Mekke döneminde inmiştir. 83 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan “Yâ-Sîn” harflerinden almıştır.

يس ﴿١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ sîn.

Yâsin.

وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ ﴿٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel kur’ânil hakîm(hakîmi).

Andolsun hikmetli Kur'an'a,

إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ ﴿٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnneke leminel murselîn(murselîne).

Gerçekten sen, gönderilen (peygamber)lerdensin.

عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Alâ sırâtın mustakîm( mustakîmin).

Dosdoğru olan bir yol üzerinde.

تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ ﴿٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi).

(Kur'an) Güçlü ve üstün olan, esirgeyen (Allah') ın indirmesidir.

لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ ﴿٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li tunzira kavmen mâ unzira âbâuhum fe hum gâfilûn(gâfilûne).

Babaları uyarılıp korkutulmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarıp korkutman için (gönderildin).

لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık onlar inanmazlar.

إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ ﴿٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilâl ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne).

Gerçekten biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır.

وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ ﴿٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne).

Biz onların önlerinde bir sed, arkalarında da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.

وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿١٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Kendilerini uyarıp korkutsan da, uyarmayıp korkutmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler.

إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ ﴿١١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gaybi, fe beşşirhu bi magfiratin ve ecrin kerîm(kerîmin).

Sen ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarıp korkutursun. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele!

إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ ﴿١٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârahum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin).

Şüphesiz biz, ölüleri biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini de biz yazarız. Biz her şeyi, apaçık olan bir kitapta tesbit edip korumuşuz.

وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿١٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeti, iz câehâl murselûn(murselûne).

Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti.

إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ ﴿١٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).

Hani biz onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat onlar ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: «Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz.»

قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ ﴿١٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne).

Dediler ki: «Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylemektesiniz.»

قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ ﴿١٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne).

Dediler ki: «Rabbimiz, gerçekten sizin için gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilmektedir.»

وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ ﴿١٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ aleynâ illâl belâgul mubîn(mubînu).

«Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.»

قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿١٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm(elîmun).

Onlar dediler ki: «Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acıklı bir azab dokunacaktır.»

قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ ﴿١٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû tâirikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne).

Dediler ki: «Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.»

وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ ﴿٢٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn(murselîne).

Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.

اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ ﴿٢١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): İttebiû men lâ yes’elukum ecran ve hum muhtedûn(muhtedûne).

«Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.»

وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٢٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn(turceûne).

«Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz.»

أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلاَ يُنقِذُونِ ﴿٢٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ettehızu min dûnihî âliheten in yuridnir rahmânu bi durrin lâ tugni annî şefâatuhum şey’en ve lâ yunkızûni.

«Ben, O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.»

إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ ﴿٢٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî izen le fî dalâlin mubîn(mubînin).

«O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum.»

إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ ﴿٢٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî âmentu bi rabbikum fesmeûni.

«Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin.»

قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ ﴿٢٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kîledhulil cennete, kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn(ya’lemûne).

Ona: «Cennete gir» denildi. O da: «Keşke benim kavmim de bir bilseydi» dedi.

بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ ﴿٢٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bimâ gafera lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne).

«Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını.»

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ ﴿٢٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn(munzilîne).

Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.

إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ ﴿٢٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum hâmidûn(hâmidûne).

(Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.

يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون ﴿٣٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ hasreten alâl ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir peygamber gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.

أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ ﴿٣١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem yerav kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn(yerciûne).

Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice kuşakları yıkıma uğrattık? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler.

وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿٣٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

Ancak onların hepsi, toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.

وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ ﴿٣٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âyetun lehumul ardul meytetu, ahyeynâhâ ve ahracnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn(ye’kulûne).

Ölü toprak kendileri için bir ayettir; biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle de onlar ondan yemektedirler.

وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنْ الْعُيُونِ ﴿٣٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a’nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn(uyûni).

Biz, onda hurmalıklardan ve üzüm bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık.

لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٣٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı?

سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ ﴿٣٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir.

وَآيَةٌ لَّهُمْ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ ﴿٣٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âyetun lehumul leylu, neslehu minhun nehâra fe izâ hum muzlimûn(muzlimûne).

Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen onlar artık karanlıkta kalıvermişlerdir.

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ ﴿٣٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir.

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ ﴿٣٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel kamera kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm(kadîmi).

Ay'a gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner).

لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿٤٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamera ve lâl leylu sâbikun nehâr(nehâri), ve kullun fî felekin yesbehûn(yesbehûne).

Ne güneşin aya erişip yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.

وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ ﴿٤١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fîl fulkil meşhûn(meşhûni).

Onların soylarını dolu gemilerde (ana rahimlerinde) taşımamız da kendileri için bir ayettir.

وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ ﴿٤٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve halaknâ lehum min mislihî mâ yerkebûn(yerkebûne).

Ve kendileri için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da.

وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ ﴿٤٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in neşe’ nugrıkhum fe lâ sarîha lehum ve lâ hum yunkazûn(yunkazûne).

Eğer dilersek onları batırır boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de onlar kurtulabilirler.

إِلَّا رَحْمَةً مِّنَّا وَمَتَاعًا إِلَى حِينٍ ﴿٤٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn(hînin).

Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿٤٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum ve mâ halfekum leallekum turhamûn(turhamûne).

