﴿١٢٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-120. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yeıduhum, ve yumennîhim. Ve mâ yeıduhumuş şeytânu illâ gurûrâ(gurûran).

seytan onlara vadediyor, onlari kuruntulara dusuruyor, ancak aldatmak icin vaadde bulunuyor.

أُوْلَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَلاَ يَجِدُونَ عَنْهَا مَحِيصًا ﴿١٢١﴾

4/NİSÂ SURESİ-121. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike me’vâhum cehennemu ve lâ yecidûne anhâ mahîsâ(mahîsan).

Iste onlarin varacagi yer cehennemdir. Oradan, kacacak yer de bulamiyacaklardir.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَعْدَ اللّهِ حَقًّا وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللّهِ قِيلاً ﴿١٢٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-122. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti se nudhiluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Va’dallâhi hakkâ(hakkan). Ve men asdaku minallâhi kîlâ(kîlen).

Inanip yararli isler yapanlari, Allah'in gercek bir sozu olarak, icinde temelli ve ebedi kalacaklari, icinden irmaklar akan cennetlere koyacagiz. Allah'tan daha dogru sozlu kim vardir?

لَّيْسَ بِأَمَانِيِّكُمْ وَلا أَمَانِيِّ أَهْلِ الْكِتَابِ مَن يَعْمَلْ سُوءًا يُجْزَ بِهِ وَلاَ يَجِدْ لَهُ مِن دُونِ اللّهِ وَلِيًّا وَلاَ نَصِيرًا ﴿١٢٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-123. AYET (Meâlleri Kıyasla): Leyse bi emâniyyikum ve lâ emâniyyi ehlil kitâb(kitâbi). Men ya’mel sûen yucze bihî, ve lâ yecid lehu min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîran).

Bu, sizin kuruntulariniza ve Kitap ehlinin kuruntularina gore degildir. Kim fenalik yaparsa cezasini gorur, kendisine Allah'tan baska ne dost ve ne de yardimci bulur.

وَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتَ مِن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلاَ يُظْلَمُونَ نَقِيرًا ﴿١٢٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-124. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men ya’mel mines sâlihâti min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne nakîrâ(nakîran).

Erkek veya kadin, mumin olarak, kim yararli isler islerse, iste onlar cennete girerler, kendilerine zerre kadar zulmedilmez.

وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً ﴿١٢٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-125. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen). Vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).

Iyilik yaparak kendisini Allah'a teslim edip, hakka yonelen Ibrahim'in dinine uyandan, din bakimindan daha iyi kim olabilir? Allah Ibrahim'i dost edinmisti.

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا ﴿١٢٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-126. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in muhîtâ(muhîtan).

Goklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'indir. Allah her seyi kusatir. *

وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاء قُلِ اللّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ وَمَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ فِي يَتَامَى النِّسَاء الَّلاتِي لاَ تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ أَن تَنكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الْوِلْدَانِ وَأَن تَقُومُواْ لِلْيَتَامَى بِالْقِسْطِ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِهِ عَلِيمًا ﴿١٢٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-127. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yesteftûneke fîn nisâi. Kulillâhu yuftîkum fîhinne, ve mâ yutlâ aleykum fîl kitâbi fî yetâmen nisâillâtî lâ tu’tûnehunne mâ kutibe lehunne ve tergabûne en tenkihûhunne vel mustad’afîne minel vildâni, ve en tekûmû lil yetâmâ bil kıst(kıstı). Ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe kâne bihî alîmâ(alîmen).

Kadinlar hakkinda senden fetva isterler, de ki: «Onlar hakkinda fetvayi size Allah veriyor: «Bu fetva, kendilerine yazilan seyi vermediginiz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladiginiz yetim kadinlara ve bir de zavalli cocuklara ve yetimlere dogrulukla bakmaniz hususunda Kitap'da size okunandir". Ne iyilik yaparsaniz Allah onu suphesiz bilir.

وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِن بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا فَلاَ جُنَاْحَ عَلَيْهِمَا أَن يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا وَالصُّلْحُ خَيْرٌ وَأُحْضِرَتِ الأَنفُسُ الشُّحَّ وَإِن تُحْسِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا ﴿١٢٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-128. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in imraetun hâfet min ba’lihâ nuşûzen ev ı’râdan fe lâ cunâha aleyhimâ en yuslıhâ beynehumâ sulhâ(sulhan). Ves sulhu hayr(hayrun). Ve uhdıratil enfusuş şuhh(şuhha). Ve in tuhsinû ve tettekû fe innallâhe kâne bi mâ ta’melûne habîrâ(habîran).

