Mekke döneminde inmiştir. 118 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mü’minûn” kelimesinden almıştır. “el-Mü’minûn”, mü’minler demektir.

قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-1. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kad eflehal mu’minûn(mu’minûne).

Gerçek şu ki, iman edenler, kurtulmuştur!

الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ ﴿٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne hum fî salâtihim hâşiûn(hâşiûne).

Onlar (iman edenler) salâtlarında hakkıyla Allâh'a yönelmenin yaşantısı içindedirler;

وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ ﴿٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hum anil lagvi mu’ridûn(mu’ridûne).

Onlar boş laf ve boş işlerden yüz çeviricidirler;

وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ ﴿٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hum liz zekâti fâilûn(fâilûne).

Onlar arınmak - saflaşmak (zekât) için ne gerekirse yaparlar;

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ ﴿٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne).

Onlar cinsel organlarını evlilik dışı ilişkilerden korurlar.

إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ ﴿٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne).

Eşleri veyahut sağ ellerinin mâlik oldukları müstesna. . . Çünkü onlar kınanmış değillerdir.

فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ ﴿٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûn(âdûne).

Artık kim bundan ötesini (daha değişiğiyle seks arzusu) isterse, işte onlar haddini aşanların ta kendileridirler.

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ ﴿٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn(râûne).

Ayrıca onlar (o iman edenler) ki kendilerine emanet edilmiş olana ihanet etmeyip, verdikleri sözlere uyarlar.

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ ﴿٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hum alâ salavâtihim yuhâfızûn(yuhâfızûne).

Yine onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh'a yönelişleri - müşahedeleri süreklidir).

أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ ﴿١٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike humul vârisûn(vârisûne).

İşte onlardır vârisler!

الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿١١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yerisûnel firdevs(firdevse), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Ki, Firdevs'e (cennet yaşamına) vâris olmuş bu kimseler orada sonsuza dek yaşarlar.

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن سُلَالَةٍ مِّن طِينٍ ﴿١٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad halaknâl insâne min sulâletin min tîn(tînin).

Andolsun ki insanı tıyn'den (balçıktan; su + mineral terkibinden) meydana gelen bir sülaleden (sperm - genetik yapıdan) yarattık.

ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ ﴿١٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe cealnâhu nutfeten fî karârin mekîn(mekînin).

Sonra onu sağlam bir karargâhta bir nutfe oluşturduk.

ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ ﴿١٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe halaknân nutfete alakaten fe halaknâl alakate mudgaten fe halaknâl mudgate ızâmen fe kesevnâl izâme lahmen summe enşe'nâhu halkan âhar(âhara), fe tebârakallâhu ahsenul hâlikîn(hâlikîne).

Sonra o nutfeyi bir alaka (genetik yapılı embriyo) yarattık, sonra o alakayı bir mudga (bir çiğnemlik et) yarattık, sonra o mudgaya kemikler yarattık, nihayet o kemiklere de et giydirdik. . . Sonra onu bir başka (ruhun oluşumu) ile inşa ettik. . . Yaratıcıların en güzeli Allâh, ne yücedir!

ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ ﴿١٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe innekum ba'de zâlike le meyyitûn(meyyitûne).

Sonra, muhakkak ki siz bunun ardından elbette öleceksiniz (biyolojik bedensiz yaşama geçeceksiniz).

ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ ﴿١٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe innekum yevmel kıyâmeti tub’asûn(tub’asûne).

Sonra, kesinlikle siz kıyamet sürecinizde (olarak ölümün akabinde) bâ's olunacaksınız (yeni bir beden yapıyla yeni bir boyutta yer alacaksınız).

وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ ﴿١٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne).

Andolsun ki fevkinizde yedi yol (yedi bilinç mertebesinin yaşam yolu - evrendeki tüm yaratılmışlar bu yedi düzeyden birini yaşar) yarattık. . . Onların halk edilişinden gâfiller değiliz.

وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَى ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَ ﴿١٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enzelnâ mines semâi mâen bi kaderin fe eskennâhu fîl ardı ve innâ alâ zehâbin bihî le kâdirûn(kâdirûne).

