Âyetlerinin çoğu Mekke’de, bir kısmı ise Medine döneminde inmiştir. 78 âyettir. Hac ibadetinden bahsettiği için bu adı almıştır.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ ﴿١﴾

22/HACC SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekum, inne zelzeletes sâati şey’un azîm(azîmun).

Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten, dolayısıyla O’nun azabını üzerinize çekmekten sakının! (Bilin ki,) Kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir.

يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُم بِسُكَارَى وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ ﴿٢﴾

22/HACC SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme terevnehâ tezhelu kullu murdıatin ammâ erdaat ve tedau kullu zâti hamlin hamlehâ ve terân nâse sukârâ ve mâ hum bi sukârâ ve lâkinne azâballâhi şedîd(şedîdun).

Onu görüp yaşayacağınız o gün, yavrusunu emzirmekte olan her anne emzirdiği yavruyu korkuyla bırakıverir ve her hamile dişi de karnındakini düşürür. İnsanları, sarhoş olmadıkları halde akılları baştan gitmiş görürsün; çünkü Allah’ın azabı çok çetindir.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَّرِيدٍ ﴿٣﴾

22/HACC SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve yettebiu kulle şeytânin merîd(merîdin).

İnsanlar içinde öylesi var ki, hiçbir gerçek bilgiye dayanmaksızın Allah hakkında tartışır durur ve işi gücü şer ve bozgunculuk olan her habis ve azgın şeytanın peşine düşer.

كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ ﴿٤﴾

22/HACC SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kutibe aleyhi ennehu men tevellâhu fe ennehu yudılluhu ve yehdîhi ilâ azâbis saîr(saîri).

Şeytan hakkındaki İlâhî takdir ise şudur: Kim onu dost edinir ve kendisini onun yönlendirmesine bırakırsa, hiç şüphesiz o böylelerini yoldan çıkarır ve doğruca Kızgın, Alevli Ateş azabına sürükler.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاء إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِن بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ ﴿٥﴾

22/HACC SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu in kuntum fî raybin minel ba’si fe innâ halaknâkum min turâbin summe min nutfetin summe min alakatin summe min mudgatin muhallekatin ve gayri muhallekatin li nubeyyine lekum, ve nukırru fîl erhâmi mâ neşâu ilâ ecelin musemmen summe nuhricukum tıflen summe li teblugû eşuddekum ve minkum men yuteveffâ ve minkum men yuraddu ilâ erzelil umuri li keylâ ya’leme min ba’di ilmin şey’â(şey’an), ve terâl arda hâmideten fe izâ enzelnâ aleyhâl mâehtezzet ve rabet ve enbetet min kulli zevcin behîc(behîcin).

Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilme konusunda şüphe içinde iseniz, (bilin ve üzerinde düşünün ki), Biz sizi başlangıçta (yeryüzünde varlığınız adına hiçbir iz yokken) topraktan yarattık (ve her birinizin maddî yaratılış menşeiniz yine topraktır); sizi sonra (baba ve anneden gelip anne rahminde birleşen) birkaç damla sıvıdan, sonra rahim duvarına yapışan yapışkan bir maddeden, sonra dokuları kısmen belirmiş kısmen belirmemiş bir çiğnem et görünümündeki bir cisimden yarattık. İşte size (öldükten sonra dirilmenin de nasıl olabileceğini) böylece gösteriyoruz. Dünyaya gelmesini dilediğimiz cenini takdir buyurduğumuz belli bir süreye kadar rahimlere yerleşmiş halde tutar, sonra sizi bebek olarak dünyaya çıkarır, sonra da güçlükuvvetli erişkenlik çağına ulaşasınız diye (size imkân tanırız). İçinizden kimi bu arada ve sonrasında vefat ettirilir ve içinizden kimi de hayatının en düşkün çağına kadar yaşamaya bırakılır ki, böyle biri, daha önce bazı şeyler öğrenmişken artık hiçbir şey bilmez hale gelir. Yine, (öldükten sonra dirilmeye bir başka delil ve onu anlamaya bir işaret olarak) görürsün ki yer kupkurudur. Derken (bildiğiniz) o suyu ona indiririz de, yer hemen harekete geçmiş, kabarmış ve her türden göz alıcı, gönül açıcı bitkiyi erkeklidişili bitirivermiştir.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٦﴾

22/HACC SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve ennehu yuhyil mevtâ ve ennehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Böyledir, çünkü Allah, evet O, Hakk’tır; (değişmezMutlak Gerçek’tir; her sözü, her icraatı hakikattır ve belli bir gayeye yöneliktir); hiç şüphesiz O, ölüleri diriltecektir ve yine hiç şüphesiz O, her şeye hakkıyla güç yetirendir.

وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ ﴿٧﴾

22/HACC SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ennes sâate âtiyetun lâ raybe fîhâ ve ennallâhe yeb’asu men fîl kubûr(kubûri).

Yine şu da bir gerçek ki, Kıyamet mutlaka gelecektir: bunda en ufak bir şüphe yoktur. Ve Allah, hiç kuşkusuz kabirlerde yatan ölüleri diriltecektir.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ ﴿٨﴾

22/HACC SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).

Hakikat bu iken insanlar içinde öylesi var ki, Allah hakkında tartışır durur da, ne dayandığı kesin bir bilgi vardır, ne bir delil ve marifete istinat eder, ne de kalbleri ve zihinleri aydınlatan İlâhî bir Kitaba.

ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ ﴿٩﴾

22/HACC SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Sâniye ıtfihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi), lehu fid dunyâ hızyun ve nuzîkuhu yevmel kıyâmeti azâbel harîk(harîkı).

