ŞUARÂ SURESİ Şaban Piriş Meali
Mekke döneminde inmiştir. 227 âyettir. Sûre, adını 224. âyette geçen “eş-Şu’arâ” kelimesinden almıştır. “Şu’arâ” şairler demektir.
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ ﴿٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tilke âyâtul kitâbil mubîn(mubîni).
Bunlar, apaçık kitabın ayetleridir.
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَّفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ ﴿٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-3. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lealleke bâhıun nefseke ellâ yekûnû mu’minîn(mu’minîne).
Mümin olmuyorlar diye neredeyse kendini mahvedeceksin.
إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّن السَّمَاء آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ ﴿٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-4. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn neşe’ nunezzil aleyhim mines semâi âyeten fe zallet a’nâkuhum lehâ hâdıîn(hâdıîne).
Dilersek, üzerlerine gökten bir işaret indiririz de boyunları öne eğilip kalır.
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّنَ الرَّحْمَنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ ﴿٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-5. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ ye’tîhim min zikrin miner rahmâni muhdesin illâ kânû anhu mu’ridîn(mu’ridîne).
Rahman’dan kendilerine gelen her yeni uyarıdan hemen yüz çevirenler oldular.
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنبَاء مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون ﴿٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-6. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kad kezzebû fe se ye’tîhim enbâu mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Onlar, inkar ettiler; ama, alay ettikleri şeyin haberleri onlara gelecektir.
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ ﴿٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-7. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yerav ilâl ardı kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).
Yeryüzüne hiç bakmıyorlar mı? Her çiftten nice hoş bitkiler bitirdik.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-8. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
İşte bunda da bir işaret vardır. Buna rağmen onların çoğu inanacak değildir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-9. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîme).
Elbette Rabbin, güçlüdür, merhametlidir.
وَإِذْ نَادَى رَبُّكَ مُوسَى أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ ﴿١٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-10. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve iz nâdâ rabbuke mûsâ eni’til kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Hani Rabbin, Musa’ya: -Zalim kavme git! diye seslenmişti.
قَوْمَ فِرْعَوْنَ أَلَا يَتَّقُونَ ﴿١١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-11. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kavme fir’avn(fir’avne), e lâ yettekûn(yettekûne).
Firavun’un kavmine... Onlar hala sakınmayacaklar mı?
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ ﴿١٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-12. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbi innî ehâfu en yukezzibûni.
-Rabbim, beni yalancı saymalarından korkuyorum, dedi.
وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَى هَارُونَ ﴿١٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-13. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve yadîku sadrî ve lâ yentaliku lisânî fe ersil ilâ hârûn(hârûne).
Göğsüm daralır, dilim açılmaz. Onun için Harun’a da peygamberlik ver.
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ ﴿١٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-14. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lehum aleyye zenbun fe ehâfu en yaktulûni.
Üstelik onlara karşı işlediğim bir de suçum var. Beni öldürmelerinden korkarım.
قَالَ كَلَّا فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ ﴿١٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-15. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle kellâ, fezhebâ bi âyâtinâ innâ meakum mustemiûn(mustemiûne).
-Asla (bunu yapamazlar), dedi. İkiniz, ayetlerimle birlikte gidin, şüphesiz biz, sizin yanınızdayız, işitmekteyiz.
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-16. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe’tiyâ fir’avne fe kûlâ innâ resûlu rabbil âlemîn(âlemîne).
Firavun’a gidin ve deyin ki: “Biz, evrenin sahibinin elçileriyiz.
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿١٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-17. AYET (Meâlleri Kıyasla): En ersil meanâ benî isrâîl(isrâîle).
İsrailoğulları'nı bizimle beraber gönder.”
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ ﴿١٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-18. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle e lem nurabbike fînâ velîden ve lebiste fînâ min umurike sinîn(sinîne).
Firavun dedi ki: -Çocukken seni içimizde büyütmedik mi? Ömrün boyunca senelerce aramızda kalmadın mı?
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ ﴿١٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-19. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve fealte fa’letekelletî fealte ve ente minel kâfirîn(kâfirîne).
Sonunda yapacağını yaptın, Sen nankörün birisin!
قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ ﴿٢٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-20. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne).
-Ben, onu yaptığım zaman dalalet içinde olanlardan biriydim, dedi.
فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ ﴿٢١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ferartu minkum lemmâ hıftukum fe vehebe lî rabbî hukmen ve cealenî minel murselîn(murselîne).
Sizden koktuğum için de kaçtım. Sonra Rabbim bana gerçeği kavrama yetisi verdi ve beni bir elçi olarak görevlendirdi.
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿٢٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-22. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tilke ni’metun temunnuhâ aleyye en abbedte benî isrâîl(isrâîle).
Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğulları’nı kendine köle edinmenin bedelidir.
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ ﴿٢٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-23. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fir’avnu ve mâ rabbul âlemîn(âlemîne).
Firavun dedi ki: -Alemlerin Rabbi de nedir?
قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إن كُنتُم مُّوقِنِينَ ﴿٢٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-24. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in kuntum mûkınîn(mûkınîne).
-Göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin sahibidir, eğer gerçekten anlayabilirseniz... dedi.
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ ﴿٢٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-25. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle li men havlehû e lâ testemiûn(testemiûne).
-Duyuyor musunuz? dedi Firavun, etrafındakilere.
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ ﴿٢٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-26. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbukum ve rabbu âbâikumul evvelîn(evvelîne).
Musa: -O sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir, dedi.
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ ﴿٢٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-27. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle inne resûlekumullezî ursile ileykum le mecnûn(mecnûnun).
(Firavun ise:) -Size gönderilen elçi elbette delidir, dedi.
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ ﴿٢٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-28. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbul meşrikı vel magribi ve mâ beynehumâ, in kuntum ta’kılûn(ta’kılûne).
-Eğer aklınızı kullanırsanız (anlarsınız ki) O, doğunun, batının ve arasındakilerin sahibi / Rabbi’dir, dedi.
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ ﴿٢٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-29. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle leinittehazte ilâhen gayrî le ec’alenneke minel mescûnîn(mescûnîne).
-Eğer benden başka bir ilah edinirsen, seni elbette zindana atılanlardan edeceğim! dedi (Firavun).
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُّبِينٍ ﴿٣٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-30. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle e ve lev ci’tuke bi şey’in mubîn(mubînin).
-Sana, apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.
قَالَ فَأْتِ بِهِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٣١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-31. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle fe’ti bihî in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).
-Haydi doğru söylüyorsan onu getir, bakalım! dedi.
فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ ﴿٣٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-32. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe elkâ asâhu fe izâ hiye su’bânun mubîn(mubînun).
Bunun üzerine Musa asasını atmış ve o da hemen apaçık bir yılan oluvermişti.
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَ ﴿٣٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-33. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve nezea yedehu fe izâ hiye beydâu lin nâzırîn(nâzırîne).
Elini çekip çıkardı o da bakanlara bembeyaz oluverdi.
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ ﴿٣٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-34. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle lil melei havlehû inne hâzâ le sâhırun alîm(alîmun).
Etrafındaki ileri gelenlere: “Bu, muhakkak bilgin bir sihirbaz!” dedi.
يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ ﴿٣٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-35. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yurîdu en yuhricekum min ardıkum bi sıhrihî fe mâzâ te’murûn(te’murûne).
Sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?
قَالُوا أَرْجِهِ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ ﴿٣٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-36. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû ercih ve ehâhu veb’as fîl medâini hâşirîn(hâşirîne).
-Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcılar gönder, dediler.
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ ﴿٣٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-37. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ye’tûke bi kulli sehhârin alîm(alîmin).
Sana bütün bilgiç sihirbazları getirsinler.
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ﴿٣٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-38. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe cumias seharatu li mîkâti yevmin ma’lûm(ma’lûmin).
Sihirbazlar, belli bir günde, belirlenen bir vakitte toplandılar.
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ ﴿٣٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-39. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kîle lin nâsi hel entum muctemiûn(muctemiûne).
Halka da: “Siz de toplandınız mı?” denildi.
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِن كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ ﴿٤٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-40. AYET (Meâlleri Kıyasla): Leallenâ nettebius seharate in kânû humul gâlibîn(gâlibîne).
-Eğer galip gelen sihirbazlar olursa herhalde biz de onlara uyarız.
فَلَمَّا جَاء السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ ﴿٤١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-41. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ câes seharatu kâlû li fir’avne e inne lenâ le ecran in kunnâ nahnul gâlibîn(gâlibîne).
Sihirbazlar geldikleri zaman, Firavun’a: -Biz galip gelirsek, bize bir ödül var, değil mi? dediler.
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ ﴿٤٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-42. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle neam ve innekum izen le minel mukarrabîn(mukarrabîne).
-Evet, dedi. Siz o zaman, gözdelerimden olacaksınız.
قَالَ لَهُم مُّوسَى أَلْقُوا مَا أَنتُم مُّلْقُونَ ﴿٤٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-43. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûn(mulkûne).
Musa sihirbazlara: -Ne atacaksanız atın! dedi.
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ ﴿٤٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-44. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe elkav hıbâlehum ve ısıyyehum ve kâlû bi izzeti fir’avne innâ le nahnul gâlibûn(gâlibûne).
Onlar da, iplerini ve değneklerini attılar ve: -Firavun’un kudretiyle elbette galip gelecekler bizleriz! dediler.
فَأَلْقَى مُوسَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ ﴿٤٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-45. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe elkâ mûsâ asâhu fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûn(ye’fikûne).
Musa da değneğini attığı zaman, onların uydurdukları şeyleri yutmaya başladı.
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ ﴿٤٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-46. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ulkıyes seharatu sâcidîn(sâcidîne).
Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar.
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٤٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-47. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû âmennâ bi rabbil âlemîn(âlemîne).
-Evrenin sahibine iman ettik, dediler.
رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ ﴿٤٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-48. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbi mûsâ ve hârûn(hârûne).
Musa’nın ve Harun’un Rabbine!
قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-49. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sıhra, fe le sevfe ta’lemûn(ta’lemûne), le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hılâfin ve le usallibennekum ecmaîn(ecmaîne).
-Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? Anlaşıldı ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireyim ve sizi çarmıha gerdireyim de görün siz! dedi.
قَالُوا لَا ضَيْرَ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ ﴿٥٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-50. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû lâ dayra innâ ilâ rabbinâ munkalibûn(munkalibûne).
Onlar da: -Önemli değil, zaten Rabbimize döneceğiz.
إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَن كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٥١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-51. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnâ natmeu en yagfira lenâ rabbunâ hatâyânâ en kunnâ evvelel mu’minîn(mu’minîne).
İnananların ilki olduğumuz için Rabbimizin günahlarımızı bağışlayacağını umarız.
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ ﴿٥٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-52. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ıbâdî innekum muttebeûn(muttebeûne).
Musa’ya, kullarımı geceleyin yola çıkar diye vahyettik.
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ ﴿٥٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-53. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ersele fir’avnu fîl medâini hâşirîn(hâşirîne).
Firavun ise şehirlere toplayıcılar gönderip:
إِنَّ هَؤُلَاء لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ ﴿٥٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-54. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne hâulâi le şirzimetun kalîlûn(kalîlûne).
-Onlar, kuşkusuz, azınlık olan bir cemaattir.
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ ﴿٥٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-55. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innehum lenâ le gâizûn(gâizûne).
Üstelik onlar bize karşı öfkelidirler.
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ ﴿٥٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-56. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innâ le cemîun hâzirûn(hâzirûne).
Ama biz tedbirli bir toplumuz.
فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿٥٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-57. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Biz de onları, bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ ﴿٥٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-58. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kunûzin ve makâmin kerîm(kerîmin).
Hazinelerden ve şerefli makamlardan...
كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿٥٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-59. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezâlike, ve evresnâhâ benî isrâîl(isrâîle).
Böylece, onlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ ﴿٦٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-60. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe etbeûhum muşrikîn(muşrikîne).
Güneşin doğuşuyla birlikte onların peşine düştüler.
فَلَمَّا تَرَاءى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَى إِنَّا لَمُدْرَكُونَ ﴿٦١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-61. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lemmâ terâel cem’âni kâle ashâbu musâ innâ le mudrakûn(mudrakûne).
İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın arkadaşları: -İşte yakalandık, dediler.
قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ ﴿٦٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-62. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle kellâ, inne maiye rabbî se yehdîni.
Musa: -Hayır, asla! dedi. Çünkü, Rabbim benimle beraberdir ve bana yol gösterecektir.
فَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ ﴿٦٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-63. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahra, fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîm(azîmi).
İşte o sırada, Musa’ya: -Asanı denize vur, diye vahyettik. O, hemen yarıldı ve her parçası koca bir dağ gibi oluverdi.
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ ﴿٦٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-64. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ezlefnâ semmel âharîn(âharîne).
Oraya ötekilerini de yaklaştırdık.
وَأَنجَيْنَا مُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَجْمَعِينَ ﴿٦٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-65. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enceynâ mûsâ ve men meahû ecmaîn(ecmaîne).
Musa’yı ve yanındakilerin tümünü kurtardık.
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ ﴿٦٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-66. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe agraknâl âharîn(âharîne).
Sonra da, arkalarından gelenleri suda boğduk.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٦٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-67. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
Şüphesiz bunda bir “ayet/işaret” vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿٦٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-68. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Şüphesiz Rabbin, güçlü ve merhametli olan O’dur.
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ ﴿٦٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-69. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vetlu aleyhim nebee ibrâhîm(ibrâhîme).
Onlara İbrahim’in haberini de oku!
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ ﴿٧٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-70. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâ ta’budûn(ta’budûne).
Hani, babasına ve halkına: -Neye kulluk ediyorsunuz? demişti.
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ ﴿٧١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-71. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû na’budu asnâmen fe nezallu lehâ âkifîn(âkifîne).
Onlar da: -Putlara kulluk ediyoruz, onlara bağlılıktan hiç ayrılmayız, dediler.
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ ﴿٧٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-72. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle hel yesmeûnekum iz ted’ûn(ted’ûne).
-Onlara dua ettiğiniz de sizi işitiyorlar mı? dedi.
أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ ﴿٧٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-73. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ev yenfeûnekum ev yedurrûn(yedurrûne).
Ya da size faydaları veya zararları dokunuyor mu?
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءنَا كَذَلِكَ يَفْعَلُونَ ﴿٧٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-74. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû bel vecednâ âbâenâ kezâlike yef’alûn(yef’alûne).
-Hayır, dediler. Atalarımızı böyle yapıyor bulduk.
قَالَ أَفَرَأَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ ﴿٧٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-75. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle e fe raeytum mâ kuntum ta’budûn(ta’budûne).
-Şimdi gördünüz mü nelere kulluk ettiğinizi? dedi.
أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ ﴿٧٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-76. AYET (Meâlleri Kıyasla): Entum ve âbâukumul akdemûn(akdemûne).