Semâdan belli bir ölçü ile su inzâl ettik de onu arzda durdurduk (arza - bedene onunla hayat verdik). . . Doğrusu onu gidermeye de elbette Kaadirleriz.

فَأَنشَأْنَا لَكُم بِهِ جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَّكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ ﴿١٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe enşe’nâ lekum bihî cennâtin min nahîlin ve a’nâbin, lekum fîhâ fevâkihu kesîratun ve minhâ te’kulûn(te’kulûne).

Onunla sizin için hurma ağaçlarından ve üzümlerden bahçeler (cennetler - şuur boyutunun yaşanası güzellikleri) inşa ettik. . . Onlarda sizin için birçok meyveler (marifetler, kemâlâtlar) vardır ve onlardan yiyorsunuz da.

وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِن طُورِ سَيْنَاء تَنبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِّلْآكِلِينَ ﴿٢٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve şeceraten tahrucu min tûri seynâe tenbutu bid duhni ve sıbgın lil âkilîn(âkilîne).

Ve (yine o su ile) Tur-i Sîna'dan (Musa'ın Rabbiyle buluştuğu mahal) çıkan, yağ veren ve yiyenler için bir katık olan (zeytin) ağaç. (İncirin, teklikteki çokluk sembolüne karşı zeytin de direkt teklik sembolü olarak değerlendirilir, tasavvuf düşüncesinde. )

وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُّسقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ ﴿٢١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne lekum fîl en’âmi le ibreten, nuskîkum mimmâ fî butûnihâ ve lekum fîhâ menâfiu kesîratun ve minhâ te’kulûn(te’kulûne).

En'amda (kurban olabilecek çiftlik hayvanları; bedendeki o tür kuvveler) da sizin için elbette bir ibret vardır. . . Onların karınlarında olanlardan sizi besleriz. . . Onlarda sizin için pek çok menfaatlar vardır ve onlardan yersiniz de.

وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ ﴿٢٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve aleyhâ ve alâl fulki tuhmelûn(tuhmelûne).

Onların (hayvanların) üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz.

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿٢٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fe kâle yâ kavmi’budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, e fe lâ tettekûn(tettekûne).

Andolsun ki Nuh'u kavmine irsâl ettik de (o kavmine) dedi ki: "Ey kavmim! Allâh'a kulluk edin (bunu fark edin)! "HÛ"nun gayrı olarak bir tanrınız olamaz! Hâlâ ittika etmiyor musunuz = korkup korunmuyor musunuz?"

فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاء اللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً مَّا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ ﴿٢٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ hâzâ illâ beşerun mıslukum yurîdu en yetefaddale aleykum, ve lev şâallâhu le enzele melâiketen, mâ semi’nâ bi hâzâ fî âbâinel evvelîn(evvelîne).

Onun (Nuh'un) kavminden, hakikat bilgisini inkâr eden geleneksel toplumun ileri gelenleri dedi ki: "Bu sizin gibi beşerden başka değil. . . Size üstünlük murat ediyor. . . Eğer Allâh dileseydi (bir beşer irsâl etmek yerine) elbette melekler inzâl ederdi. . . Biz ilk atalarımızdan böyle bilgi duymadık. "

إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّى حِينٍ ﴿٢٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn huve illâ raculun bihî cinnetun fe terabbasû bihî hattâ hîn(hînin).

"O kendisinde cinnet olan (cin etkisindeki) bir adam. . . Bir süre Onu gözetleyin bakalım. "

قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ ﴿٢٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûni.

(Nuh) dedi ki: "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşın yardım et bana. "

فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ ﴿٢٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne).

Bunun üzerine Ona (Nuh'a) vahyettik ki: "Gözlerimiz olarak (gözetimimiz anlamına gelse de burada mâiyet sırrına işaret vardır) ve vahyimizle gemiyi yap. . . İş başladığında (sular yükseldiğinde) ve fırın kaynadığı (buhar kazanı mı vardı acaba) vakit, her eşi olandan bir çift ve onlardan, aleyhine daha önce hüküm verilmiş olanlar hariç ehlini, gemiye al. Zâlimler hakkında benimle muhatap olma! Kesinlikle onlar boğulacaklardır. "

فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ ﴿٢٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâsteveyte ente ve men meake alâl fulki fe kulil hamdu lillâhillezî neccânâ minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

"Sen ve seninle beraber olanlar gemiye yerleştiğinizde, de ki: 'Hamd, bizi zâlimler topluluğundan kurtaran Allâh'a aittir. '"

وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ ﴿٢٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kul rabbi enzilnî munzelen mubâraken ve ente hayrul munzilîn(munzilîne).

