Mekke döneminde inmiştir. 30 âyettir. Sûre, adını mü’minlerin Allah’a secde etmelerinden bahseden 15. âyetten almıştır.

الم ﴿١﴾

32/SECDE SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Elif lâm mîm.

Elif, lâm, mîm.[430]

تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٢﴾

32/SECDE SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tenzîlul kitâbi lâ raybe fîhi min rabbil âlemîn(âlemîne).

Kendinde şüphe olmayan bu kitabı, âlemlerin Rabbi olan Allah indirmektedir.

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ ﴿٣﴾

32/SECDE SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yekûlûnefterâhu, bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum min nezîrin min kablike leallehum yehtedûn(yehtedûne).

Yoksa “onu Muhammed uydurdu” mu diyorlar? Hayır, o, senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu uyarman için Rabbin tarafından gelen bir haktır/kitaptır. Umulur ki doğru yolu bulurlar.

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ ﴿٤﴾

32/SECDE SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).

Allah, gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde/evrede/dönemde yaratan, sonra arşı hakimiyeti altına alandır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçiniz vardır. Düşünüp ders almıyor musunuz?

يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاء إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ ﴿٥﴾

32/SECDE SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yudebbirul emre mines semâi ilâl ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn(teuddûne).

Gökten yere kadar bütün işleri O yönetir. Sonra, sizin saydığınız yıllardan bin yıla denk düşen bir günde bütün işler O'na çıkar.

ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿٦﴾

32/SECDE SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm(rahîmu).

Allah, görülen ve görülmeyen her şeyi bilir; çok güçlüdür; çok merhametlidir.

الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ ﴿٧﴾

32/SECDE SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî ahsene kulle şey’in halakahu ve bedee halkal insâni min tîn(tînin).

O, yarattığı her şeyi en güzel yaratmış ve insanın yaratılışına çamurdan başlamıştır.[431]

ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاء مَّهِينٍ ﴿٨﴾

32/SECDE SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn(mehînin).

Sonra onun soyunu değersiz bir suyun özünden devam ettirmiştir.

ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿٩﴾

32/SECDE SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Sonra ona güzel bir şekil verip kendi ruhundan üflemiştir. Size kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

وَقَالُوا أَئِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ بَلْ هُم بِلِقَاء رَبِّهِمْ كَافِرُونَ ﴿١٠﴾

32/SECDE SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn(kâfirûne).

“Toprağın içinde kaybolduğumuzda, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?” derler. Gerçekten onlar, Rabblerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.

قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ ﴿١١﴾

32/SECDE SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).

De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”

وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ ﴿١٢﴾

32/SECDE SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev terâ izil mucrimûne nâkısû ruûsihim inde rabbihim, rabbenâ ebsarnâ ve semi’nâ ferci’nâ na’mel sâlihan innâ mûkinûn(mûkinûne).

O suçluların, Rabblerinin huzurunda başlarını eğerek, “Ey Rabbimiz! Gördük, duyduk. Artık bizi dünyaya geri gönder de iyi işler yapalım. Çünkü biz kesin olarak inandık” diyecekleri anı bir görsen![432]

وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ ﴿١٣﴾

32/SECDE SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).

Biz dileseydik herkesi doğru yola iletirdik. Fakat, “cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım” diye söz verdim.

فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٤﴾

32/SECDE SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Suçlulara, “Bu gününüze kavuşacağınızı unuttuğunuzdan dolayı cezanızı çekin! Biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınızdan dolayı süreli azabı tadın!” denilecektir.

إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ* ﴿١٥﴾

32/SECDE SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ yu’minu bi âyâtinellezîne izâ zukkirû bihâ harrû succeden ve sebbehû bi hamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirûn(yestekbirûne). (SECDE ÂYETİ)

Bizim âyetlerimize ancak, onlar hatırlatıldığında secdeye kapanan, Rabblerini övgü ile tesbih eden ve büyüklük taslamayan kimseler inanırlar.

تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ ﴿١٦﴾

32/SECDE SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tetecâfâ cunûbuhum anil medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).

Onlar geceleyin yataklarından kalkarlar. Korku ve ümit içinde Rabblerine dua ederler. Verdiğimiz rızıklardan da karşılıksız yardım ederler.