Sizin ve önceki atalarınızın..
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ ﴿٧٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-77. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe innehum aduvvun lî illâ rabbel âlemîn(âlemîne).
Evrenin sahibinden başka, onların hepsi benim düşmanımdır.
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ ﴿٧٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-78. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî halakanî fe huve yehdîni.
Beni yaratan O’dur, bana yol gösteren O’dur.
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ ﴿٧٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-79. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezî huve yut’ımunî ve yeskîni.
Beni yediren ve içiren de O’dur.
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ ﴿٨٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-80. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ maridtu fe huve yeşfîni.
Bana şifa veren...
وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ ﴿٨١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-81. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezî yumîtunî summe yuhyîni.
Beni öldürecek olan, sonra yeniden beni diriltecek olan O’dur.
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ ﴿٨٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-82. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vellezî atmeu en yagfira lî hatîetî yevmed dîn(dîni).
Kıyamet günü günahlarımı bağışlamasını ümit ettiğim de O’dur.
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ ﴿٨٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-83. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne).
Rabbim bana kavrayış kabiliyeti ver ve beni iyiler arasına kat!
وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ ﴿٨٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-84. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vec’al lî lisâne sıdkın fîl âhırîn(âhırîne).
..Ve beni, sonrakiler içinde “doğrunun sözcüsü” yap!
وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ ﴿٨٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-85. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vec’alnî min veraseti cennetin naîm(naîmi).
Beni nimet cennetlerinin varislerinden kıl!
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ ﴿٨٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-86. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vagfir li ebî innehu kâne mined dâllîn(dâllîne).
Babamı da bağışla, çünkü o, şaşkınlardandır.
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ ﴿٨٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-87. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tuhzinî yevme yûb’asûn(yûb’asûne).
İnsanların yeniden diriltilecekleri gün beni rezil etme!
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ ﴿٨٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-88. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn(benûne).
O gün, ne mal fayda verir ve ne de çocuklar...
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ ﴿٨٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-89. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm(selîmin).
Ancak kişi Allah’a tertemiz bir kalp ile gelmiş ola.!
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ ﴿٩٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-90. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve uzlifetil cennetu lil muttakîn(muttakîne).
O gün cennet, takva sahipleri için yaklaştırılmıştır.
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ ﴿٩١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-91. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve burrizetil cahîmu lil gâvîn(gâvîne).
Cehennem de azgınlar için hortlatılmıştır.
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ ﴿٩٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-92. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve kîle lehum eyne mâ kuntum ta’budûn(ta’budûne).
(92-93) Onlara: -Hani nerede, Allah’tan başka kendilerine kulluk ettikleriniz? Hiç size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı? denilir.
مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ ﴿٩٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-93. AYET (Meâlleri Kıyasla): Min dûnillâh(dûnillâhi), hel yensurûnekum ev yentesırûn(yentesırûne).
(92-93) Onlara: -Hani nerede, Allah’tan başka kendilerine kulluk ettikleriniz? Hiç size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı? denilir.
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ ﴿٩٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-94. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kubkıbû fîhâ hum vel gâvun(gâvune).
Ve onlar, saptırıcılarla birlikte cehennemin içine tepe takla yuvarlanır
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ ﴿٩٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-95. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cunûdu iblîse ecmeûn(ecmeûne).
Ve İblis’in tüm ordusu da.
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ ﴿٩٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-96. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû ve hum fîhâ yahtesımûn(yahtesımûne).
Orada, birbirleriyle çekişerek, şöyle derler:
تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ﴿٩٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-97. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tallâhi in kunnâ le fî dalâlin mubîn(mubînin).
-Vallahi biz, açıkça sapıklıktaydık.
إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٩٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-98. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz nusevvîkum bi rabbil âlemîn(âlemîne).
Çünkü sizi evrenin sahibi ile eşit tutmuştuk.
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ ﴿٩٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-99. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ edallenâ illâl mucrimûn(mucrimûne).
Bizi hep o günahkarlar şaşırtmıştı.
فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ ﴿١٠٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-100. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe mâ lenâ min şâfiîn(şâfiîne).
Şimdi, bir şefaatçimiz de yok..
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ ﴿١٠١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-101. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ sadîkın hamîm(hamîmin).
Sıcak bir dost da yok..
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-102. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lev enne lenâ kerraten fe nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
Keşke bizim bir hakkımız daha olsaydı da müminlerden oluverseydik.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٠٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-103. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
İşte bunda da bir ibret vardır. Fakat onların çoğu yine de iman etmezler.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿١٠٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-104. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Şüphesiz Rabbin güçlüdür, merhametlidir.
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ ﴿١٠٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-105. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet kavmu nûhınil murselîn(murselîne).
Nuh’un kavmi de elçileri yalanlamıştı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٠٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-106. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâle lehum ahûhum nûhun e lâ tettekûn(tettekûne).
Kardeşleri Nuh, onlara şöyle demişti: “Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz?
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٠٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-107. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî lekum resûlun emîn(emînun).
