Mekke döneminde inmiştir. 49 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “et-Tûr” kelimesinden almıştır. Tûr, dağ demektir. Burada Hz. Mûsâ’ya ilk vahyin geldiği, Sina Yarımadası’nın güneyindeki Sina dağı kastedilmektedir.

وَالطُّورِ ﴿١﴾

52/TÛR SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vet tûri.

(1-6) Tûr'a, açılmış ince deride yazılı kitaba, imar edilmiş o eve; yükseltilmiş şu tavana, kabaran denize yemin olsun ki… [585][586]

وَكِتَابٍ مَّسْطُورٍ ﴿٢﴾

52/TÛR SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kitâbin mestûrin.

(1-6) Tûr'a, açılmış ince deride yazılı kitaba, imar edilmiş o eve; yükseltilmiş şu tavana, kabaran denize yemin olsun ki… [585][586]

فِي رَقٍّ مَّنشُورٍ ﴿٣﴾

52/TÛR SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fî rakkın menşûrin.

(1-6) Tûr'a, açılmış ince deride yazılı kitaba, imar edilmiş o eve; yükseltilmiş şu tavana, kabaran denize yemin olsun ki… [585][586]

وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ ﴿٤﴾

52/TÛR SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel beytil ma’mûri.

(1-6) Tûr'a, açılmış ince deride yazılı kitaba, imar edilmiş o eve; yükseltilmiş şu tavana, kabaran denize yemin olsun ki… [585][586]

وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ ﴿٥﴾

52/TÛR SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves sakfil merfûi.

(1-6) Tûr'a, açılmış ince deride yazılı kitaba, imar edilmiş o eve; yükseltilmiş şu tavana, kabaran denize yemin olsun ki… [585][586]

وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ ﴿٦﴾

52/TÛR SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel bahril mescûri.

(1-6) Tûr'a, açılmış ince deride yazılı kitaba, imar edilmiş o eve; yükseltilmiş şu tavana, kabaran denize yemin olsun ki… [585][586]

إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ ﴿٧﴾

52/TÛR SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne azâbe rabbike le vâkı’un.

Rabbinin azabı kesinlikle gerçekleşecektir.

مَا لَهُ مِن دَافِعٍ ﴿٨﴾

52/TÛR SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ lehu min dâfiin.

Ona hiçbir engel yoktur.

يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاء مَوْرًا ﴿٩﴾

52/TÛR SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme temûrus semâu mevran.

O gün, gök şiddetle sallanır.

وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا ﴿١٠﴾

52/TÛR SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tesîrul cibâlu seyrâ(seyran).

Dağlar yerlerinden kopup gider.

فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ ﴿١١﴾

52/TÛR SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe veylun yevme izin lil mukezzibîne.

Yalanlayanların vay haline o gün!

الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ ﴿١٢﴾

52/TÛR SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne hum fî havdın yel’abûn(yel’abûne).

Onlar bâtıla dalıp eğlenirler.

يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَى نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ﴿١٣﴾

52/TÛR SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yuda’ûne ilâ nâri cehenneme de’â(de’an).

(13-14) O gün cehennem ateşine zorla itilirler. Kendilerine, “İşte yalanladığınız ateş budur” denir.

هَذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ﴿١٤﴾

52/TÛR SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâzihin nârulletî kuntum bihâ tukezzibûn(tukezzibûne).

(13-14) O gün cehennem ateşine zorla itilirler. Kendilerine, “İşte yalanladığınız ateş budur” denir.

أَفَسِحْرٌ هَذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ ﴿١٥﴾

52/TÛR SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe sihrun hâzâ em entum lâ tubsirûn(tubsirûne).

“Bu bir büyü müdür, yoksa siz mi görmüyorsunuz?”

اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاء عَلَيْكُمْ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٦﴾

52/TÛR SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Islevhâ fasbirû ev lâ tasbirû sevâun aleykum, innemâ tuczevne mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Oraya girin, artık ona dayanmanız da dayanmamanız da sizin için farketmez. Siz sadece yaptığınızın karşılığını görmektesiniz.

