RÛM SURESİ Seyyid Kutub Meali
Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen “er-Rûm” kelimesinden almıştır.
غُلِبَتِ الرُّومُ ﴿٢﴾
30/RÛM SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Gulibetir rûm(rûmu).
Rumlar yenildi.
فِي أَدْنَى الْأَرْضِ وَهُم مِّن بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ ﴿٣﴾
30/RÛM SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fî ednâl ardı ve hum min ba’di galebihim se yaglibûn(yaglibûne).
En yakın bir yerde. Onlar bu yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
فِي بِضْعِ سِنِينَ لِلَّهِ الْأَمْرُ مِن قَبْلُ وَمِن بَعْدُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ ﴿٤﴾
30/RÛM SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fî bıd’ı sinîn(sinîne), lillâhil emru min kablu ve min ba’du, ve yevme izin yefrahul mu’minûn(mu’minûne).
Birkaç yıl içinde, eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün mü'minler sevinir.
بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿٥﴾
30/RÛM SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bi nasrillâhi, yansuru men yeşâu, ve huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Allah dilediğine yardım eder. O güçlüdür (galibdir) esirgeyendir.
وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٦﴾
30/RÛM SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Va’dallâhi, lâ yuhlifullâhu va’dehu ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Bu, Allah'ın vaadidir. Allah verdiği sözden caymaz: fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِّنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ ﴿٧﴾
30/RÛM SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ya’lemûne zâhiran minel hayâtid dunyâ, ve hum anil âhırati hum gâfilûn(gâfilûne).
Onlar dünya hayatının görülen kısmını bilirler. Ahiretten ise habersizdirler.
أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِي أَنفُسِهِمْ مَا خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُّسَمًّى وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ بِلِقَاء رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ ﴿٨﴾
30/RÛM SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne).
Kendi kendilerine hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile, belirlenmiş bir süre ile yaratmıştır. İnsanların çoğu, Rabb'lerine kavuşmayı inkâr ederler.
أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا الْأَرْضَ وَعَمَرُوهَا أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٩﴾
30/RÛM SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, kânû eşedde minhum kuvveten, ve esârûl arda ve amarûhâ eksera mimmâ amarûhâ ve câethum rusuluhum bil beyyinâti, fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).
Yeryüzünde gezip, kendilerinden önceki insanların sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Yeryüzünü kazıp altüst etmişler ve onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdir. Onlara da elçileri, delillerle gelmişti. Böylece Allah onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاؤُوا السُّوأَى أَن كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُون ﴿١٠﴾
30/RÛM SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe kâne âkıbetellezîne esâus sûâ en kezzebû bi âyâtillâhi ve kânû bihâ yestehziûn(yestehziûne).
Sonra kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Çünkü Allah'ın ayetlerini yalanladılar. Ve onlarla alay ediyorlardı.
اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿١١﴾
30/RÛM SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhu yebdeul halka summe yuîduhu summe ileyhi turceûn(turceûne).
Allah önce yaratır, ölümünden sonra tekrar diriltir. Sonunda O'na döneceksiniz.
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ ﴿١٢﴾
30/RÛM SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yevme tekûmus sâatu yublisul mucrimûn(mucrimûne).
Kıyamet kopacağı gün suçlular ümitsizlik içinde susarlar.
وَلَمْ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَائِهِمْ شُفَعَاء وَكَانُوا بِشُرَكَائِهِمْ كَافِرِينَ ﴿١٣﴾
30/RÛM SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lem yekun lehum min şurakâihim şufeâu ve kânû bi şurakâihim kâfirîn(kâfirîne).
Allah'a ortak koştuklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmaz. O zaman ortaklarını inkâr ederler.
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ ﴿١٤﴾
30/RÛM SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yevme tekûmus sâatu yevmeizin yeteferrakûn(yeteferrakûne).
Kıyamet kopacağı gün, işte o gün mü'minlerle kâfirler birbirinden ayrılırlar.
فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ فِي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ ﴿١٥﴾
30/RÛM SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe hum fî ravdatin yuhberun(yuhberune).