Eger kadin, kocasinin serkesliginden veya aldirissizligindan endise ederse, aralarinda anlasmaya calismalarinda kendilerine bir engel yoktur. Anlasmak daha hayirlidir. Nefisler kiskancliga meyyaldir. Eger iyi davranir ve haksizliktan yakinirsaniz bilin ki, Allah islediklerinizden suphesiz haberdardir.

وَلَن تَسْتَطِيعُواْ أَن تَعْدِلُواْ بَيْنَ النِّسَاء وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلاَ تَمِيلُواْ كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ وَإِن تُصْلِحُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١٢٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-129. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve len testatîû en ta’dilû beynen nisâi ve lev harastum fe lâ temîlû kullel meyli fe tezerûhâ kel muallakah(muallakati). Ve in tuslihû ve tettekû fe innallâhe kâne gafûran rahîmâ(rahîmen).

Adil hareket etmeye ne kadar ugrassaniz, kadinlar arasinda esitlik yapamayacaksiniz, bari bir tarafa kalben tamamen meyletmeyin ki digerini askidaymis gibi birakmis olmayasiniz. Isleri duzeltir ve haksizliktan sakinirsaniz bilin ki Allah suphesiz bagislar ve merhamet eder.

وَإِن يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللّهُ كُلاًّ مِّن سَعَتِهِ وَكَانَ اللّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا ﴿١٣٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-130. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yeteferrekâ yugnillâhu kullen min seatihî. Ve kânallâhu vâsian hakîmâ(hakîmen).

Ayrilirlarsa, Allah her birini nimetinin genisligiyle yoksulluktan kurtarir, Allah her seyi kaplayandir. Hakim'dir.

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ أَنِ اتَّقُواْ اللّهَ وَإِن تَكْفُرُواْ فَإِنَّ لِلّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا ﴿١٣١﴾

4/NİSÂ SURESİ-131. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve lekad vassaynâllezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve iyyâkum enittekullâh(enittekullâhe). Ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu ganiyyen hamîdâ(hamîden).

Goklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'indir. And olsun ki, sizden once Kitap verilenlere ve size, Allah'tan sakinmanizi tavsiye ettik. Inkar ederseniz bilin ki, goklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'indir. Vekil olarak Allah yeter.

وَلِلّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَفَى بِاللّهِ وَكِيلاً ﴿١٣٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-132. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı). Ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen).

N/A

إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ وَكَانَ اللّهُ عَلَى ذَلِكَ قَدِيرًا ﴿١٣٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-133. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn yeşa’ yuzhibkum eyyuhân nâsu ve ye’ti bi âharîn(âharîne). Ve kânallâhu alâ zâlike kadîrâ(kadîran).

Ey Insanlar! Allah dilerse sizi yok eder, baskalarini getirir, O, buna Kadir'dir.

مَّن كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِندَ اللّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَكَانَ اللّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا ﴿١٣٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-134. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men kâne yurîdu sevâbed dunyâ fe indallâhi sevâbud dunyâ vel âhırah(âhırati). Ve kânallâhu semîan basîrâ(basîran).

Dunya nimetini kim isterse, bilsin ki, dunyanin ve ahiretin nimeti Allah'in katindadir. Allah isitir ve gorur. *

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاء لِلّهِ وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقَيرًا فَاللّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ وَإِن تَلْوُواْ أَوْ تُعْرِضُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا ﴿١٣٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-135. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû kavvamîne bil kıstı şuhedâe lillâhi ve lev alâ enfusıkum evil vâlideyni vel akrabîn(akrabîne), in yekun ganiyyen ev fakîran fallâhu evlâ bihimâ fe lâ tettebiûl hevâ en ta’dilû, ve in telvû ev tu’rıdû fe innallâhe kâne bi mâ ta’melûne habîrâ(habîran).

Ey Inananlar! Kendiniz, ana babaniz ve yakinlariniz aleyhlerine de olsa, Allah icin sahit olarak adaleti gozetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakindir. Adaletinizde heveslere uymayin. Eger egriltirseniz veya yuz cevirirseniz bilin ki, Allah islediklerinizden suphesiz haberdardir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْ بِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا ﴿١٣٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-136. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl(kablu). Ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ(baîden).

Ey Inananlar! Allah'a, Peygamberine, peygamberine indirdigi Kitap'a ve daha once indirdigi Kitap'a inanmakta sebat gosterin. Kim Allah'i, meleklerini, kitablarini, peygamberlerini ve ahiret gununu inkar ederse, suphesiz derin bir sapikliga sapmistir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ ثُمَّ كَفَرُواْ ثُمَّ آمَنُواْ ثُمَّ كَفَرُواْ ثُمَّ ازْدَادُواْ كُفْرًا لَّمْ يَكُنِ اللّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلاً ﴿١٣٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-137. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne âmenû, summe keferû, summe âmenû, summe keferû, summezdâdû kufran lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum sebîlâ(sebîlen).