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١٧﴾

32/SECDE SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun(a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Yaptıklarına karşılık olarak onlar için, gözleri aydınlatıcı ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.

أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًا كَمَن كَانَ فَاسِقًا لَّا يَسْتَوُونَ ﴿١٨﴾

32/SECDE SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe men kâne mu’minen ke men kâne fâsikan, lâ yestevûn(yestevûne).

İnananla yoldan çıkan bir olur mu? Elbette bir olamazlar.

أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١٩﴾

32/SECDE SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe lehum cennâtul me’vâ nuzulen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

İnanıp iyi amelde bulunanlara gelince; onlar için, yaptıklarına karşılık konaklayacakları cennetler vardır.

وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ ﴿٢٠﴾

32/SECDE SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve emmâllezîne fesekû fe me’vâhumun nâr(nâru), kulle mâ erâdû en yahrucû minhâ uîdû fîhâ, ve kîle lehum zûkû azâben nârillezî kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne).

Yoldan çıkanlar ateşte konaklayacaklardır. Oradan her çıkmak istediklerinde, tekrar oraya geri döndürülürler ve kendilerine, “Yalanladığınız cehennem azabını tadın!” denir.

وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٢١﴾

32/SECDE SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le nuzîkannehum minel azâbil ednâ dûnel azâbil ekberi leallehum yerciûn(yerciûne).

Andolsun ki, biz onlara o büyük azaptan önce pek yakın/dünya azabı da tattıracağız. Belki dönerler!

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ ﴿٢٢﴾

32/SECDE SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî summe a’rada anhâ, innâ minel mucrimîne muntekimûn(muntekimûne).

Rabbinin âyetleri kendilerine hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenlerden daha zâlim kim vardır? Biz suçlulardan kesinlikle öç alacağız.

وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُن فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَائِهِ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿٢٣﴾

32/SECDE SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl(isrâîle).

Andolsun ki biz, Mûsâ'ya kitâbı verdik. Mûsâ'nın ona kavuştuğu hususunda hiç şüphe etme! Biz onu İsrâiloğulları'na bir rehber kıldık.

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ ﴿٢٤﴾

32/SECDE SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).

Sabretmelerinden dolayı onlardan, bizim emrimizle kendilerine doğru yolu gösteren önderler tayin ettik. Onlar, bizim âyetlerimize kesin olarak inanıyorlardı.

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٢٥﴾

32/SECDE SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne rabbeke huve yafsilu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).

Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet gününde bizzat kendisi, onların aralarında ihtilafa düştükleri konularda hükmünü verecektir.

أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ أَفَلَا يَسْمَعُونَ ﴿٢٦﴾

32/SECDE SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yehdi lehum kem ehleknâ min kablihim minel kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyâtin, e fe lâ yesmeûn(yesmeûne).

Halen yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nice nesilleri helâk edişimiz onları doğru yola sevketmedi mi? Bunlarda elbette dersler vardır. Hâlâ kulak vermiyorlar mı?

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاء إِلَى الْأَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنفُسُهُمْ أَفَلَا يُبْصِرُونَ ﴿٢٧﴾

32/SECDE SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yerav ennâ nesûkul mâe ilâl ardıl curuzi fe nuhricu bihî zer’an te’kulu minhu en’âmuhum ve enfusuhum e fe lâ yubsirûn(yubsirûne).

Kupkuru topraklara suyu ulaştırdığımızı, onunla gerek hayvanlarının gerekse kendilerinin yemekte oldukları ekini çıkarmakta olduğumuzu da görmüyorlar mı? Hâlâ görmeyecekler mi?

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿٢٨﴾

32/SECDE SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlûne metâ hâzâl fethu in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

Derler ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, bu hüküm günü ne zaman?”[433]

قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ ﴿٢٩﴾

32/SECDE SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yevmel fethi lâ yenfeullezîne keferû îmânuhum ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).

De ki: “İnkâr edenlere, hüküm gününde inanmaları hiçbir fayda vermez ve onlara süre de tanınmaz.”

فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ ﴿٣٠﴾

32/SECDE SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe a’rıd anhum ventezır innehum muntezırûn(muntezırûne).

Artık onlardan yüz çevir ve bekle! Onlar da beklemektedirler.[434]