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ ﴿١٧﴾

52/TÛR SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel muttakîne fî cennâtin ve naîmin.

(17-18) Kendilerini Allah'ın emirlerine karşı gelmekten koruyanlar, Rablerinin kendilerine verdiklerinden yararlanarak cennetler ve nimetler içinde olacaklardır. Rableri onları cehennem azabından koruyacaktır.

فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ ﴿١٨﴾

52/TÛR SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fâkihîne bi mâ âtâhum rabbuhum, ve vakâhum rabbuhum azâbel cahîm(cahîmi).

(17-18) Kendilerini Allah'ın emirlerine karşı gelmekten koruyanlar, Rablerinin kendilerine verdiklerinden yararlanarak cennetler ve nimetler içinde olacaklardır. Rableri onları cehennem azabından koruyacaktır.

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٩﴾

52/TÛR SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kulû veşrabû henîen bi mâ kuntum ta’melûne.

(19-20) Onlara şöyle denecektir: “Dizili koltuklara yaslanarak, yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyiniz, içiniz!” Onlara çok güzel eşler de veririz.

مُتَّكِئِينَ عَلَى سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ ﴿٢٠﴾

52/TÛR SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Muttekiîne alâ sururin masfûfetin, ve zevvecnâhum bi hûrin înin.

(19-20) Onlara şöyle denecektir: “Dizili koltuklara yaslanarak, yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyiniz, içiniz!” Onlara çok güzel eşler de veririz.

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ ﴿٢١﴾

52/TÛR SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne âmenû vettebeathum zurriyyetuhum bi îmânin elhaknâ bihim zurriyyetehum ve mâ eletnâhum min amelihim min şey’in, kullumriin bi mâ kesebe rehînun.

İnananlar ve soyları da imanlı olarak kendilerine uyanları, soyları ile buluştururuz. Onların yaptıklarından hiçbir şeyi eksiltmeyiz. Herkes kazandığına karşılık rehindir.[587]

وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ ﴿٢٢﴾

52/TÛR SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve emdednâhum bi fâkihetin ve lahmin mimmâ yeştehûn(yeştehûne).

Onlara, hoşlarına giden meyvelerden ve etten de veririz.

يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَّا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ ﴿٢٣﴾

52/TÛR SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yetenâzeûne fîhâ ke’sen lâ lagvun fîhâ ve lâ te’sîmun.

Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar; ama burada kötü söz de yoktur, günah işleme de.

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ ﴿٢٤﴾

52/TÛR SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yetûfu aleyhim gılmânun lehum ke ennehum lu’luun meknûnun.

Sedefteki inci gibi olan hizmetçileri, etraflarında dolaşırlar.

وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءلُونَ ﴿٢٥﴾

52/TÛR SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve akbele ba’duhum alâ ba’dın yetesâelûn(yetesâelûne).

Birbirlerine yönelip soru sorarlar.

قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ ﴿٢٦﴾

52/TÛR SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innâ kunnâ kablu fî ehlinâ muşfikîn(muşfikîne).

Şöyle derler: “Şüphesiz biz bundan önce ailemizin içerisinde korkardık.”

فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ ﴿٢٧﴾

52/TÛR SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mennallâhu aleynâ ve vakânâ azâbes semûm(semûmi).

“Allah bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen azaptan korudu.”

إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ ﴿٢٨﴾

52/TÛR SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ kunnâ min kablu ned’ûhu, innehu huvel berrur rahîm(rahîmu).

“Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü asıl iyilik sahibi ve merhamet eden O'dur.”

فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ ﴿٢٩﴾

52/TÛR SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe zekkir fe mâ ente bi ni’meti rabbike bi kâhinin ve lâ mecnûn(mecnûnin).

Sen öğüt ver! Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin ne de bir deli.

أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ ﴿٣٠﴾

52/TÛR SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yekûlûne şâirun neterabbesu bihî raybel menûni.

Yoksa onlar, “O, başına bir felaketin gelmesini beklediğimiz bir şair midir?” diyorlar.

قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ ﴿٣١﴾

52/TÛR SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul terabbesû fe innî meakum minel muterabbisîn(muterabbisîne).

De ki: “Bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَذَا أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ﴿٣٢﴾

52/TÛR SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em te’muruhum ahlâmuhum bi hâzâ em hum kavmun tâgûn(tâgûne).

Onlara akılları mı bunu emrediyor? Yoksa onlar azgınlar topluluğu mudurlar?

أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ ﴿٣٣﴾

52/TÛR SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yekûlûne tekavvelehu, bel lâ yu’minûn(yu’minûne).

Yoksa, “onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? Hayır! Onlar inanmıyorlar.

فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ ﴿٣٤﴾

52/TÛR SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Felye’tû bi hadîsin mislihî in kânû sâdikîn(sâdikîne).

Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.

أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ ﴿٣٥﴾

52/TÛR SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em hulikû min gayri şey'in em humul hâlikûn(hâlikûne).

Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بَل لَّا يُوقِنُونَ ﴿٣٦﴾

52/TÛR SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em halakûs semâvâti vel ard(arda), bel lâ yûkınûn(yûkınûne).

Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar kesinlikle inanmıyorlar.

أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ ﴿٣٧﴾

52/TÛR SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em indehum hazâinu rabbike em humul musaytırûn(musaytırûne).

Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa, her şeye hâkim olan kendileri midir?

أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿٣٨﴾

52/TÛR SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em lehum sullemun yestemiûne fîhî, felye’ti mustemiuhum bi sultânin mubîn(mubînin).

Yoksa, üzerine çıkıp vahiy dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse onları dinleyenler açık bir mucize getirsin.

أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ ﴿٣٩﴾

52/TÛR SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em lehul benâtu ve lekumul benûn(benûne).

Yoksa, kızlar Allah'ın, erkekler sizin mi?

أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ ﴿٤٠﴾

52/TÛR SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em tes’eluhum ecran fe hum min magramin muskalûn(muskalûne).

Yoksa, sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun da onlar bu isteğin altından kalkamıyorlar?

أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ ﴿٤١﴾

52/TÛR SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em indehumul gaybu fe hum yektubûn(yektubûne).

Yoksa, gayb onların yanındadır da onlar mı yazıyorlar?

أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ ﴿٤٢﴾

52/TÛR SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yurîdûne keydâ(keyden), fellezîne keferû humul mekîdûn(mekîdûne).

Yahut, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkâr edenlerdir.

أَمْ لَهُمْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٤٣﴾

52/TÛR SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em lehum ilâhun gayrullâh(gayrullâhi), subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).

Yoksa, onların Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Hâşâ! Allah onların ortak koştuklarından uzaktır.

وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاء سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ ﴿٤٤﴾

52/TÛR SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in yerav kisfen mines semâi sâkıtan yekûlû sehâbun merkûm(merkûmun).

Gökten düşen bir kütle görseler, “Üst üste yığılmış bulutlardır” derler.

فَذَرْهُمْ حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ ﴿٤٥﴾

52/TÛR SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe zerhum hattâ yulâkû yevmehumullezî fîhî yus’akûne.

Artık, çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak!

يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ ﴿٤٦﴾

52/TÛR SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme lâ yugnî anhum keyduhum şey’en ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).

O gün, tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.

وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَلِكَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٧﴾

52/TÛR SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne lillezîne zalemû azâben dûne zâlike ve lâkinne ekserahum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Şüphesiz, zulmedenler için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çoğu bilmezler.

وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ ﴿٤٨﴾

52/TÛR SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vasbir li hukmi rabbike fe inneke bi a’yuninâ, ve sebbih bi hamdi rabbike hîne tekûm(tekûmu).

Rabbinin hükmüne sabret! Bil ki sen, bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında Rabbini hamd ile tesbih et.

وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ ﴿٤٩﴾

52/TÛR SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve minel leyli fe sebbihhu ve idbâran nucûmi.

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra O'nu tesbih et.[588]