Ben, sizin için güvenilir bir elçiyim.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٠٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-108. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekûllâhe ve atîûni.
Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٠٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-109. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).
Buna karşılık sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim, ancak alemlerin Rabbine aittir.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١١٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-110. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekûllâhe ve atîûni.
Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ ﴿١١١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-111. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû e nu’minu leke vettebeakel erzelûn(erzelûne).
-Sana ayak takımı tabi olmuşken, biz sana inanır mıyız? dediler.
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١١٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-112. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle ve mâ ilmî bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Nuh da: -Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur.
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَى رَبِّي لَوْ تَشْعُرُونَ ﴿١١٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-113. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn hısâbuhum illâ alâ rabbî lev teş’urûn(teş’urûne).
Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Eğer anlarsanız, dedi.
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١١٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-114. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ ene bi târidil mu’minîn(mu’minîne).
Ben, müminleri kovacak değilim.
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿١١٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-115. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn ene illâ nezîrun mubîn(mubînun).
Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım.
قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ ﴿١١٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-116. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû le in lem tentehi yâ nûhule tekûnenne minel mercûmîn(mercûmîne).
-Eğer buna son vermezsen ey Nuh sen gerçekten taşlanacaklardan olacaksın! dediler.
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ ﴿١١٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-117. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbi inne kavmî kezzebûni.
-Rabbim, kavmim beni yalanladı, dedi.
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِي مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١١٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-118. AYET (Meâlleri Kıyasla): Feftah beynî ve beynehum fethan ve neccinî ve men maiye minel mu’minîn(mu’minîne).
Artık sen benimle onların arasında nasıl ayıracaksan ayır, beni ve yanımdaki müminleri kurtar.
فَأَنجَيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ ﴿١١٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-119. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe enceynâhu ve men meahu fîl fulkil meşhûn(meşhûni).
Bunun üzerine biz, onu ve yanındakileri o yüklü gemide kurtuluşa erdirdik.
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ ﴿١٢٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-120. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe agraknâ ba’dul bâkîn(bâkîne).
Sonra geride kalanları da suda boğduk.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٢١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-121. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
İşte bunda da bir ibret vardır. Fakat, onların çoğu yine de inanacak değillerdir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿١٢٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-122. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Şüphesiz Rabbin, güçlü olan, merhametli olan O’dur.
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ ﴿١٢٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-123. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet âdunil murselîn(murselîne).
Ad Kavmi de peygamberleri yalanlamıştı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٢٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-124. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâle lehum ahûhum hûdun e lâ tettekûn(tettekûne).
Kardeşleri Hûd onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti.
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٢٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-125. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî lekum resûlun emîn(emînun).
Ben sizin için güvenilir bir peygamberim.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٢٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-126. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekullâhe ve atîûni.
Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٢٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-127. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).
Buna karşılık sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim ancak Alemlerin Rabbine aittir.
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ ﴿١٢٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-128. AYET (Meâlleri Kıyasla): E tebnûne bi kulli rîın âyeten ta’besûn(ta’besûne).
Siz, her tepeye bir alamet bina edip eğlenir misiniz?
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ ﴿١٢٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-129. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tettehızûne mesânia leallekum tahludûn(tahludûne).
Ebedi kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı yapıyorsunuz?
وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ ﴿١٣٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-130. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve izâ betaştum betaştum cebbârîn(cebbârîne).
Yakaladığınız zaman da zorbaca tutuyorsunuz.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٣١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-131. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekullâhe ve atîûni.
Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ ﴿١٣٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-132. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettekûllezî emeddekum bimâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Size bildiğiniz şeyleri sunandan korkun!
أَمَدَّكُم بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ ﴿١٣٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-133. AYET (Meâlleri Kıyasla): Emeddekum bi en’âmin ve benîn(benîne).
Size hayvanlar ve çocuklar sundu.
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٣٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-134. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Bahçeler ve pınarlar sundu.
إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٣٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-135. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm(azîmin).
Ben, sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.
قَالُوا سَوَاء عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ ﴿١٣٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-136. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû sevâun aleynâ e vaazte em lem tekun minel vâızîn(vâızîne).
Onlar da şöyle dediler: -Öğüt versen de vermesen de bizim için birdir.
إِنْ هَذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ ﴿١٣٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-137. AYET (Meâlleri Kıyasla): İn hâzâ illâ hulukul evvelîn(evvelîne).
Bu, ancak öncekilerin geleneğidir.
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ ﴿١٣٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-138. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ nahnu bi muazzebîn(muazzebîne).
Biz, azaba uğrayacak değiliz.
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٣٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-139. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kezzebûhu fe ehleknâhum, inne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
Hûd’u yalanladılar. Biz de onları yok ettik. İşte bunda bir ibret vardır. Yine de onların çoğu inanacak değildir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿١٤٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-140. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Rabbin ise, elbette güçlü olan, merhametli olan O’dur.
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ ﴿١٤١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-141. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet semûdul murselîn(murselîne).
Semûd Kavmi de peygamberlerini yalanlamıştı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٤٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-142. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâle lehum ahûhum sâlihun e lâ tettekûn(tettekûne).
