HİCR SURESİ Ali Ünal Meali
Mekke döneminde inmiştir. 99 âyettir. Sûre, adını 80. âyette geçen “Hicr” kelimesinden almıştır. Hicr, Medine’nin kuzeyinde vaktiyle Semûd kavminin yaşadığı bir yerin adıdır.
الَرَ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ ﴿١﴾
15/HİCR SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbi ve kur’ânin mubîn(mubînin).
ElifLâmRâ. (Kur’ân’a dahil olarak inen ve bu sûrede gelecek bütün) sözler, Kitaba, çok şerefli, apaçık ve bütün gerçekleri açıklayan Kur’ân’a dahil âyetlerdir.
رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ كَانُواْ مُسْلِمِينَ ﴿٢﴾
15/HİCR SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rubemâ yeveddullezîne keferû lev kânû muslimîn(muslimîne).
O küfür içinde bulunanlar, nice bir zaman “Keşke Müslüman olmuş olsaydık!” diye hayıflanacaklar.
ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٣﴾
15/HİCR SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zerhum ye’kulû ve yetemetteû ve yulhihimul emelu fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).
Bırak onları yiyip içsinler, hayattan “zevk almaya” baksınlar ve emeller, arzular onları oyalasın dursun. Çok geçmeden bileceklerdir onlar.
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلاَّ وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ ﴿٤﴾
15/HİCR SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ ve lehâ kitâbun ma’lûm(ma’lûmun).
Herhangi bir memleketi helâk etmiş olmayalım ki, onun için (toplumların hayatı adına koyup, kendilerine de bildirdiğimiz kanunlar çerçevesinde) belli bir hüküm, belli bir süre ve kayıt bulunmamış olsun.
مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ ﴿٥﴾
15/HİCR SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûn(yeste’hırune).
Herhangi bir topluluk, ne kendisiyle ilgili süreyi tamamlamadan hayattan çekilir, ne de bu süreyi geri bırakabilir.
وَقَالُواْ يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ ﴿٦﴾
15/HİCR SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlû yâ eyyuhâllezî nuzzile aleyhiz zikru, inneke le mecnûn(mecnûnun).
Küfredenler, alay ederek, “Ey kendisine Zikir (öğüt, ikaz, talimat ve hatırlatma kitabı) inen, sen var ya, hiç şüphesiz bir delisin!” diyorlar.
لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٧﴾
15/HİCR SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lev mâ te’tînâ bil melâiketi in kunte minas sâdıkîn(sâdıkîne).
“Eğer iddianda tutarlı ve doğru isen, bize o melekleri getirip göstermen gerekmez mi?”
مَا نُنَزِّلُ الْمَلائِكَةَ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَا كَانُواْ إِذًا مُّنظَرِينَ ﴿٨﴾
15/HİCR SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ nunezzilul melâikete illâ bil hakkı ve mâ kânû izen munzarîn(munzarîne).
Oysa Biz melekleri, (boş yere ve bazılarının kaprisi uğruna değil,) ancak hak bir sebeple ve bir hikmet gereğince indiririz; indirdiğimiz zaman da, artık (azabı hak etmiş bulunan topluluğa) ne süre tanır ne de göz açtırırız.
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٩﴾
15/HİCR SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).
O Zikr’i de indiren elbette yine Biziz ve Biziz O’nun koruyucuları.
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الأَوَّلِينَ ﴿١٠﴾
15/HİCR SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad erselnâ min kablike fî şiyaıl evvelîn(evvelîne).
Senden önce, farklı düşünce ve inançlar etrafında grup grup olmuş önceki insanlara da rasûller gönderdik.
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿١١﴾
15/HİCR SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Ne zaman kendilerine bir rasûl gelse, mutlaka onunla alay ederlerdi.
كَذَلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ ﴿١٢﴾
15/HİCR SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezâlike neslukuhu fî kulûbil mucrimîn(mucrimîne).
(Nasıl her bir ümmete indirilen Kitap için o ümmetteki günahkâr suçluların kalblerine bir yol açmışsak,) aynı şekilde Zikir için de hayatları günah hasadından ibaret olan suçluların kalblerine yol açıyoruz.
