Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “ez-zâriyât” kelimesinden almıştır. Zâriyât, esip savuran rüzgârlar demektir.

وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا ﴿١﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vez zâriyâti zerven.

Esip savuranlara.

فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًا ﴿٢﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel hâmilâti vıkran.

Yükünü yüklenenlere.

فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا ﴿٣﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel câriyâti yusran.

Kolayca süzülenlere.

فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْرًا ﴿٤﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fel mukassimâti, emren.

İşi ayıranlara and olsun.

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ ﴿٥﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnemâ tûadûne le sâdikun.

Size va'dedilen, mutlaka doğrudur.

وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ ﴿٦﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inned dîne le vâkıun.

Ceza muhakkak olacaktır.

وَالسَّمَاء ذَاتِ الْحُبُكِ ﴿٧﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves semâi zâtil hubuki.

Yolları bulunan göğe andolsun ki.

إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ ﴿٨﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnekum le fî kavlin muhtelifin.

Ey inkarcılar, siz, şüphesiz çeşitli görüştesiniz.

يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ ﴿٩﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yu’feku anhu men ufike.

Çevrilen, ondan çevriliyor.

قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ ﴿١٠﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kutilel harrâsûn(harrâsûne).

O çeşitli görüşleri atan yalancılar kahrolsun.

الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ ﴿١١﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne hum fî gamratin sâhûn(sâhûne).

Onlar aptallık içinde ne yaptıklarını bilmezler.

يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٢﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yes’elûne eyyâne yevmud dîn(dîni).

Ceza günü ne zaman? diye sorarlar.

يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme hum alân nâri yuftenûn(yuftenûne).

O gün onların ateşe sokulacakları gündür.

ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zûkû fitnetekum, hâzâllezî kuntum bihî testa’cilûn(testa’cilûne).

Azabımızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte denir.

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٥﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnel muttakîne fî cennâtin ve uyûnin.

Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ ﴿١٦﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Âhizîne mâ âtâhum rabbuhum, innehum kânû kable zâlike muhsinîn(muhsinîne).

Rab'lerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce de güzel davranırlardı.

كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ ﴿١٧﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kânû kalîlen minel leyli mâ yehceûn(yehceûne).

Geceleri pek az uyurlardı.

وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿١٨﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve bil eshârihum yestağfirûn(yestağfirûne).

Seher vaktinde de istiğfar ederlerdi.

وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿١٩﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî emvâlihim hakkun lis sâili vel mahrûmi.

Mallarında dilenci ve yoksul için bir hak vardı.

وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ لِّلْمُوقِنِينَ ﴿٢٠﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fîl ardı âyâtun lil mûkınîn(mûkınîne).

Kesin inanacak insanlar için yeryüzünde nice deliller vardır.

وَفِي أَنفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ ﴿٢١﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî enfusikum, e fe lâ tubsirûn(tubsirûne).

Kendi canlarınızda da nice deliller vardır. Görmüyor musunuz?

وَفِي السَّمَاء رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ ﴿٢٢﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fîs semâi rızkukum ve mâ tûadûn(tûadûne).

Rızkınız da, size va'dedilen azab da göktedir.

فَوَرَبِّ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ ﴿٢٣﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ve rabbis semâi vel ardı innehu le hakkun misle mâ ennekum tentıkûn(tentıkûne).

Göklerin ve yerin Rabb'ine and olsun ki bu vaad, sizin konuşmanız kadar kesin ve gerçektir.

هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ ﴿٢٤﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hel etâke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukramîn(mukramîne).

İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?

إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ﴿٢٥﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâ(selâmen), kâle selâm(selâmun), kavmun munkerûn(munkerûne).

Onlar, İbrahim'in yanına girip «Selam sana» demişlerdi, İbrahim de: «Selam size» demişti. İçinden de, onların «tanınmamış bir topluluk» olduklarını geçirmişti.

فَرَاغَ إِلَى أَهْلِهِ فَجَاء بِعِجْلٍ سَمِينٍ ﴿٢٦﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe râga ilâ ehlihî fe câe bi iclin semînin.

Gizlice ailesinin yanına gitti, semiz bir buzağı getirdi

فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ ﴿٢٧﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe karrabehû ileyhim kâle e lâ te’kulûn(te’kulûne).

Onu, önlerine yaklaştırdı «Yemez misiniz?» dedi.

فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ ﴿٢٨﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe evcese minhum hîfeten, kâlû lâ tehaf, ve beşşerûhu bi gulâmin alîm(alîmin).

Yemediklerini görünce içine bir korku düştü. «Korkma» dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.

فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ ﴿٢٩﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe akbeletimraetuhu fî sarratin fe sakket vechehâ ve kâlet acûzun akîmun.

Karısı hayretle çığlık içinde geldi. Yüzünü kapayarak «Ben kısır bir kocakarıyım» dedi.

قَالُوا كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ ﴿٣٠﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû kezâliki kâle rabbuki, innehu huvel hakîmul alîmu.

Dediler ki: «Rabb'in böyle dedi. O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.»

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٣١﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fe mâ hatbukum eyyuhâl murselûn(murselûne).

İbrahim: «O halde işiniz nedir ey elçiler?» dedi.

قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٣٢﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimîn(mucrimîne).

Dediler ki: «Biz suçlu bir kavme gönderildik.»

لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ ﴿٣٣﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Li nursile aleyhim hıcâraten min tînin.

Ki onların üzerine çamurdan taşlar salalım;

مُسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ ﴿٣٤﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Musevvemeten inde rabbike lil musrifîn(musrifîne).

Rabbinin katında, haddi aşanlar için işaretlenmiş taşlar.

فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٣٥﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ahracnâ men kâne fîhâ minel mu’minîn(mu’minîne).

Orada mü'minlerden kim varsa çıkardık.

فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ الْمُسْلِمِينَ ﴿٣٦﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâ vecednâ fîhâ gayra beytin minel muslimîn(muslimîne).

Zaten orada bir ev halkından başka müslüman da bulamadık.

وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ ﴿٣٧﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve teraknâ fîhâ âyeten lillezîne yahâfûnel azâbel elîm(elîme).

Acı azabdan korkanlar için orada bir ibret bıraktık.

وَفِي مُوسَى إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿٣٨﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî mûsâ iz erselnâhu ilâ fir’avne bi sultânin mubînin.

Musa'nın başından geçenlerde de ibretler vardır. Onu apaçık bir delille Fir'avn'a gönderdik.

فَتَوَلَّى بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ ﴿٣٩﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tevellâ bi ruknihî ve kâle sâhırun ev mecnûnun.

Fir'avn ordusuyla birlikte yüz çevirmiş ve «Musa, ya bir büyücü ya da bir delidir» dedi.

فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ ﴿٤٠﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehaznâhu ve cunûdehu fe nebeznâhum fîl yemmi ve huve mulîm(mulîmun).

Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.

وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ ﴿٤١﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî âdin iz erselnâ aleyhimur rîhal akîm(akîme).

Ad kavminde de ibretler vardır. Onlara kasıp kavuran rüzgarı göndermiştik.

مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ ﴿٤٢﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ tezeru min şey’in etet aleyhi illâ cealethu ker ramîm(ramîmi).

Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّى حِينٍ ﴿٤٣﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fî semûde iz kîle lehum temetteû hattâ hînin.

Semud kavminin başına gelende de ibretler vardır: Onlara, «Bir süreye kadar zevklenin» denmişti.

فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ ﴿٤٤﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus sâikatu ve hum yanzurûn(yanzurûne).

Rab'lerinin buyruğuna baş kaldırdılar, bu yüzden bakıp dururlarken onları yıldırım yakaladı.

فَمَا اسْتَطَاعُوا مِن قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنتَصِرِينَ ﴿٤٥﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâstetâû min kıyâmin ve mâ kânû muntesirîne.

Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.

وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ ﴿٤٦﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kavme nûhın min kablu, inne hum kânû kavmen fâsıkîn(fâsıkîne).

Daha önce de Nuh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir toplum idiler.

وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ ﴿٤٧﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn(mûsiûne).

Göğü gücümüzle biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.

وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ ﴿٤٨﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vel arda feraşnâhâ fe ni’mel mâhidûn(mâhidûne).

Yeri biz döşedik biz ne güzel döşeyiciyiz.

وَمِن كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿٤٩﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve min kulli şey’in halaknâ zevceynî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

Her şeyden çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٥٠﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).

O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, sizi O'ndan açık bir şekilde korkutuyorum.

وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٥١﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tec’alû meallâhi ilâhen âhar(âhara), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).

Allah ile beraber başka tanrılar uydurmuyorum. Ben size O'nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım.

كَذَلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ ﴿٥٢﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezâlike mâ etâllezîne min kablihim min resûlin illâ kâlû sâhırun ev mecnûn(mecnûnun).

İşte böyle, onlardan önce de ne kadar elçi geldiyse mutlaka: «Büyücü veya cinlenmiş» dediler.

أَتَوَاصَوْا بِهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ﴿٥٣﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): E tevâsav bihî, bel hum kavmun tâgûn(tâgûne).

Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır onlar azgın bir topluluktur.

فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا أَنتَ بِمَلُومٍ ﴿٥٤﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tevelle anhum fe mâ ente bi melûm(melûme).

Onlardan yüz çevir, sen kınanacak değilsin.

وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٥٥﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve zekkir fe innez zikrâ tenfeul mu’minîn(mu’minîne).

Ancak yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak, mü'minlere fayda verir.

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿٥٦﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni.

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ ﴿٥٧﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ urîdu minhum min rızkın ve mâ urîdu en yut’imûni.

Ben onlardan rızık istemiyorum, beni beslemelerini de istemiyorum.

إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ ﴿٥٨﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnallâhe huver razzâku zul kuvvetil metîn(metînu).

Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.

فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ ﴿٥٩﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe inne lillezîne zalemû zenûben misle zenûbi ashâbihim fe lâ yesta’cilûni.

Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmiş arkadaşlarının payı gibi bir azab payı vardır. Acele etmesinler.

فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ ﴿٦٠﴾

51/ZÂRİYÂT SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe veylun lillezîne keferû min yevmihimullezî yûadûn(yûadûne).

Söz verilen günün azabından vay o kafirlerin haline!