Dogrusu inanip sonra inkar edenleri, sonra inanip tekrar inkar edenleri, sonra da inkarlari artmis olanlari Allah bagislamaz; onlari dogru yola eristirmez.

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٣٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-138. AYET (Meâlleri Kıyasla): Beşşiril munâfikîne bi enne lehum azâben elîmâ(elîmen).

Munafiklara, kendilerine elem verici bir azap oldugunu mujdele.

الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا ﴿١٣٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-139. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yettehızûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu’minîn(mu’minîne. E yebtegûne indehumul izzete fe innel izzete lillâhi cemîâ(cemîan).

Onlar, inananlari birakip da kafirleri dost edinirler; onlarin tarafinda bir seref ve kudret mi ariyorlar? Dogrusu kudret butun olarak Allah'indir.

وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ أَنْ إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللّهِ يُكَفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلاَ تَقْعُدُواْ مَعَهُمْ حَتَّى يَخُوضُواْ فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ إِنَّكُمْ إِذًا مِّثْلُهُمْ إِنَّ اللّهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا ﴿١٤٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-140. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kad nezzele aleykum fîl kitâbi en izâ semi’tum âyâtillâhi yukferu bihâ ve yustehzeu bihâ fe lâ tak’udû meahum hattâ yehûdû fî hadîsin gayrihî, innekum izen misluhum. İnnallâhe câmiul munâfikîne vel kâfirîne fî cehenneme cemîâ(cemîan).

O, size Kitap'da «Allah'in ayetlerinin inkar edildigini ve alaya alindigini isittiginizde, baska bir soze gecmedikce, onlarla bir arada oturmayin, yoksa siz de onlar gibi olursunuz» diye indirdi. Dogrusu Allah munafiklari ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktir.

الَّذِينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْ فَإِن كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِّنَ اللّهِ قَالُواْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ وَإِن كَانَ لِلْكَافِرِينَ نَصِيبٌ قَالُواْ أَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُم مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ فَاللّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً ﴿١٤١﴾

4/NİSÂ SURESİ-141. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yeterabbesûne bikum, fe in kâne lekum fethun minallâhi kâlû e lem nekun meakum, ve in kâne lil kâfirîne nasîbun, kâlû e lem nestahviz aleykum ve nemna’kum minel mu’minîn(mu’minîne. Fallâhu yahkumu beynekum yevmel kıyâmet(kıyâmeti). Ve len yec’alallâhu lil kâfirîne alâl mu’minîne sebîlâ(sebîlen).

Sizi gozleyenler, Allah'tan size bir zafer gelirse, «Sizinle beraber degil miydik?» derler; eger kafirlere bir pay cikarsa, onlara: «Size ustunluk saglayarak sizi muminlerden korumadik mi?» derler. Allah kiyamet gunu aranizda hukum verir. Allah inkarcilara, inananlar aleyhinde asla firsat vermeyecektir. *

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ وَإِذَا قَامُواْ إِلَى الصَّلاَةِ قَامُواْ كُسَالَى يُرَآؤُونَ النَّاسَ وَلاَ يَذْكُرُونَ اللّهَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿١٤٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-142. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel munâfikîne yuhâdiûnallahe ve huve hâdiuhum, ve izâ kâmû ilâs salâti kâmû kusâlâ yurâunen nâse ve lâ yezkurûnallâhe illâ kalîlâ(kalîlen).

(142-14) 3 Dogrusu munafiklar Allah'i aldatmaga calisirlar, oysa O, onlara aldatmanin ne oldugunu gosterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gosteris yaparlar, ne onlarla, ne de bunlarla olur, ikisi arasinda bocalayarak Allah'i pek az anarlar. Allah'in saptirdigi kimseye yol bulamayacaksin.

مُّذَبْذَبِينَ بَيْنَ ذَلِكَ لاَ إِلَى هَؤُلاء وَلاَ إِلَى هَؤُلاء وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً ﴿١٤٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-143. AYET (Meâlleri Kıyasla): Muzebzebîne beyne zâlike, lâ ilâ hâulâi ve lâ ilâ hâulâi. Ve men yudlilillâhu fe len tecide lehu sebîlâ(sebîlen).

