SECDE SURESİ Abdullah Parlıyan Meali
Mekke döneminde inmiştir. 30 âyettir. Sûre, adını mü’minlerin Allah’a secde etmelerinden bahseden 15. âyetten almıştır.
تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٢﴾
32/SECDE SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tenzîlul kitâbi lâ raybe fîhi min rabbil âlemîn(âlemîne).
Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, alemlerin Rabbi tarafındandır.
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ ﴿٣﴾
32/SECDE SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yekûlûnefterâhu, bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum min nezîrin min kablike leallehum yehtedûn(yehtedûne).
Yoksa O'nu, Muhammed kendinden mi uydurdu? diyorlar. Hayır O, Rabbinden gelen bir gerçektir, senden önce kendilerine bir korkutucu gelmemiş olan topluluğu, doğru yolu bulsunlar diye, korkutman için indirilmiştir.
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ ﴿٤﴾
32/SECDE SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).
O Allah ki gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunan herşeyi, altı devrede yaratmış ve sonra kudretiyle arşa hakim olmuştur. O'nun dışında, sizin dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Artık iyice düşünüp öğüt almaz mısınız?
يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاء إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ ﴿٥﴾
32/SECDE SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yudebbirul emre mines semâi ilâl ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn(teuddûne).
Gökten yere bütün işleri düzenleyip yöneten O'dur. Sonra tüm işler, sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde, O'na yükselir. Yani siz insanların, tarihlerindeki bin yıllık olaylar, Allah'a göre bir günlük bir iştir.
ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿٦﴾
32/SECDE SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm(rahîmu).
İşte O Allah, yaratılmışların kavrayış alanı ötesindeki şeyleri de, duyuları ve akıllarıyla kavrayabildiklerini de bilir. O güçlüdür, O'nun gücüne hiçbir güç erişemez, O merhametlidir.
الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ ﴿٧﴾
32/SECDE SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî ahsene kulle şey’in halakahu ve bedee halkal insâni min tîn(tînin).
O Yarattığı herşeyi, en mükemmel şekilde yapandır. Nihayet insanın yaratılışını balçıktan başlatmıştır.
ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاء مَّهِينٍ ﴿٨﴾
32/SECDE SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn(mehînin).
Sonra onun soyunu, basit bir sıvı özünden sürdürür.
ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿٩﴾
32/SECDE SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra ona, yaratılış amacına uygun bir şekil verip, kendi ruhundan üfler ve böylece sizi hem işitme, hem görme melekeleri, hem de düşünce ve duyularla donatır. Buna rağmen, ne kadar da az şükrediyorsunuz.
وَقَالُوا أَئِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ بَلْ هُم بِلِقَاء رَبِّهِمْ كَافِرُونَ ﴿١٠﴾
32/SECDE SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn(kâfirûne).
Ve dediler ki: Yeryüzüne karışıp kaybolduktan sonra mı, yeniden yaratılacağız? Hayır, onlar buna inanmamakla, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ ﴿١١﴾
32/SECDE SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).
De ki: Sizin için görevlendirilmiş olan ölüm meleği, bir gün canınızı alır ve sonra hep birlikte, Rabbinize döndürülürsünüz.
وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ ﴿١٢﴾
32/SECDE SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev terâ izil mucrimûne nâkısû ruûsihim inde rabbihim, rabbenâ ebsarnâ ve semi’nâ ferci’nâ na’mel sâlihan innâ mûkinûn(mûkinûne).
Günahlara batıp gidenlerin, hesap günü başlarını eğerek Rablerinin huzurunda, şimdi gerçekleri gördük ve duyduk, öyleyse bizi yeryüzündeki hayatımıza geri döndür ki, doğru ve yararlı işler yapalım, doğrusu şimdi adamakıllı inandık, dedikleri zamanki hallerini bir görsen!
وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ ﴿١٣﴾
32/SECDE SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
Eğer dileseydik herkesi doğru yola ulaştırırdık, ancak herkesin zorlamayla değil kendi istekleriyle inanmalarını istedik ama tarafımdan şu söz de kesinlik kazandı: “Cehennemi mutlaka insanlarla ve cinlerle dolduracağım.”
فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٤﴾
32/SECDE SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Artık bu güne kavuşmayı unutup, umursamamanın cezasını çekin bakalım. Şimdi biz de sizi unuttuk, öyleyse yapmış olduğunuz her türlü kötülükten dolayı, bu ebedi azabı tadın bakalım.
إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ* ﴿١٥﴾
32/SECDE SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ yu’minu bi âyâtinellezîne izâ zukkirû bihâ harrû succeden ve sebbehû bi hamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirûn(yestekbirûne). (SECDE ÂYETİ)
Bizim ayetlerimize o kimseler inanırlar ki, ayetlerle kendilerine öğüt verildikçe derin bir hayranlık ve saygıyla secdeye kapanırlar ve Rablerinin sınırsız güç ve kuvvetini hamd ile yüceltenler ve asla büyüklük taslamazlar.
تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ ﴿١٦﴾
32/SECDE SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tetecâfâ cunûbuhum anil medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).
Onlar, yataklarından geceleri kalkarak, korku ve ümit içinde, Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçinmeleri için verdiğimizden, başkalarına harcayanlardır.
فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١٧﴾
32/SECDE SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun(a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Böyle davranan mü'minlere gelince, yaptıklarından dolayı mükafat olarak, öteki dünyada onlara şimdiye kadar gizli kalan, göz aydınlığı olarak, onlar için nelerin saklanıp bekletildiğini hiç kimse bilip hayal edemez.
أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًا كَمَن كَانَ فَاسِقًا لَّا يَسْتَوُونَ ﴿١٨﴾
32/SECDE SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe men kâne mu’minen ke men kâne fâsikan, lâ yestevûn(yestevûne).
Zaten bu dünyada iman etmiş olan kimse, yoldan çıkmış biriyle, hiç mukayese edilebilir mi? Bunlar elbette bir olmazlar.
أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١٩﴾
32/SECDE SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe lehum cennâtul me’vâ nuzulen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
İman edip, doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, yaptıklarına karşılık, Allah'tan bir mükafat olarak, gerçek sığınak ve barınak olan cennetler vardır.
وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ ﴿٢٠﴾
32/SECDE SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve emmâllezîne fesekû fe me’vâhumun nâr(nâru), kulle mâ erâdû en yahrucû minhâ uîdû fîhâ, ve kîle lehum zûkû azâben nârillezî kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne).
Fakat Allah'ın buyruklarından çıkanlara gelince, onların varacakları son barınakları ateştir. Oradan çıkmak isteyecekleri zaman, tekrar atılırlar oraya ve kendilerine: “Yalanlamış olduğunuz ateşin azabını, şimdi tadın bakalım” denir.
وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٢١﴾
32/SECDE SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le nuzîkannehum minel azâbil ednâ dûnel azâbil ekberi leallehum yerciûn(yerciûne).
Biz, belki dönerler diye pek büyük bir azap olan, kıyamet azabından önce, onlara daha yakın olan, dünya felaketleri ve yenilgisini tattıracağız.
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ ﴿٢٢﴾
32/SECDE SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî summe a’rada anhâ, innâ minel mucrimîne muntekimûn(muntekimûne).
Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı halde, onlardan yüz çevirenden daha zalim, yani yaratılış gayesi dışında yaşayan kim olabilir? Bu şekilde, günaha batmış olanlardan biz, intikamımızı mutlaka alacağız.
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُن فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَائِهِ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿٢٣﴾
32/SECDE SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl(isrâîle).
Andolsun biz, Musa'ya kitap verdik. Öyleyse sana ilettiğimiz vahiyde, aynı hakikat ile karşılaşacağından kuşkuya düşme veya Musa'ya kitap verilmesi konusunda bir kuşkun olmasın veya miraçta ve ahirette Musa'ya kavuşacağından şüphe etme. Biz İsrailoğullarına o kitabı, doğru yolu gösteren bir rehber yapmıştık.
وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ ﴿٢٤﴾
32/SECDE SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve İsrailoğullarının içinden her türlü sıkıntı ve zorluklara katlandıkları takdirde onları emrimizle doğru yola iletip, yönelten önderler kıldık. Onlar bizim ayetlerimize adamakıllı inanıyorlardı.
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٢٥﴾
32/SECDE SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne rabbeke huve yafsilu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).
Şüphe yok ki Allah, ayrılığa düştükleri tüm konularda, kıyamet günü insanlar arasında hükmedecektir.
أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ أَفَلَا يَسْمَعُونَ ﴿٢٦﴾
32/SECDE SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yehdi lehum kem ehleknâ min kablihim minel kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyâtin, e fe lâ yesmeûn(yesmeûne).
Onlardan önce nice toplumları helak etmemiz, onları doğru yola sevketmez mi? Onların yurtlarında gezip durmaktalar. Bunda apaçık ibretler ve dersler vardır, hâlâ hakkın sesini dinlemezler mi?
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاء إِلَى الْأَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنفُسُهُمْ أَفَلَا يُبْصِرُونَ ﴿٢٧﴾
32/SECDE SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yerav ennâ nesûkul mâe ilâl ardıl curuzi fe nuhricu bihî zer’an te’kulu minhu en’âmuhum ve enfusuhum e fe lâ yubsirûn(yubsirûne).
Üzerinde ot bitmeyen kuru topraklara, yağmur indirip kendilerinin ve hayvanlarının yiyeceği bitkileri, bizim yeşerttiğimizi görmezler mi?
وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿٢٨﴾
32/SECDE SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlûne metâ hâzâl fethu in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
Ama inanmayanlar: “Eğer söyledikleriniz doğru ise, sizinle bizim aramızda bu dünyada veya ahirette, karar ne zaman verilecek?” diye soruyorlar.
قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ ﴿٢٩﴾
32/SECDE SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yevmel fethi lâ yenfeullezîne keferû îmânuhum ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).
De ki: “O karar günü, yani kıyamet günü, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, imana gelseler de, faydası yok. Onlara mühlet de verilmeyecek, yüzlerine de bakılmayacak.”
فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ ﴿٣٠﴾
32/SECDE SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe a’rıd anhum ventezır innehum muntezırûn(muntezırûne).
Ey Muhammed! Artık onlardan yüz çevir, onlara aldırma, onların başına gelecek olan Allah'ın azabını bekle, zaten onlar da zamanın belalarının, size gelmesini beklerler.