TÂRIK SURESİ Ahmed Hulusi Meali
Mekke döneminde inmiştir. 17 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “et-Târık” kelimesinden almıştır. Târık, şiddetle çarpan, vuran, gece gelen şey demektir.
وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ ﴿١﴾
86/TÂRIK SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves semâi vet târık(târıkı).
Andolsun semâya ve Tarık'a,
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ ﴿٢﴾
86/TÂRIK SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ edrâke mât târık(târıku).
Bilir misin Tarık'ı?
النَّجْمُ الثَّاقِبُ ﴿٣﴾
86/TÂRIK SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): En necmus sâkıb(sâkıbu).
Delip geçen yıldızdır (PULSAR)!
إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ ﴿٤﴾
86/TÂRIK SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız(hâfızun).
Hiçbir nefs yoktur ki, onun üzerinde bir hafîz (gözetleyici - koruyucu) bulunmasın.
فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ ﴿٥﴾
86/TÂRIK SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Felyanzuril insânu mimme hulıka.
İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ ﴿٦﴾
86/TÂRIK SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hulika min mâin dâfikın.
Atılan bir sudan (meni) yaratıldı.
يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ ﴿٧﴾
86/TÂRIK SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yahrucu min beynis sulbi vet terâib(terâibi).
Erkeğin beli ve (kadının) teraib'inin (leğen kemiklerinin) arasından çıkar!
إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ ﴿٨﴾
86/TÂRIK SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnehu alâ rac’ıhî le kâdir(kâdirun).
Muhakkak ki O, onu (aslına) döndürmeye elbette Kaadir'dir!
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ ﴿٩﴾
86/TÂRIK SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme tubles serâir(serâiru).
O süreçte, gizliler açığa çıkartılıp bilinir.
فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ ﴿١٠﴾
86/TÂRIK SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâ lehu min kuvvetin ve lâ nâsır(nâsırın).
Artık onun için ne bir kuvvet vardır ve ne de bir yardım edici!
وَالسَّمَاء ذَاتِ الرَّجْعِ ﴿١١﴾
86/TÂRIK SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves semâi zâtir rac’ı.
Andolsun yörüngesinde dönenleriyle semâya,
وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ ﴿١٢﴾
86/TÂRIK SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel ardı zâtis sad’ı.
Yarılan arza ki,
إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ ﴿١٣﴾
86/TÂRIK SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnehu le kavlun faslun.
Muhakkak ki O (Kur'ân), elbette Hak ile bâtılı ayırıcı bir söz;
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ ﴿١٤﴾
86/TÂRIK SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ huve bil hezli.
O, şaka olarak gelmemiştir!
إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا ﴿١٥﴾
86/TÂRIK SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnehum yekîdûne keydâ(keyden).
Muhakkak ki onlar bir hile kuruyorlar.
وَأَكِيدُ كَيْدًا ﴿١٦﴾
86/TÂRIK SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ekîdu keydâ(keyden).
Ben de hilelerine hileyle cevap veriyorum!
فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا ﴿١٧﴾
86/TÂRIK SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mehhilil kâfirîne emhilhum ruveydâ(ruveyden).
Bu yüzden o hakikat bilgisini inkâr edenlere mühlet ver, onlara az bir süre tanı.