(142-14) 3 Dogrusu munafiklar Allah'i aldatmaga calisirlar, oysa O, onlara aldatmanin ne oldugunu gosterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gosteris yaparlar, ne onlarla, ne de bunlarla olur, ikisi arasinda bocalayarak Allah'i pek az anarlar. Allah'in saptirdigi kimseye yol bulamayacaksin.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَتُرِيدُونَ أَن تَجْعَلُواْ لِلّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُّبِينًا ﴿١٤٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-144. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûl kâfirîne evliyâe min dûnil mu’minîn(mu’minîne). E turîdûne en tec’alû lillâhi aleykum sultânen mubînâ(mubînen).

Ey Inananlar! Muminleri birakip kafirleri dost edinmeyin. Allah'in aleyhinize apacik bir ferman vermesini mi istersiniz?

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَن تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا ﴿١٤٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-145. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel munâfikîne fîd derkil esfeli minen nâr(nâri), ve len tecide lehum nasîrâ(nasîran).

Dogrusu munafiklar cehennemin en alt tabakasindadirlar. Onlara yardimci bulamayacaksin.

إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ وَأَصْلَحُواْ وَاعْتَصَمُواْ بِاللّهِ وَأَخْلَصُواْ دِينَهُمْ لِلّهِ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿١٤٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-146. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâllezîne tâbû ve aslehû va’tesamû billâhi ve ahlesû dînehum lillâhi fe ulâike meal mu’minîn(mu’minîne). Ve sevfe yu’tillâhul mu’minîne ecran azîmâ(azîmen).

Ancak tevbe edenler, nefislerini islah edenler, Allah'in Kitap'ina sarilanlar ve dinlerine Allah icin candan baglananlar mustesnadir. Onlar inananlarla beraberdirler. Allah muminlere buyuk ecir verecektir.

مَّا يَفْعَلُ اللّهُ بِعَذَابِكُمْ إِن شَكَرْتُمْ وَآمَنتُمْ وَكَانَ اللّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا ﴿١٤٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-147. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ yef’alullâhu bi azâbikum in şekertum ve âmentum. Ve kânallâhu şâkiran alîmâ(alîmen).

sukreder ve inanirsaniz, Allah size nicin azabetsin? Allah sukrun karsiligini verir ve bilir.

لاَّ يُحِبُّ اللّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوَءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلاَّ مَن ظُلِمَ وَكَانَ اللّهُ سَمِيعًا عَلِيمًا ﴿١٤٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-148. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yuhibbullâhul cehra bis sûi minel kavli illâ men zulim(zulime). Ve kanallâhu semîan alîmâ(alîmen).

Allah, zulme ugrayan kimseden baskasininin, kotulugu sozle bile aciklamasini sevmez. Allah isitir ve bilir.

إِن تُبْدُواْ خَيْرًا أَوْ تُخْفُوهُ أَوْ تَعْفُواْ عَن سُوَءٍ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا قَدِيرًا ﴿١٤٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-149. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn tubdû hayran ev tuhfûhu ev ta’fû an sûin fe innallâhe kâne afuvven kadîrâ(kadîran).

Bir iyiligi aciga vurur veya gizler yahut bir kotulugu affederseniz, bilin ki Allah da Affeden'dir, Guclu olan'dir.

إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُواْ بَيْنَ اللّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُواْ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً ﴿١٥٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-150. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne yekfurûne billâhi ve rusulihî ve yurîdûne en yuferrikû beynallâhi ve rusulihî ve yekûlûne nu’minu bi ba’din ve nekfuru bi ba’dın, ve yurîdûne en yettehızû beyne zâlike sebîlâ(sebîlen).

(150-15) 1 Allah'i ve peygamberlerini inkar eden, Allah'la peygamberleri arasini ayirmak isteyen «Bir kismina inanir bir kismini inkar ederiz» diyerek ikisi arasinda bir yol tutmak isteyenler, iste onlar gercekten kafir olanlardir. Kafirlere agir bir azap hazirlamisizdir.

أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا ﴿١٥١﴾

4/NİSÂ SURESİ-151. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike humul kâfirûne hakkâ(hakkan), ve a’tednâ lil kâfirîne azâben muhînâ(muhînen).

(150-15) 1 Allah'i ve peygamberlerini inkar eden, Allah'la peygamberleri arasini ayirmak isteyen «Bir kismina inanir bir kismini inkar ederiz» diyerek ikisi arasinda bir yol tutmak isteyenler, iste onlar gercekten kafir olanlardir. Kafirlere agir bir azap hazirlamisizdir.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَلَمْ يُفَرِّقُواْ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ أُوْلَئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١٥٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-152. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû billâhi ve rusulihî ve lem yuferrikû beyne ehadin minhum ulâike sevfe yu’tîhim ucûrahum. Ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).