Kardeşleri Salih, onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti.
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٤٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-143. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî lekum resûlun emîn(emînun).
Ben, sizin için güvenilir bir elçiyim.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٤٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-144. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekullâhe ve atîûni.
Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٤٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-145. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).
Bu işe karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbine aittir.
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ ﴿١٤٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-146. AYET (Meâlleri Kıyasla): E tutrakûne fî mâ hâhunâ âminîn(âminîne).
Siz, burada güven içinde mi bırakılacaksınız?
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٤٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-147. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fî cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Bahçelerde, pınarlarda...
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ ﴿١٤٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-148. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve zurûın ve nahlin tal’uhâ hedîm(hedîmun).
Ekinler ve yumuşak tomurcuklu hurmalıklar içinde...
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ ﴿١٤٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-149. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tenhıtûne minel cibâli buyûten fârihîn(fârihîne).
Dağları oyup, ustalıkla evler yapıyorsunuz.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٥٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-150. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekullâhe ve atîûni.
Artık, Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ ﴿١٥١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-151. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tutîû emral musrifîn(musrifîne).
Gafil, cahillerin emrine uymayın!
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ ﴿١٥٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-152. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûn(yuslihûne).
Onlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, düzeltmiyorlar.
قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ ﴿١٥٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-153. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innemâ ente minel musahharîn(musahharîne).
-Sen, ancak büyülenmiş birisin, dediler.
مَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿١٥٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-154. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ ente illâ beşerun mislunâ, fe’ti bi âyetin in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).
Sen de sadece bizim gibi bir insansın. Eğer, sözlerin doğruysa bize bir mucize getir bakalım.
قَالَ هَذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ﴿١٥٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-155. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle hâzihî nâkatun lehâ şirbun ve lekum şirbu yevmin ma’lûm(ma’lûmin).
-İşte şu, bir devedir. Su içme hakkı belli bir gün onundur, belli bir gün sizindir, dedi.
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٥٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-156. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbu yevmin azîm(azîmin).
Sakın ona bir kötülük etmeyin; yoksa sizi korkunç bir günün azabı yakalar.
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ ﴿١٥٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-157. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe akarûhâ fe asbahû nâdimîn(nâdimîne).
Buna rağmen kestiler sonra da pişman oldular.
فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٥٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-158. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ehazehumul azâb(azâbu), inne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
Çünkü onları azap yakaladı. Bu olayda gerçekten bir ibret vardır. Fakat onların çoğu yine de iman etmiş değildir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿١٥٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-159. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Rabbin ise, elbette güçlü olan, merhametli olan O’dur.
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ ﴿١٦٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-160. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebet kavmu lûtınil murselîn(murselîne).
Lut’un kavmi de elçileri yalanlamıştı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٦١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-161. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâle lehum ahûhum lûtun e lâ tettekûn(tettekûne).
Kardeşleri Lut onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti.
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٦٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-162. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî lekum resûlun emîn(emînun).
Ben, sizin için güvenilir bir Peygamberim.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٦٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-163. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekullâhe ve atîûni.
Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٦٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-164. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).
Bu işime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak Alemlerin Rabbi’ne aittir.
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ ﴿١٦٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-165. AYET (Meâlleri Kıyasla): E te’tûnez zukrâne minel âlemîn(âlemîne).
İnsanların içinde erkeklere mi yanaşıyorsunuz?
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ ﴿١٦٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-166. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tezerûne mâ halaka lekum rabbukum min ezvâcikum, bel entum kavmun âdûn(âdûne).
Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıpta.. Gerçekten siz, azgın bir toplumsunuz.
قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ ﴿١٦٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-167. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû le in lem tentehi yâ lûtu le tekûnenne minel muhracîn(muhracîne).
-Ey Lut eğer son vermezsen, elbette sürgün edileceklerden olacaksın, dediler.
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ ﴿١٦٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-168. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle innî li amelikum minel kâlîn(kâlîne).
-Ben sizin yaptıklarınızdan tiksiniyorum dedi.
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ ﴿١٦٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-169. AYET (Meâlleri Kıyasla): Rabbi neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûn(ya’melûne).
Rabbim, beni ve yakınlarımı onların yaptıklarından kurtar.
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ ﴿١٧٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-170. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe necceynâhu ve ehlehû ecmaîn(ecmaîne).
Onu ve tüm yakınlarını kurtardık.
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ ﴿١٧١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-171. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâ acûzen fîl gâbirîn(gâbirîne).
Sadece geride kalanlar içindeki bir kocakarı hariç.
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ ﴿١٧٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-172. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe demmernâl âharîn(âharîne).
Sonra, diğerlerini yerle bir ettik.
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَسَاء مَطَرُ الْمُنذَرِينَ ﴿١٧٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-173. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve emtarnâ aleyhim matara(mataran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).
Üzerlerine şiddetli bir yağmur yağdırdık. Uyarılmışların yağmuru ne kötüdür..
