Kuran Mealleri
ZÂRİYÂT SURESİ Muhammed Esed Meali
Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “ez-zâriyât” kelimesinden almıştır. Zâriyât, esip savuran rüzgârlar demektir.
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا ﴿١﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vez zâriyâti zerven.
Düşün rüzgarları, tozları sağa sola savuran,
فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًا ﴿٢﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel hâmilâti vıkran.
ve (koyu bulutların) yükünü taşıyan,
فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا ﴿٣﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel câriyâti yusran.
yumuşak bir şekilde akıp giden,
فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْرًا ﴿٤﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel mukassimâti, emren.
ve (hayatın nimetlerini) (Allah'ın) buyruğu altında paylaştıran!
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ ﴿٥﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ tûadûne le sâdikun.
Gerçek şu ki, size vaad edilmiş olan kesinlikle doğrudur,
وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ ﴿٦﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inned dîne le vâkıun.
ve yargılama (Günü) mutlaka gelecektir!
وَالسَّمَاء ذَاتِ الْحُبُكِ ﴿٧﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves semâi zâtil hubuki.
Düşün yıldız kümeleri ile dolu gök kubbeyi!
إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ ﴿٨﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnekum le fî kavlin muhtelifin.
Siz (ey insanlar,) neye inanılacağı konusunda derin bir ayrılık içindesiniz.
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ ﴿٩﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yu’feku anhu men ufike.
Bu konuda (gerçeğe) aykırı görüşleri savunan, (yalnızca) kendini aldatır!
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ ﴿١٠﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kutilel harrâsûn(harrâsûne).
Onlar yalnızca kendilerini yok ederler, o anlayamadıkları şeyler hakkında zanda bulunanlar,
الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ ﴿١١﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne hum fî gamratin sâhûn(sâhûne).
aptallıklarıyla cehalete gömülenler;
يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٢﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yes’elûne eyyâne yevmud dîn(dîni).
(müstehzi bir şekilde,) "Ne zaman gelecekmiş Hesap Günü?" diye soranlar.
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme hum alân nâri yuftenûn(yuftenûne).
(O Gün,) onlar ateşle denenecekler,
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zûkû fitnetekum, hâzâllezî kuntum bihî testa’cilûn(testa’cilûne).
(ve o Gün,) "Bu sınanmayı yaşayın!" (denilecek,) "O kadar ısrarla istediğiniz şey budur işte!"
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٥﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel muttakîne fî cennâtin ve uyûnin.
(Ama,) Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar, kendilerini bahçeler ve pınarlar arasında bulacaklar,
آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ ﴿١٦﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Âhizîne mâ âtâhum rabbuhum, innehum kânû kable zâlike muhsinîn(muhsinîne).
Rablerinin bağışlayacağı her şeyden istedikleri gibi yararlanarak; (çünkü) onlar geçmişte iyi şeyler yapan (insan)lardı;
كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ ﴿١٧﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kânû kalîlen minel leyli mâ yehceûn(yehceûne).
gecenin çok az bir kısmında uyurlardı,
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿١٨﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve bil eshârihum yestağfirûn(yestağfirûne).
bağışlanmak için kalplerinin derinliğinden gelerek yalvarırlardı;
وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿١٩﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî emvâlihim hakkun lis sâili vel mahrûmi.
ve sahip oldukları her şeyden, (yardım) isteyenlere ve sıkıntı içinde bulunanlara bir pay (ayırırlardı).
وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ لِّلْمُوقِنِينَ ﴿٢٠﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fîl ardı âyâtun lil mûkınîn(mûkınîne).
Yeryüzünde içlerinde hiçbir şüphe duymadan inananlar(ın görebileceği, Allah'ın varlığının) işaretleri vardır,
وَفِي أَنفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ ﴿٢١﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî enfusikum, e fe lâ tubsirûn(tubsirûne).
tıpkı kendi kişiliğiniz üzerinde de (O'nun işaretleri bulunduğu) gibi. (Bunları) görmüyor musunuz?
وَفِي السَّمَاء رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ ﴿٢٢﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fîs semâi rızkukum ve mâ tûadûn(tûadûne).
(Yeryüzündeki) azığınızın ve (ölümden sonraki hayatınız için) vaad edilen her şeyin (kaynağı) göktedir;
فَوَرَبِّ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ ﴿٢٣﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ve rabbis semâi vel ardı innehu le hakkun misle mâ ennekum tentıkûn(tentıkûne).
yerin ve göğün Rabbine andolsun ki bu (ölümden sonraki hayat) gerçektir; konuşma (yeteneği)ne sahip olmanız kadar gerçek!
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ ﴿٢٤﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hel etâke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukramîn(mukramîne).