Kibirli kibirli tartışmasını sürdürür ve bütün maksadı, insanları Allah’ın Yolu’ndan saptırmaktır. Böylesinin hakkı dünyada rüsvaylık olduğu gibi, Kıyamet Günü de ona o yakıcı azabı tattırırız.

ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ ﴿١٠﴾

22/HACC SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bimâ kaddemet yedâke ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîd(abîdi).

“Bu azap, dünyada iken bizzat kazanıp buraya gönderdiğin günahlarının sonucudur. Yoksa Allah, kullarına asla zulmedici değildir.”

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ ﴿١١﴾

22/HACC SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bihî, ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel âhırate, zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).

İnsanlar içinde öylesi de vardır ki, Allah’a kenarından (ve tek bir gayeyi gözeterek) ibadet eder. Bu bakımdan, beklentisi gerçekleşir de bir iyilik görürse onunla rahatlar ve sevinir. Yok, bir sıkıntı ve imtihana maruz kalırsa, yüzüstü dönüverir. Dünyasını da mahvetti, âhiretini de. İşte budur apaçık hüsran.

يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنفَعُهُ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ ﴿١٢﴾

22/HACC SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yed’û min dûnillâhi mâ lâ yadurruhû ve mâ lâ yenfeuhu, zâlike huved dalâlul baîd(baîdu).

Öylesi, Allah’ı bırakır da, (zarar ve fayda vermeye gücü yetmeyen, dolayısıyla) kendisine zararı da faydası da olmayacak şeylere yalvarır. Budur, doğru yolun en uzağına düşme.

يَدْعُو لَمَن ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِن نَّفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ ﴿١٣﴾

22/HACC SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yed’û le men darruhû akrabu min nef’ıhî, le bi’sel mevlâ ve le bi’sel aşîr(aşîru).

Faydadan çok zarar getirecek kişiye (büyük bildiklerine, reislere, bir takım otoritelere) yalvarır tapınırcasına. Oysa yalvardığı o kişi, gerçekte ne fena bir efendi, ne fena bir yandaştır!

إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ ﴿١٤﴾

22/HACC SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru, innallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).

Halbuki Allah, iman edip, imanları istikametinde sağlam, doğru, yerinde ve ıslaha yönelik işler yapanları (ağaçlarının arasından ve köşklerinin) altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kuşkusuz Allah, her ne dilerse yapar.

مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاء ثُمَّ لِيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ ﴿١٥﴾

22/HACC SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Men kâne yezunnu en len yensurahullâhu fîd dunyâ vel âhırati felyemdud bi sebebin ilâs semâi summelyakta’ felyenzur hel yuzhibenne keyduhu mâ yagîz(yagîzu).

Kim Allah’ın, Rasûlü’ne dünyada (şanını yüceltme ve dinini hakim kılma konusunda) ve Âhiret’te (O’nu rahmetiyle sarıp sarmalama hususunda) yardım etmeyeceğini sanıyorsa, o halde hiç durmasın, (Allah’ın söz konusu yardımına, hattâ O’na Kur’ân’ı da indirmesine engel olmak için) elinden ne geliyorsa yapsın: o kadar ki, bir yolunu bulup göğe çıksın, nefessiz kalıncaya kadar uğraşıp didinsin ve baksın bakalım, kurduğu tuzaklar bir işe yarıyor ve gayzını yatıştırmaya yetiyor mu?

وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يُرِيدُ ﴿١٦﴾

22/HACC SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kezâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin ve ennallâhe yehdî men yurîd(yurîdu).

İşte böyle (bir kin, gayz ve muhalefet karşısında) Biz Kur’ân’ı, manâ ve muhtevası açık ve her biri birer delil âyetler halinde indiriyoruz. Gerçek şu ki Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَى وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ﴿١٧﴾

22/HACC SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ves sâbiîne ven nasârâ vel mecûse vellezîne eşrakû innallâhe yafsılu beynehum yevmel kıyâmeti, innallâhe alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).

(Allah Rasûlü’ne ittiba ile) Allah’a gerektiği şekilde iman etmiş bulunan mü’minlerle, Yahudi olanlar, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecusîler ve bir de (herhangi bir semavî dinle münasebeti olmaksızın) Allah’a şirk koşanlar: şüphe edilmesin ki Allah, Kıyamet Günü aralarındaki hükmünü verecektir. Allah, her şeye hakkıyla şahittir.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاء* ﴿١٨﴾

22/HACC SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe yescudu lehu men fîs semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu vel cibâlu veş şeceru ved devâbbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu), ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min mukrimin, innallâhe yef’alu mâ yeşâu. (SECDE ÂYETİ)

Görmez misin ki göklerde bulunan bütün şuurlu varlıklar ve yerdeki her şuurlu varlık, ayrıca güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlar içinde de bir çoğu Allah’a secde etmektedir? İnsanlardan bir çoğu hakkında da azap hükmü kesinleşmiştir. Allah kimi zelil ederse, onu aziz edecek kimse yoktur. Kuşkusuz Allah, her ne dilerse yapar.

هَذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِّن نَّارٍ يُصَبُّ مِن فَوْقِ رُؤُوسِهِمُ الْحَمِيمُ ﴿١٩﴾

22/HACC SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâzâni hasmânihtesamû fî rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumul hamîm(hamîmu).

Bunlar, (Allah’a secde eden ve O’na secde etmeyi reddeden) birbirine muhalif iki gruptur. (Her biri içinde farklı yaklaşımlar olmakla birlikte,) Rabbileri hakkında çekişip durmaktadırlar. O’nu inkâr ederek veya O’na şirk koşarak küfürde diretenler için Ateş’ten elbiseler kesilip biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar sular dökülür.

يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ ﴿٢٠﴾

22/HACC SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yusheru bihî mâ fî butûnihim vel culûd(culûdu).