İnanıp iyi işler yapanlar, cennette bir bahçe içinde neşelendirilirler.
وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الْآخِرَةِ فَأُوْلَئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ ﴿١٦﴾
30/RÛM SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve emmâllezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhırati fe ulâike fîl azâbi muhdarûn(muhdarûne).
İnkâr edip ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayanlara gelince; işte onlar azapla yüz yüze bırakılırlar.
فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ ﴿١٧﴾
30/RÛM SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe subhânallâhi hîne tumsûne ve hîne tusbıhûn(tusbıhûne).
Öyle ise akşama girdiğiniz zaman ve sabaha erdiğiniz zaman Allah'ı tesbih edin.
وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ ﴿١٨﴾
30/RÛM SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lehul hamdu fîs semâvâti vel ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhırûn(tuzhırûne).
Göklerde ve yerde, günün sonunda, öğleye erdiğiniz zaman da hamd O'nundur.
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ ﴿١٩﴾
30/RÛM SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve yuhyil arda ba’de mevtihâ, ve kezâlike tuhracûn( tuhracûne).
O ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır. Yeryüzünü ölümden sonra o canlandırır.
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنتُم بَشَرٌ تَنتَشِرُونَ ﴿٢٠﴾
30/RÛM SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min âyâtihî en halakakum min turâbin summe izâ entum beşerun tenteşirûn(tenteşirûne).
Sizi topraktan yaratması O'nun delillerindendir. Sonra birer insan olup yeryüzüne yayılırsınız.
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿٢١﴾
30/RÛM SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min âyâtihî en halaka lekum min enfusikum ezvâcen li teskunû ileyhâ ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeten, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve esirgeme var etmesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunlarda düşünen kavim için ayetler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْعَالِمِينَ ﴿٢٢﴾
30/RÛM SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı vahtilâfu elsinetikum ve elvânikum, inne fî zâlike le âyâtin lil âlimîn(âlimîne).
O'nun delillerinden biri de, göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin ayrı ayrı olmasıdır. Şüphesiz bunda, bilenler için ibretler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ ﴿٢٣﴾
30/RÛM SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min âyâtihî menâmukum bil leyli ven nehâri vebtigâukum min fadlihi, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yesmeûn(yesmeûne).
O'nun delillerinden biri de, geceleyin uyumanız, gündüz de O'nun lütfundan rızık aramanızdır. Şüphesiz, bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاء مَاء فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿٢٤﴾
30/RÛM SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min âyâtihî yurîkumul berka havfen ve tamaan, ve yunezzilu mines semâi mâen fe yuhyî bihil arda ba’de mevtihâ, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
O'nun delillerinden biri de, size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümden sonra yeri diriltmesidir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ أَن تَقُومَ السَّمَاء وَالْأَرْضُ بِأَمْرِهِ ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِّنَ الْأَرْضِ إِذَا أَنتُمْ تَخْرُجُونَ ﴿٢٥﴾
30/RÛM SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min âyâtihî en tekûmes semâu vel ardu bi emrihî, summe izâ deâkum da’veten minel ardı izâ entum tahrucûn(tahrucûne).
O'nun delillerinden biri de, göğün ve yerin O'nun buyruğu ile ayakta durmasıdır. Sonra sizi kabirlerinizden bir çağırmaya görsün, hemen çıkıverirsiniz.
وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلٌّ لَّهُ قَانِتُونَ ﴿٢٦﴾
30/RÛM SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lehu men fîs semâvâti vel ard(ardı), kullun lehu kânitûn(kânitûne).
Göklerde ve yerde olanlar O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir.
وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ وَلَهُ الْمَثَلُ الْأَعْلَى فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٢٧﴾
30/RÛM SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî yebdeul halka summe yuîduhu, ve huve ehvenu aleyhi, ve lehul meselul a’lâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
O’dur önce yaratan sonra onu tekrar eden. Bu O’nun için daha kolaydır. Göklerde ve yerde en üstün sıfatlar O’nundur. Ve O Aziz’dir, Hakim’dir.