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٧٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-174. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
İşte bunda da bir ibret vardır. Fakat, onların çoğu yine de inanmış değildir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿١٧٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-175. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Rabbin ise, elbette, güçlü olan, merhametli olan O’dur.
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ ﴿١٧٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-176. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezzebe ashâbul eyketil murselîn(murselîne).
Eyke halkı da peygamberleri yalanlamıştı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٧٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-177. AYET (Meâlleri Kıyasla): İz kâle lehum şuaybun e lâ tettekûn(tettekûne).
Şuayb onlara: -Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? demişti.
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٧٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-178. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnî lekum resûlun emîn(emînun).
Ben, sizin için güvenilir bir peygamberim.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٧٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-179. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fettekullâhe ve atîûni.
Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٨٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-180. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).
Bu işime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbine aittir.
أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ ﴿١٨١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-181. AYET (Meâlleri Kıyasla): Evfûl keyle ve lâ tekûnû minel muhsirîn(muhsirîne).
Ölçüyü tam tutun. Eksik tartanlardan olmayın.
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ ﴿١٨٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-182. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vezinû bil kıstâsil mustekîm(mustekîmi).
Dosdoğru terazi ile tartın.
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ ﴿١٨٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-183. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tebhasun nâse eşyâehum ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).
İnsanların eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık çıkarmayın.
وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ ﴿١٨٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-184. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vettekûllezî halakakum vel cibilletel evvelîn(evvelîne).
Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun.
قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ ﴿١٨٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-185. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâlû innemâ ente minel musahharîn(musahharîne).
-Sen, ancak büyülenmiş bir adamsın dediler.
وَمَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ ﴿١٨٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-186. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ ente illâ beşerun mislunâ ve in nazunnuke le minel kâzibîn(kâzibîne).
Sen, sadece bizim gibi bir insansın. Gerçekten senin yalancı olduğunu sanıyoruz.
فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ السَّمَاء إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿١٨٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-187. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe eskıt aleynâ kisefen mines semâi in kunte mines sâdıkîn(sâdıkîne).
Eğer, doğru söylüyorsan haydi üzerimize gökten bir parça düşürüver.
قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-188. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kâle rabbî a’lemu bi mâ ta’melûn(ta’melûne).
-Sizin yaptıklarınızı Rabbim çok iyi biliyor, dedi.
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٨٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-189. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe kezzebûhu fe ehazehum azâbu yevmiz zulleh(zulleti), innehu kâne azâbe yevmin azîm(azîmin).
Onu yalanlamışlardı da, onları bulutlu bir günün azabı yakalamıştı. O, büyük günün azabı idi.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٩٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-190. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnne fî zâlike le âyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minîn(mu’minîne).
İşte bu olayda da bir ibret vardır, fakat onların çoğu yine de inanmış değildir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿١٩١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-191. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Rabbin ise, elbette güçlü olan, merhametli olan O’dur.
وَإِنَّهُ لَتَنزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٩٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-192. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innehu le tenzîlu rabbil âlemîn(âlemîne).
Şüphesiz bu, alemlerin Rabbinin indirmesidir.
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ ﴿١٩٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-193. AYET (Meâlleri Kıyasla): Nezele bihir rûhul emîn(emînu).
Onu Cebrail indirmiştir.
عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ ﴿١٩٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-194. AYET (Meâlleri Kıyasla): Alâ kalbike li tekûne minel munzirîn(munzirîne).
Uyarıcılardan olman için senin kalbine
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ ﴿١٩٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-195. AYET (Meâlleri Kıyasla): Bi lisânin arabiyyin mubîn(mubînin).
Apaçık Arapça ile..
وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ ﴿١٩٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-196. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve innehu lefî zuburil evvelîn(evvelîne).
O, önceki kitaplarda da (bildirilmiştir)
أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاء بَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿١٩٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-197. AYET (Meâlleri Kıyasla): E ve lem yekun lehum âyeten en ya’lemehu ulemâu benî isrâîl(isrâîle).
İsrailoğulları’nın bilginlerinin onu bilmeleri, onlar için bir belge değil midir?
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَى بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ ﴿١٩٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-198. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve lev nezzelnâhu alâ ba’dıl a’cemîn(a’cemîne).
Eğer onu bir yabancıya indirseydik,
فَقَرَأَهُ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ ﴿١٩٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-199. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe karaehu aleyhim mâ kânû bihî mu’minîn(mu’minîne).
O da onlara okusaydı, yine de ona inanmazlardı.
كَذَلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ ﴿٢٠٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-200. AYET (Meâlleri Kıyasla): Kezâlike seleknâhu fî kulûbil mucrimîn(mucrimîne).
İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız da..
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ ﴿٢٠١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-201. AYET (Meâlleri Kıyasla): Lâ yu’minûne bihî hattâ yeravul azâbel elîm(elîme).
Acı azabı görünceye kadar yine de ona inanmazlar.
فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٢٠٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-202. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe ye’tîyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
O azap, onlara farkında olmadıkları bir anda ansızın gelir.
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ ﴿٢٠٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-203. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe yekûlû hel nahnu munzarûn(munzarûne).