لاَ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الأَوَّلِينَ ﴿١٣﴾
15/HİCR SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yu’minûne bihî ve kad halet sunnetul evvelîn(evvelîne).
Ama o suçlular ona inanmayacaklardır; çünkü öncekilerin nasıl davrandıkları ortada.
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ السَّمَاء فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤﴾
15/HİCR SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev fetahnâ aleyhim bâben mines semâi fe zallû fîhi ya’rucûn(ya’rucûne).
Öyle ki, (Zikr’in Kelâmımız olduğuna mucizevî bir delil olarak) üzerlerine gökten bir kapı açsak da, oradan yukarılara çıksalar bile,
لَقَالُواْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥﴾
15/HİCR SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Le kâlû innemâ sukkiret ebsârunâ bel nahnu kavmun meshûrûn(meshûrûne).
Hiç şüpheniz olmasın ki, “Bu bir gözbağcılığı, gözlerimiz bağlandı; daha doğrusu bize büyü yapıldı!” derler.
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاء بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ ﴿١٦﴾
15/HİCR SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad cealnâ fîs semâi burûcen ve zeyyennâhâ lin nâzırîn(nâzırîne).
Andolsun, gökte birtakım burçlar var ettik ve gözlere ziyafet olarak, bir de ‘bakıp görme’sini bilenler için gökyüzünü süsledik;
وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ ﴿١٧﴾
15/HİCR SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin racîm(racîmin).
Ve onu, (İlâhî Dergâh’tan, Allah’ın rahmet ve huzurundan) kovulmuş her türlü şeytandan muhafaza altına aldık.
إِلاَّ مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٨﴾
15/HİCR SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubîn(mubînun).
Şu kadar ki, (cinler, şeytanlar içinde) semanın sakinlerinden kulak hırsızlığıyla bir bilgi, bir haber kapmaya teşebbüs eden olursa, onu da apaçık görülebilen parlak bir ışık takip (ve yok) eder.
وَالأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُونٍ ﴿١٩﴾
15/HİCR SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ ravâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli şey’in mevzûn(mevzûnin).
Yeryüzünü de genişliğine yaydık ve içinden sağlam dağlar çaktık; ayrıca orada (şekil, nitelik ve miktar olarak, kısaca) her bakımdan ölçülü her bitkiden bitirdik.
وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ ﴿٢٠﴾
15/HİCR SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâ lekum fîhâ meâyişe ve men lestum lehu bi râzıkîn(râzıkîne).
Orada sizin için olduğu gibi, rızkı size ait olmayan, rızıklarını vermeye muktedir olmadığınız bütün varlıklar için de geçimlikler var ettik.
وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلاَّ بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢١﴾
15/HİCR SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in min şey’in illâ indenâ hazâinuhu ve mâ nunezziluhû illâ bi kaderin ma’lûm(ma’lûmin).
Hiçbir varlık yoktur ki, hayatı ve bekası için gerekli her şeyin hazineleri Bizim yanımızda bulunmamış olsun. Şu kadar ki, Biz onları belirli bir ölçü ile indiririz.
وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ ﴿٢٢﴾
15/HİCR SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve erselnâr riyâha levâkıha fe enzelnâ mines semâi mâen fe eskaynâkumûhu, ve mâ entum lehu bi hâzinîn(hâzinîne).
Rüzgârları aşılayıcılar olarak gönderir ve böylece gökten bir tür su indiririz de, onunla su ihtiyacınızı gideririz. O suyu yerde kaynaklar halinde depolayan da siz değilsiniz.
وَإنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ ﴿٢٣﴾
15/HİCR SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innâ le nahnu nuhyî ve numîtu ve nahnul vârisûn(vârisûne).
Ve hiç şüphesiz ve ancak Biziz hayatı veren ve alan ve Biziz herkesin yaptıklarına vâris olduğumuz gibi, herkes öldükten sonra onlara da vâris olacak olan.
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ ﴿٢٤﴾
15/HİCR SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad alimnâl mustakdimîne minkum ve lekad alimnâl muste’hırîn(muste’hırîne).