O sularla, vücutları içinde bulunan her şey (bütün organları), bu arada derileri bile eritilir.

وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ ﴿٢١﴾

22/HACC SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lehum makâmıu min hadîd(hadîdin).

Onlar için, ayrıca demirden kamçılar ve topuzlar vardır.

كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ ﴿٢٢﴾

22/HACC SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kullemâ erâdû en yahrucû minhâ min gammin uîdû fîhâ ve zûkû azâbel harîk(harîkı).

Bunalmışlık içinde ne zaman Ateş’ten çıkmaya teşebbüs etseler gerisin geriye onun içine itilirler ve “Tadın o yakıcı azabı!” denir kendilerine.

إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ ﴿٢٣﴾

22/HACC SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilus sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru yuhallevne fîhâ min esâvira min zehebin ve lu’luen, ve libâsuhum fîhâ harîr(harîrun).

Buna karşılık Allah, iman edip imanları istikametinde sağlam, doğru, yerinde ve ıslaha yönelik işler yapanları ise (ağaçlarının arasından ve köşklerinin) altından ırmaklar akan cennetlere koyar. O cennetlerde altından bilezikler ve incilerle bezenirler. Orada elbiseleri de ipektendir.

وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَى صِرَاطِ الْحَمِيدِ ﴿٢٤﴾

22/HACC SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hudû ilât tayyibî minel kavli ve hudû ilâ sırâtıl hamîd(hamîdi).

Onlar, sözlerin en pak ve güzeline (inanmaya, onu söyleyip onu ilan etmeye) yönlendirilmiş, yine Hamîd (her türlü hamd ve övgüye lâyık) Olan’ın yoluna hidayet edilmişlerdir.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاء الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ وَمَن يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٢٥﴾

22/HACC SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne keferû ve yasuddûne an sebîlillâhi vel mescidil harâmillezî cealnâhu lin nâsi sevâenil âkıfu fîhi vel bâdı, ve men yurid fîhi bi ilhâdin bi zulmin nuzıkhu min âzâbin elîm(elîmin).

Kendileri kâfir oldukları gibi, başkalarını da Allah’ın yolundan alıkoyanlara, bu arada, ister Mekke içinde ister taşrada oturuyor olsunlar inanan bütün insanlar için ibadet yeri olarak tayin buyurduğumuz Mescidi Haram’ı mü’minlerin ziyaret etmelerine mani olanlara gelince: kim orada böyle zulüm ve haksızlıkla hak ve adaletten sapmaya kalkışırsa, öylesine pek acı bir azap tattırırız.

وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ ﴿٢٦﴾

22/HACC SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd(sucûdi).

Halbuki vaktiyle İbrahim için o Beyt’in yerini bir ibadet mahalli olarak tayin buyurduğumuz zaman şöyle emretmiştik: “Bana hiçbir şeyi hiçbir şekilde ortak tanıma ve Evimi, O’nu tavaf edecekler ve orada elpençe huzurumda ibadete duracaklar, rükûa varıp secde edecekler için maddîmanevî her türlü kirden tertemiz tut.”

وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ ﴿٢٧﴾

22/HACC SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ezzin fîn nâsi bil hacci ye’tûke ricâlen ve alâ kulli dâmirin ye’tîne min kulli feccin amîk(amîkın).

Ve bütün insanlar içinde Hac’cı ilan et ki, gerek yaya, gerekse dünyanın dört bir köşesinden yola çıkan ve yolculuktan zayıf düşmüş develer üzerinde sana gelsinler.

لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ ﴿٢٨﴾

22/HACC SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yeşhedû menâfia lehum ve yezkurusmallâhi fî eyyâmin ma’lûmâtin alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm(en’âmi), fe kulû minhâ ve at’ımul bâisel fakîr(fakîre).

Gelsinler de, Hac’da kendilerini bekleyen (bütün manevî, içtimaî, iktisadî) faydaları müşahede etsinler. Ayrıca, Allah’ın onlara rızık olarak bahşettiği kurbanlık hayvanları belli günlerde mutlaka Allah’ın adını anarak kurban etsinler. O hayvanların etlerinden kendiniz yediğiniz gibi, darda kalmışlara ve fakirlere de yedirin.

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ ﴿٢٩﴾

22/HACC SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summel yakdû tefesehum vel yûfû nuzûrahum vel yettavvefû bil beytil atîk(atîkı).

Sonra, (saçlarını tıraş ettirip ihramdan çıkarak, banyo yapıp tırnaklarını keserek vb.) temizlensin ve üstlerinibaşlarını düzeltsinler. O günler için herhangi bir adakta bulunmuşlarsa bunları ve kalan Hac görevlerini yerine getirsinler. (Henüz yapmamışlarsa farz tavaf, son olarak da Veda Tavafı için) o pek şerefli ve en kıdemli Ev’in etrafında dönsünler.

ذَلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ عِندَ رَبِّهِ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ ﴿٣٠﴾

22/HACC SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike ve men yuazzım hurumâtillâhi fe huve hayrun lehu inde rabbihî, ve uhıllet lekumul en’âmu illâ mâ yutlâ aleykum fectenibûr ricse minel evsâni vectenibû kavlez zûr(zûri).

Bütün bunlar, (Allah’ın Hac ile ilgili emirleridir). Kim Allah’ın kendilerine saygı gösterilmesini emrettiği şeylere gereken saygıyı gösterir ve onları yüceltirse bu, onun için Rabbisinin nezdinde bütünüyle hayırdır. Haram oldukları daha önceden size bildirilmiş olanlar dışında koyunsığır türü ehlî hayvanlar size helâl kılınmıştır. Artık, puta tapıcılığın kirinden bütünüyle uzak durun ve her türlü yalan, bâtıl sözden de kaçının. (Kaçının da, haram ve helâller hakkında vahye dayanmayan hükümler dışında başka söz ve kabullere asla itibar etmeyin.)