"Ve de ki: 'Rabbim, mübarek bir mahale yerleştir beni. . . Sen yerleştirenlerin en hayırlısısın. '"

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَ ﴿٣٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyâtin ve in kunnâ le mubtelîn(mubtelîne).

Muhakkak ki bunda işaretler vardır. . . Biz elbette sınarız (ki kişi kendi kapasitesini görsün).

ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ ﴿٣١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe enşe’nâ min ba’dihim karnen âharîn(âharîne).

Sonra, onların ardından başka bir nesil inşa ettik.

فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿٣٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe erselnâ fîhim resûlen minhum eni’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, e fe lâ tettekûn(tettekûne).

İçlerinde: "Allâh'a kulluk edin. . . O'nun gayrından bir tanrınız yoktur. . . Hâlâ (yaptıklarınızın sonuçlarını yaşamaktan) korkup korunmuyor musunuz?" (diyen) kendilerinden bir Rasûl irsâl ettik.

وَقَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاء الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ ﴿٣٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kâlel meleu min kavmihillezîne keferû ve kezzebû bi likâil âhırati ve etrafnâhum fîl hayâtid dunyâ mâ hâzâ illâ beşerun mislukum ye’kulu mimmâ te’kulûne minhu yeşrabu mimmâ teşrabûn(teşrabûne).

Onun kavminden hakikat bilgisini inkâr edenler, sonsuz geleceklerini yaşamayı yalanlayanlar ve dünya hayatında refaha - imkânlara kavuşturduğumuz o gelenekçi ileri gelenler dedi ki: "Bu sizin gibi bir beşerden başka değil. . . Sizin yediğinizden yiyor ve sizin içtiğinizden içiyor. "

وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَّخَاسِرُونَ ﴿٣٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve le in ata’tum beşeren mislekum innekum izen le hâsirûn(hâsirûne).

"Andolsun ki, eğer sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, muhakkak ki siz hüsrana uğrayanlar olursunuz. "

أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُم مُّخْرَجُونَ ﴿٣٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): E yaıdukum ennekum izâ mittum ve kuntum turâben ve izâmen ennekum muhracûn(muhracûne).

"(O Rasûl) size, öldüğünüz, toprak ve kemikler olduğunuzda, kesinlikle (yeni bir boyuta) çıkarılacağınızı mı vadediyor?"

هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ ﴿٣٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Heyhâte heyhâte limâ tûadûn(tûadûne).

"Heyhat, heyhat böyle bir şeyin oluşması çok uzak!"

إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ ﴿٣٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsîn(meb’ûsîne).

"O (yaşam) sadece dünya hayatından ibarettir! Ölümümüz de yaşamımız da buradadır! Bizim ölüm sonrasında, yeni bir şekilde yaşamamız söz konusu olamaz!"

إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ ﴿٣٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn huve illâ raculunifterâ alâllâhi keziben ve mâ nahnu lehu bi mu’minîn(mu’minîne).

"O (Rasûl), Allâh'a iftira eden yalancıdır o! Biz Ona inanmayız!"

قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ ﴿٣٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûni.

(Rasûl) dedi ki: "Rabbim! Yardım et, beni yalanlamalarına karşın bana!"

قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَ ﴿٤٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle ammâ kalîlin le yusbihunne nâdimîn(nâdimîne).

"Kısa bir süre sonra pişman olacaklardır" cevabını aldı.

فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاء فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ ﴿٤١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnâhum gusâen, fe bu’den lil kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

Korkunç ses dalgası onları Hak olarak yakaladı da, onları süprüntüye çevirdik! Zulmedenler kalabalığına, uzaklığın sonuçları yaşatılır!

ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ ﴿٤٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe enşe’nâ min ba’dihim kurûnen âharîn(âharîne).

Sonra, onların ardından başka nesiller inşa ettik.

مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ ﴿٤٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûn(yeste’hırûne).

Hiçbir topluluk ne ömrünü aşabilir, ne de erken gidebilir!

ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَا كُلَّ مَا جَاء أُمَّةً رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُم بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ فَبُعْدًا لِّقَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَ ﴿٤٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).

Sonra Rasûllerimizi birbiri ardınca irsâl ettik. . . Her bir topluluğa kendi Rasûlü geldikçe, Onu yalanladılar. . . Biz de onları art arda helâk ettik (yaptıklarının sonucunu yaşattık); onları ibretlik hikâyeler kıldık. . . Uzak olmanın sonuçlarını yaşasınlar, iman etmeyen kalabalıklar!

ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَى وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿٤٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe erselnâ mûsâ ve ehâhu hârûne bi âyâtinâ ve sultânin mubîn(mubînin).

Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u, delillerimiz ve karşı konulamaz potansiyel olarak, karşılarına çıkardık.

إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَ ﴿٤٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): İlâ fir’avne ve meleihî festekberû ve kânû kavmen âlîn(âlîne).

Firavun'a ve onun ileri gelenlerine. . . Sadece kibirlilik tasladılar ve baş eğmeyen bir topluluk oldular.

فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ ﴿٤٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kâlû e nu’minu li beşereyni mislinâ ve kavmuhumâ lenâ âbidûn(âbidûne).

Hatta şöyle dediler: "Onların halkı bize kulluk ederken, bizim benzerimiz olan iki beşere mi iman edeceğiz?"

فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ ﴿٤٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kezzebûhumâ fe kânû minel muhlekîn(muhlekîne).

O ikisini yalanladılar; bu yüzden de yok edilenlerden oldular.

وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ ﴿٤٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe leallehum yehtedûn(yehtedûne).

Andolsun ki, (İsrailoğulları) hakikate ersinler diye Musa'ya hakikat BİLGİsini verdik.

وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ ﴿٥٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cealnâbne meryeme ve ummehû âyeten ve âveynâhumâ ilâ rabvetin zâti karârin ve maîn(maînin).

Meryemoğlu'nu ve anasını bir mucize kıldık. . . Ve o ikisini akarsuyu olan yüksek bir yere yerleştirdik.

يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ ﴿٥١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâr rusulu kulû minet tayyibâti va’melû sâlihâ(sâlihan), innî bimâ ta’melûne alîm(alîmun).

Ey Rasûller. . . Temiz gıdalardan yeyin ve yararlı fiiller yapın. . . Muhakkak ki Ben, amellerinizi Aliym'im (amellerinizin karşılığı var).

وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ ﴿٥٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne hâzihî ummetukum ummeten vâhıdeten ve ene rabbukum fettekûni.

İşte şu tek bir ümmet olarak, sizin toplumunuzdur. . . Ben de sizin Rabbinizim, o hâlde (yaşatabileceklerimden) korunun!

فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ ﴿٥٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe tekattaû emrehum beynehum zuburâ(zuburan), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).

(Din - sistem tek iken) onlar muhtelif yorumlar hâlinde aralarında işlerini parçaladılar. . . Her grup kendi kabul ettikleriyle hoşnuttur.

فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍ ﴿٥٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe zerhum fî gamratihim hattâ hîn(hînin).

Bir süre onları kozaları içinde bırak!

أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِ مِن مَّالٍ وَبَنِينَ ﴿٥٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): E yahsebûne ennemâ numidduhum bihî min mâlin ve benîn(benîne).

Sanıyorlar mı ki, zenginlik ve oğulları (dünya hayatının süslerini) kendilerine vermekle;

نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ بَل لَّا يَشْعُرُونَ ﴿٥٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Nusâriu lehum fîl hayrât(hayrâti) bel lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Onlar için hayırlar (olsun diye) koşuşturuyoruz! Hayır, onlar farkında değiller!

إِنَّ الَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ ﴿٥٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnellezîne hum min haşyeti rabbihim muşfikûn(muşfikûne).