Andolsun, sizden önce yaşayıp gidenleri ve sizin içinizden ölenleri de biliyoruz; yine andolsun, nesliniz içinizde henüz hayatta olanları ve sizden sonra gelecekleri de biliyoruz.
وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ ﴿٢٥﴾
15/HİCR SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke huve yahşuruhum, innehu hakîmun alîm(alîmun).
Kuşkusuz senin Rabbindir onların hepsini Mahşer’de toplayacak olan da. O, her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır; her şeyi hakkıyla bilendir.
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٢٦﴾
15/HİCR SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad halaknâl insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
Andolsun, insanı kuru, pişmemiş çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık.
وَالْجَآنَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ ﴿٢٧﴾
15/HİCR SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel cânne halaknâhu min kablu min nâris semûm(semûmi).
Cinlere gelince, onları ise daha önceden, deri gözeneklerinden vücuda nüfuz eden kavurucu ve dumansız ateşten yaratmıştık.
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٢٨﴾
15/HİCR SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
Ve hatırla ki, Rabbin meleklere “Ben” demişti, “kuru, pişmemiş çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir beşer yaratacağım.
فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُ سَاجِدِينَ ﴿٢٩﴾
15/HİCR SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).
“Ona tam olarak şeklini verdiğim ve içine Ruhumdan üflediğim zaman, hemen kendisine (üstünlüğünün ve sizin ona saygınızın işareti olarak) secdeye kapanın.”
فَسَجَدَ الْمَلآئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ ﴿٣٠﴾
15/HİCR SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne).
Bunun üzerine, (emri alan) bütün melekler derhal secdeye kapandılar.
إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ ﴿٣١﴾
15/HİCR SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ iblîs(iblîse), ebâ en yekûne meas sâcidîn(sâcidîne).
İblis ise etmedi; (kendisine de secde emredildiği halde,) secde edenlerle birlikte olmaktan kaçındı.
قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلاَّ تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ ﴿٣٢﴾
15/HİCR SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle yâ iblîsu mâ leke ellâ tekûne meas sâcidîn(sâcidîne).
Allah, şöyle buyurdu: “Ey İblis, sana ne oluyor ki, secde edenlerle birlikte değilsin?”
قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٣٣﴾
15/HİCR SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
İblis, “Ben” dedi, “kuru, pişmemiş çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir beşere secde edemezdim.”
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ ﴿٣٤﴾
15/HİCR SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fahruc minhâ fe inneke recîm(recîmun).
“Çık oradan!” buyurdu Allah; “Sen, artık huzurumdan ve rahmetimden kovulmuş birisin.
وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَى يَوْمِ الدِّينِ ﴿٣٥﴾
15/HİCR SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne aleykel lâ’nete ilâ yevmid dîn(dîni).
“Hesap Günü’ne kadar hep lânetlenmiş olarak yaşayacaksın!”
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿٣٦﴾
15/HİCR SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne).
“Rabbim!” dedi (İblis), “madem öyle, insanların diriltilip kabirlerinden çıkarılacakları güne kadar bana süre tanı.”
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ ﴿٣٧﴾
15/HİCR SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fe inneke minel munzarîn(munzarîne).
Allah, “Haydi” buyurdu, “sana süre tanındı,
إِلَى يَومِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ ﴿٣٨﴾
15/HİCR SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): İlâ yevmil vaktil ma’lûm(ma’lûmi).
“Ama katımda malûm bulunan (Kıyamet) ân(ın)a kadar.”
قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِي لأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الأَرْضِ وَلأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٣٩﴾
15/HİCR SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fîl ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne).
İblis, “Rabbim,” diye ekledi: “Madem beni azdırıp saptırdın, ben de andolsun, yeryüzünde (dünya hayatını ve günahları) onlara çok güzel gösterecek ve andolsun, onların hepsini azdırıp saptıracağım;
إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ ﴿٤٠﴾
15/HİCR SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne).
“Ancak içlerinde ihlâsa erdirilmiş olan kulların müstesna.”