حُنَفَاء لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاء فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ ﴿٣١﴾

22/HACC SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hunefâe lillâhi gayra muşrikîne bihî, ve men yuşrik billâhi fe ke ennemâ harra mines semâi fe tahtafuhut tayru ev tehvî bihir rîhu fî mekânin sahîk(sahîkın).

Her türlü nifak şaibesinden uzak dupduru bir Tevhid inancıyla Allah’a bağlanın ve asla O’na şirk koşanlardan olmayın. Her kim Allah’a şirk koşarsa, sanki o, baş aşağı gökten düşerken vahşi kuşlar kendisini kapıp götürmüş de didik didik etmekte veya rüzgâr onu parça parça olacağı derin bir çukura bırakmak üzere uzak, ıssız bir yere savurmaktadır.

ذَلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى الْقُلُوبِ ﴿٣٢﴾

22/HACC SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike ve men yuazzım şeâirallâhi fe innehâ min takvâl kulûb(kulûbi).

Budur gerçek. Her kim Allah’ın, (bütün yönleriyle İslâm’ı ve İslâm toplumunu tanımaya) alâmet ve Kendisine ibadete vesile kıldığı eserlere (şiar) gereken hürmeti gösterirse, hiç kuşkusuz bu, kalblerin takvasından (Allah’a saygıyla dopdolu oluşundan) dır.

لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِيقِ ﴿٣٣﴾

22/HACC SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekum fîhâ menâfiu ilâ ecelin musemmen summe mahılluhâ ilâl beytil atîk(atîki).

Kurbanlık hayvanlarda onların kurban edilme vaktine kadar sizin için faydalar vardır (ve bu vakte kadar onlardan faydalanmanızda bir vebal yoktur). (Hac’da) onların kurban edilmek üzere götürüleceği nihaî yer ise, o pek şerefli ve en kıdemli Ev’in çevresi olan harem sahasıdır.

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ ﴿٣٤﴾

22/HACC SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve li kulli ummetin cealnâ menseken li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm(en’âmi), fe ilâhukum ilâhun vâhıdun fe lehû eslimû ve beşşiril muhbitîn(muhbitîne).

(Tarihte peygamberinin arkasından giden) her inanmış toplum için kurbanı, belli zaman ve yerde yerine getirilmesi gereken bir ibadet türü kıldık. Böyle yaptık ki, Allah’ın kendilerine rızık olarak bahşettiği (koyun–sığır–deve nev’inden) küçük ve büyükbaş hayvanlardan Allah için kurban kessinler ve kesim esnasında Allah’ın adını ansınlar. (İşte, ey bütün mü’minler!) İlâhınız, tek bir ilâhtır; öyleyse yalnızca O’na teslim olun. Ey Rasûlüm, tam bir samimiyet ve mahviyetle Allah’a teslim olmuş müminleri müjdele.

الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ ﴿٣٥﴾

22/HACC SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum vas sâbirîne alâ mâ esâbehum vel mukîmis salâti ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).

Onlar ki, yanlarında Allah anıldığı zaman kalbleri derin bir saygıyla ürperir; başlarına ne gelirse gelsin sabırla bütünleşmiş olanlar ve namazı bütün şartlarına riayet ederek, vaktinde ve hiç aksatmadan kılanlardır onlar; ve kendilerine rızık olarak (mal, güç, zekâ, bilgi...) ne lütfetmişsek, onun bir miktarını (Allah rızası için ve kimseyi minnet altında koymadan ihtiyaç sahiplerine geçimlik olarak) verirler.

وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُم مِّن شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ كَذَلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٣٦﴾

22/HACC SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel budne cealnâhâ lekum min şeâirillâhi lekum fîhâ hayrun, fezkurûsmallâhi aleyhâ savâff(savâffe), fe izâ vecebet cunûbuhâ fe kulû minhâ ve at’ımûl kânia vel mu’terra, kezâlike sahharnâhâ lekum leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Kurbanlık büyükbaş hayvanları, (bu arada özellikle develeri,) hakkınızda Allah’a ibadet vesilelerinden ve Din’in tatbikinin alâmetlerinden kıldık. Sizin için onlarda dinî–dünyevî menfaatler vardır. O (deve) leri ayakta iken ve üzerlerine Allah’ın adını anarak kurban edin. Yan üstü yere yıkılıp bütünüyle öldüklerinde ise, etlerinden kendiniz yediğiniz gibi, kanaatkâr davranıp istemeyen fakirlere de, boyun büküp isteyen fakirlere de yedirin. O hayvanları böylesi faydalar için hizmetinize verdik ki, (kalben, sözlü ve fiilî olarak) Allah’a şükredesiniz.

لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِن يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ ﴿٣٧﴾

22/HACC SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Len yenâlallâhe luhûmuhâ ve lâ dimâuhâ ve lâkin yenâluhut takvâ minkum, kezâlike sahharahâ lekum li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum, ve beşşiril muhsinîn(muhsinîne).

(Şurası da bir gerçek ki,) kurban ettiğiniz hayvanların ne etleri ne de kanları asla Allah’a ulaşmaz; sizden O’na ulaşacak tek şey, takvadır. Allah, o hayvanları sayılan faydalar adına hizmetinize verdi ki, (sizi iman, ibadet ve itaat noktasında) doğru yola ilettiği için Allah’ın büyüklüğünü (hem sözle, hem de davranışlarınızla) ilan edesiniz. (Ey Rasûlüm,) Allah’ı görürcesine, en azından, Allah’ın kendilerini sürekli gördüğünün tam şuurunda olarak sürekli iyilik düşünen ve iyi işler yapanları müjdele.

إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ ﴿٣٨﴾

22/HACC SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe yudâfiu anillezîne âmenû, innallâhe lâ yuhıbbu kulle havvânin kefûr(kefûrin).

Allah, iman edenleri daima koruyup müdafaa eder. Allah, her hain ve nankörü ise hiç sevmez.

أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَى نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ ﴿٣٩﴾

22/HACC SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Uzine lillezîne yukâtelûne bi ennehum zulimû, ve innallâhe alâ nasrihim le kadîr(kadîrun).

Kendilerine savaş açılan mü’minlere, mukabil olarak savaşma izni verildi. Çünkü onlar, pek çok yönden zulme maruz kaldılar. Kuşkusuz Allah, onlara yardım edip zafer bahşetmeye kadirdir.

الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَن يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لَّهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ ﴿٤٠﴾

22/HACC SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne uhricû min diyârihim bi gayri hakkın illâ en yekûlû rabbunâllâh(rabbunâllâhu), ve lev lâ def’ullâhin nâse ba’dahum bi ba’dın le huddimet savâmıu ve biyaun ve salavâtun ve mesâcidu yuzkeru fîhâsmullâhi kesîran, ve le yansurannallâhu men yansuruhu, innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

O mü’minler, tamamen haksız yere ve sadece inançlarından dolayı, “Rabbimiz Allah’tır” diyerek ancak O’na iman ve ibadet ettikleri için öz vatanlarından çıkarıldılar. Eğer Allah, (insan hayatının, temel insanî hak ve hürriyetlerin korunması için) bir kısım insanların zarar ve şerlerini diğer bir kısmıyla savmasaydı, ibadet için insanların içlerinde inzivaya çekildiği zaviyeler, yine manastırlar, kiliseler, sinagoglar ve içlerinde Allah’a çok ibadet edilen ve adının çok anıldığı mescitler yıkılır gider, (neticede Allah’a ibadet edilmez olur ve yeryüzü yaşanır olmaktan çıkardı). Allah’ın dinine yardım edene hiç şüphesiz Allah da yardım eder. Muhakkak ki Allah, mutlak kuvvet sahibidir, her işte üstün ve mutlak galiptir.

الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ ﴿٤١﴾

22/HACC SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne in mekkennâhum fîl ardı ekâmûs salâte ve âtevuz zekâte ve emerû bil ma’rûfi ve nehev anil munker(munkeri), ve lillâhi âkıbetul umûr(umûri).

O mü’minler ki, eğer kendilerine yeryüzünde hakimiyet bahşedersek, namazı bütün şartlarına riayet ederek vaktinde ve aksatmadan kılar, üzerlerine borç olan zekâtı eksiksiz öder, iyilik, doğruluk ve güzelliği teşvik edip yayar, kötülük, yanlışlık ve çirkinliğin ise önünü almaya çalışırlar. Bütün işler, neticede varıp Allah’ta biter.

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ ﴿٤٢﴾

22/HACC SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yukezzibûke fe kad kezzebet kablehum kavmu nûhın ve âdun ve semûd(semûdun).

(Ey Rasûlüm,) eğer seni yalanlıyorlarsa, biliyorsun ki onlardan önce gelen Nuh kavmi ve Âd da, Semûd da, (kendilerine gönderilen peygamberleri) yalanlamıştı.

وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ ﴿٤٣﴾

22/HACC SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kavmu ibrâhîme ve kavmu lût(lûtın).

İbrahim’in kavmi ve Lût’un kavmi de.

وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ وَكُذِّبَ مُوسَى فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ﴿٤٤﴾

22/HACC SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ashâbu medyen(medyene), ve kuzzibe mûsâ fe emleytu lil kâfirîne summe ehaztuhum, fe keyfe kâne nekîr(nekîri).

Medyen halkı da. Musa da (Firavun ve taraftarlarınca) yalanlandı. Fakat Ben, her seferinde inkârcılara süre verdim; sonra da (kendilerine yapılan onca ikaza aldırmayıp inkârla birlikte zulümlerinde ısrar edince) kendilerini yakalayıverdim. Beni tanımamalarına karşılık Benim onları tanımamam nasılmış, işte ortada!

فَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُّعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَّشِيدٍ ﴿٤٥﴾

22/HACC SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ke eyyin min karyetin ehleknâhâ ve hiye zâlimetun fe hiye hâviyetun alâ urûşihâ ve bi’rin muattalatin ve kasrın meşîd(meşîdin).

Halkı büsbütün zalim olan nice memleketi helâk ettik. Bir zamanlar pek ma’mur görünen o memleketlerin hepsinin yerinde yeller esiyor: üstü altına gelmiş binalar, kendilerine uğranılmaz olmuş kuyular, çeşmeler ve bomboş duran saraylar, köşkler.

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ ﴿٤٦﴾

22/HACC SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe lem yesîrû fîl ardı fe tekûne lehum kulûbun ya’kılûne bihâ ev âzânun yesmeûne bihâ, fe innehâ lâ ta’mâl ebsâru ve lâkin ta’mâl kulûbulletî fîs sudûr(sudûri).

O inkârcılar, yeryüzünde gezip de (bütün bu tarihî levhalara ibret gözüyle bakmazlar mı): belki böylece kendileriyle akledip gerçeği idrak edecekleri kalblere veya (kendileriyle vahyin ve gerçeğin sesini) işitecekleri kulaklara sahip olurlar. Gerçek şu ki, kör olan gözler değildir; gerçekte kör olan, sînelerdeki kalblerdir.