Onlar ki Rablerinin haşyetinden titreyenlerdir (hakikati müşahede sonucu).

وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hum bi âyâti rabbihim yu’minûn(yu’minûne).

Onlar ki varlıklarındaki Rablerinin işaretlerine iman edenlerdir.

وَالَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ ﴿٥٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne hum bi rabbihim lâ yuşrikûn(yuşrikûne).

Onlar ki Rablerine ortak koşmayanlardır (kendilerinde açığa çıkanın Rablerinin Esmâ'sı olduğu bilincindedirler - fenâfillah).

وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ ﴿٦٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezîne yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râciûn(râciûne).

Onlar ki verdiklerini, Rablerine rücu edecekleri düşüncesiyle verirler.

أُوْلَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ ﴿٦١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ulâike yusâriûne fîl hayrâti ve hum lehâ sâbikûn(sâbikûne).

İşte onlar hayırlar için yarışırlar. . . Onlar hayır yapma yarışında öne geçenlerdir.

وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿٦٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve ledeynâ kitâbun yantıku bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).

Hiçbir bilince kapasitesinin üstündekini teklif etmeyiz. . . Hak olarak açığa çıkan (her birimin yaratılış amacına göre hak ettiğini gösteren) BİLGİ vardır. . . Onlara haksızlık yapılmaz!

بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِّنْ هَذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِن دُونِ ذَلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ ﴿٦٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bel kulûbuhum fî gamratin min hâzâ ve lehum a’mâlun min dûni zâlike hum lehâ âmilûn(âmilûne).

Fakat onların şuurları bundan koza içindedir. . . Bundan başka (nefsanî dürtülerle, bedensel zaaflarla) yapageldikleri o işler de vardır.

حَتَّى إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ ﴿٦٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hattâ izâ ehaznâ mutrafîhim bil âzâbi izâ hum yec’erûn(yec’erûne).

Nihayet onların pişmanlıktan doğan itirafları içinde azaplarıyla yakaladığımızda, hemen yalvara-yakara feryat ederler.

لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ ﴿٦٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ tec’erûl yevme innekum minnâ lâ tunsarûn(tunsarûne).

"Bugün feryat etmeyin! Muhakkak ki siz bizden yardım alamazsınız!"

قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ تَنكِصُونَ ﴿٦٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kad kânet âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum alâ a’kâbikum tenkisûn(tenkisûne).

"İşaretlerim size bildiriliyordu da, siz topuklarınız üzerine gerisin geri dönüyordunuz. "

مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ ﴿٦٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mustekbirîne bihî sâmiran tehcurûn(tehcurûne).

"Ona, kibir taslayarak, geceleri hezeyan yaşıyordunuz!"

أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءهُم مَّا لَمْ يَأْتِ آبَاءهُمُ الْأَوَّلِينَ ﴿٦٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe lem yeddebberûl kavle em câehum mâ lem ye’ti âbâehumul evvelîn(evvelîne).

O sözü gereğince düşünmediler mi? Yoksa atalarına gelmemiş bir şey kendilerine ilk defa mı geldi?

أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنكِرُونَ ﴿٦٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em lem ya’rifû resûlehum fe hum lehu munkirûn(munkirûne).

Yoksa Rasûlleri tanımadıkları biri de, (bu yüzden) Onu inkâr mı ediyorlar?

أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءهُم بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ ﴿٧٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em yekûlûne bihî cinnetun, bel câehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı kârihûn(kârihûne).

Yoksa: "Onda bir cinnet var" mı diyorlar? Bilakis, O kendilerine Hak olarak gelmiştir! Onların çoğunluğu Hak'tan hoşlanmazlar!

وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ بَلْ أَتَيْنَاهُم بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَن ذِكْرِهِم مُّعْرِضُونَ ﴿٧١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve levittebeal hakku ehvâehum le fesedetis semâvâtu vel ardu ve men fî hinn(hinne), bel eteynâhum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu’ridûn(mu’ridûne).