ضَرَبَ لَكُم مَّثَلًا مِنْ أَنفُسِكُمْ هَل لَّكُم مِّن مَّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُم مِّن شُرَكَاء فِي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَأَنتُمْ فِيهِ سَوَاء تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنفُسَكُمْ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿٢٨﴾
30/RÛM SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Darabe lekum meselen min enfusikum, hel lekum min mâ meleket eymânukum min şurakâe fî mâ razaknâkum fe entum fîhi sevâun tehâfûnehum ke hîfetikum enfusekum, kezâlike nufassılul âyâti li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
Allah size kendisinden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinize verilen kölelerin, hizmetçilerin eşit suretle hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan da çekindiğiniz ortaklar var mı? İşte biz aklını kullanan bir toplum için delillerimizi böyle açıklıyoruz.
بَلِ اتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَهْوَاءهُم بِغَيْرِ عِلْمٍ فَمَن يَهْدِي مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ ﴿٢٩﴾
30/RÛM SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Belittebeallezîne zalemû ehvâehum bi gayri ilmin, fe men yehdî men edallallâhu, ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne).
Hayır o zulmedenler körü körüne kendi heveslerine uymuşlardır. Allah’ın saptırdığı kimseyi kim doğru yola iletebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٣٠﴾
30/RÛM SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ekim vecheke lid dîni hanîfen, fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâhi, zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Ey Muhammed! Yüzünü Allah'ı birleyici olarak doğruca dine çevir: Allah'ın yaratma kanununa uygun olarak dine dön ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ ﴿٣١﴾
30/RÛM SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
Yalnız O'na yönelin ve O'ndan korkun; namazı kılın ve Allah'a ortak koşanlardan olmayın.
مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ ﴿٣٢﴾
30/RÛM SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
Müşrikler dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Bunlardan her fırka kendi yanındakiyle böbürlenmektedir.
وَإِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُم مِّنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ ﴿٣٣﴾
30/RÛM SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ messen nâse durrun deav rabbehum munîbîne ileyhi summe izâ ezâkahum minhu rahmeten izâ ferîkun minhum bi rabbihim yuşrikûn(yuşrikûne).
İnsanlara bir zarar dokundu mu, Rabb'lerine yönelerek O'na yalvarırlar. Sonra Rabb'leri, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, hemen onlardan bir grup, Rabb'lerine ortak koşarlar.
لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٣٤﴾
30/RÛM SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yekfurû bimâ âteynâhum, fe temetteû fe sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Böyle yaparlar ki kendilerine verdiğimiz nimete karşı nankörlük etsinler. Haydi! Biraz eğlenin bakalım, yakında sonunuzun ne olduğunu bileceksiniz.
أَمْ أَنزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِهِ يُشْرِكُونَ ﴿٣٥﴾
30/RÛM SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em enzelnâ aleyhim sultânen fe huve yetekellemu bimâ kânû bihî yuşrikûn(yuşrikûne).
Yoksa onlara ortak koşmalarını söyleyen bir delil mi indirdik?
وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ ﴿٣٦﴾
30/RÛM SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ ezaknân nâse rahmeten ferihû bihâ, ve in tusıbhum seyyietun bimâ kaddemet eydîhim izâ hum yaknetûn(yaknetûne).
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitsizliğe düşerler.
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٣٧﴾
30/RÛM SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yerav ennellâhe yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdiru, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
Görmediler mi, Allah dilediğine rızkı genişletiyor da, daraltıyor da. Şüphesiz inanan bir toplum için bunda ibretler vardır.
فَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ ذَلِكَ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٣٨﴾
30/RÛM SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe âti zel kurbâ hakkahu vel miskîne vebnes sebîl(sebîli), zâlike hayrun lillezîne yurîdûne vechallâhi ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).
Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu daha hayırlıdır. işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
وَمَا آتَيْتُم مِّن رِّبًا لِّيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِندَ اللَّهِ وَمَا آتَيْتُم مِّن زَكَاةٍ تُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ ﴿٣٩﴾
30/RÛM SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ âteytum min riben li yerbuve fî emvâlin nâsi fe lâ yerbû indallâhi, ve mâ âteytum min zekâtin turîdûne vechallâhi fe ulâike humul mud’ıfûn(mud’ıfûne).