قَالَ هَذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ ﴿٤١﴾
15/HİCR SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun).
Allah buyurdu: “Bu (ihlâs, samimiyet ve teslimiyet) yolu, kullarımı Bana iletmesini üzerime aldığım dosdoğru yoldur.
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ ﴿٤٢﴾
15/HİCR SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake minel gâvîn(gâvîne).
“Benim (ihlâsa erdirilmiş ve Bana tam teslim olmuş) o kullarım ki, senin onlar üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur; senin nüfuzun ancak senin peşine takılan azgınlar üzerindedir.”
وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٣﴾
15/HİCR SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne cehenneme le mev’ıduhum ecmaîn(ecmeîne).
Hiç şüphesiz Cehennem de o azgınların hepsi için kararlaştırılmış ve onlara va’dedilmiş yerdir.
لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ ﴿٤٤﴾
15/HİCR SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lehâ seb’atu ebvâb(ebvâbin), li kulli bâbin minhum cuz’un maksûm(maksûmun).
Onun yedi kapısı vardır; her bir kapıdan içlerinde hangi grubun gireceği bellidir.
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿٤٥﴾
15/HİCR SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Kalbleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olan ve O’na itaatsizlikten, dolayısıyla O’nnu azabından sakınanlar (müttakîler) ise, cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ ﴿٤٦﴾
15/HİCR SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Udhulûhâ bi selâmin âminîn(âminîne).
“Esenlikle ve (her türlü korkudan, endişeden ve noksanlıktan) emin olarak girin!” denir onlara.
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ ﴿٤٧﴾
15/HİCR SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilîn(mutekâbilîne).
Dünyada iken birbirlerine karşı gönüllerinde beslemiş olabilecekleri kin, garaz, haset gibi duyguları söküp atarız; kardeşler olarak divanlar üzerinde karşılıklı otururlar.
لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ ﴿٤٨﴾
15/HİCR SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracîn(muhracîne).
Orada hiçbir zahmet ve meşakkate maruz kalmazlar ve oradan asla çıkarılmazlar da.
نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ ﴿٤٩﴾
15/HİCR SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Nebbi’ ibâdî ennî enel gafûrur rahîm(rahîmu).
(Ey Rasûlüm), kullarıma önemle ha ber ver ki, hiç şüphesiz Ben, evet Ben, çok bağışlayanım, (bilhassa mü’min kullarıma karşı hususî) rahmeti pek çok olanım.
وَ أَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الأَلِيمَ ﴿٥٠﴾
15/HİCR SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enne azâbî huvel azâbul elîm(elîmu).
Ama azabım da, acı mı acıdır.
وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِ بْراَهِيمَ ﴿٥١﴾
15/HİCR SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nebbi’hum an dayfi ibrâhîm(ibrâhîme).
Şimdi de, onlara İbrahim’in misafirlerinden söz et:
إِذْ دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ ﴿٥٢﴾
15/HİCR SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâ(selâmen), kâle innâ minkum vecilûn(vecilûne).
İbrahim’in yanına girdiklerinde ona selâm verdiler. İbrahim, “Sizden endişe ediyorum!” dedi.
قَالُواْ لاَ تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلامٍ عَلِيمٍ ﴿٥٣﴾
15/HİCR SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû lâ tevcel innâ nubeşşiruke bi gulâmin alîm(alîmin).
“Endişe etme!” dediler: “Sana son derece âlim bir oğul müjdemiz var.”
قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ﴿٥٤﴾
15/HİCR SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle e beşşertumûnî alâ en messeniyel kiberu fe bime tubeşşirûn(tubeşşirûne).
İbrahim, “Bana mı müjdeniz var, şu ihtiyarlık başıma gelip çökmüşken?” diye cevap verdi. “Hem, neye dayanarak böyle bir müjde veriyorsunuz ki?”
قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ ﴿٥٥﴾
15/HİCR SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû beşşernâke bil hakkı fe lâ tekun minel kânıtîn(kânıtîne).
“Sana gerçeği müjdeledik; öyleyse ümidini yitirenlerden olma!” dediler.
قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ ﴿٥٦﴾
15/HİCR SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illâd dâllûn(dâllûne).