Eğer Hak onların hevâlarına tâbi olsaydı; Semâlar, Arz ve onların arasında ne varsa elbette bozulur giderdi. . . Hayır, onlara Zikirlerini (hakikatlerini hatırlatan bilgiyi) verdik. . . Onlar kendi Zikirlerinden (hakikatlerinin bilgisinden) yüz çeviricilerdir.

أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ ﴿٧٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Em tes’eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur râzikîn(râzikîne).

Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin bağışı daha hayırlıdır. . . O, yaşam gıdasıyla besleyen, en hayırlı olandır.

وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٧٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Muhakkak ki sen, onları sırat-ı müstakime davet edersin.

وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ ﴿٧٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innellezîne lâ yu’minûne bil âhırati anis sırâtı le nâkibûn(nâkibûne).

Sonsuz geleceklerine iman etmeyenler, o sırattan sapıyorlar.

وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّ لَّلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev rahımnâhum ve keşefnâ mâ bihim min durrin le leccû fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).

Eğer onlara merhamet edip de kendilerinden sıkıntılı hâllerini kaldırsak, mutlaka kör ve şaşkın hâlde, tuğyanları (hakikatlerine başkaldırı) içinde kalmaya devam ederler.

وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ ﴿٧٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad ehaznâhum bil azâbi fe mâstekânû li rabbihim ve mâ yetedarraûn(yetedarraûne).

Andolsun ki onları azap ile yakaladık. . . Rablerine boyun eğmediler ve yakarmadılar!

حَتَّى إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ ﴿٧٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hattâ izâ fetahnâ aleyhim bâben zâ azâbin şedîdin izâ hum fîhi mublisûn(mublisûne).

Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap sahibi bir kapı açtığımızda, birdenbire o azabın içinde ümitsiz kalıverirler.

وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿٧٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

"HÛ"dur ki; sizin için sem' (algılama melekesi), basarlar (gözler) ve fuadlar (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronları) inşa etti. . . Ne az şükrediyorsunuz!

وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٧٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî zereekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

"HÛ"dur ki; sizi arzda (bedende) yaratıp çoğalttı. . . O'na haşr olunacaksınız!

وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿٨٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve huvellezî yuhyî ve yumîtu ve lehuhtilâful leyli ven nehâr(nehâri), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).

"HÛ"dur dirilten ve öldüren. . . Gece ve gündüzün dönüşümü O'nun içindir. . . Hâlâ aklınız ermiyor mu?

بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ ﴿٨١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bel kâlû misle mâ kâlel evvelûn(evvelûne).

Ne var ki, onlar da öncekilerin söylediğinin benzerini söylediler.

قَالُوا أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ﴿٨٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû e izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le meb’ûsûn(meb’ûsûne).

Dediler ki: "Ölüp, toprak ve kemikler olduğumuzda gerçekten yeni bir yapıyla yaşama devam edecek miyiz?"

لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ ﴿٨٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lekad vuıdnâ nahnu ve âbâunâ hâzâ min kablu in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).

"Andolsun ki biz de bizden önceki atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil. "

قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٨٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-84. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul li menil ardu ve men fîhâ in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

De ki: "Kim içindir arz ve onda olan kim? Eğer biliyorsanız (söyleyin). "

سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿٨٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-85. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se yekûlûne lillâh(lillâhi), kul e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).

"Allâh içindir", diyecekler! De ki: "Hâlâ düşünüp değerlendirmeyecek misiniz?"

قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ ﴿٨٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-86. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul men rabbus semâvâtis seb’ı ve rabbul arşil azîm(azîmi).

De ki: "Yedi semânın Rabbi ve Aziym Arş'ın Rabbi kimdir?"

سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿٨٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-87. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se yekûlûne lillâh(lillâhi), kul e fe lâ tettekûn(tettekûne).

"Allâh içindir", diyecekler! De ki: "O hâlde korkup korunmaz mısınız?"

قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٨٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-88. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul men bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve huve yucîru ve lâ yucâru aleyhi in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

De ki: "Her şeyin melekûtu (derûnu - içselliği), (ilim - kudret) elinde olan, (varlığıyla bizâtihi her şeyi) himaye edip koruyan, fakat kendisi korunmayan kimdir? Varsa ilminiz konuşun!"

سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ ﴿٨٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-89. AYET (Meâlleri Kıyasla): Se yekûlûne lillâh(lillâhi), kul fe ennâ tusharûn(tusharûne).

"Allâh içindir", diyecekler! De ki: "Nasıl oluyor da (dünyanızla) büyüleniyorsunuz?"

بَلْ أَتَيْنَاهُم بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ ﴿٩٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-90. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bel eteynâhum bil hakkı ve innehum le kâzibûn(kâzibûne).

Hayır, biz onlara Hak olarak geldik. . . Onlarsa kesinlikle yalancılardır.

مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِن وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَهٍ إِذًا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿٩١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-91. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâttehazallâhu min veledin ve mâ kâne meahu min ilâhin izen le zehebe kullu ilâhin bimâ halaka ve le alâ ba’duhum alâ ba’d(ba’dın), subhânallâhi ammâ yasıfûn(yasıfûne).

Allâh çocuk edinmez! O yanı sıra bir tanrı da yoktur! Öyle olsaydı, her bir tanrı yarattığı ile bir yana gider; kimi kimine üstün gelirdi! Allâh onların tanımlamalarından Subhan'dır (ötedir)!

عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٩٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-92. AYET (Meâlleri Kıyasla): Âlimil gaybi veş şehâdeti fe teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).

Gaybı da şehâdeti de Bilen'dir. . . Onların ortak koşmalarından yücedir!

قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ ﴿٩٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-93. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kul rabbi immâ turiyennî mâ yûadûn(yûadûne),

De ki: "Rabbim, eğer onlara tehdit olundukları şeyi bana göstereceksen. . . "

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ ﴿٩٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-94. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbi fe lâ tec’alnî fîl kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

"O zaman beni zâlimler kavmi içinde tutma Rabbim!"

وَإِنَّا عَلَى أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ ﴿٩٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-95. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innâ alâ en nuriyeke mâ neıduhum le kâdirûn(kâdirûne).

Doğrusu biz, onları tehdit ediyor olduğumuz şeyi sana gösterecek güce sahibiz!

ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ ﴿٩٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-96. AYET (Meâlleri Kıyasla): İdfa’ billetî hiye ahsenus seyyiete, nahnu a’lemu bi mâ yasıfûn(yasıfûne).

Kötülüğü (bâtılı, göreselliği) en güzel olan (Hak, sistem bilinci) ile defet! Onların (seni) tanımlamalarını biliriz.

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ ﴿٩٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-97. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni).

Ve de ki: "Rabbim! (bedenselliğe çeken) şeytanların vesveselerinden sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ'na) sığınırım. "

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ ﴿٩٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-98. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni.

"Ve sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ'na) sığınırım Rabbim, çevremde bulunmalarından. "

حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ ﴿٩٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-99. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hattâ izâ câe ehadehumul mevtu kâle rabbirciûni.

Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde dedi ki: "Rabbim beni (dünya yaşamına) geri döndür. "

لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿١٠٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-100. AYET (Meâlleri Kıyasla): Leallî a’melu sâlihan fîmâ teraktu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne).

"Tâ ki (önemsemeyip) uygulamadığım şeylerde (iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda) sonsuz geleceğime yararlı çalışmalar yapayım!". . . Hayır (geri dönüş asla mümkün değil)! Öyle bir şey söyler ki geçerliliği yoktur (sistemde yeri yoktur)! Arkalarında yeniden bâ's olunacakları sürece kadar, bir berzah (boyutsal farklılık) vardır (geri dönemezler; reenkarnasyon da {ikinci defa dünya yaşamı} mümkün değildir)!

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ ﴿١٠١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-101. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ nufiha fîs sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûn(yetesâelûne).

Sur'a üflendiğinde (yeni bir bâ's için süreç başladığında), o gün aralarında nispetler (beşerî mensubiyetler, akrabalıklar, etiketler; dünyada birbirlerini tanımalarını sağlayan görünümleri) olmayacak! Sualleşmezler de (dünyadaki nispetlere/iletişime göre birbirlerini sormazlar da).

فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٠٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-102. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

Kimin ölçüm değerleri (tartısı) ağır gelirse, işte onlar kurtulacakların ta kendileridir.