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekât böyle değildir. İşte zekât veren o kimseler, sevaplarını ve mallarını kat kat arttıranlardır.
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ هَلْ مِن شُرَكَائِكُم مَّن يَفْعَلُ مِن ذَلِكُم مِّن شَيْءٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٤٠﴾
30/RÛM SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhullezî halakakum summe razakakum summe yumîtukum summe yuhyîkum, hel min şurakâikum men yef’alu min zâlikum min şey’in, subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren daha sonra da dirilten Allah'dır. O'na koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٤١﴾
30/RÛM SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zaheral fesâdu fîl berri vel bahri bimâ kesebet eydin nâsi, li yuzîkahum ba’dallezî amilû leallehum yerciûn(yerciûne).
İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden karada ve denizde fesat çıktı. Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلُ كَانَ أَكْثَرُهُم مُّشْرِكِينَ ﴿٤٢﴾
30/RÛM SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablu, kâne ekseruhum muşrikîn(muşrikîne).
De ki; «Yeryüzünde dolaşın da daha öncekilerden ortak koşanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.»
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ الْقَيِّمِ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ ﴿٤٣﴾
30/RÛM SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ekim vecheke lid dînil kayyimi min kabli en ye’tiye yevmun lâ meradde lehu minallâhi yevme izin yassaddeûn(yassaddeûne).
Allah katından dönüşü olmayan bir gün gelmeden önce yönünü dosdoğru dine çevir! O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır.
مَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِأَنفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ ﴿٤٤﴾
30/RÛM SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men kefere fe aleyhi kufruhu, ve men amile sâlihan fe li enfusihim yemhedûn(yemhedûne).
Kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhine olur. Yararlı bir iş yapanlar da cennette kendileri için yer hazırlamaktadırlar.
لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ ﴿٤٥﴾
30/RÛM SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yecziyellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti min fadlihî, innehu lâ yuhıbbul kâfirîn(kâfirîne).
Çünkü Allah inanıp yararlı iş işleyenlere lütfundan karşılık verecektir. Doğrusu O, inkârcıları sevmez.
وَمِنْ آيَاتِهِ أَن يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذِيقَكُم مِّن رَّحْمَتِهِ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٤٦﴾
30/RÛM SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min âyâtihî en yursiler riyâha mubeşşirâtin ve li yuzîkakum min rahmetihî ve li tecriyel fulku bi emrihî ve li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi, size rahmetini tattırması, buyruğu ile gemilerin yürümesi, lütfundan rızık istemeniz O'nun varlığının delillerindendir. Belki şükredersiniz.
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَى قَوْمِهِمْ فَجَاؤُوهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَانتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٤٧﴾
30/RÛM SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad erselnâ min kablike rusulen ilâ kavmihim fe câûhum bil beyyinâti fentekamnâ minellezîne ecramû, ve kâne hakkan aleynâ nasrul mu’minîn(mu’minîne).
Andolsun ki, biz senden önce de elçileri kavimlerine gönderdik, onlar belgeler getirdiler; dinleyip suç işleyenlerden öç aldık, zira inananlara yardım etmek bize hak olmuştur.
اللَّهُ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَاء كَيْفَ يَشَاء وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِهِ فَإِذَا أَصَابَ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٤٨﴾
30/RÛM SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhullezî yursilur riyâha fe tusîru sehâben fe yebsutuhu fîs semâi keyfe yeşâu ve yec’aluhu kisefen fe terâl vedka yahrucu min hılâlihî, fe izâ esâbe bihî men yeşâu min ibâdihî izâ hum yestebşirûn(yestebşirûne).
Rüzgârları gönderip, bulutları yürüten, onları gökte dilediği gibi yayan ve kısım kısım yığan Allah'dır. Sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Derken onu kullarından dilediğine verince hemen sevinirler.
وَإِن كَانُوا مِن قَبْلِ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْهِم مِّن قَبْلِهِ لَمُبْلِسِينَ ﴿٤٩﴾
30/RÛM SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in kânû min kabli en yunezzele aleyhim min kablihî le mublisîn(mublisîne).