İbrahim, “Hak yolun dışında olanlardan başka kim Rabbisinin rahmetinden ümidini yitirir ki?” mukabelesinde bulundu.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧﴾
15/HİCR SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fe mâ hatbukum eyyuhâl murselûn(murselûne).
Ve ilâve etti: “Ey elçiler, başka gelme sebebiniz nedir?”
قَالُواْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٥٨﴾
15/HİCR SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimîn(mucrimîne).
“Biz, hayatları günah hasadından ibaret bir topluluğu (helâk etmek için) gönderildik,
إِلاَّ آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٥٩﴾
15/HİCR SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ âle lût(lûtın), innâ le muneccûhum ecmaîn(ecmaîne).
“Lût’un Ailesi hariç: elbette onların hepsini kurtaracağız,
إِلاَّ امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٦٠﴾
15/HİCR SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâmraetehu kaddernâ innehâ le minel gâbirîn(gâbirîne).
“Ama Lût’un karısı dışında; onun hakkında (Allah’ın bize buyurduğu) takdir, geride helâk edileceklerle birlikte kalmasıdır.”
فَلَمَّا جَاء آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ ﴿٦١﴾
15/HİCR SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ câe âle lûtınil murselûn(murselûne).
Derken, elçiler Lût’un ailesine geldiler.
قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ﴿٦٢﴾
15/HİCR SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle innekum kavmun munkerûn(munkerûne).
Lût onlara, “Siz burada tanınan kimseler değilsiniz!” dedi.
قَالُواْ بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمْتَرُونَ ﴿٦٣﴾
15/HİCR SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû bel ci’nâke bi mâ kânû fîhi yemterûn(yemterûne).
Onlar ise, “Endişe edecek bir şey yok!” diye cevap verdiler: “Biz sana, hakkında (o günahkâr topluluğun) hep şüphe edegeldiği şeyi getirdik.
وَأَتَيْنَاكَ بَالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿٦٤﴾
15/HİCR SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve eteynâke bil hakkı ve innâ le sâdikûn(sâdikûne).
“Sana, haklarında verilmiş ve gerçekleşmesi kesin bir hükümle geldik; emin ol, biz özüsözü doğru kimseleriz.
فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلاَ يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُواْ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ ﴿٦٥﴾
15/HİCR SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe esri bi ehlike bi kıt’ın minel leyli vettebı’ edbârahum ve lâ yeltefit minkum ehadun vamdû haysu tu’merûn(tu’merûne).
“Şimdi, gecenin bir vaktinde ailenle çık, onların arkasından yürü ve içinizden kimse geriye dönmesin; size emredilen yere doğru yürüyün gidin.”
وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَلِكَ الأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَؤُلاء مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ ﴿٦٦﴾
15/HİCR SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kadaynâ ileyhi zâlikel emre enne dâbira hâulâi maktûun musbihîn(musbihîne).
Ona şu kesin hükmümüzü bildirdik: “Sabaha karşı onların kökü kesilmiş olacaktır.”
وَجَاء أَهْلُ الْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٦٧﴾
15/HİCR SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve câe ehlul medîneti yestebşirûn(yestebşirûne).
(Birer delikanlı şeklinde gelen elçilerden haberdar olan) şehir halkı, birbirlerine müjde vererek (Lût’un evine) dayandılar.
قَالَ إِنَّ هَؤُلاء ضَيْفِي فَلاَ تَفْضَحُونِ ﴿٦٨﴾
15/HİCR SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle inne hâulâi dayfî fe lâ tefdahûni.
Lût, onlara dedi: “Bunlar, benim misafirlerim. Ne olur, beni mahcup etmeyin.
وَاتَّقُوا اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ ﴿٦٩﴾
15/HİCR SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettekullâhe ve lâ tuhzûni.
“Allah’tan korkun ve beni rezil etmeyin!”
قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ ﴿٧٠﴾
15/HİCR SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû e ve lem nenheke anil âlemîn(âlemîne).
“Biz seni elalemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?” diye çıkıştılar.