Onlara: «Önünüzde olandan ve arkanızda olandan korkup sakının, belki esirgenirsiniz» denildiğinde, (dinlemeyip küfre saparlar)

وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٤٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn(mu’ridîne).

Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeye görsün, mutlaka ondan yüz çeviricidirler.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاء اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ﴿٤٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ razakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’amehu, in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin).

Ve onlara: «Size Allah'ın rızık olarak verdiklerinden infak edin» denildiği zaman da, o küfre sapanlar iman edenlere dediler ki: «Allah'ın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz, apaçık bir şaşkınlık içindesiniz.»

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿٤٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

Ve derler ki: «Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azab) ne zamanmış?»

مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ ﴿٤٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımûn(yahıssımûne).

Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir.

فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَى أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ ﴿٥٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ yestetîûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn(yerciûne).

Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ ﴿٥١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne).

Sûr'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp giderler.

قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânu ve sadakal murselûn(murselûne).

Demişlerdir ki: «Eyvahlar bize, uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Bu, (öyle oluyor ki) Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (peygamber)ler de doğru söylemiş.»

إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿٥٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.

فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٥٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel yevme lâ tuzlemu nefsun şey’en ve lâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

İşte bugün, hiç kimseye (hiç)bir şeyle zulmedilmez ve siz de yapmakta olduklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.

إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ ﴿٥٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn(fâkihûne).

Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler.

هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِؤُونَ ﴿٥٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alâl erâiki muttekiûn(muttekiûne).

Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.

لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ ﴿٥٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn(yeddeûne).

Orada taptaze meyveler onların ve istek duymakta oldukları her şey onlarındır.

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ ﴿٥٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin).

Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü «Selam» (vardır).

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ﴿٥٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vemtâzûl yevme eyyuhâl mucrimûn(mucrimûne).

«Ey suçlu günahkârlar, bugün siz bir yana çekilin!»

أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٦٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).

«Ey Adem oğulları, ben size and vermedim mi ki: -Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır;»

وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ ﴿٦١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun).

«Bana kulluk edin, doğru olan yol budur.»

وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ ﴿٦٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad edalle minkum cibillen kesîran, e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne).

Andolsun o, sizden birçok insan kuşağını saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?

هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ ﴿٦٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).

İşte bu, size vadedilmiş olan cehennemdir.

اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿٦٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Islevhâl yevme bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).

Küfre sapmalarınıza karşılık olmak üzere bugün oraya girin.

الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٦٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazanmakta olduklarını da elleri bize söylemekte, ayakları da şahitlik etmektedir.

وَلَوْ نَشَاء لَطَمَسْنَا عَلَى أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّى يُبْصِرُونَ ﴿٦٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev neşâu le tamesnâ alâ a’yunihim festebekûs sırâta fe ennâ yubsırûn(yubsırûne).

Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır kör ederdik, böylece yola dökülüp koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?

وَلَوْ نَشَاء لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ ﴿٦٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev neşâu le mesahnâhum alâ mekânetihim fe mâstetâû mudiyyen ve lâ yerciûn(yerciûne).

Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne de geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.

وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ ﴿٦٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men nuammirhu nunekkishu fîl halk(halkı), e fe lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı?

وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنبَغِي لَهُ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُّبِينٌ ﴿٦٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ allemnâhuş şi’re ve mâ yenbagî lehu, in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn(mubînun).

Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık olan bir Kur'an'dır.

لِيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ ﴿٧٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li yunzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu alâl kâfirîn(kâfirîne).

(Kur'an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve küfre sapanların üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir).

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ ﴿٧١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yerav ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne).

Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece onlar, bunlara malik oluyorlar.

وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ ﴿٧٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve zellelnâhâ lehum fe minhâ rakûbuhum ve minhâ ye’kulûn(ye’kulûne).

Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar.

وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ أَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٧٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lehum fîhâ menâfiu ve meşâribu, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ ﴿٧٤﴾

36/YÂSÎN SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehum yunsarûn(yunsarûne).

Yardım görürler umuduyla, onlar Allah'tan başka ilahlar edindiler.

لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌ مُّحْضَرُونَ ﴿٧٥﴾

36/YÂSÎN SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yestetîûne nasrahum ve hum lehum cundun muhdarûn(muhdarûne).

Onların (o ilahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.

فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٧٦﴾

36/YÂSÎN SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ yahzunke kavluhum, innâ na’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn(yu’linûne).

Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, onların saklamakta olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ ﴿٧٧﴾

36/YÂSÎN SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yeral insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe izâ huve hasîmun mubîn(mubînun).

İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir.

وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ ﴿٧٨﴾

36/YÂSÎN SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkahu, kâle men yuhyil izâme ve hiye remîm(remîmun).

Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: «Çürümüş bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?»

قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ ﴿٧٩﴾

36/YÂSÎN SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul yuhyîhâllezî enşeehâ evvele merratin, ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun).

De ki: «Onları, ilk defa yaratıp inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir.»

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ ﴿٨٠﴾

36/YÂSÎN SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne).

Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.

أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ ﴿٨١﴾

36/YÂSÎN SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu).

Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini de yaratmağa kadir değil mi? Hiç tartışmasız (öyledir). O, yaratandır, bilendir.

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٨٢﴾

36/YÂSÎN SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).

Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri, ona yalnızca: «Ol» demesidir; o da hemen oluverir.

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٨٣﴾

36/YÂSÎN SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn(turceûne).

Her şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Ve siz O'na döndürüleceksiniz.