Allah'a ve peygamberlerine inanip, onlardan hicbirini ayirmayanlara, iste onlara Allah ecirlerini verecektir. O, bagislar ve merhamet eder. *

يَسْأَلُكَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَن تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَابًا مِّنَ السَّمَاء فَقَدْ سَأَلُواْ مُوسَى أَكْبَرَ مِن ذَلِكَ فَقَالُواْ أَرِنَا اللّهِ جَهْرَةً فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْ ثُمَّ اتَّخَذُواْ الْعِجْلَ مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَن ذَلِكَ وَآتَيْنَا مُوسَى سُلْطَانًا مُّبِينًا ﴿١٥٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-153. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yes’eluke ehlul kitâbi en tunezzile aleyhim kitâben mines semâi fe kad seelû mûsâ ekbera min zâlike fe kâlû erinâllâhe cehraten fe ehazethumus sâikatu bi zulmihim, summettehazûl ıcle min ba’di mâ câethumul beyyinâtu fe afevnâ an zâlik(zâlike), ve âteynâ mûsâ sultânen mubînâ(mubînen).

(153-15) 4 Kitap ehli, senin kendilerine gokten bir kitap indirmeni isterler. Musa'dan bundan daha buyugunu istemislerdi ve «Bize Alah'i apacik goster» demislerdi. Zulumlerinden oturu onlari yildirim carpmisti. Belgeler kendilerine geldikten sonra da, buzagiyi tanri olarak benimsediler, fakat bunlari affettik ve Musa'ya apacik bir huccet verdik, soz vermelerine karsilik Tur dagini uzerlerine kaldirdik ve onlara: «Kapidan secde ederek girin» dedik, «Cumartesileri asiri gitmeyin» dedik, onlardan saglam bir soz aldik.

وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِمِيثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّدًا وَقُلْنَا لَهُمْ لاَ تَعْدُواْ فِي السَّبْتِ وَأَخَذْنَا مِنْهُم مِّيثَاقًا غَلِيظًا ﴿١٥٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-154. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve rafa’nâ fevkahumut tûra bi mîsâkıhim ve kulnâ lehumudhulûl bâbe succeden ve kulnâ lehum lâ ta’dû fîs sebti ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan).

(153-15) 4 Kitap ehli, senin kendilerine gokten bir kitap indirmeni isterler. Musa'dan bundan daha buyugunu istemislerdi ve «Bize Alah'i apacik goster» demislerdi. Zulumlerinden oturu onlari yildirim carpmisti. Belgeler kendilerine geldikten sonra da, buzagiyi tanri olarak benimsediler, fakat bunlari affettik ve Musa'ya apacik bir huccet verdik, soz vermelerine karsilik Tur dagini uzerlerine kaldirdik ve onlara: «Kapidan secde ederek girin» dedik, «Cumartesileri asiri gitmeyin» dedik, onlardan saglam bir soz aldik.

فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِم بَآيَاتِ اللّهِ وَقَتْلِهِمُ الأَنْبِيَاء بِغَيْرِ حَقًّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌ بَلْ طَبَعَ اللّهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿١٥٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-155. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe bimâ nakdıhim mîsâkahum ve kufrihim bi âyâtillâhi ve katlihimul enbiyâe bi gayrı hakkın ve kavlihim kulûbunâ gulf(gulfun). Bel tabaallâhu aleyhâ bi kufrihim fe lâ yu’minûne illâ kalîlâ(kalîlen).

Sozlesmelerini bozmalari, Allah'in ayetlerini inkar etmeleri, peygamberleri haksiz yere oldurmeleri, «Kalblerimiz perdelidir» demelerinden oturu Allah, evet, inkarlarina karsilik onlarin kalblerini muhurledi, onun icin bunlarin ancak pek azi inanir.

وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلَى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظِيمًا ﴿١٥٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-156. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve bi kufrihim ve kavlihim alâ meryeme buhtânen azîmâ(azîman).

(156-15) 8 Bu, bir de inkarlarindan Meryem'e buyuk bir iftirada bulunmalarindan ve: «Meryem oglu Isa Mesih'i, Allah'in elcisi oldurduk» demelerinden oturudur. Oysa onu oldurmediler ve asmadilar, fakat onlara oyle gorundu. Ayriliga dustukleri seyde dogrusu suphededirler, bu husustaki bilgileri ancak saniya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu oldurmediler, bilakis Allah onu kendi katina yukseltti. Allah Guclu'dur, Hakim'dir.

وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّهِ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَكِن شُبِّهَ لَهُمْ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُواْ فِيهِ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِلاَّ اتِّبَاعَ الظَّنِّ وَمَا قَتَلُوهُ يَقِينًا ﴿١٥٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-157. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kavlihim innâ katelnâl mesîha îsâbne meryeme resûlallâh(resûlallâhi), ve mâ katelûhu ve mâ salebûhu ve lâkin şubbihe lehum. Ve innellezinahtelefû fîhi le fî şekkin minhu. Mâ lehum bihî min ilmin illâttibâaz zann(zanni), ve mâ katelûhu yakînâ(yakînen).

(156-15) 8 Bu, bir de inkarlarindan Meryem'e buyuk bir iftirada bulunmalarindan ve: «Meryem oglu Isa Mesih'i, Allah'in elcisi oldurduk» demelerinden oturudur. Oysa onu oldurmediler ve asmadilar, fakat onlara oyle gorundu. Ayriliga dustukleri seyde dogrusu suphededirler, bu husustaki bilgileri ancak saniya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu oldurmediler, bilakis Allah onu kendi katina yukseltti. Allah Guclu'dur, Hakim'dir.

بَل رَّفَعَهُ اللّهُ إِلَيْهِ وَكَانَ اللّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا ﴿١٥٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-158. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bel rafaahullâhu ileyh(ileyhi). Ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).

(156-15) 8 Bu, bir de inkarlarindan Meryem'e buyuk bir iftirada bulunmalarindan ve: «Meryem oglu Isa Mesih'i, Allah'in elcisi oldurduk» demelerinden oturudur. Oysa onu oldurmediler ve asmadilar, fakat onlara oyle gorundu. Ayriliga dustukleri seyde dogrusu suphededirler, bu husustaki bilgileri ancak saniya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu oldurmediler, bilakis Allah onu kendi katina yukseltti. Allah Guclu'dur, Hakim'dir.

وَإِن مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ إِلاَّ لَيُؤْمِنَنَّ بِهِ قَبْلَ مَوْتِهِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا ﴿١٥٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-159. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in min ehlil kitâbi illâ le yu’minenne bihî kable mevtihî, ve yevmel kıyâmeti yekûnu aleyhim şehîdâ(şehîden).

Kitap ehlinden, olmeden once, Isa'ya inanmayacak yoktur. O, gerektigi gibi inanmadiklarindan, kiyamet gunu onlarin aleyhine sahit olur.

فَبِظُلْمٍ مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ أُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَن سَبِيلِ اللّهِ كَثِيرًا ﴿١٦٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-160. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe bi zulmin minellezîne hâdû harramnâ aleyhim tayyibâtin uhıllet lehum ve bi saddihim an sebîlillâhi kesîrâ(kesîran).

(160-16) 1 Yahudilerin haksizliklarindan, coklarini Allah yolundan menetmelerinden, yasak edilmisken faiz almalari ve insanlarin mallarini haksizlikla yemelerinden oturu kendilerine helal kilinan temiz seyleri onlara haram kildik. Onlardan inkar edenlere, elem verici azap hazirladik.

وَأَخْذِهِمُ الرِّبَا وَقَدْ نُهُواْ عَنْهُ وَأَكْلِهِمْ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ مِنْهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٦١﴾

4/NİSÂ SURESİ-161. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ahzihimur ribâ ve kad nuhû anhu ve eklihim emvâlen nâsi bil bâtıl(bâtılı). Ve a’tednâ lil kâfirîne minhum azâben elîmâ(elîmen).

(160-16) 1 Yahudilerin haksizliklarindan, coklarini Allah yolundan menetmelerinden, yasak edilmisken faiz almalari ve insanlarin mallarini haksizlikla yemelerinden oturu kendilerine helal kilinan temiz seyleri onlara haram kildik. Onlardan inkar edenlere, elem verici azap hazirladik.

لَّكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَالْمُقِيمِينَ الصَّلاَةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أُوْلَئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿١٦٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-162. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâkinir râsihûne fîl ilmi minhum vel mu’minûne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablike vel mukîmînes salâte vel mu’tûnez zekâte vel mu’minûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri). Ulâike se nu’tîhim ecran azîmâ(azîmen).