İbrahim'in seçkin konukları ile ilgili kıssayı hiç duydun mu?
إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ﴿٢٥﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâ(selâmen), kâle selâm(selâmun), kavmun munkerûn(munkerûne).
O (semavi elçi)ler İbrahim'e gelip ona selam verdiklerinde, "(Size de) selam olsun!" demişti; (ve kendi kendine,) "Bunlar, yabancı kimseler!" (diye düşünmüştü.)
فَرَاغَ إِلَى أَهْلِهِ فَجَاء بِعِجْلٍ سَمِينٍ ﴿٢٦﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe râga ilâ ehlihî fe câe bi iclin semînin.
Sonra sessizce evine dönerek semiz bir (kızartılmış) buzağı getirmiş,
فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ ﴿٢٧﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe karrabehû ileyhim kâle e lâ te’kulûn(te’kulûne).
ve "Yemez misiniz?" diye önlerine koymuştu.
فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ ﴿٢٨﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe evcese minhum hîfeten, kâlû lâ tehaf, ve beşşerûhu bi gulâmin alîm(alîmin).
(İbrahim, misafirlerin yemediklerini görünce,) onlardan endişeye kapıldı; (ama) onlar: "Korkma!" dediler ve derin bilgi ile donatılan bir erkek çocuk (sahibi olacağı) müjdesini verdiler.
فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ ﴿٢٩﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe akbeletimraetuhu fî sarratin fe sakket vechehâ ve kâlet acûzun akîmun.
Bunun üzerine karısı çığlık atarak (misafirlerin) yanına geldi ve (şaşkınlık içinde) yüzüne vurarak feryad etti: "(Benim gibi) kısır bir kocakarıdan mı!"
قَالُوا كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ ﴿٣٠﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû kezâliki kâle rabbuki, innehu huvel hakîmul alîmu.
Onlar: "Rabbin böyle buyurdu; ve şüphesiz yalnız O'dur hikmet sahibi olan, her şeyi bilen!" dediler.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٣١﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fe mâ hatbukum eyyuhâl murselûn(murselûne).
(İbrahim,) "Peki" dedi, "(başka) ne görüyorsunuz, ey (semavi) elçiler?"
قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٣٢﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimîn(mucrimîne).
Onlar, "Bak" dediler, "biz günaha batmış bir topluma gönderildik,
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ ﴿٣٣﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li nursile aleyhim hıcâraten min tînin.
ki onlara taş gibi sert ceza darbeleri vuralım,
مُسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ ﴿٣٤﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Musevvemeten inde rabbike lil musrifîn(musrifîne).
bu şekilde kendi kişiliklerini harcamış olanlar(a ceza) için Rabbinin katında belirlenmiş olan (darbeler)".
فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٣٥﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ahracnâ men kâne fîhâ minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve zaman içinde orada bulunan (bazı) müminleri (Lut'un şehrinden) çıkardık;
فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ الْمُسْلِمِينَ ﴿٣٦﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâ vecednâ fîhâ gayra beytin minel muslimîn(muslimîne).
çünkü bir (tek) hane dışında orada Bize teslim olan hiç kimse görmedik.
وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ ﴿٣٧﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve teraknâ fîhâ âyeten lillezîne yahâfûnel azâbel elîm(elîme).
Ve böylece (bütün zalimleri bekleyen) şiddetli azaptan korkanlar için orada bir işaret, bir mesaj bıraktık.
وَفِي مُوسَى إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿٣٨﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî mûsâ iz erselnâhu ilâ fir’avne bi sultânin mubînin.
Musa (ile Firavun kıssasın)da da (aynı mesajı verdik; çünkü) Biz o'nu Firavun'a açık bir otorite ile göndermiştik,
فَتَوَلَّى بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ ﴿٣٩﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tevellâ bi ruknihî ve kâle sâhırun ev mecnûnun.
o zaman (Firavun) kudretinden (dolayı böbürlenerek) karşı koymuştu ve "(Bu Musa) bir büyücü veya bir delidir!" demişti;
فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ ﴿٤٠﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehaznâhu ve cunûdehu fe nebeznâhum fîl yemmi ve huve mulîm(mulîmun).
ve Biz onu ve adamlarını yakalayıp hepsini denize atmıştık, (bütün bu olup bitenler için) suçlanması gereken, (Firavun'dan başkası değildi,) yalnız o idi (tek suçlu).
وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ ﴿٤١﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî âdin iz erselnâ aleyhimur rîhal akîm(akîme).
Ve; canlıları yok eden kasırgayı üzerlerine saldığımız 'Ad (kavminin başına gelenlerde) de (aynı mesajı bulursunuz),
مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ ﴿٤٢﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ tezeru min şey’in etet aleyhi illâ cealethu ker ramîm(ramîmi).
