NÂZİÂT SURESİ Hasan Basri Çantay Meali
Mekke döneminde inmiştir. 46 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “en-Nâzi’ât” kelimesinden almıştır.
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا ﴿١﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ven nâziâti garkâ(garkan).
Andolsun (kâfirlerin cesedlerine) boğulmuş olan ruuhlarını tâ derinlikler (in) den söküb koparan,
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا ﴿٢﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ven nâşitâti neştâ(neştan).
(mü'minlerin canını ise) rıfk ile çıkaran (ölüm melek) lerine,
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا ﴿٣﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves sâbihâti sebhâ(sebhan).
andolsun (dalgıç yüzer gibi) yüzüb (ve gökden inib) de,
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا ﴿٤﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fes sâbikâti sebkâ(sebkan).
(kâfirlerin ruhlarını cehenneme, mü'minlerinkini cennete götürmekde) öncül olarak koşan,
فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا ﴿٥﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel mudebbirâti emrâ(emren).
bir de (dünyânın) işi (ni) tedbîr eden (diğer melek) ler (zümresin) e (ki muhakkak hepiniz tekrar dirileceksiniz).
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ ﴿٦﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme tercufur râcifetu.
O gün sarsan sarsacak,
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ ﴿٧﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tetbeuhâr râdifetu.
onun ensesine binecek olan da ardından gelecek.
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ ﴿٨﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kulûbun yevme izin vâcifetun.
O gün kalbler (korku ile) titreyecek,
أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ ﴿٩﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ebsâruhâ hâşiatun.
(saahiblerinin) gözleri zilletle eğilecekdir.
يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ ﴿١٠﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yekûlûne e innâ le merdûdûne fîl hâfirati.
Onlar derler ki: «Biz mi saahiden eski haale döndürülmüş olacağız»?
أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا نَّخِرَةً ﴿١١﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): E izâ kunnâ izâmen nahıraten.
«Biz çürüyüb dağılmış kemikler olduğumuz vakit mı?»
قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ ﴿١٢﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû tilke izen kerratun hâsiratun.
Dediler: «Öyle ise bu (yeni hayâta dönüş) ziyanlı bir dönüşdür».
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ ﴿١٣﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe innemâ hiye zecratun vâhıdetun.
Fakat o, ancak bir tek haykırışdır.
فَإِذَا هُم بِالسَّاهِرَةِ ﴿١٤﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ hum bis sâhirati.
Ki o zaman onlar (görürsün ki) hemen (diri olarak) toprağın yüzündedirler.
هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى ﴿١٥﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hel etâke hadîsu mûsâ.
Sana (Habîbim) Musânın haberi geldi (değil) mi?
إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى ﴿١٦﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz nâdâhu rabbuhu bil vâdil mukaddesi tuvâ(tuven).
Hani Rabbi ona mukaddes «Tuvaa» vadisinde (şöyle) nida etmişdi :
اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى ﴿١٧﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): İzheb ilâ fir’avne innehu tagâ.
«Fir'avna git. Çünkü o, pek azmışdır».
فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى ﴿١٨﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kul hel leke ilâ en tezekkâ.
Onun için de ki : «(Küfürden, azgınlıkdan) temizlenmende meylin var mı senin»?
وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى ﴿١٩﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ.
«Ve seni Rabbin (i tanıtmıya) irşâd edeyim ki (Ondan) korkasın».
فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى ﴿٢٠﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe erâhul âyetel kubrâ.
(Musa gitdi, teblîğ etdi) Ona o en büyük mu'cizeyi gösterdi.
فَكَذَّبَ وَعَصَى ﴿٢١﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kezzebe ve asâ.
Fakat (Fir'avn Musâyı) yalanladı, (Allaha) ısyânetdi.
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى ﴿٢٢﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe edbera yes’â.
Sonra da koşarak arkasını döndü.
فَحَشَرَ فَنَادَى ﴿٢٣﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe haşera fe nâdâ.