قَالَ هَؤُلاء بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ ﴿٧١﴾
15/HİCR SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle hâulâi benâtî in kuntum fâilîn(fâilîne).
Lût, “Eğer mutlaka bir şey yapmak istiyorsanız, (meşru tatmin için) işte kızlarım( ız)!” dedi.
لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾
15/HİCR SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Le amruke innehum le fî sekretihim ya’mehûn(ya’mehûne).
(Ey Rasûlüm!) Hayatın hakkı için, kendilerini kaybetmiş halde sürüklenip gidiyorlardı.
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ ﴿٧٣﴾
15/HİCR SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehazethumus sayhatu muşrikîn(muşrikîne).
Nihayet, güneş doğarken o korkunç çığlık kendilerini kıskıvrak yakalayıverdi.
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ ﴿٧٤﴾
15/HİCR SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâraten min siccîl(siccîlin).
Yakalayıverdi de, o (kirlenmiş) memleketin üstünü altına getirdik ve o halkın üzerine (pişmiş) balçıktan taş yağdırdık.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ ﴿٧٥﴾
15/HİCR SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn (mutevessimîne).
Hiç şüphesiz bunda hadiselerin anlamını bilenler için nice açık işaretler, dersler ve ibretler vardır.
وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقيمٍ ﴿٧٦﴾
15/HİCR SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innehâ le bi sebîlin mukîm(mukîmîn).
(Helâk edilmiş) o memleket(in harabeleri) uğrak bir yol üzerinde halâ görünebilir haldedir.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّلْمُؤمِنِينَ ﴿٧٧﴾
15/HİCR SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyeten lil mu’minîn(mu’minîne).
Hiç şüphesiz bunda mü’minler için (Allah’ın Yolu’nun ve O’na davetin doğruluğuna, o davete uyup uymamanın sonucuna dair) çok önemli bir işaret, bir ibret ve bir delil vardır.
وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ ﴿٧٨﴾
15/HİCR SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve in kâne ashâbul eyketi le zâlimîn (zâlimîne).
Eyke halkı da, (şirk ve daha başka büyük haksızlıklar içinde) gerçekten zalim idi.
فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ ﴿٧٩﴾
15/HİCR SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fentekamnâ minhum, ve innehumâ le bi imâmin mubîn(mubînin).
Onlara da hak ettikleri cezayı verdik. Bu her iki (günahkâr) memleketin harabeleri uğrak bir yol üzerindedir.
وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ ﴿٨٠﴾
15/HİCR SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad kezzebe ashâbul hicril murselîn(murselîne).
Hıcr halkı da, risalet göreviyle gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٨١﴾
15/HİCR SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve âteynâhum âyâtinâ fe kânû anhâ mu’rıdîn(mu’rıdîne).
Kendilerine apaçık delil ve mucizelerimizi takdim ettik; fakat hep onlardan yüz çevirdiler.
وَكَانُواْ يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ ﴿٨٢﴾
15/HİCR SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kânû yanhıtûne minel cibâli buyûten âminîn(âminîne).
Dağlardan içlerinde kendilerini emniyette hissettikleri evler oyarlardı.
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ ﴿٨٣﴾
15/HİCR SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehazethumus sayhatu musbıhîn(musbıhîne).
Bir sabah, o korkunç çığlık onları da kıskıvrak yakalayıverdi.
فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿٨٤﴾
15/HİCR SURESİ-84. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Elde ettikleri onca kazanç ve imkânlar, kendilerine hiçbir fayda vermedi.
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلاَّ بِالْحَقِّ وَإِنَّ السَّاعَةَ لآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ ﴿٨٥﴾
15/HİCR SURESİ-85. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ halaknâs semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakk(hakkı), ve innes sâate le âtiyetun fasfehıs safhal cemîl(cemîle).
Biz, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi elbette boşuna değil, hak bir gaye için, yerli yerince ve gerçeğe dayalı sabit bir sistem üzerinde yarattık. (Söz konusu gayenin tam manâsıyla tahakkuk edeceği) Kıyamet hiç şüphesiz gelecektir. O halde, (halkın hata, eziyet ve işkencelerine karşı) sen müsamaha ve güzellikle davranma yolunu seç.