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ ﴿٤٧﴾

22/HACC SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yesta’cilûneke bil azâbi ve len yuhlifallâhu va’dehu, ve inne yevmen inde rabbike ke elfi senetin mimmâ teuddûn(teuddûne).

Onlar, senden kendisiyle tehdit edildikleri azabı hemen getirivermeni istiyorlar. Şunu bilsinler ki, (azapla onları tehdit eden) Allah asla va’dinden dönmez. Ama şurası da bir gerçek ki, Rabbinin katında öyle bir gün vardır ki, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir.

وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ ﴿٤٨﴾

22/HACC SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ke eyyin min karyetin emleytu lehâ ve hiye zâlimetun summe ehaztuhâ, ve ileyyel masîr(masîru).

(Onlar, azabın gelmesinde acele etmesinler.) Halkı büsbütün zalim nice memleket vardı ki, Ben onlara süre tanıdım ve sonra da (kendilerine yapılan onca ikaza aldırmayıp, inkârla birlikte zulümlerinde ısrar edince) kendilerini yakalayıverdim. Zaten Banadır nihaî varış.

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا أَنَا لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٤٩﴾

22/HACC SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yâ eyyuhân nâsu innemâ ene lekum nezîrun mubîn(mubînun).

(Ey Rasûlüm,) de ki: “Ey insanlar! Ben, (dilediği gibi davranıp dilediğini veya sizin istediklerinizi yapacak, yapabilecek bir insan değil), sadece görevi sizi uyarmak olan apaçık bir uyarıcıyım.”

فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٥٠﴾

22/HACC SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiratun ve rızkun kerîm(kerîmun).

Bu durumda, iman edip, imanları istikametinde sağlam, doğru, yerinde ve ıslaha yönelik işler yapanlar için (Âhiret’te sürpriz neticelerle yüklü) bir mağfiret ve pek bol, artıp eksilmeyen, hiç zararsız ve bütünüyle hayır bir rızık vardır.

وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ﴿٥١﴾

22/HACC SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne ulâike ashâbul cehîm(cehîmi).

Âyetlerimizi akılları sıra etkisiz bırakmak ve söndürmek için uğraşıp duranlar ise, öyleleri Kızgın, Alevli Ateş’in yârân ve yoldaşlarıdır.

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّى أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ فَيَنسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٥٢﴾

22/HACC SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî umniyyetihî, fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu âyâtihî, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

(Ey Rasûlüm!) Senden önce hiçbir rasûl veya nebî göndermedik ki, (misyonu çerçevesinde) temennilerde bulunduğunda, şeytan (halka vahiy gerçeğiyle ilgili vesveseler vermek) için onun temennilerine (veya Allah’ın âyetlerini halka okurken, onların gerçek manâsı hakkında halkı yanıltmak için şerareler yayıp, onun okumasının muhatapları tarafından işitilip algılanmasına) müdahaleye yeltenmemiş olsun. Ama Allah, şeytanın attığı vesveseleri, yaptığı şerareleri giderir; sonra da Kendi âyetlerini pekiştirir, sabitleştirir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.

لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ ﴿٥٣﴾

22/HACC SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yec’ale mâ yulkış şeytânu fitneten lillezîne fî kulûbihim maradun vel kâsiyeti kulûbuhum, ve innez zâlimîne le fî şikâkın baîd(baîdin).

O, şeytanın vesvese ve şerarelerini, kalblerinin merkezinde (idraklerini söndüren ve karakterlerini çürüten) bir hastalık bulunanlar ve kalbleri kaskatı kesilmişler için bir imtihan vesilesi yapar. Gerçekten zalimler, gerçeğin pek uzağında ve hakka karşı derin bir düşmanlık ve muhalefet içindedirler.

وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِهِ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْ وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٥٤﴾

22/HACC SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve li ya’lemellezîne ûtûl ilme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Yine O, (şeytanın bu tür teşebbüslerine müsaade eder ki,) kendilerine ilim verilmiş olanlar, senin Rabbinden gelen her bir vahyin hakikatin ta kendisi olduğunu daha bir kesinlikle bilsinler de, Kur’ân’a daha bir gönülden inanıp teslim olsun ve bağlansınlar. Gerçek şu ki Allah, iman etmiş bulunanları her meselede dosdoğru bir yol ve isabetli bir tavra yöneltir.

وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِّنْهُ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ ﴿٥٥﴾

22/HACC SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ yezâlullezîne keferû fî miryetin minhu hattâ te’tiyehumus sâatu bagteten ev ye’tiyehum azâbu yevmin akîm(akîmin).

Buna karşılık, küfre saplanıp kalmış olanlar, Kıyamet ansızın başlarına gelinceye veya (her ümidin tam bir ümitsizlikle noktalanacağı ve ertesinde dinlenmek için hiçbir gecenin olmayacağı) kısır bir günün azabı onları buluncaya kadar, Kur’ân (ve vahiy) hakkında şüpheler içinde bocalamaktan bir türlü kurtulamazlar.

الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ ﴿٥٦﴾

22/HACC SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): El mulku yevme izin lillâhi, yahkumu beynehum, fellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fî cennâtin naîm(naîmi).

O gün, bütün hüküm ve hakimiyet yalnızca Allah’ındır. O, insanlar hakkındaki nihaî hükmünü verir. İman edip, imanları istikametinde sağlam, doğru, yerinde ve ıslaha yönelik işler yapanlar, içlerinde bütün nimetlerin kaynadığı cennetlerdedirler.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿٥٧﴾

22/HACC SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ fe ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun).

Küfür içinde yaşayan, âyetlerimizi yalanlayan (ve neticede kâfir olarak ölenler) ise, öyleleri için alçaltıcı bir azap vardır.

وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ ﴿٥٨﴾

22/HACC SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hâcerû fî sebîlillâhi summe kutilû ev mâtû le yerzukannehumullâhu rızkan hasenâ(hasenen), ve innallâhe le huve hayrur râzikîn(râzikîne).

(Mü’min olup da, gerektiğinde) Allah yolunda hicret eden, sonra hicret esnasında bir şekilde öldürülen veya ölenleri Allah, hiç şüphesiz pek güzel bir tarzda rızıklandıracaktır. Doğrusu Allah, O’dur en hayırlı rızkı veren, Kendisinden hayırlı rızkın beklenmesi gereken ve rızık vermede nihaî mertebede hayır sahibi olan.

لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ ﴿٥٩﴾

22/HACC SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Le yudhılennehum mudhalen yerdavnehu, ve innallâhe le alîmun halîm(halîmun).

O, onları memnun olacakları bir yere mutlaka yerleştirecektir. Gerçekten Allah, her şeyi hakkıyla bilendir; kullarının hataları karşısında çok sabırlı, çok müsamahalı olandır.

ذَلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ ﴿٦٠﴾

22/HACC SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike, ve men âkabe bi misli mâ ûkıbe bihî summe bugıye aleyhi le yansurennehullâhu, innallâhe le afuvvun gafûr(gafûrun).

Evet, budur gerçek. Kim kendisine yapılan haksızlık ve tecavüze karşı (kısas kaideleri içinde) misilleme ile mukabele eder, ardından tekrar tecavüze maruz kalırsa, hiç şüphesiz Allah ona yardım edecektir. Allah, elbette affı bek bol olandır, çok bağışlayıcıdır.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ ﴿٦١﴾

22/HACC SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli ve ennallâhe semîun basîr(basîrun).

Böyledir, çünkü Allah, geceyi gündüze katar ve gündüzü de geceye katar; yine Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, her şeyi hakkıyla görendir.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ ﴿٦٢﴾

22/HACC SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve enne mâ yed’ûne min dûnihî huvel bâtılu ve ennallâhe huvel aliyyul kebîr(kebîru).

Böyledir, çünkü Allah, hakkın ta kendisidir; buna karşılık, müşriklerin O’ndan başka tapınıp yalvardıkları her ne olursa olsun, bâtılın ta kendisidir. Ve Allah, evet O’dur Aliyy (mutlak Yüce) ve Kebîr (mutlak Büyük).

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَتُصْبِحُ الْأَرْضُ مُخْضَرَّةً إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ ﴿٦٣﴾

22/HACC SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen fe tusbihul ardu muhdarraten, innallâhe latîfun habîr(habîrun).

Görmez misin ki Allah, gök tarafından bir tür su indirir de, yer yemyeşil oluverir? Kuşkusuz Allah, en derin, en görünmez şeylere de nüfuz edendir; (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.

لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ ﴿٦٤﴾

22/HACC SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve innallâhe le huvel ganiyyul hamîd(hamîdu).

Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Ve Allah, evet O’dur Ğaniyy (mutlak servet sahibi ve her türlü ihtiyaçtan mutlak müstağnî); Hamîd (bütün ihtiyaçlarınızı gideren ve rızkınızı veren Rabbiniz olarak hakkıyla hamde ve övgüye lâyık).

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي الْأَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَيُمْسِكُ السَّمَاء أَن تَقَعَ عَلَى الْأَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِهِ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿٦٥﴾

22/HACC SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennallâhe sahhara lekum mâ fîl ardı vel fulke tecrî fîl bahri bi emrihî, ve yumsikus semâe en tekaa alâl ardı illâ bi iznihî, innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun).

Görmez misin ki Allah, yerde her ne varsa sizin hizmetinize verdi; emir ve tasarrufu altında denizlerde akıp giden gemileri de? Kendi izni olmadan yerin üzerine düşmesin diye göğü de O tutuyor. Kuşkusuz Allah, insanlara pek çok acıyandır, hususî merhameti pek bol olandır.

وَهُوَ الَّذِي أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ إِنَّ الْإِنسَانَ لَكَفُورٌ ﴿٦٦﴾

22/HACC SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî ahyâkum summe yumîtukum summe yuhyîkum, innel insâne le kefûr(kefûrun).

O Allah ki, (vücudunuzu oluşturacak bütün o cansız zerreler havada, suda ve toprakta dağılmış halde iken) sizi hayata mazhar kıldı. Zamanı gelince size ölümü verecek ve sonra da sizi diriltecektir. Ama insan, gerçekten çok nankördür.

لِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْأَمْرِ وَادْعُ إِلَى رَبِّكَ إِنَّكَ لَعَلَى هُدًى مُّسْتَقِيمٍ ﴿٦٧﴾

22/HACC SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbike, inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).

Her bir ümmete, (kendi dönemlerinde) uyguladıkları belli bir ibadet sistemi tayin ve tahsis buyurduk. Bu sebeple başkaları, dininizi tatbikte sana muhalefet edip de seni bir tartışmanın içine çekmesinler. Sen, insanları Rabbine çağırmaya devam et. Hiç kuşkusuz sen, hakka götüren kusursuz ve dosdoğru bir yol üzerindesin.

وَإِن جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿٦٨﴾

22/HACC SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in câdelûke fe kulillâhu a’lemu bimâ ta’melûn(ta’melûne).

Eğer başkaları seninle mücadeleye girişecek olurlarsa sen, “Allah, yapıp ettiklerinizi çok daha iyi biliyor; (benim hesabım bana, sizinki size)!” de.

اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٦٩﴾

22/HACC SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhu yahkumu beynekum yevmel kıyâmeti fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).