Fakat onlardan ilimde derinlesmis olanlara, sana indirilen Kitap'a ve senden once indirlen Kitap'a inanan muminlere, namaz kilanlara, zekat verenlere, Allah'a ve ahiret gunune inananlara, elbette buyuk ecir verecegiz. *

إِنَّا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ كَمَا أَوْحَيْنَا إِلَى نُوحٍ وَالنَّبِيِّينَ مِن بَعْدِهِ وَأَوْحَيْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإْسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأَسْبَاطِ وَعِيسَى وَأَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهَارُونَ وَسُلَيْمَانَ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا ﴿١٦٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-163. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ evhaynâ ileyke kemâ evhaynâ ilâ nûhin ven nebiyyîne min ba’dihî, ve evhaynâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâti ve îsâ ve eyyûbe ve yûnuse ve hârûne ve suleymân(suleymâne), ve âteynâ dâvûde zebûrâ(zebûran).

Nuh'a, ondan sonra gelen peygamberlere vahyettigimiz, Ibrahim'e, Ismail'e, Ishak'a, Yakub'a, torunlarina, Isa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Suleyman'a vahyettigimiz gibi suphesiz sana da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.

وَرُسُلاً قَدْ قَصَصْنَاهُمْ عَلَيْكَ مِن قَبْلُ وَرُسُلاً لَّمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَ وَكَلَّمَ اللّهُ مُوسَى تَكْلِيمًا ﴿١٦٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-164. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve rusulen kad kasasnâhum aleyke min kablu ve rusulen lem naksushum aleyke. Ve kellemallâhu mûsâ teklîmâ(teklîmen).

(164-16) 5 Peygamberlerden sonra, insanlarin Allah'a karsi bir huccetleri olmamasi icin, gonderilen mujdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha once sana anlatmis, bir kismini da anlatmamistik. Allah, Musa'ya hitabetmisti. Allah gucludur, Hakim'dir.

رُّسُلاً مُّبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ وَكَانَ اللّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا ﴿١٦٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-165. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rusulen mubeşşirîne ve munzirîne li ellâ yekûne lin nâsi alâllâhi huccetun ba’der rusul(rusuli). Ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).

(164-16) 5 Peygamberlerden sonra, insanlarin Allah'a karsi bir huccetleri olmamasi icin, gonderilen mujdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha once sana anlatmis, bir kismini da anlatmamistik. Allah, Musa'ya hitabetmisti. Allah gucludur, Hakim'dir.

لَّكِنِ اللّهُ يَشْهَدُ بِمَا أَنزَلَ إِلَيْكَ أَنزَلَهُ بِعِلْمِهِ وَالْمَلآئِكَةُ يَشْهَدُونَ وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا ﴿١٦٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-166. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâkinillâhu yeşhedu bi mâ enzele ileyke enzelehu bi ılmihî, vel melâiketu yeşhedûn(yeşhedûne). Ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden).

Fakat Allah sana indirdigine sahidlik eder, onu bilerek indirmistir, melekler de sahidlik ederler. sahid olarak Allah yeter.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَصَدُّواْ عَن سَبِيلِ اللّهِ قَدْ ضَلُّواْ ضَلاَلاً بَعِيدًا ﴿١٦٧﴾

4/NİSÂ SURESİ-167. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).

Inkar edenler, Allah yolundan alikoyanlar, suphesiz derin bir sapikliga sapmislardir.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَظَلَمُواْ لَمْ يَكُنِ اللّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ طَرِيقاً ﴿١٦٨﴾

4/NİSÂ SURESİ-168. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).

(168-16) 9 Inkar edenleri ve zalimleri Allah suphesiz bagislamaz, onlari icinde temelli ve ebediyyen kalacaklari cehennem yolundan baska bir yola eristirmez. Bu, Allah'a kolaydir.

إِلاَّ طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللّهِ يَسِيرًا ﴿١٦٩﴾

4/NİSÂ SURESİ-169. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran).

(168-16) 9 Inkar edenleri ve zalimleri Allah suphesiz bagislamaz, onlari icinde temelli ve ebediyyen kalacaklari cehennem yolundan baska bir yola eristirmez. Bu, Allah'a kolaydir.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِن رَّبِّكُمْ فَآمِنُواْ خَيْرًا لَّكُمْ وَإِن تَكْفُرُواْ فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿١٧٠﴾

4/NİSÂ SURESİ-170. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu kad câekumur resûlu bil hakkı min rabbikum fe âminû hayran lekum. Ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).

Ey Insanlar! Peygamber Rabbiniz'den size gercekle geldi, inanin, bu sizin hayrinizadir. Inkar ederseniz, bilin ki, goklerde ve yerde olanlar Allah'indir. Allah bilendir. Hakim'dir.