Oysa onlar, daha önce üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
فَانظُرْ إِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ كَيْفَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ ذَلِكَ لَمُحْيِي الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٥٠﴾
30/RÛM SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fanzur ilâ âsâri rahmetillâhi keyfe yuhyil arda ba’de mevtihâ, inne zâlike le muhyîl mevtâ, ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Allah'ın rahmetinin belirtilerine bir bak. Nasıl yeri ölümden sonra diriltiyor? Şüphe yok ki, o ölüleri diriltir. O her şeye kadirdir.
وَلَئِنْ أَرْسَلْنَا رِيحًا فَرَأَوْهُ مُصْفَرًّا لَّظَلُّوا مِن بَعْدِهِ يَكْفُرُونَ ﴿٥١﴾
30/RÛM SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le in erselnâ rîhan fe raevhu musfarran le zallû min ba’dihî yekfurûn(yekfurûne).
Andolsun bir rüzgâr göndersek te ekini sararmış görseler, hemen nankörlüğe başlarlar.
فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاء إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ ﴿٥٢﴾
30/RÛM SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe inneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne).
Ey Muhammed! Sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrını işittiremezsin.
وَمَا أَنتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَن ضَلَالَتِهِمْ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ ﴿٥٣﴾
30/RÛM SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ ente bi hâdil umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne).
Ve sen, körleri de sapıklıklarından çıkarıp yola getiremezsin. Sen ancak ayetlerimize inananlara işittirirsin de onlar müslüman olurlar.
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ ﴿٥٤﴾
30/RÛM SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhullezî halakakum min da’fin summe ceale min ba’di da’fin kuvveten summe ceale min ba’di kuvvetin da’fen ve şeybeten, yahluku mâ yeşâu, ve huvel alîmul kadîr(kadîru).
Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli yapan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah'dır., Çünkü O, dilediğini yaratır; bilendir ve kudret sahibidir.
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍ كَذَلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ ﴿٥٥﴾
30/RÛM SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yevme tekûmus sâatu yuksimul mucrimûne mâ lebisû gayra sâatin, kezâlike kânû yu’fekûn(yu’fekûne).
Kıyamet koptuğu gün, suçlular dünyada bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar dünyada da aldatılıp haktan böyle dönüyorlardı.
وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَالْإِيمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَى يَوْمِ الْبَعْثِ فَهَذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلَكِنَّكُمْ كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿٥٦﴾
30/RÛM SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlellezîne ûtûl ilme vel îmâne lekad lebistum fî kitâbillâhi ilâ yevmil ba’si fe hâzâ yevmul ba’si ve lâkinnekum kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Kendilerine bilgi ve iman verilenler dediler ki; «Andolsun siz, Allah'ın yazgısınca tayin edilen yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.»
فَيَوْمَئِذٍ لَّا يَنفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ﴿٥٧﴾
30/RÛM SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe yevme izin lâ yenfeullezîne zalemû ma’ziratuhum ve lâ hum yusta’tebûn(yusta’tebûne).
Artık zulmedenlere o gün mazeretleri fayda vermeyecek, onlardan Allah'ı hoşnut etmeleri de istenmez.
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ ﴿٥٨﴾
30/RÛM SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad darabnâ lin nâsi fî hâzâl kur’âni min kulli meselin, ve le in ci’tehum bi âyetin le yekûlennellezîne keferû in entum illâ mubtılûn(mubtılûne).
Andolsun; biz bu Kur'an'da insanlara her çeşit misali getirip anlattık. Onlara bir ayet getirdiğin zaman inkâr edenler; «Siz ancak geleneklerinizi iptal edenlerden başkası değilsiniz» derler.
كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٥٩﴾
30/RÛM SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezâlike yatbaullâhu alâ kulûbillezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
İşte Allah, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler.
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ ﴿٦٠﴾
30/RÛM SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fâsbir inne va’dallâhi hakkun ve lâ yestahıffennekellezîne lâ yûkınûn(yûkınûne).
Sen şimdi sabret! Bil ki, Allah'ın sözü gerçektir. İnanmayanlar seni telaşa ve gevşekliğe düşürmesinler.