Allah, üzerinde ihtilâf edegeldiğiniz konularda Kıyamet Günü aranızdaki hükmünü verecektir.

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّ ذَلِكَ فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ ﴿٧٠﴾

22/HACC SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem ta’lem ennallâhe ya’lemu mâ fis semâi vel ard(ardı), inne zâlike fî kitâbin, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).

Bilmez misin ki Allah, gökte ve yerde her ne varsa ve her ne olup bitiyorsa hepsini bilmektedir. Bunların hepsi bir kitapta kayıtlıdır. Her şeyi bilmek ve kayıtlı olarak bir kitapta tutmak, Allah için pek kolaydır.

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِ عِلْمٌ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ ﴿٧١﴾

22/HACC SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ya’budûne min dûnillâhi mâ lem yunezzil bihî sultânen ve mâ leyse lehum bihî ilmun, ve mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin).

Ne var ki pek çokları, Allah’tan başka, (ilâh ve ma’bud edinilebileceklerine dair) haklarında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hiçbir gerçek bilgi sahibi olmadıkları birtakım nesnelere ibadet etmektedirler. Doğrusu, zalimlerin (Allah’ın azabı karşısında) hiçbir yardımcıları olmayacaktır.

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ فِي وُجُوهِ الَّذِينَ كَفَرُوا الْمُنكَرَ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَلِكُمُ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿٧٢﴾

22/HACC SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin ta’rifu fî vucûhillezîne keferûl munker(munkere), yekâdûne yestûne billezîne yetlûne aleyhim âyâtinâ, kul e fe unebbiukum bi şerrin min zâlikum, en nâru, vaadehâllâhullezîne keferû, ve bi’sel masîr(masîru).

Âyetlerimiz, apaçık deliller halinde insanlara okunup tebliğ edildiğinde küfre saplanıp kalmışların yüzlerindeki hoşnutsuzluğu ve o inkârcı tavrı hemen fark edersin. Âyetlerimizi kendilerine okuyanların üzerine neredeyse çullanıverecekler. De ki: “(Hakkınızda şer telâkki ettiğiniz bu gerçeklerden ve onlar karşısındaki) şu halinizden sizin için daha kötü bir şeyi size bildireyim mi? Ateş! Allah, onu küfürde saplanıp kalanlara va’detmiştir. Ne fena bir âkıbet, ne kötü bir son durak!”

يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَن يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ وَإِن يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ ﴿٧٣﴾

22/HACC SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhân nâsu duribe meselun festemiû lehu, innellezîne ted’ûne min dûnillâhi len yahlukû zubâben ve levictemeû lehu, ve in yeslubhumuz zubâbu şey’en lâ yestenkızûhu minhu, daufat tâlibu vel matlûb(matlûbu).

Ey insanlar! İşte size bir temsil, dikkatlerinizi ona çevirin: Allah’tan başka ilâh yerine koyup taptığınız ve kendilerine yalvardığınız her ne varsa, bütün imkânlarını birleştirip bir araya gelseler tek bir sineği olsun yaratamazlar. Bundan da öte, eğer sinek onlardan bir şey kapıp götürse onu bile kurtarıp geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, kendisinden bir şey istenilen de!

مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ ﴿٧٤﴾

22/HACC SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ kaderûllâhe hakka kadrihî, innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

Allah’ı Allah oluşunun gerektirdiği şekilde tanıyıp takdir etmediler. Muhakkak ki Allah, mutlak güçlüdür, her işte üstün ve mutlak galiptir.

اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ ﴿٧٥﴾

22/HACC SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâsi, innallâhe semîun basîr(basîrun).

Gerçek şu ki, Allah meleklerden elçiler seçtiği gibi insanlardan da seçer; (onlar da yaratılmıştır ve Ulûhiyet’te hiçbir ortaklıkları yoktur). Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, her şeyi hakkıyla görendir.

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ ﴿٧٦﴾

22/HACC SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve ilâllâhi turceul umûr(umûru).

O, onların önlerinde ne var arkalarında ne varsa, (yapacaklarını da yaptıklarını da, onlara malûm olanı da meçhûl olanı da) bilir. Bütün işler neticede varır Allah’ta biter ve O, neye hükmederse o olur.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ* ﴿٧٧﴾

22/HACC SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenûrkeû vescudû va’budû rabbekum vef’alûl hayra leallekum tuflihûn(tuflihûne). (SECDE ÂYETİ)

Ey iman edenler! Rükûa varın, secde edin: (böylece namazınızı kılın); ve Rabbinize karşı daha başka bütün kulluk vazifelerinizi yerine getirin; ayrıca, dininizin hepsi de hayır olan bütün diğer hükümlerini de yerine getirin. Ki, neticede kurtuluşa eresiniz.

وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ ﴿٧٨﴾

22/HACC SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve câhidû fîllâhi hakka cihâdihî, huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fîd dîni min haracin, millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmâkumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alân nâsi, fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâhi, huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

Allah yolunda, hakkını vererek ve bütün imkânlarınızla cihad edin. İnsanlar içinde O sizi, (bilhassa bu misyon için) seçti ve Din’i yaşama konusunda üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Bu, babanız İbrahim’in yoludur. Allah, bundan önce de ve bu Kitap’ta da sizi Müslümanlar olarak adlandırdı ki, (risaletin en büyük temsilcisi o yüce) Rasûl, (İslâm’a bağlılığınız konusunda) size şahit olsun; siz de bütün insanlar hakkında şahitler olasınız. Öyleyse, bütün şartlarına riayet ederek, vaktinde ve aksatmadan namazı kılın, zekâtı tastamam verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin Mevlânızdır, (sahibinizdir, efendinizdir). Ne güzel Mevlâ’dır O, ne güzel Yardımcı’dır.