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ ﴿١٠٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-103. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Kimin ölçüm değerleri hafif gelirse, onlar da nefslerini hüsrana uğratanların ta kendileridir. . . Yanma ortamında sonsuza dek kalırlar!

تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ ﴿١٠٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-104. AYET (Meâlleri Kıyasla): Telfehu vucûhehumun nâru ve hum fîhâ kâlihûn(kâlihûne).

Onların vechlerini o ateş yalar. . . Onların suratları orada azapla gerilip dişleri öne fırlar!

أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ﴿١٠٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-105. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tekun âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum bihâ tukezzibûn(tukezzibûne).

"İşaretlerim size bildirilmedi mi? Ve siz onları yalanlamadınız mı?"

قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ ﴿١٠٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-106. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû rabbenâ galebet aleynâ şıkvetunâ ve kunnâ kavmen dâllîn(dâllîne).

Dediler ki: "Rabbimiz! Mutsuzluğa yol açan arzularımız ağır bastı; sapıp kaybolmuş bir topluluk olduk. "

رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ ﴿١٠٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-107. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbenâ ahricnâ minhâ fe in udnâ fe innâ zâlimûn(zâlimûne).

"Rabbimiz. . . Çıkar bizi oradan. . . Eğer döner (aynısını yapar) isek, muhakkak biz zâlimleriz. "

قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ ﴿١٠٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-108. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlehseû fîhâ ve lâ tukellimûni.

Dedi ki: "Sinin orada. . . Bana da yönelmeyin!"

إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ ﴿١٠٩﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-109. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).

"Gerçek şu ki kullarımdan bir kısmı: 'Rabbimiz, iman ettik. . . Bizi mağfiret et ve bize rahmet et. . . Sen Rahıym olanların en hayırlısısın' derlerdi (de). . . "

فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ ﴿١١٠﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-110. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettehaztumûhum sıhriyyen hattâ ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakûn(tadhakûne).

"Siz onları alaya aldınız! Hatta (bu hâliniz) Zikrimi (hakikatinizdeki varlığımı hatırlamayı) size unutturdu! Siz onlara gülüyordunuz. "

إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ ﴿١١١﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-111. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî cezeytuhumul yevme bimâ saberû ennehum humul fâizûn(fâizûne).

"Muhakkak ki sabretmelerinin karşılığını onlara bugün Ben verdim. . . Ki onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. "

قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ ﴿١١٢﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-112. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle kem lebistum fîl ardı adede sinîn(sinîne).

Dedi ki: "Arz içinde (beden yaşamında) kaç sene kaldınız?"

قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَ ﴿١١٣﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-113. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû lebisnâ yevmen ev ba’da yevmin fes’elil âddîn(âddîne).

Dediler ki: "Bir gün ya da günün birazı kaldık. . . Sayanlara sor!"

قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿١١٤﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-114. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle in lebistum illâ kalîlen lev ennekum kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

Dedi ki: "Ancak az (bir süre) kaldınız, eğer gerçekten bilseydiniz!"

أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ ﴿١١٥﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-115. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûn(turceûne).

"Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin gerçekten bize rücu ettirilmeyeceğinizi mi sandınız?"

فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ ﴿١١٦﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-116. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe teâlallâhul melikul hakku, lâ ilâhe illâ huve, rabbul arşil kerîm(kerîmi).

Melik ve Hak olan Allâh pek yücedir! Tanrı yoktur, sadece "HÛ"! Keriym Arş'ın Rabbidir.

وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ ﴿١١٧﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-117. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve men yed’u meallâhi ilâhen âhare lâ burhâne lehu bihî fe innemâ hısâbuhu inde rabbihi, innehu lâ yuflihul kâfirûn(kâfirûne).

Kim Allâh ile yanı sıra başka tanrıya yönelirse -ki o konuda hiçbir kanıtı olamaz- onun getirisi ancak Rabbinin indîndedir. . . Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenler kurtuluşa eremezler!

وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ ﴿١١٨﴾

23/MU'MİNÛN SURESİ-118. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).

De ki: "Rabbim, mağfiret ve merhamet et! Sen Rahıym olanların en hayırlısısın!"