İşte o zaman: -Acaba bize biraz daha süre tanınır mı? derler.
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿٢٠٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-204. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe bi azâbinâ yesta’cilûn(yesta’cilûne).
Oysa onlar, bir an önce azabımız için acele etmiyorlar mıydı?
أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ ﴿٢٠٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-205. AYET (Meâlleri Kıyasla): E fe raeyte in metta’nâhum sinîn(sinîne).
Gördün mü onları senelerce nimetlendirsek,
ثُمَّ جَاءهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ ﴿٢٠٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-206. AYET (Meâlleri Kıyasla): Summe câehum mâ kânû yûadûn(yûadûne).
Sonra da onlara vaat edilen azap gelse...
مَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ ﴿٢٠٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-207. AYET (Meâlleri Kıyasla): Mâ agnâ anhum mâ kânû yumetteûn(yumetteûne).
Nimet içinde bulunmaları onlara ne fayda sağlar?
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ ﴿٢٠٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-208. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ lehâ munzirûn(munzirûne).
(208-209) Uyarıcılar göndermediğimiz hiçbir ülkeyi helak etmedik. Hiçbir zaman zulmedici olmadık.
ذِكْرَى وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ ﴿٢٠٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-209. AYET (Meâlleri Kıyasla): Zikrâ, ve mâ kunnâ zâlimîn(zâlimîne).
(208-209) Uyarıcılar göndermediğimiz hiçbir ülkeyi helak etmedik. Hiçbir zaman zulmedici olmadık.
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ ﴿٢١٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-210. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ tenezzelet bihiş şeyâtîn(şeyâtînu).
Kur’an’ı şeytanlar indirmedi.
وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ ﴿٢١١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-211. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ yenbagî lehum ve mâ yestetîûn(yestetîûne).
Bu onlara düşmez, buna güçleri de yetmez.
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ ﴿٢١٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-212. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnehum anis sem’i le ma’zûlûn(ma’zûlûne).
Çünkü onlar, vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ ﴿٢١٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-213. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe lâ ted’u meallahi ilâhen âhara fe tekûne minel muazzebîn(muazzebîne).
Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, azap görenlerden olursun.
وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ ﴿٢١٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-214. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve enzir aşîratekel akrabîn(akrebîne).
En yakın akrabanı uyar.
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٢١٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-215. AYET (Meâlleri Kıyasla): Vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minîn(mu’minîne).
Sana tabi olan müminlere yumuşak davran.
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ ﴿٢١٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-216. AYET (Meâlleri Kıyasla): Fe in asavke fe kul innî berîun mimmâ ta’melûn(ta’melûne).
Eğer sana isyan ederlerse, ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım de.
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ ﴿٢١٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-217. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tevekkel alâl azîzir rahîm(rahîmi).
Güçlü ve merhametli olan Allah’a bağlan!
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ ﴿٢١٨﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-218. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî yerâke hîne tekûm(tekûmu).
(218-219) O, seni (namaza) kalktığın zaman da; secde edenler ile (secdeye) yatıp kalktığın zaman da görür.
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ ﴿٢١٩﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-219. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve tekallubeke fîs sâcidîn(sâcidîne).
(218-219) O, seni (namaza) kalktığın zaman da; secde edenler ile (secdeye) yatıp kalktığın zaman da görür.
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٢٢٠﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-220. AYET (Meâlleri Kıyasla): İnnehu huves semîul alîm(alîmu).
Çünkü o işitendir, bilendir.
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ ﴿٢٢١﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-221. AYET (Meâlleri Kıyasla): Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtîn(şeyâtînu).
Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?
تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ ﴿٢٢٢﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-222. AYET (Meâlleri Kıyasla): Tenezzelu alâ kulli effâkin esîm(esîmin).
Onlar, her günahkar, sahtekarlara inerler.
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ ﴿٢٢٣﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-223. AYET (Meâlleri Kıyasla): Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûn(kâzibûne).
Onlar (şeytanlara) kulak verirler, çoğu zaten yalancıdır.
وَالشُّعَرَاء يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ ﴿٢٢٤﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-224. AYET (Meâlleri Kıyasla): Veş şuarâu yettebiuhumul gâvûn(gâvûne).
Ve şairler, onlara da azgınlar uyar.
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ ﴿٢٢٥﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-225. AYET (Meâlleri Kıyasla): E lem tera ennehum fî kulli vâdin yehîmûn(yehîmûne).
Bilmez misin ki onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ ﴿٢٢٦﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-226. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ve ennehum yekûlûne mâ lâ yef’alûn(yef’alûne).
Ve yapmadıkları şeyleri söylerler.
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ ﴿٢٢٧﴾
26/ŞUARÂ SURESİ-227. AYET (Meâlleri Kıyasla): İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve zekerûllâhe kesîran ventesarû min ba’di mâ zulimû, ve se ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûn(yenkalibûne).
İman eden, doğruları yapan ve çokça Allah’a zikreden, zulme uğradıkları zaman kendilerini savunanlar hariç. Zalimler, nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında öğrenecekler!