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَلِيمُ ﴿٨٦﴾
15/HİCR SURESİ-86. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne rabbeke huvel hallâkul alîm(alîmu).
Hiç şüphesiz Senin Rabbin, O’dur yüce ve eşsiz Yaratıcı, her şeyi hakkıyla bilen.
وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ ﴿٨٧﴾
15/HİCR SURESİ-87. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîm(azîme).
Andolsun, sana Seb’ı Mesânî ile çok ulu Kur’ân’ı verdik.
لاَ تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ وَلاَ تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ ﴿٨٨﴾
15/HİCR SURESİ-88. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ metta’nâ bihî ezvâcen minhum ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenâhake lil mu’minîn(mu’minîne).
O inanmayanlar içinde bazı gruplara dünya zevk ve geçimliği adına verdiğimiz şeylere elbette gözün kayacak değildir; (tebliğine karşı davranışlarından dolayı da) onlar için tasalanma ve mü’minlere kolkanat ger –onları şefkatle kucakla ve himaye et.
وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ ﴿٨٩﴾
15/HİCR SURESİ-89. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kul innî enen nezîrul mubîn(mubînu).
Ve (civar yerlerden Mekke’ye gelenlere) de ki: “Şüphesiz Ben, benim apaçık bir uyarıcı (üzerinize indirilebilecek bir cezaya karşı),”
كَمَا أَنزَلْنَا عَلَى المُقْتَسِمِينَ ﴿٩٠﴾
15/HİCR SURESİ-90. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ke mâ enzelnâ alâl muktesimîn(muktesimîne).
İndirdiğimiz gibi o parça parça edenlere–
الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ ﴿٩١﴾
15/HİCR SURESİ-91. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne cealûl kur’âne ıdîn(ıdîne).
Ki onlar, Kur’ân’ı bölük bölük edip (dağıtıyorlardı).
فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِيْنَ ﴿٩٢﴾
15/HİCR SURESİ-92. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ve rabbike le nes’elennehum ecmaîn(ecmaîne).
Rabbine andolsun ki, onların hepsini sorguya çekeceğiz,
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٩٣﴾
15/HİCR SURESİ-93. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ammâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Yapageldikleri bütün bu işlerden.
فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ ﴿٩٤﴾
15/HİCR SURESİ-94. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fasda’ bi mâ tu’meru ve a’rıd anil muşrikîn(muşrikîne).
Artık, sana emredileni kafa çatlatırcasına anlat ve müşriklere, (onların tepkilerine) aldırma.
إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ ﴿٩٥﴾
15/HİCR SURESİ-95. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ kefeynâkel mustehziîn(mustehziîne).
O alaycılara karşı Bizim sana destek olmamız kâfidir.
الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّهِ إِلهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْمَلُونَ ﴿٩٦﴾
15/HİCR SURESİ-96. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yec’alûne meallâhi ilâhen âhar(âhara), fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).
Onlar, Allah varken başka ilâh (ve ilâhlar) uyduruyorlar, ama elbet bir gün bilecekler.
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ ﴿٩٧﴾
15/HİCR SURESİ-97. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad na’lemu enneke yadîku sadruke bi mâ yekûlûn(yekûlûne).
Onların bu kabil iddialarından dolayı canının sıkıldığını, göksünün daraldığını biliyoruz.
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ ﴿٩٨﴾
15/HİCR SURESİ-98. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidîn(sâcidîne).
Ama sen, Rabbini her türlü şirkten ve şirkin çağrıştırdığı noksanlıklardan tenzih ve bütün hamdin sadece O’na ait bulunduğunu ilan et; daima secde ile de kulluğunu ve teslimiyetini ortaya koyan biri ol.
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ ﴿٩٩﴾
15/HİCR SURESİ-99. AYET (Meâlleri Kıyasla): Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn(yakînu).
Ve, (gözlerden perdeyi kaldırıp her gerçeği ortaya çıkaracak ve gelmesi herkese mukadder) ölüm sana gelip çatıncaya kadar da Rabbine ibadette devam et.