(bu kasırga) geçtiği yerde hiçbir şey bırakmadı ve (her şeyi) çürümüş kemiklere benzetti.
وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّى حِينٍ ﴿٤٣﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî semûde iz kîle lehum temetteû hattâ hînin.
Semud (kavminin kıssasın)da da (aynı mesaj vardır), ki Biz onlara: "Kısa bir süre sefanızı sürün bakalım!" demiştik,
فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ ﴿٤٤﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus sâikatu ve hum yanzurûn(yanzurûne).
(çünkü) Rablerinin buyruğuna baş kaldırmışlardı; bunun üzerine, (ümitsizce) bakınıp dururlarken bir ceza şimşeği onları yakalamıştı,
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِن قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنتَصِرِينَ ﴿٤٥﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâstetâû min kıyâmin ve mâ kânû muntesirîne.
çünkü yerlerinden kalkacak durumda bile değillerdi ve kendilerini savunamazlardı.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ ﴿٤٦﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kavme nûhın min kablu, inne hum kânû kavmen fâsıkîn(fâsıkîne).
Daha önce Nuh kavmini (de böylece yok etmiştik). Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idi.
وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ ﴿٤٧﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn(mûsiûne).
Evreni (yaratıcı) güc(ümüz) ile inşa eden Biziz; ve şüphesiz Biziz onu istikrarlı bir şekilde genişleten.
وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ ﴿٤٨﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel arda feraşnâhâ fe ni’mel mâhidûn(mâhidûne).
Biz yeri genişçe yaydık ve onu pek de güzel düzenledik!
وَمِن كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿٤٩﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min kulli şey’in halaknâ zevceynî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Ve her şeyin karşıtını yarattık, ki (Allah'ın Tek olduğunu) anlayabilesiniz.
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٥٠﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).
Böylece, (ey Muhammed, onlara söyle:) "(Sahte ve kötü olan her şeyden) Allah'a sığının! Gerçek şu ki ben, O'nun tarafından görevlendirilmiş açık bir uyarıcıyım!
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٥١﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tec’alû meallâhi ilâhen âhar(âhara), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).
Allah'ın yanısıra başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayın. Şüphesiz ben, O'nun tarafından görevlendirilmiş açık bir uyarıcıyım!"
كَذَلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ ﴿٥٢﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezâlike mâ etâllezîne min kablihim min resûlin illâ kâlû sâhırun ev mecnûn(mecnûnun).
İşte böyle, kendilerinden önce yaşamış olanlara da hangi elçi geldiyse, mutlaka, "(O) bir göz boyayıcı(dır), yahut bir deli!" dediler.
أَتَوَاصَوْا بِهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ﴿٥٣﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): E tevâsav bihî, bel hum kavmun tâgûn(tâgûne).
Onlar bu (düşünce tarzı)nı birbirlerine miras olarak mı aktarmışlar? Hayır, onlar azgınca bir küstahlığa kapılmış bir topluluktur!
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا أَنتَ بِمَلُومٍ ﴿٥٤﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tevelle anhum fe mâ ente bi melûm(melûme).
O halde, onlardan yüz çevir, (bu durumda) senin bir suçun olmaz;
وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٥٥﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve zekkir fe innez zikrâ tenfeul mu’minîn(mu’minîne).
ama yine de (kulak veren herkese) hatırlatmaya devam et! Çünkü bu hatırlatmalar müminlere fayda sağlar.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿٥٦﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni.
Ve (onlara söyle!) Görünmez varlıkları ve insanları yalnızca (Beni tanımaları ve) Bana kulluk etmeleri için yarattım.
مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ ﴿٥٧﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ urîdu minhum min rızkın ve mâ urîdu en yut’imûni.
(Ama dikkat edin,) Ben onlardan ne bir rızık istiyorum ne de Beni gözetip beslemelerini.
إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ ﴿٥٨﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe huver razzâku zul kuvvetil metîn(metînu).
çünkü bizzat Allah bütün rızıkları verendir, her türlü kudretin Sahibidir, baki olandır!
فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ ﴿٥٩﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe inne lillezîne zalemû zenûben misle zenûbi ashâbihim fe lâ yesta’cilûni.
Gerçek şu ki, zulüm işleyenler, (geçmişteki) arkadaşları gibi (kötülükten) paylarını alacaklardır. Öyleyse (akibetlerini) çabuklaştırmayı benden istemesinler!
فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ ﴿٦٠﴾
51/ZÂRİYÂT SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe veylun lillezîne keferû min yevmihimullezî yûadûn(yûadûne).
Hakikati inkara şartlanmış olanların vay haline; haber verilen Günde (başlarına gelecekler için vay haline onların!)