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لاَ تَغْلُواْ فِي دِينِكُمْ وَلاَ تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقِّ إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِّنْهُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَلاَ تَقُولُواْ ثَلاَثَةٌ انتَهُواْ خَيْرًا لَّكُمْ إِنَّمَا اللّهُ إِلَهٌ وَاحِدٌ سُبْحَانَهُ أَن يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَات وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَفَى بِاللّهِ وَكِيلاً ﴿١٧١﴾

4/NİSÂ SURESİ-171. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ ehlel kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illâl hakk(hakka). İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu, fe âminû billâhi ve rusulihî, ve lâ tekûlû selâseh(selâsetun). İntehû hayran lekum. İnnemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun). Subhânehû en yekûne lehu veled(veledun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen).

Ey Kitap ehli! Dininizde taskinlik etmeyin. Allah hakkinda ancak gercegi soyleyin. Meryem oglu Isa Mesih, Allah'in peygamberi, Meryem'e ulastirdigi kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanin, «uctur» demeyin, vazgecin, bu hayrinizadir. Allah ancak bir tek Tanri'dir, cocugu olmaktan munezzehtir, goklerde olanlar da yerde olanlar da O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. *

لَّن يَسْتَنكِفَ الْمَسِيحُ أَن يَكُونَ عَبْداً لِّلّهِ وَلاَ الْمَلآئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَ وَمَن يَسْتَنكِفْ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ إِلَيهِ جَمِيعًا ﴿١٧٢﴾

4/NİSÂ SURESİ-172. AYET (Meâlleri Kıyasla): Len yestenkifel mesîhu en yekûne abden lillâhi ve lâl melâiketul mukarrabûn(mukarrabûne). Ve men yestenkif an ibâdetihî ve yestekbir fe se yahşuruhum ileyhi cemîâ(cemîan).

Mesih de, gozde melekler de Allah'a kul olmaktan asla cekinmezler. kim O'na kulluktan cekinir ve buyukluk taslarsa, bilsin ki, O, hepsini huzuruna toplayacaktir.

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ وَيَزيدُهُم مِّن فَضْلِهِ وَأَمَّا الَّذِينَ اسْتَنكَفُواْ وَاسْتَكْبَرُواْ فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا أَلُيمًا وَلاَ يَجِدُونَ لَهُم مِّن دُونِ اللّهِ وَلِيًّا وَلاَ نَصِيرًا ﴿١٧٣﴾

4/NİSÂ SURESİ-173. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe yuveffîhim ucûrahum ve yezîduhum min fadlihî, ve emmâllezînestenkefû vestekberû fe yuazzibuhum azâben elîmen, ve lâ yecidûne lehum min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîran).

Inananlara ve yararli is isleyenlere, ecirlerini odeyecek, onlara olan bol nimetini daha da artiracaktir. Kulluk etmekten cekinenleri ve buyukluk taslayanlari elem verici bir azaba ugratacaktir. Onlar kendilerine Alah'tan baska bir dost ve yardimci bulamazlar.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُم بُرْهَانٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ نُورًا مُّبِينًا ﴿١٧٤﴾

4/NİSÂ SURESİ-174. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsû kad câekum burhânun min rabbikum ve enzelnâ ileykum nûran mubîn(mubînen).

Ey Insanlar! Rabbiniz'den size acik bir delil geldi, size apacik bir nur, Kuran indirdik.

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَاعْتَصَمُواْ بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِّنْهُ وَفَضْلٍ وَيَهْدِيهِمْ إِلَيْهِ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا ﴿١٧٥﴾

4/NİSÂ SURESİ-175. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe emmâllezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).

Allah kendisine inananlari ve Kitabina sarilanlari rahmetine ve bol nimetine kavusturacak, onlari Kendisine goturen dogru yola eristirecektir.

يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلاَلَةِ إِنِ امْرُؤٌ هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُ أُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَ وَهُوَ يَرِثُهَآ إِن لَّمْ يَكُن لَّهَا وَلَدٌ فَإِن كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَ وَإِن كَانُواْ إِخْوَةً رِّجَالاً وَنِسَاء فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الأُنثَيَيْنِ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ أَن تَضِلُّواْ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿١٧٦﴾

4/NİSÂ SURESİ-176. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).

Senden fetva isterler, de ki: «Allah size ikinci dereceden mirascilar hakkinda fetva veriyor: «sayet cocugu olmayip bir kiz kardesi bulunan kimse olurse, biraktiginin yarisi kiz kardese kalir. Fakat kiz kardesinin cocugu yoksa kendisi, ona tamamen varis olur. Eger iki kiz kardes kalmissa, biraktiginin ucte ikisi onlaradir. Eger mirascilar erkek ve kadin kardeslerse, erkege, iki disinin hissesi kadar vardir. Dogru yoldan saparsiniz diye Allah size acikliyor.» Allah her seyi bilir.*