Medine döneminde inmiştir. 31 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “insan” kelimesinden almıştır. Aynı âyette geçen “ed-Dehr” kelimesinden dolayı Dehr sûresi diye de anılır. Dehr, zaman demektir.

هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا ﴿١﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hel etâ alâl insâni hînun mined dehri lem yekun şey’en mezkûrâ(mezkûran).

Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.

إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا ﴿٢﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ halaknâl insâne min nutfetin emşâcin nebtelîhi fe cealnâhu semîan basîrâ(basîran).

Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.

إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا ﴿٣﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.

Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.

إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَا وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا ﴿٤﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ a’tednâ lil kâfirîne selâsile ve ağlâlen ve seîrâ(seîran).

Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.

إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا ﴿٥﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel ebrâra yeşrabûne min ke’sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ(kâfûran).

Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا ﴿٦﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Aynen yeşrabu bihâ ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ(tefcîran).

Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu.

يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا ﴿٧﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yûfûne bin nezri ve yehâfûne yevmen kâne şerruhu mustetîrâ(mustetîran).

O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar.

وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا ﴿٨﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yut’imûnet taâme alâ hubbihî miskînen ve yetîmen ve esîrâ(esîran).

Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.

إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاء وَلَا شُكُورًا ﴿٩﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ nut’imukum li vechillâhi lâ nurîdu minkum cezâen ve lâ şukûrâ(şukûran).

«Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.»

إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا ﴿١٠﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ nehâfu min rabbinâ yevmen abûsen kamtarîrâ(kamtarîran).

«Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız.» derler.

فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا ﴿١١﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe vekâhumullâhu şerra zâlikel yevmi ve lakkâhum nadraten ve surûrâ(surûran).

Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.

وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا ﴿١٢﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cezâhum bimâ saberû cenneten ve harîrâ(harîran).

Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.

مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا ﴿١٣﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Muttekiîne fîhâ alâl erâiki, lâ yeravne fîhâ şemsen ve lâ zemherîrâ(zemherîran).

Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.

وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا ﴿١٤﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve dâniyeten aleyhim zılâluhâ ve zullilet kutûfuhâ tezlîlâ(tezlîlen).

Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.

وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا ﴿١٥﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yutâfu aleyhim bi âniyetin min fıddatin ve ekvâbin kânet kavârîrâ.

Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.

قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا ﴿١٦﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kavârîra min fıddatin kadderûhâ takdîrâ(takdîran).

Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.

وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا ﴿١٧﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yuskavne fîhâ ke’sen kâne mizâcuhâ zencebîlâ(zencebîlen).

Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.

عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلًا ﴿١٨﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Aynen fîhâ tusemmâ selsebîlâ(selsebîlen).

Bu orada bir pınardır ki, adına «selsebil» derler.

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا ﴿١٩﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yetûfu aleyhim vildânun muhalledûn(muhalledûne), izâ raeytehum hasibtehum lu’luen mensûrâ(mensûran).

Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın.

وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا ﴿٢٠﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ raeyte semme raeyte naîmen ve mulken kebîrâ(kebîran).

Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.

عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا ﴿٢١﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Âliyehum siyâbu sundusin hudrun ve istebrakun ve hullû esâvira min fıddatin, ve sekâhum rabbuhum şarâben tahûrâ(tahûran).

Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.

إِنَّ هَذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاء وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا ﴿٢٢﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne hâzâ kâne lekum cezâen ve kâne sa’yukum meşkûrâ( meşkûran).

(Onlara şöyle denir): «İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur.»

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنزِيلًا ﴿٢٣﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ nahnu nezzelnâ aleykel kur’âne tenzîlâ(tenzîlen).

Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik biz.

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا ﴿٢٤﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fasbir li hukmi rabbike ve lâ tutı’ minhum âsimen ev kefûrâ(kefûran).

O halde Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.

وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ﴿٢٥﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezkurisme rabbike bukraten ve asîlâ(asîlen).

Sabah akşam Rabbinin ismini an.

وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا ﴿٢٦﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minel leyli fescud lehu ve sebbihhu leylen tavîlâ(tavîlen).

Gecenin bir bölümünde de O'na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl). Hem de O'nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd namazı kıl).

إِنَّ هَؤُلَاء يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا ﴿٢٧﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne hâulâi yuhıbbûnel âcilete ve yezerûne verâehum yevmen sekîlâ(sekîlen).

Çünkü onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü arkaya atıyorlar.

نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا ﴿٢٨﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Nahnu halaknâhum ve şedednâ esrahum, ve izâ şi’nâ beddelnâ emsâlehum tebdîlâ(tebdîlen).

Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.

إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَن شَاء اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا ﴿٢٩﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne hâzihî tezkiratun, fe men şâettehaze ilâ rabbihî sebîlâ(sebîlen).

İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٣٠﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), innallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen).

Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

يُدْخِلُ مَن يَشَاء فِي رَحْمَتِهِ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿٣١﴾

76/İNSÂN (DEHR) SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yudhilu men yeşâu fî rahmetihî, vez zâlimîne eadde lehum azâben elîmâ(elîmen).

Allah dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere ise, acıklı bir azap hazırlamıştır.