Nihayet (sihirbazlarını, yahud ordusunu) topladı da bağırdı:
فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى ﴿٢٤﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kâle ene rabbukumul a’lâ.
«İşte ben sizin en yüce Rabbinizim»!
فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى ﴿٢٥﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehazehullâhu nekâlel âhırati vel ûlâ.
Bunun üzerine Allah onu hem âhiret, hem dünyâ azâbiyle yakaladı.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى ﴿٢٦﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le ıbraten li men yahşâ.
Şübhe yok ki (Allahdan) korkacak kimse (ler) için bunda kat'î bir ibret vardır.
أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا ﴿٢٧﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): E entum eşeddu halkan emis semâu, benâhâ.
Sizi (tekrar) yaratmak mı (sizce) daha güc, yoksa göğ (ü yaratmak) mı ki onu (Allah) bina etmişdir.
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا ﴿٢٨﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rafea semkehâ fe sevvâhâ.
Onun boyunu O yükseltdi. Derken ona bir nizaam verdi.
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا ﴿٢٩﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve agtaşe leylehâ ve ahrace duhâhâ.
Onun gecesini karardı, gündüzünü (aydınlığa) çıkardı.
وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا ﴿٣٠﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel arda ba’de zâlike dehâhâ.
Bundan sonra da yeri (ikaamete saalih bir halde) yayıb döşedi.
أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا ﴿٣١﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ahrace minhâ mâehâ ve mer’âhâ.
Ondan suyunu, otlağını çıkardı.
وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا ﴿٣٢﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel cibâle ersâhâ.
Dağları (nı sapasağlam) dikdi.
مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ ﴿٣٣﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Metâan lekum ve li en‘âmikum.
(Allah bunları) size ve davarlarınıza birer fâide olmak üzere (yapmışdır).
فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى ﴿٣٤﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ câetit tâmmetul kubrâ.
Fakat o (bütün belâlardan üstün) en büyük belâ geldiği zaman,
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى ﴿٣٥﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme yetezekkerul insânu mâ seâ.
İnsanın neye koşduğunu iyice anlayacağı gün,
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى ﴿٣٦﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve burrizetil cahîmu li men yerâ.
o alevli ateş (cehennem), görecek (her) kimseye apaçık gösterildiği (zaman).
فَأَمَّا مَن طَغَى ﴿٣٧﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe emmâ men tagâ.
Artık kim haddi aşarak küfretmiş,
وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا ﴿٣٨﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âseral hayâted dunyâ.
dünyâ hayâtını tercîh eylemişse,
فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى ﴿٣٩﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe innel cahîme hiyel me’vâ.
işte muhakkak ki o alevli ateş (cehennem) onun varacağı yerin ta kendisidir.
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى ﴿٤٠﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve emmâ men hâfe makâme rabbihî ve nehân nefse anil hevâ.
Amma, kim Rabbinin makaamından korkdu, nefsini hevâ (ve hevesin) den alıkoyduysa,
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى ﴿٤١﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe innel cennete hiyel me’vâ.
işte muhakkak ki cennet onun varacağı yerin ta kendisidir.
يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا ﴿٤٢﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yes’elûneke anis sâati eyyâne mursâhâ.
Sana o saati (kıyameti), onun ne zaman demir atacağını sorarlar.
فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا ﴿٤٣﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fîme ente min zikrâhâ.
Sende ona âid şey (bilgi) yokdur ki anlatasın.
إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا ﴿٤٤﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): İlâ rabbike muntehâhâ.
Onun nihayet (ilm) i ancak Allaha (dayanır).
إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا ﴿٤٥﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ ente munziru men yahşâhâ.
Sen ondan korkacak kimselere ancak o tehlikeyi haber verensin.
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا ﴿٤٦﴾
79/NÂZİÂT SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ke ennehum yevme yeravnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
Onlar bunu görecekleri gün sanki (günün) bir akşamından, yahud bir kuşluğundan başka durmamışlardır.